Pınar Karşıyaka – Reyer Venezia: Guardların Savaşı

2017-03-22T13:36:07+00:00 2017-03-22T13:36:07+00:00.

Utkan Sahin

22/Mar/17 13:36

Eurohoops.net

FIBA Şampiyonlar Ligi’nde temsilcimiz Pınar Karşıyaka, çeyrek final serisinde İtalyan ekibi Reyer Venezia ile karşılaşacak.

by Utkan Şahin / info@eurohoops.net

İki maç üzerinden oynanacak olan çeyrek final eşleşmesinde ilk maç bugün Karşıyaka’nın evinde oynanırken, ikinci maç ise 29 Mart’ta İtalya’da oynanacak.

Geçtiğimiz tur Beşiktaş Sompo Japan’ı eleyerek bir anda turnuvanın favorilerinden biri haline gelen Pınar Karşıyaka, yıllar önce elinden kaçan kupayı bu sefer Türkiye’ye getirmek istiyor. İtalya’nın köklü takımlarından Reyer Venezia ise aynı Karşıyaka gibi bir zamanlar elinden kaçan Avrupa Kupası’nı kazanarak kulüp tarihinde bir ilke imza atmak istiyor.

Detaylı analize başlamadan önce gelin, iki takımın geçmişine ve bu sezonki performansına biraz bakalım.

İki Takımın Geçmişi

Karşıyaka, ligin büyük bütçeli takımlarının yanında her zaman basketbol kültürü ve seyircisiyle var olan bir takım. 1975-1976 sezonundan beri aralıksız bir şekilde birinci ligde mücadele eden Karşıyaka, ligin baş üstü takımlarından biri olmayı başardı. Şampiyonluğa oynayan takımlarla aynı bütçelerle mücadele etmese de oluşturduğu atmosfer ile her zaman ligin en önemli takımlarından biri olan İzmir ekibi, bazen bütün karşıtlığa rağmen büyük bir başarı hikayesi yazarak başarılar elde etti.

1986-1987 sezonunda şampiyon olarak taraftarına tarifsiz bir mutluluk yaşatan Karşıyaka, o başarıdan sonra ligin zirvesinden biraz uzak kalsa da 2000’lerin başıyla birlikte geri döndü. 2000’den sonra oynanan 17 sezonun 13’ünde de playoff yapma başarısı gösteren İzmir ekibi, düzenli bir organizasyon başarısı yakaladı. 2012-2013 sezonunda takımın başına Ufuk Sarıca‘nın geçmesiyle birlikte bu başarıya bir de basketbol aklı koyan Karşıyaka, tarihinin en iyi günlerini yaşadı.

Ufuk Sarıca, döneminde 2014-2015 sezonunda kimse şans vermezken, Karşıyaka, büyük takımları bir bir eleyerek şampiyonluğa ulaştı. Aynı dönemde bir Türkiye Kupası ve bir de Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanan takım, 2012-2013 sezonunda ise EuroChallange’ı finalde kaybetti.

İtalya’nın en köklü takımlarından biri olan Reyer Venezia, basketbol şubesini 1925’te kurdu. 1942 ve 1943’te tarihinin en büyük başarısını yaşayarak İtalya Ligi’ni kazanan Venezia, yıllar içerisinde ise giderek lig içerisindeki yerini kaybetti. 2000’lerin ortasında ligden düşen Venezia, 2011-2012 sezonuyla birlikte lige geri döndü. Lige döndüğünden beri istikrarlı bir performans sergileyen İtalyan ekibi, beş sezonda dört kere playoff’a kalma başarısı gösterse de final görmedi.

Avrupa kupalarında en büyük başarısını 1981’de Koraç Kupası’nda final oynayarak yaşayan Venezia, Joventut’a finalde 1 sayı farkla kaybederek kupayı kazanamadı.

İki Takımın Bu Sezonu

Ufuk Sarıca ile geçen harika dönem sonrası, bu yaz iki tarafın yolları ayrıldı. Ufuk Sarıca, Beşiktaş’ın yolunu tutarken, Karşıyaka ise Nenad Markovic’i takımın başına getirdi.

Geçtiğimiz sezon Euroleague için kurulan ancak sonradan birçok hamle yapılan kadroda bir tane bile yabancı oyuncu kalmazken, yerli oyunculardan ise Egemen Güven, Muhammed Baygül, Soner Şentürk kadroda kaldı. Yabancı transferine oyun kurucu rotasyonuyla başlayan Karşıyaka, Belçika’da kariyerini sürdüren Kevin Dillard ile anlaştı. Bir sezon önce Türk Telekom forması giyen skorer oyuncu J’Covan Brown’u kadrosuna katan İzmir ekibi, bombayı Mateusz Ponitka ile anlaşarak yaptı. Eurocup’ta “Yılın Yükselene Yıldızı” seçilen Ponitka’yı kadrosuna katan Karşıyaka, 4 numara içinse NBA patentli oyuncu DaJuan Summers ile anlaştı. Summers’ın yanına bir başka NBA patentli uzun Josh Boone’u koyan İzmir ekibi, iki oyuncuyu yedeklemesi içinse daha önce Olympiakos formasıyla aklımıza kazınan Brent Petway ile anlaştı. Altyapıdan Alp Karahan ve Görkem Doğan’ı çıkartan Karşıyaka, ayrıca Erdi Gül Aslan’ı da kadrosuna kattı.

Sezon başında bu iki oyuncuya yol veren Karşıyaka, Boone’un yerine Yunanistan’da parlayan Josh Owens ile doldururken, Dillard’ın yerini ise bambaşka özellikleri olan bir oyuncuyla doldurdu. Yıllarca Eurocup seviyesinde önemli işler yapan Amerikalı guard Mike Green’i kadrosuna katan Karşıyaka, bu hamleden sonra daha doğru basketbol oynayan bir takım oldu.

Sezon başında Dillard’ın olduğu dönemde istenen basketbolu oynamayan İzmir ekibi, Mike Green’in transferiyle birlikte daha derli toplu oynayan bir takım olurken, performansını da yukarı çekti. Türkiye Kupası’nda yarı final oynayan Karşıyaka, ligde de bir ara arka arkaya galibiyetler alsa da dar rotasyon sebebiyle Avrupa’ya önem verince son dönemde ligde tepe taklak gitti. Ligde oynadığı son beş maçın dördünü kaybeden Karşıyaka, bir anda ligde 8. sıraya düştü. 11 galibiyet, 11 yenilgiyle kendini 8. sırada bulan Yeşil-kırmızılılar, içeride 10 maçta 7 galibiyet alırken, dışarıda ise 12 maçta 4 galibiyet alabildi.

FIBA Şampiyonlar Ligi’nde ise B Grubu’nda mücadele eden Karşıyaka, kaybettiği basit maçların kurbanı oldu. Grupta Le Mans ve Venezia ile birlikte 9 galibiyet, 5 yenilgi alan Karşıyaka, üçlü averaj sonrası kendisi üçüncü sırada buldu ve direk bir şekilde Top-16’ya kalma şansını kaybetti. Playoff turunda Alman ekibi, Fraport Skyliners ile eşleşen İzmir ekibi, deplasmanda 10 sayı farkla kaybetse de içeride inanılmaz bir başlangıç yaparak sahadan 20 sayı farkla galip ayrıldı ve Top-16’ya yükseldi. Top-16 turunda eski koçu Ufuk Sarıca’nın takımı Beşiktaş ile eşleşen Karşıyaka, favori olmadığı turda büyük bir başarı gösterdi. Mike Green’in damgasını vurduğu eşleşmede ilk maçta Karşıyaka’da 5 sayı farkla kazanan Yeşil-kırmızılılar, ikinci maçta ise 18 sayı geriye düşse de harika bir geri dönüşe imza attı ve 7 sayı farkla kazanarak çeyrek finale yükseldi.

Reyer Venezia ise geçtiğimiz sezondan sonra kadrosunu büyük oranda korusa da bazı önemli değişiklikler de yaptı. Değişik bir karakter olan Walter De Raffaele’yi takımın başına getiren İtalyan ekibi, takım için bazı önemli oyuncuları takımda tutamadı. Playoff döneminde takıma katılan Jeremy Pargo’yu kaybeden Venezia, bu sezon Karşıyaka’da oynayan Josh Owens ile Mike Green’i de kadrosunda tutamadı. Philipp Goss ve Jarrius Jackson da takımdan ayrılan diğer oyuncular oldu.

Mike Green’in yerine Euroleague tecrübesi olan Marquez Haynes ile anlaşan Venezia, diğer guard olarak ise Vanoli’den gelen Tyrus McGee ile anlaştı. Uzun rotasyonu için Jamelle Hagins ve Melvin Ejim’i kadrosuna kattı. İtalyan ekibi, Michael Bramos, Tomas Ress, Hrvoje Peric ve Jeffrey Viggiano ve Benjamin Ortner gibi önemli isimleri kadrosunda tuttu. Venezia, geçtiğimiz ay kadrosuna Esteban Batista ile Julyan Stone’u da katsa da iki oyuncunun şampiyonlar ligi lisansı çıkartılmadı.

İtalya Ligi’nde inişli çıkışlı bir sezon geçiren Venezia, son dönemde tekrardan yükselişe geçerek ikinci sırayı kaptı. Son üç maçını kazanan Venezia, 15 galibiyet, 8 yenilgiyle Avellino’nun önünde yer aldı. İçeride 12 maçta 8 galibiyet alan İtalyan ekibi, dışarıda ise 6 galibiyet, 5 yenilgi aldı. Venezia, kupada ise çeyrek finalde Brescia karşısında sürpriz bir yenilgi aldı.

FIBA Şampiyonlar Ligi’nde B Grubu’nda yer alan grup öncesi Le Mans ve Karşıyaka’nın arkasında görülse de içeride oynadığı 7 maçı da kazanarak iki takımla aynı dereceyi yakaladı ve üçlü averaj sonrası grupta ikinci oldu. En iyi ikincilerden biri olmadığı için playoff turu oynayan Venezia, ilk maçta Venstpils’e 7 sayı farkla kaybetse de evinde 11 sayı farkla kazanarak Top-16’ya yükseldi. Top-16’da ligdeki en önemli rakibi Avellino ile eşleşen Venezia, ilk maçta evinde 4 sayı farkla kazansa da ikinci maç da daha iyi bir oyun oynayarak, rakibini deplasmanda da yendi ve son sekize kaldı.

İki Takımın Oyun Planları

İki takımın oyun planlarında benzerlikler olsa da ayrıntılarda büyük farklılıklar bulunuyor. Gelin önce Karşıyaka’nın basketbol yapısını inceleyelim.

Çok geniş bir rotasyonla oynamayan Karşıyaka, genellikle ilk beş olarak; Green-Brown-Ponitka-Summers-Owens beşlisini kullanıyor. Kenardan Soner Şentürk, Muhammed Baygül, Erdi Gülaslan, Egemen Güven ve Brent Petway’i getirse de Muhammed ve Petway dışındaki oyuncular çok fazla süre almıyor. O yüzden bir faul problemi olmadığı sürece oyunun genelinde Karşıyaka’da bu beşi görüyoruz.

Sezon başında Dillard’ın olduğu dönemde topu yönlendirme olarak sadece J’Covan Brown’a kalan Karşıyaka, hücumda üretkenlik anlamında büyük sıkıntılar yaşıyordu. Dillard’ın gidip, Green’in gelmesiyle birlikte birden fazla yönlendiriciye sahip olan İzmir ekibi, hücumun kalitesini de artırdı. Green ve Brown ile birlikte çift guardıyla topu yönlendiren Karşıyaka, hücumları bu oyuncuların üzerinden yönlendiriyor. Green yok iken Summers ile yüksek posttan birebir oynayan Karşıyaka, Green’in gelmesinden sonra bunun sayılarını biraz azaltsa da skor opsiyonları içerisinde bunu da barındırıyor. Green-Owens ikili oyunları üzerinden Owens’ı da skora dahil eden Karşıyaka, Ponitka’yı ise hücum planlarına dahil etme konusunda uzun süre zorluk yaşadı. Topu çok fazla domine eden iki oyuncuya sahip olduğu için Ponitka’yı onun için verimsiz bir kullanış şekli olan atıcı olarak kullanan Markovic, sezon içerisinde Ponitka’ya daha farklı roller buldu. Polonyalı oyuncuyu zaman zaman kısa beşte dört numara olarak kullanan Markovic, bunun dışında da ikili oyun sonrası Ponitka’nın ters taraftan potaya topsuz yaptığı cutları içeren setleri de hücum planları arasına ekledi.

Rotasyon olarak dar olan Karşıyaka, zaman zaman kenardan Muhammed Baygül’den önemli katkılar alsa da hücumun dengesini bozmamak adına sahada Brown ya da Green’den birini kesinlikle bulundurmaya çalışıyor. Ufuk Sarıca döneminin aksine hızlı hücum sayılarını çok fazla kullanmayan Karşıyaka, maç içerisinde tempoyu çok artırmadan, daha çok set set hücumlara kalmaya çalışıyor. Savunmada Mike Green ve J’Covan Brown ile ön alanda küçük kalsa da savunmada dışarıya baskı yapmayı tercih eden Karşıyaka, bu yüzden zaman zaman dağılabiliyor. Karşıyaka, Owens ve Summers ile arka alanda atletizmle çemberi korumaya çalışsa da Owens’ın oyun konsantresi, Summers’ın ise oyun bilgisi eksikliği yüzünden bu konuda da her zaman sorunlar yaşayabiliyor. Takımın savunmadaki problemleri yüzünden topa baskı yapan temsilcimiz, Green’in savunma bilgisi ve Ponitka’nın getirdiği avantajlarla savunmasını ayakta tutmayı çalışıyor.

Rakibe gelirsek; Venezia, Karşıyaka’ya göre rotasyonda çok daha fazla oyuncu bulunduran bir takım. Maçlara genellikle; Haynes-McGee-Bramos-Peric-Ortner beşiyle başlıyor. Kenardan Ejim, Filloy, Viggiano, Haggins, Tonut, Ress gibi oyuncuları getirebilen Koç Walter De Raffaele, bu yüzden maç içerisinde birçok farklı beşle oynayabiliyor.

Hücumda Haynes ve McGee’nin deliciliğini kullanan Venezia, takımın iki tecrübeli oyuncusu Bramos ve Peric’in dış atışlarıyla saha içerisinde gerekli olan spacingi yaratıyor. Hücumda tempoyu çok fazla yükseltmeyen İtalyan ekibi, Peric’in sahaya koyduğu oyun aklıyla sete set hücumları yönlendirmeye çalışıyor. Dağılmaya müsait olan Haynes ve McGee’yi sürekli bire bir oynamadan bu şekilde uzak tutan Venezia, Bramos’u ise atıcı olarak kullanıyor. İlk beşin kenara gelmesiyle birlikte Ejim, Viggiano ve Haggins gibi oyuncuların atletizmini kullanmak için tempoyu biraz daha yükselten Venezia, sete set hücumlarında ise Ejim’in birebirlerinden verim almaya çalışıyor.

İtalyan ekibi için hücum planı olarak kağıt üstünde her şey otursa da verimlilik konusunda aynı başarıyı gösteremiyorlar. Bunun sebebi de Haynes ve McGee’nin birbirleriyle uyumsuz ikili olmasından kaynaklanıyor. Bundan dolayı iyi dış şutörlere sahip olmasına rağmen Venezia, %30.5 ile üçlük atıyor.  Bunun yanında tempoyu ayarlayabilen, saf bir oyun kurucunun olmaması oyun içerisinde Venezia’nın büyük inişler yaşamasına sebep olabiliyor.

İlk beşte altetizm olarak arka alanda eksik olan Venezia, mecburen topa baskı yapıyor. İkili oyunlar sonrası adam değişmeyi tercih etmeyen Walter De Raffaele, Peric’ten sürekli yardım getirerek savunmanın ayakta kalmasını sağlıyor. Venezia topa baskı yapsa da yıpratma seviyeleri kesinlikle dün Banvit’in rakibi olan Ludwigsburg ile bir değil. Ön tarafta atlet oyuncuları sayesinde belli bir düzeyde bu konuda başarılı olsalar da bu oyuncuların savunma isteği ve savunma bilgileri başlarına bela olabiliyor. Bu yüzden de Walter De Raffaele, maç içerisinde ilk beşinden hemen vazgeçebiliyor.

Peki Karşıyaka İçin Anahtar Ne? 

Karşıyaka, rakibine göre rotasyon olarak sıkıntı da olsa da saha içerisinde doğruları daha fazla yapan bir takım.

Grupta oynanan iki maçı hatırlarsak, iki takımın birbirini tanıdığını söyleyebiliriz. Hatta arada biraz gerilim olduğundan bahsedebiliriz. Deplasmanda kaybedilen ilk maç sonra iki takım oyuncuları arasında kavga çıkmıştı. O iki maçın da bu seri için bir ışık tutacağını düşünmüyorum. Çünkü iki maçta ekstrem maçlar oldu. İlk maçta Green yoktu ve Karşıyaka daha başka bir takımdı. İkinci maç da ise Karşıyaka, inanılmaz bir yüzdeyle oynadı ve maç 40 sayı farkla bitti.

O yüzden o iki maçı göz ardı bırakarak değerlendirirsek, Karşıyaka’nın iki konuya vereceği cevabın önemli olduğunu düşünüyorum.

Guardların Savaşını Kazanmak ve Pota Altını Atletizmle Domine Etmek

Serinin en önemli noktası iki takımın guardlarının ortaya koyacağı performans olacak. Brown-Green ikilisi, Haynes-McGee ikilisine göre çok daha oturaklı ve üretici bir ikili. Bu iki oyuncuyu, kendi sayılarını bulmanın yanında takımın hücumunun akışkanlığını sağlayan oyuncular. O yüzden rakip kısaların yapacağı baskıya bu ikilinin birlikte cevap vermesi gerekiyor. İki takım da ritm ile bambaşka seviyelere çıkabiliyor ve bunun yanında çok fazla top kaybı yapıyorlar. Bu yüzden hangi iki guard ikilisi seriyi domine ederse, o taraf bir adım öne geçecektir.

Formda olan taraf, temsilcimizin tarafı ancak özellikle Haynes, eli ısındığında durdurulması çok zor bir oyuncu. Ponitka, Bramos’un devreye girmemesi için büyük ihtimalle Haynes’i alamayacak o yüzden Haynes’i tutan oyuncunun, onun ritm bulmasına izin vermemesi gerekiyor.

Bir diğer savaşta pota altında olacak. Peric, iki takımın uzun rotasyonunda en aklını kullanabilen oyuncu olabilir. O yüzden onun sahada olduğu kısmın az olması Karşıyaka’nın işine gelecektir. Summers’ın bir günde savunmada büyük bir gelişim kaydetmesinin çok zor olacağını düşünürsek, bunun yolu hücumdan geçebilir. Maçın başında Summers’ın Peric üzerinden birebir oynaması ve atletzimini kullanarak ona üstünlük sağlaması Karşıyaka’nın işine gelen bir nokta olacaktır.

Bunun yanında atletizm olarak Venezia’nın yaşadığı sıkıntı Karşıyaka için büyük bir maden. Tepeden Owens ile Green’in oynayacağı ikili oyunlar, Karşıyaka hücumu için büyük bir sayı kaynağı olabilir. Özellikle Haggins’in oynamayacağı bir günde Karşıyaka’nın pota altında atletizmiyle üstünlük kurması fazlasıyla mümkün.

İki takım da evinde çok daha iyi bir basketbol oynuyor. O yüzden bu akşamki maç, turun sonucu açısında çok belirleyici olacak. Karşıyaka’nın İtalya’ya büyük bir avantajla gitmesi gerekiyor. Bu yüzden Venezia’nın saha içerisindeki konsantrasyon sorununu daha da belirgin hale getirmek için maça iyi başlamak ve rüzgarı arkamıza almak, temsilcimize harika bir sonuç getirebilir.

Yazı içerisinde dediğim gibi, iki takım da ritimleriyle var olan takımlar. O yüzden bir favori belirtmek, doğru olmayabilir ama ben, Green sonrası Karşıyaka’nın çok daha belirgin avantajları olduğunu düşünüyorum.