Yiğitcan Saybir: “TOFAŞ Tercihimin Kariyerimde Bana Basamak Atlatacak Bir Karar Olduğunu Düşünüyorum”

by Buğra Uzar / info@eurohoops.net

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

Bu sezon oynadığı 10 resmi maçı da kazanan TOFAŞ’ın, geride kalan bölümünde performansıyla parlayan ismi Yiğitcan Saybir, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

Türk Telekom ile sezon hedeflerinden gösterdiği performans üzerinde koç Orhun Ene’nin etkilerine, gelecek hedeflerinden altyapıdan profesyonelliğe geçiş dönemine dair samimi açıklamalarda bulundu.

Yiğitcan Saybir’in röportajından öne çıkanlar şu şekilde:

Eurohoops: Tofaş ile bu sezon çıktığınız 10 maçın hepsini kazandınız. Takım içinde büyük hedefler hakkında konuşmaya başladınız mı yoksa henüz erken mi?

– Tabii ki büyük hedeflerle bu sezona başlamıştık şuanda da çalışmalarımızın karşılığını alarak her geçen gün üstüne koyarak devam ediyoruz. İnanıyorum bu sezon bizim için çok güzel bir sezon olacak.

EH: Türk Telekom’da iyi bir yıl geçirmene rağmen bu yaz Tofaş’a imza attın. Bu kararın özel bir sebebi var mıydı?

– Evet Türk Telekom’da güzel bir sezon geçirdim fakat bu bir yolculuk. Ben de bana gelen teklifleri değerlendirdim ve kariyerimde basamak atlatacak, bana katma değeri olacak bir karar verdiğimi düşünüyorum.

EH: Orhun Ene 4 numara rotasyonunu direkt Türklere emanet etti ve bence bu durum da senin oyununa etki etti. Onunla iletişimin nasıl?

– Orhun abinin bize güvenmesi çok kıymetli ve motive edici bir durum. Bu durumun bize kattığı özgüvenle bunu da sahaya yansıttığımızı düşünüyorum. Türkler olarak daha fazla sorumluk alıyor, ona göre de bir performans gösteriyoruz. Her durumda konuşuyor, kendisiyle açık ve sağlıklı bir iletişim kuruyoruz. Artılarımı, aynı zamanda eksilerimi nasıl iyileştirip geliştirebiliriz onun üzerine çalışmalar yapıyoruz.

EH: Son yıllarda kendini en çok geliştiren Türk oyunculardan birisin. Bu gelişimi neye borçlusun?

– Öncelikle iyi bir organizasyon, doğru koçlar ve takım oyunu bilincine sahip takım arkadaşlarıyla çalışmak bu gelişime en büyük katkı sağlayan değerlerden. Ben öğrenmeye ve gelişmeye çok açık bir oyuncuyum. Benden yaşça küçük genç bir takım arkadaşım da dahil olmak üzere herkesten bir şey öğrenebilir, kendi yolculuğumda bunu değerlendirebilirim. Ayrıca iyisiyle kötüsüyle her geçen sene benim için çok ciddi bir tecrübe oluyor. Bunu sahada da hissediyorum. Tecrübeye ek bu saydığım dinamikler bir araya geldiğinde saha içi özgüvenimin de artması benim performansıma yansıyor. Hedefime adım adım ilerlerken hiçbir zaman çalışmayı ve öğrenmeyi bırakmıyorum.

EH: Ligin en skorer yerli oyuncularından biri olmana rağmen üçlük yüzden oyununun en güçlü alanlarından biri değil. Senden bu alanda da bir gelişim görecek miyiz?

– Her oyuncunun farklı en’leri var tabii ki. Üçlük açısından sezona güzel yüzdelerle başlayamamış olabilirim fakat bu bir ritim işi ve kendimi bu ritme sokacağımdan da şüphem yok. Her oyuncunun yapması gerektiği gibi şutumu geliştirmek için de ekstra çalışıyorum.

EH: Kariyerindeki ilk ciddi çıkışını Bursaspor’da yaşadın. O dönemki takım arkadaşın Onuralp de Bursa’da çok önemli bir gelişim göstermişti. Dusan Alimpijevic döneminde yabancı oyuncular da EuroCup’tan EuroLeague’e transfer yapmıştı. Gelişim sürecinde Bursaspor’un ne gibi bir katkısı oldu?

– Bildiğiniz üzere kariyerim Anadolu Efes altyapısında başladı ve 5 yıl A takımında oynadım. Fakat büyük takımlarda oynayan her genç oyuncunun yaşadığı gibi ben de istediğim sorumlukları ve %100’ümü Anadolu Efes’te ortaya koyamadım. Bu anlamda ilk ciddi çıkışımı Bursaspor’da yaşadım diyebiliriz. Özellikle bir oyuncu için Avrupa ligi tecrübesi çok önemli bunun yanında takım için sorumluluk alabildiğim bir dönem geçirdim. Bu nedenle iyisiyle kötüsüyle kariyerim için Bursaspor çok kıymetli bir tecrübe olup, gelişimimde güzel katkılar sağladı.

EH: Anadolu Efes altyapısından yetişmiş bir oyuncu olarak A takımda ciddi süreler bulamadın ve kariyerin farklı yönde ilerledi. Bir gün Efes veya Efes dışında en üst seviyede kendini yeniden test etme gibi bir motivasyonu, hedeflerin arasında nereye koyarsın?

– Bir önceki soruda da cevapladığım gibi kariyerime Anadolu Efes altyapısında başladım ve 5 yıl A takımda oynadım. Büyük takımlarda maalesef bu kaçınılmaz, her genç oyuncunun yaşadığı gibi ben de istediğim sorumlukları ve %100’ümü Anadolu Efes’te ortaya koyamadım. Ama bu beni hiçbir zaman mental olarak düşürmedi aksine hırslandırıp kendimi, yetkinliklerimi sahada göstermem için ciddi bir motivasyon kaynağı oldu. Bunu da gösterebileceğime inandığım takımlarla yolculuğa çıktım. Hedeflerimin gerçekçi olduğuna inanıyorum, gelişime ve öğrenmeye açık, yetkinliklerinin de farkında olan biri olarak kendimi asla sınırlandırmıyorum. Her zaman en iyisi için çalışıp üzerine katarak daha da iyi organizasyonlarda yer almak için elimden geleni yapıyorum, öyle olacağından da şüphem yok.

EH: Efes çok büyük bir kulüp, ancak hedefleri doğrultusunda A takımdaki genç oyuncu gelişimi konusunda da sabrın çok da yukarıda olmadığı bir kulüp. Bu anlamda, ‘gelişimim için 23 yaşında değil de daha önce ayrılmalıydım’ dediğin oldu mu?

– Evet, diğer sorularda da bahsettiğim gibi fakat Anadolu Efes çok büyük bir kulüp olması dışında benim için gerçek manasıyla ‘ailem’. Çok kıymetli tecrübeler ve güzel anılar biriktirdim. Genç yaşta belki bir çok oyuncunun deneyimleyemediği çok kıymetli hocalar ve oyuncularla çalışma fırsatı buldum ve bunun kariyerime katkısı yadsınamaz. Avrupa çapında çok kıymetli başarılar elde ettik. Belki istediğim süreleri bulamadım ama bu saydığım katma değerler çok kıymetli bugün beni ben yapan, oyunuma sahaya yansıttığım Yiğitcan olmama sebep olan en önemli faktörlerden. Daha önce ayrılmalıydım diyemem, her şeyin ve herkesin bir zamanı olduğunu ve doğru zamanın da o zaman olduğuna inanıyorum.

EH: Aslında ülkemizde senin gibi birçok yetenekli genç oyuncu altyapıdan A takıma geçiş sürecinde zorlandı ve oraya adapte olamadı. Sence genç oyuncular için bu süreç nasıl daha kolay bir hale getirilebilir?

– Her genç oyuncu için altyapı dönemi çok güzel ve eğlencelidir ama A takım seviyesine çıktığınızda işin rengi bir anda değişiyor. Sahada oynanan oyun bile bambaşka bir seviyede oluyor sanki siz daha önce o oyunun içerisinde değilmişsiniz gibi… A takıma adapte olmak özellikle büyük kulüplerde gerçekten kolay değil. Çok profesyonel, kariyerinde çok kıymetli takımlarda oynamış bir çok oyuncuyla aynı sahada olmak heyecan verici olduğu kadar korkutucu olabiliyor. ‘Ben onlara nasıl yetişebilirim? Kendimi onların arasından nasıl gösterebilirim?’ gibi bir çok soruyla mentalinizi yorabiliyorsunuz. Burada tavsiye edebileceğim birinci şey tabii ki takım arkadaşlarından ve hocalarından öğrenebileceği her şeyi maksimum da öğrenmeye açık olmalılar. Kendilerine bir hedef belirlemeleri o hedefin de her zaman üzerine koymayı istemek gerekiyor. En önemlisi de kişinin en iyi versiyonunu bulmak için başkalarıyla değil de önce kendiyle yarışması gerekiyor. Bu mental ve fiziksel olarak çok zorlu bir süreç, psikolojiyi de çok iyi yönetmek gerektiğine inanıyorum.

EH: Basketbolcu bir babaya sahip olmanın avantajlarını nerede gördün, hiç dezavantaj yaşadın mı bu konuda? Yaşadıysan nerelerde?

– Babamla aynı mesleği icra ediyor olmamız kulağa çok güzel geliyor fakat aramızda ciddi bir dönem farkı var. Onların oynadığı dönemdeki basketbolla güncelin basketbolu gerçekten farklı. Onların döneminde hem altyapıdan yetişen kişi sayısı az hem de yabancı oyuncu sayısı az olduğu için güncel basketboldaki gibi bir rekabet yoktu. Ortalama yeteneği olan hemen hemen her oyuncu ayrışabiliyordu. Babam çok hırslı bir adam kariyeri boyunca da çok güzel başarılara imza atmış. Her ne kadar farklı dönemlerde kariyerimizi inşa etmiş olsak da Ömer Saybir’in oğlu olmak, güncelin ve o dönemin basketbolu farklı olsa da onun kıymetli tecrübeleriyle büyümek hiçbir zaman dezavantaj olmadı aksine avantaj oldu.

EH: Avrupa’da senin pozisyonunda kendine en yakın bulduğun oyuncu kim?

– Şuan Sasha Vezenkov diyebilirim.

EH: Bir basketbolcu olarak kendine koyduğun en büyük hedef ne?

– Tabii ki Avrupa ve dünya çapında ülkemi en iyi şekilde temsil edecek takımlarda önemli oyunculardan biri olmak isterim ama benim spesifik olarak tek bir hedefim yok, bu bir yolculuk ve ben bu oyunun içerisinde her geçen gün önüme yeni bir hedef koyuyorum. Her yeni gün daha iyisi için, kendimin en iyi versiyonunu bulmak için çalışıyorum.

EH: Sahada bir uzun forvet olarak sahada seni en çok rahatlatan guard şu ana kadar kimdi?

– Anadolu Efes’te oynadığım dönemde Shane Larkin ve Buğrahan Tuncer diyebilirim. Tofaş’ta ise takım arkadaşım Alex Perez. Pozisyon olarak guard değil ama Tolga Geçim’le çok koordineli bir şekilde oynuyoruz.

EH: Savunurken en çok zorlandığın oyuncu kimdi?

– Shane Larkin gerçekten durdurulamaz bir oyuncu olabiliyor. Uzun olarak bir isim vermem gerekirse Fenerbahçe Beko dönemindeki Jan Vesely diyebilirim.

EH: Hücum ederken en çok zorlandığın savunmacı kimdi?

– Aynı takımda oynama şansı da bulduğum için şanslı olduğum Bryant Dunston diyebilirim.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

Related Post