by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Geçtiğimiz sezon Gaziantep Basketbol’un başına geçerek kulübü tarihinde ilk kez play-off’lara götüren Yunan koç Stefanos Dedas ile Galatasaray Odeabank ile oynayacakları lig maçı öncesi oturduk ve koyu bir sohbete giriştik. Gaziantep basketbolu, geçtiğimiz sezon ve bu sezon arasındaki farklar, kulübün yaşadığı sıkıntılar, Davon Jefferson ve daha fazlası hakkında sorduğumuz sorulara açık yüreklilikle cevap veren Stefanos Dedas, şu ana kadar iyi giden sezonda kendi basketbol felsefesinin nasıl yer aldığından da bahsetti.
Her şeyden önce sizi tebrik ederek başlamalıyım. Bu sezon Gaziantep Basketbol ile şu ana kadar beklenmedik bir performans sergiliyorsunuz. Röportaja ilk olarak koçluk yaşamınızın başından girmek istiyorum. 19 yaşındaki bir genç olarak, diğer birçok bu yaştaki insana göre farklı bir hayat yaşıyordunuz çünkü henüz o yaşta asistan koçluk yaptınız. Merak ettiğim şey, o yaşta bu işe atılma konusunda hiç çekingenlik yaşamadınız mı?
Zaten liseyi bitirmeden önce lise hayatım boyunca şehrimin küçük yaş grubu takımını çalıştırıyordum. Bugün Olympiakos’u çalıştıran Ioannis Sfairopoulos 2002’de beni aradı, o zamanlar kendisi de PAOK’un asistan koçuydu. Benden kendisinin yanında asistan koç olmamı istedi. Bu benim için bir challenge’dı, ben de bunun üzerine yürümeyi seçtim ve profesyonel olarak yapmak istediğimin bu olduğuna karar verdim.
Geçtiğimiz sene Zdovc AEK’e giderken siz de Gaziantep’e baş antrenör oldunuz. Bu sizin baş antrenör olarak böyle yüksek seviyedeki ilk deneyiminizdi. Neler hissettiniz?
Açıkçası her şey çok çabuk gelişti. Pek düşünmeye vaktimiz olmadı. Ama ben kendimi her zaman bu ana hazırlamıştım. Önüme böyle bir seviyede baş antrenör olarak çalışma fırsatı çıkınca da bu fırsatı kaçırmak istemedim.
Gaziantep geçtiğimiz yıl ligin ikinci yarısındaki çıkışıyla beraber play-off’lara girmeyi başardı. Zdovc ile beraber de iyi basketbol oynayan bir takım vardı ancak sizinle birlikte şimdi kazanan bir takım görünümüne girdiler. Bu arada siz de ilk maçınızda Efes’i yenmeyi başardınız ve takım tarihinde ilk kez play-off oynadı. Ne düşünüyorsunuz?
O Efes maçının ardından takım biraz güven tazeledi ancak daha sonrasında birkaç sorun yaşadık. Oyuncuların yeni şeylere alışması ve uyum göstermesi biraz zaman aldı. Aynı zamanda ben de ilk birkaç hafta takımın oyun felsefesini değiştirip değiştirmeme konusunda gelgitler yaşadım. Ancak Şubat ayının sonunda her şeyi değiştirip tamamen kendi basketbol felsefemle yola devam etme kararı aldım. O noktadan sonra daha fazla sayı atmaya başladık ve kontrolü daha fazla elime alma şansı yakaladım. 5-0’lık bir galibiyet serisiyle de kendimizi play-off’a attık.
Ve geçtiğimiz yaza gelecek olursak… Gaziantep sponsoruyla yollarını ayırdı ve takımın birinci ligde kalıp kalmayacağı da belli değildi. O dönem hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?
Geçtiğimiz sezonu Royal Halı ile tamamladıktan sonra gelecek yılın sorunlu olacağını biliyorduk. Durumun farkındaydık ama genel menajerimiz Boray Dai’nin şehirdeki varlığı çok önemli, onun bir şekilde bir çözüm bulacağını düşünüyordum. Sonuçta o yıl play-off yapmıştık ve yolumuza devam etmek istiyorduk. Yazın transferler için biraz geç kaldık ve biraz gergindik de ama kafamızı işimize yoğunlaştırdık.
Dediğiniz gibi Gaziantep ligdeki diğer play-off adayı takımlara göre daha kadrosunu daha geç tamamladı ve hazırlık dönemi de gecikti. Yunanistan’da oynanan birkaç hazırlık maçını hatırlıyorum, takım tam kadro bile değildi orada. Buradan ayrılmayı hiç düşündünüz mü, ya da çok endişelendiğiniz anlar oldu mu?
Açıkçası sezona kötü başlayacağımızdan emindim. Boray ile birlikte ilk birkaç ayın sıkıntılı geçeceğini biliyorduk çünkü organizasyon, oyuncular, her şey problemliydi. Birkaç ay sonra yeniden geçtiğimiz yıldaki halimize döneceğimizi düşündük. İlk beş maçımızı kaybetsek bile savaştığımızı gördüm. Hazırlık dönemini kaçırmak bize beş maça mal oldu ama dediğim gibi, sonrasında Boray ile birlikte iyi bir iş çıkardık.
O beş mağlubiyetin sonunda bir anda herkes sizi düşmeye aday gösterdi ama sonrası çok farklı gelişti. Ne değişti peki takımda?
Balıkesir’i yendikten sonra biraz özgüven kazandık. Ayrıca Europe Cup’taki ilk tur grubumuzda kazanıyor olmamız da bu konuda yardımcı oldu. Jefferson’ın gelişinden sonra da takım olarak çok iyi oynayıp Tofaş’ı yendik. Bu bize herkesi yenebileceğimizi hissettiren bir güven aşıladı. Balıkesir galibiyeti, Jefferson’ın gelişi ve Tofaş’ı deplasmanda mağlup etmemiz başlıca etmenler.
Bu yıl ligde play-off yarışı çok zorlu. İlk yedi takım neredeyse belirlendi, üç takım ise sekizincilik için çekişiyor. Taraftarlar sizden ne beklemeli?
İlk kez play-off hedefliyor değiliz. Her maç savaşıyoruz, EuroLeague takımlarına karşı hep son ana kadar savaşıyoruz ve kendi rakiplerimizi yeniyoruz. 0-5’ten bu duruma geldik. Taraftarlarımızı mutlu etmek ve onları mutlu tutmak önceliğimiz. Buradaki ortamı yeniden yaratıyoruz. Şu anki durumdan da çok memnunum çünkü onlar da bizim yapmaya çalıştıklarımızı hissediyor.
Çoğu insan Avrupa’da oynamanın lig maçlarına negatif bir etki yaptığını düşünür ancak siz haftada iki maç yapmanın daha iyi olduğu kanaatindesiniz. Bunun sebepleri neler?
Evet, bence Avrupa’da da oynamak kesinlikle yardımcı oluyor. Çünkü eğer Avrupa’da kazanırsanız daha fazla özgüven kazanıyorsunuz; kaybetseniz de bu sefer lig maçlarına daha hazır çıkıyorsunuz. Ben her zaman bu duruma böyle bakıyorum. Çok oynamayan oyunculara da şans verebiliyorsunuz. Şimdi Avrupa’dan elendik ama bu bir sorun değil çünkü ligin son kısmına geldik ve artık daha fazla yoğunlaşmamız gerekiyor. Avrupa’dan bu sene alabileceğimiz maksimumu aldık. Kaybetsek bile ligdeki pozisyonumuzu korumak için lige daha iyi döndük.
Gaziantep Basketbol oyun tarzı olarak Avrupa’daki farklı takımlardan bir tanesi. Çok fazla üçlük deneyen, orta mesafeye oyun planında yer vermeyen, bu noktada adeta Avrupa’da oynayan bir Houston Rockets gibisiniz. Bu oyun stili sanki Avrupa basketbolunun genetiğiyle pek örtüşmüyor, siz ne düşünüyorsunuz?
Benim koçluk anlayışıma göre en önemli şey; bir koç olarak, rakibin sizden korkmasını ve size saygı göstermesini sağlamalısınız. Üçlükler önemli ama doğru şeyleri yapacak doğru oyunculara sahip olmalısınız. İyi takım arkadaşlarına sahip olmalısınız ki topu paylaşabilin. Pick and roll oyunlarında size opsiyon yaratabilecek oyuncular olmalı, ki bizim var. Benim felsefem bu yönde; olabilecek en fazla boş şut imkanı yakalamak ve rakibe de olabilecek en az boş şut imkanı verme. Ki ligde son çeyreklerde en az üçlük yiyen takımız. Üçlük yeme, üçlük at diyebiliriz.
Takımda birçok yetenekli isim olsa da Davon Jefferson hepsinin içinde en fazla öne çıkan isim oldu. Jefferson takımda neleri değiştirdi, neler söylemek istersiniz onun hakkında?
Onu Rusya’da oynadığı zamanlardan tanıyorum. O dönem ben Spartak’ta çalışırken o da Triumph’ta oynuyordu. Skor üretebilen, ribaunt alabilen, blok yapabilen bir oyuncuydu ve Rusya’da oynadığı dönem sizi zor duruma sokabilen bir isimdi. Hemen gelip katkı verebilecek bir oyuncu olarak görüyordum onu ve neticede doğru tercihi yaptığımı düşünüyorum. Bize çok yardımcı oldu, çok verimli oynuyor. All-Star da oldu. Kulübe yardımcı olabilecek olan tercihi yaptım.
Sizin kariyerinize geri dönecek olursak… Henüz 34 yaşındasınız ama, gelecek için planlarınız neler? EuroLeague seviyesi için hazır olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Her şeyden önce Türkiye’de kendi adımı büyütmek istiyorum. Burada çalışmaktan çok mutluyum. Gaziantep benim için doğru yer. Boray ile birlikte uyum içinde çalışıyoruz, burada kendimi geliştirip takıma yardımcı olma şansım var ve bu alan bana veriliyor. Gaziantep doğru bir ortam şu an ve yüksek seviyeye geçmek için önce daha düşük seviyelerde çok iyi bir iş yapmanız gerek. Eğer Gaziantep buradan daha iyi bir noktaya gelirse benim adım da burada anılacak, bu önemli. Elbette daha yüksek seviyeye çıkmak isterim ama önce buradaki işimi tamamlamam lazım.
Son olarak, Gaziantep’te hayat nasıl gidiyor? Maçlardan ve antrenmanlardan pek fazla vaktiniz olmuyordur ama boş vakitlerinizde neler yapıyorsunuz?
Maçların sonucuna göre gittiğim spesifik mekanlar var. Bu konuda biraz batıl inanca sahibim. Sonuçlara göre gittiğim yerleri değiştiriyorum. Maçlardan sonra önce kendim bir yere gidip çalışırım, daha sonra asistan koçlara gidip onlarla çalışırım. Boş vakitlerimde ise ailemle vakit geçiriyorum. Restoranlara ya da alışveriş merkezlerine gidiyoruz. Dört yıldır buradayız ve burayı seviyoruz. Normal bir hayatımız var.