Kerem Tunçeri: “Lider Oyuncu Yetiştirmemiz Gerekiyor”

2017-07-25T10:17:35+00:00 2017-07-25T10:50:37+00:00.

admin69

25/Tem/17 10:17

Eurohoops.net

A Milli Takım Menajeri Kerem Tunçeri, basketbolculuk kariyeri, 2010 Dünya Şampiyonası’ndaki Sırbistan maçı ve federasyondaki görevi hakkında açıklamalar yaptı.

By Eurohoops Team / info@eurohoops.net

2010 Dünya Şampiyonası’na ev sahipliği yapan Türkiye, bu kez 2017 Avrupa Şampiyonası için gün sayarken A Milli Takım Menajeri Kerem Tunçeri de yedi yıl önce Türkiye’ye finalin kapısını açtığı turnikeyi attığı salonda Milliyet gazetesinden Ümit Avcı’ya açıklamalar yaptı.

Geçtiğimiz sezon sonu basketbol kariyerini noktaladın, devam edemez miydin?

Fizik olarak iyi hissediyordum kendimi ama mental olarak yorulmuştum, daha fazla zorlamak istemedim.

Şirketler liginde oynayınca Süper Lig ekiplerinden TED Kolej’den teklif almışsın!

O biraz komikti. Basketbolu bıraktığımı bilmiyorlardı herhalde. Şirketler liginde ilk maçımız basında biraz fazla yer almıştı, Haluk abiyle birlikte oynamıştık. Öyle ufak bir teklif geldi.

Kariyerindeki unutamadığın ikinci an ne?

Real Madrid’de yaşadığım ilk senedir. Hem Avrupa’da hem ligde şampiyon olduk. Çok güzel iki sene geçirdim. Önemli tecrübeler, dostuklar kazandım. Futbol takımıyla birlikte vakit geçiriyorduk, onlar bizim maçlarımıza, biz onların maçlarına gidiyorduk. Çok keyifliydi.

O sezonun yazında İspanya’da taksilerde bile Türküm deyince hemen muhabbet sana dönüyordu. Bu sevgiyi nasıl oluşturmuştun?

Takımın seni kabullenmesi. Orada bir kültür var. İstediğin kadar iyi basketbolcu ol, karakterin uymazsa olmaz. Ben de 27 yaşında gitmiştim, kendime göre tecrübeliydim ama değil yurt dışı, şehir dışı transferim yoktu. İlk aylarda sıkıntı yaşadım ama sonra işler yoluna girdi. Yaptığım mücadele ve ardından da başarı gelince o sevgi oluştu. Sonra Efes’e transfer olmuştum ve Euroleague deplasmanlarına gittiğimde de aynı sevgiye şahit oldum. Bu mutluluk verici.

Ama iyi bir sezonun ardından, Avrupa Şampiyonası kadrosunda yoktun, o an ne hissettin?

Tabii ki üzülüyor insan. O sırada 27 yaşındaydım, İspanya’da şampiyonluk yaşamıştım, Ay-yıldızlı formayı giymeyi istiyordum ama bunun kararını siz veremiyorsunuz. Bununla ilgili çok soru soruldu bana, art niyetli insanlar da polemik çıkarmaya çalıştı. Sustum ben. Takımın havası bozulmasın diye maçlara bile gitmedim.

Sende bir şeytan tüyü de var diyebilir miyiz, şimdi de ilginin çok fazla üzerine yöneldiğine şahit oluyoruz.

Agresif bir tarzım yok. Birisi bana bilerek vurmadığı zaman kimseye pislik yapmadım. Bunun etkisi vardır. Onlar karakterle, verdiğin elektrikle ilgili. Şimdi reklamlarda da oynuyorum, daha çok ekranda gözüküyorum, insanlara sempatik geliyor olabilir.

Onu da soracağım aslında; Efes’te oynarken şarkı söyledin başarılıydı, oynadığın reklamlar ilgi çekiyor… Bir yetenek de var sanırım?

Oyunculuk kısmı ayrı. Birlikte oynadığım Şinasi Yurtsever iyi bir insan ve iyi arkadaş olduk. Beni o çalıştırıyor. Çekimlerde de acayip yardım ediyor. Yoksa yapmam mümkün değil. Hele ilkinde 2 saat kasılıp kaldım. Aslında hepsinde heyecanlanıyorum. Yönetmen de önemli. Ozan Açıktan var, eski basketbolcu, çok oynamış, beni de seviyor ve reklam kadar benim de iyi olmamı istiyor. Onların yardımı sayesinde bu iş çıkıyor.

Dışarıdaki sevgi kısmı güzel ama sahada eleştirilirdin…

Evet, beklenti yüksekti. En çok 2001’de eleştirildim. 1999’da iyi bir çıkış yapmıştım ve gençtim. 2001’de kendi evimizdeki Avrupa Şampiyonası’nda o beklentileri karşılayamayınca art niyetli insanlar böyle bir ortamı oluşturdu. Ama her şeyden tecrübe kazanıyorsun. Tabii ki hiç kimse her zaman üst seviyelerde oynayamaz. Zaman zaman düşüşler oluyor. Orada kimin ne olduğunu görüyorsun. Eleştiri olacak, buna açığız ama işin içine art niyet girdiğinde, bel altı vurulmaya başlandığında insanın canı sıkılıyor. Sen de eleştiriyorsun, gördüğünü yazacaksın tabii ki, işin bu. Benim de arkadaşlarım var, ben de onları eleştiriyorum. Ama bel altı vurmalara katlanamıyorsun.

Şimdi o efsane ana dönelim. 2010’daki son turnikeyi nasıl hatırlıyorsun?

Değişik bir duygu. Birisiyle yeni konuşmaya başladığımızda mutlaka o anı anlatıyor. Ya evde ya salonda olduğunu, bir şeyleri kırdığını, yerlerde yattığını, nasıl bir mutluluk yaşadığını anlatıyor. Maalesef buralarda çok başarımız olmadığı için, başarıya açız ve bu nedenle o anı kimse unutmuyor. Orada da buraları en iyi oynamış isim Hidayet’ti sonuçta. NBA’de o topları kullanmış bir isimdi ve biz topu çıkarıp Hidayet’e vereceğiz, o kullanacak diye düşünmüştük. Sokar ya da sokmaz ama Hido atsın demiştik. O da sağ olsun dizine çarptırdı topu, bana geldi. Doğru zamanda doğru yerde olmak sözüne çok inanmışımdır. Sonuçta bir metre yana gitse top dışarı çıkacaktı ama biraz da şans bizim yanımızda olsun değil mi? Çok mücadele etmiştik, hakkımızdı gerçekten. Sonra Sırplar ağladı bir süre yok çizgi, yok hakem vs. diye. Hayatları boyunca kaç tane maçı hakemle kazandıklarını bir düşünsünler.

Sonrasında neler yaşadınız?

Mesela bir anım var. Kısa süre geçmişti, taksiye bindim, taksici baktı, Kerem abi dedi, hüngür hüngür ağladı. Bu o kadar özel bir duygu ki… Maçı kazandığımız gece otelin önünde binlerce kişi vardı. Adrenalin tavan yapmış, kimse uyuyamıyor. Hep şunu söylüyorum zaten, biraz dinlenme fırsatımız olsaydı… ABD’yi yenerdik demiyorum ama daha değişik bir maç izletebilirdik.

Şimdi menajerlik kariyerin başlıyor. Burada da başarılı olacağına inanıyor musun?

Benim için çok yeni bir tecrübe. Herkesten bir şeyler öğreniyorum. Hidayet’ten, Ömer’den, Haluk Abi’den… Onlar benden daha önce bırakıp, buralara gelmişti. Gözlemliyorum her şeyi ve ileride yönetici olmak istiyorum. Çok büyük sorumluluğumuz var. Hidayet Başkan’la yeni bir döneme girdik. İlk senemizde de Avrupa Şampiyonası evimizde ve beklentiler fazla. Her ne kadar çok genç bir kadromuz olmasına, çoğu oyuncunun sezonu istediğimiz süreleri alamadan tamamlamasına rağmen, elimizden gelen her şeyi yapacağımızı biliyoruz. Ufuk Hoca zaten kendisini ispat etti. Biz de onların işini kolaylaştıracağız. Burada seyircimizi de arkamıza alarak, vura kıra mücadele edeceğiz. 2001 ve 2010’da olduğu gibi seyircinin önünde herkes her şeyini ortaya koyacak. Ancak asıl hedefin, 2019 ve 2020 olduğunu da bilelim. Yeni bir jenerasyon geçişi oluyor, bu yabancı sisteminde bizim oyuncular istediğimiz süreleri alamıyor ama onlarla ilgili de çalışmalar yapılıyor. Ancak oraya kadar geçiş döneminin zorlu geçeceğinin farkındayız. Yine de kaliteli oyuncularımız var. Onları en iyi şekilde hazırlayacağız.

En can alıcı konuya girdin. Yabancı konusuna sen nasıl bakıyorsun? Bunun kulüp tarafı var, milli takım tarafı var, oyuncu tarafı var.

Bu konuda inanın başta Hidayet Başkan ve Ömer Onan olmak üzere herkes çok fazla çalışıyor. Türk oyuncuların sadece sahada olması da değil istek. Hadi 4+1 yaptık. Orada bir oyuncunun durması, top kullanmaması da çözüm değil ki. Lider oyuncu yetiştirmemiz gerekiyor. Kritik anlarda elini taşın altına koyan oyuncuları yetiştirmek için de çalışmalar yapılıyor. Sonuçta bizim ülkemizde yetenekler var. Alt yapı milli takımlarında bunu görüyoruz. Önemli olan onları yukarıya taşıyabilmek.

Peki sence sıkıntı ne burada? Sen 17 yaşında A Milli Takım’da oynayan ciddi süreler almıştın.

Çok yabancı var. Ligin kalitesi yükseldi. Avrupa’da başarı hedefleyen takımlar arttı ve birçok antrenör de doğal olarak önce kendisini, oynadığı maçı kazanmayı düşündü. Benim dönemimde 2-3 yabancı vardı ve kredimiz daha fazlaydı. Bir de bizim gençler kendilerine çok yatırım yapmıyorlar. Bunu da söylemeliyiz. Çok çalışmıyorlar. Sonuçta bu ortamı kabullenmemeleri gerekiyor. Önüme yabancı geldi, oynayamam, paramı alıp oturayım fikri olmamalı.