By Arma Kaynar / info@eurohoops.net
NBA’de son yıllardaki kadar büyük hamleler olmasa da yine de oldukça yoğun geçen bir transfer dönemi gerçekleşiyor.
Takımlar, maaş bütçelerinde çok yer olmamasının da etkisiyle önceki yıllarda gördüğümüz kadar büyük kontratlara imza atmadılar. Öyle ki diğer zamanların aksine serbest oyuncu piyasası başlar başlamaz peşi sıra imzalar gelmedi. Ancak her zaman olduğu gibi bazı takımlar bu transfer döneminde oldukça güçlendi bazılarıysa zarar gördü. Biz de yaz dönemi hamlelerini inceleyeceğimiz yazı dizimizin ilkinde kazanan takımlara ve oyunculara bakacağız.
Boston Celtics
Boston Celtics, 2020-21 sezonunda sakatlıklar ve Covid-19 salgınının da etkileriyle NBA’in en büyük hayal kırıklıklarından birisini yaşamıştı. NBA Draftı’ndan önce Kemba Walker’ı Al Horford karşılığında Oklahoma City Thunder‘a takas eden Boston ekibi, serbest oyuncu pazarının başlamasıyla da geçen sezon ortasında takasla kadrosuna kattığı Evan Fournier’i New York Knicks‘e kaybetti.
Gerçekleştirdiği takaslarla Kris Dunn ve Josh Richardson’ı kadrosuna katan Celtics ekibinin şu anda kadrosunda gerçek bir oyun kurucu bulunmuyor. Takımın yıldızları Jayson Tatum ve Jaylen Brown’ın maksimum kontratlarının devreye girdiği de göz önünde bulundurulunca Celtics’in bu isimlerin etrafına iddialı bir takım kurmak için zamanı gitgide azalıyor.
Her ne kadar Celtics’in Washington Wizards‘ın yıldızı Bradley Beal’ı hedeflediği söylentileri gündeme gelse de başkent ekibinin kadrosuna yaptığı hamlelerin ardından en azından kısa vadede yıldız ismin takımdan ayrılması pek olası gözükmüyor. Boston ekibinin serbest oyuncu pazarında sessiz kalmasının sebebi olarak 2022 yazına maaş bütçesi saklamak olduğu söylense de Doğu Konferansı’ndaki neredeyse bütün rakiplerinin güçlendiği bu dönemde hamlesiz kalması onlar açısına pek de olumlu değil.
New Orleans Pelicans
New Orleans Pelicans‘ın yaz dönemindeki ilk hamlesi 2021 NBA Draftı’ndan önce geldi. Memphis Grizzlies‘ten Jonas Valanciunas’ı aldığı takasta Eric Bledsoe ve Steven Adams’ı takımdan yollayan Pelicans‘ın amacının maaş bütçesi yaratmak olduğu belirtiliyordu. New Orlens ekibinin maaş bütçesiyle birlikte serbest oyuncu pazarının en gözde oyun kurucularından birisi olan Kyle Lowry’yi takıma katmak için hamle yapması bekleniyordu. Ancak Pelicans’ın planları hayata geçmedi.
Bu esnada takımın oyun kurucusu Lonzo Ball’u sign and trade ile Chicago Bulls‘a yollayan New Orleans ekibi, Tomas Satoransky ve Garrett Temple’ı kadrosuna katıyordu. Hornets ile gerçekleştirdiği bir diğer sign and trade’de Devonte’ Graham’i New Orleans’a getiren Pelicans, bu hamleyi gerçekleştirebilmek için korumalı birinci tur hakkını Charlotte’e yolladı.
Genel olarak baktığımızda Lowry hedefini hayata geçiremeyen Pelicans’ın halihazırda Zion Williamson ile iyi bir kimyası olan Lonzo Ball’u kadroda tutması daha mantıklı olabilirdi. Normal sezonun bitmesinin ardından Zion’ın ve çevresindekilerin Pelicans’ın kurduğu takımdan memnun olmadığı ve daha rekabetçi bir kadro istediğine dair haberler çıkmıştı. Pelicans’ın bu yaz döneminde yaptığı hamlelerle bu isteği yerine getirdiğini söylemek pek doğru olmaz. Bu da New Orleans’ın geleceği hakkındaki soru işaretlerinin daha da büyümesine sebep oluyor.
Dallas Mavericks
2020-21 sezonunu Play-off ilk turunda Los Angeles Clippers‘a 7 maçlık bir seride elenerek noktalayan Dallas Mavericks‘in yaz dönemine girerken hedeflediği birkaç oyuncu bulunuyordu.
Bunlardan bir tanesi Toronto Raptors‘tan ayrılarak Miami Heat‘in yolunu tutan Kyle Lowry, diğeri ise Sacramento Kings ile biten sözleşmesini uzatan Richaun Holmes’tü. Mavericks, Tim Hardaway Jr.’ın biten kontratını 4 yıl 72 milyon dolar değerinde yeni bir sözleşmeyle uzatsa da kadro kalitesini geliştirme konusunda pek de etkileyici hamleler yapamadı.
Boston Celtics ile gerçekleştirdiği takasta Josh Richardson’ı takımdan yollayan Dallas ekibi, 3 yıl 30.5 milyon dolar değerinde bir sözleşmeyle Reggie Bullock’u kadrosuna kattı. Bullock eklemesi, Richardson’ın yerine rotasyona yapılabilecek iyi bir ekleme gibi gözükse de Mavericks’in kadro potansiyelinin geçen sezona göre daha yüksek olduğunu söylemek pek doğru olmaz.
Kristaps Porzingis’in yaşadığı sakatlık sorunlarının ardından gösterdiği zayıf performans, Luka Doncic’in yanındaki ikinci yıldız olarak bekleneni verememesine sebep oluyor. Doncic’in özellikle play-off’larda Clippers karşısında takımın tek yaratıcısı olarak çok büyük bir yük taşımak zorunda kalması da bir noktadan sonra takımın tavanını aşağıya çeken bir unsur. Koç değişikliğine giden ve Jason Kidd’i göreve getiren Dallas ekibinin en azından geride bıraktığımız serbest oyuncu pazarında kadrosunu geliştirmek ve Doncic’in yükünü azaltmak için pek başarılı bir iş çıkardığını söyleyemeyiz.
Toronto Raptors
Toronto Raptors‘ta bir devir sona erdi. 2019 yılında şampiyonluk yaşayan Raptors kadrosunun en önemli 2 isminden birisi olan ve organizasyon tarihinin tartışmasız şekilde en büyük figürü olan Kyle Lowry, takımdan ayrılarak Miami Heat‘in yolunu tuttu.
Geçen sezon başından beri yavaş yavaş yeniden yapılanma sürecine giren Raptors’ın geleceğinde Kyle Lowry’nin çok büyük bir yeri olmadığı ortadaydı. Ancak bir takımın organizasyon tarihinin asist, top çalma, triple-double ve üçlük liderinin takımdan ayrılmasının büyük bir kayıp olduğu ortada.
Lowry’nin takımdan ayrılmasının ardından Toronto’nun yeniden yapılanma planlarının parçası olarak takımın diğer yıldızı Pascal Siakam’ın da takas edilebileceği dedikoduları bir süredir gündemde. NBA Draftı’nın 4. sırasında Scottie Barnes’ı seçerek önümüzdeki yıllardaki çekirdeğini yavaş yavaş oluşturmaya başlayan Raptors’ı en azından kısa vadede tekrar iddialı bir takım olarak görmemiz pek de olası gözükmüyor.