Erdem Can: “Fenerbahçe’de Başantrenörlük için Listede Olduğum Söylendi Ama Teklif Gelmedi”

by Eurohoops Team / info@eurohoops.net

Fenerbahçe Beko’da dokuz yıl yardımcı antrenörlük yaptıktan sonra bu yaz takımdan ayrılarak NBA ekiplerinden Utah Jazz’la anlaşan Erdem Can, Sözcü gazetesine açıklamalarda bulundu.

Nasıl başladı bu macera?

Yeni değil. 6 yıldır NBA Yaz Ligi’nde Utah Jazz ile çalışıyorum zaten. Sürekli irtibat halindeydik. Bu dönemde aslında kafamda böyle bir şey yoktu. Igor Kokoskov ayrıldıktan sonraki koşullar nedeniyle böyle bir karar aldım. Teklif gelince hem benim hem ailem hem de ülkem için iyi olacağını düşündüm.

Nedir sizi farklı kılan?

Onun takdirini benim yapmam çok etik değil. Cevap veremem. Ama bu kadar yıldır basketbolun içindeyim, emek harcıyorum, tecrübeleri işime yansıtmaya çalışıyorum.

Neden Utah Jazz?

Organizasyonu, koçlarını çok iyi biliyorum. Avrupa’ya yakın basketbol oynuyorlar. Çok fazla çeşitlilik ve çok iyi oyuncu profili var. Çok da başarılı bir takım. Geçen sezonu lider bitirdi. İki guard’ı sakat olmasaydı belki de şampiyon olacaktı. Belki bu sezon şampiyon olacağız.

NBA’de başantrenörlük?

Avrupalı bir koç için çok zor. Birçok koç denendi ama ben imkansız olduğunu düşünmüyorum. Ve bunun bir motivasyon faktörü olduğunu söyleyebilirim. Ama NBA’in çok tutucu bir yapısı var o anlamda.

Fenerbahçe’den teklif gelmedi mi?

Teklif gelmesi demek, bir görüşme olması demek. Bana listede ismimin olduğu söylendi ama teklif gelmedi. Hedefim, hayatım boyunca yardımcı antrenör olarak kalmak değil. Yürümem gereken bir yol var. O yol sizi karşınıza çıkan koşullarla birlikte bir yerlere götürüyor. Hep şunu söylüyorum: Gitmesini de bilmek lazım. Zamanı geldiğinde gidebilmek lazım. Benim için zaman gelmişti.

Başantrenörlüğe hazır mısınız?

Kesinlikle. Avrupa’da herhangi bir yerde, herhangi bir takımda çalışma konusunda en ufak bir şüphem ve tereddütüm yok.

Günde kaç saat çalışıyorsunuz?

Basketbola aşık biriyim. Basketbol okurum, izlerim. Film izlemeyi, ailemle vakit geçirmeyi de çok severim ama bir şey varsa ilgimi çeken, o da basketboldur. Yolculuk yaparken daha önce oynanan bir NBA maçını, EuroLeague maçını izlerim. İzlerken analitik düşünceyle kafanıza yerleşen şeyler oluyor. Bunu bir hobi olarak görüyorum.

Fenerbahçe’de basketbol kültürü oluştu.

Fenerbahçe birçok olimpik dalda başarılı sporcu çıkarıyorsa, bu bir spor kültürü olduğu için. Fenerbahçe tabii ki şampiyonluklar isteyecek ama önemli olan rekabetçi olması. Siz basketbol kültürüne sahipseniz, doğayı da sporu da, insanı da seversiniz. Fenerbahçe’de bir basketbol kültürü var. Şunu hatırlıyorum: Bir maçta bir taraftar sahaya bir şey attı. Diğer taraftarlar tepki göstererek o kişiyi dışarı çıkardılar. Avrupa’da bunun örneği yok. Sırbistan, İspanya veya Yunanistan’da bunu göremezsiniz. Bu, çok özel bir şey. Bizim taraftar yapımızla oluşan kültürle gurur duyuyorum.

Kaç hücum setiniz var?

Şanslıyım. Hem Obradovic hem de Kokoskov çok iyi hücum koçlarıydı. Ellerinde çok farklı silahları vardı. Yüzlerce ayrı opsiyonumuz vardı. Benim de kendi cebime koyduklarım var. Ama eldeki kadronun ne olduğu çok önemli. Oyunculara göre çeşitlendirmeniz gerekiyor.

Savunma mı hücum mu?

NBA’de ‘İyi hücum etmeden şampiyon olamazsınız’ derler. Avrupa’da ise ‘İyi savunma ana unsurdur’ derler. Ben de biraz savunma kafasında olan taraftayım. Sert ve agresif savunmanın başarıyı getirdiğini düşünenlerdenim. Çünkü her gün atamayabilirsiniz ama her gün savunabilirsiniz. Şut sokamayabilirsiniz ama ribaundu verme, duran topa atlamama gibi lüksünüz yok. Savunma zorunluluktur.

Çok kariyerli koçlarla çalıştınız bugüne kadar.

Beni Banvit’e alan sevgili Gencer (Baytimur) Ağabey. Tab Baldwin ile devam ettim. Deniz Atak, Murat Özyer, Merih Çakıroğlu, Ercüment Sunter, Gökhan Taşdemir, Ali Bulgur, Simone Pianigiani. Beni Fenerbahçe’ye aldıran Ertuğrul Erdoğan’dır. Hakkını ödeyemem asla. Ailem de ben de ona müteşekkiriz. Tabii ki Obradovic.

Nasıldı ilişkiniz?

Geldiğinde beni hiç tanımıyordu. Ben de onu. Herhangi birinin beni ittirmesi veya önayak olması değil tamamen yaptığım işlerle beni sevdi. Sonra çok iyi arkadaş olduk. 8 yıl yan yana çok iyi şeyler yaptık. Sonra da İgor (Kokoskov) geldi. Açıkçası geçen sezon asistan koçluğu düşünmüyordum, o gelene kadar.

En çok kimden, ne öğrendiniz?

Hepsinden birçok şey öğrendim. Bazı koçlardan özellikle ne yapılmaması gerektiğini öğrendim. Çünkü sadece antrenörlük için değil, hayatta neyi yapmaya odaklanmak değil, hayata ve önünüzdeki insanlara bakarken neyin yapılmaması gerektiğini de anlamak önemli. Obradovic bunların içinde en önemlisi. Ama benim için Baldwin de çok çok önemli. Daha 23 yaşındaydım; takımın tüm sorumluluğunu verdi. Öğrenmek karşılıklı bir süreç. Herkes birbirinden öğreniyor. Koçluk için de oyunculuk için de böyle. Önemli olan hayata böyle bakmak. Obradovic ‘Ben en çok oyuncularımdan öğrenirim’ derdi. Müthiş bir mantık.

İdol var mı?

Tabii ki Obradovic. Basketbolu nasıl soluduğunu biliyorum. Nasıl bir mentor olduğunu biliyorum. İlk sıradaki idolüm olacak. Obradovic ile bu kararı vermeden önce de karar verdikten sonra da konuştum. Hayatımdaki önemli şeyleri onunla konuşuyorum.

Türk basketboluna geçelim. Yabancı oyuncu sınırı çok tartışılıyor.

Sınırlamaya pozitif bakmıyorum. Sınırlama rekabeti azaltıyor ve yerli oyuncuları rahatlatıyor. Fransa Milli Takımı çok başarılı, Fransa Ligi çok iyi bir lig mi? Kaç Fransız takımı Avrupa’da şampiyon oldu? Fransa’daki basketbol yapısında bir üniversite organizasyonu var. Oyuncular aynı zamanda okurken antrenman yapıyorlar ve disiplinli bir şekilde çalışıyorlar. Çıktıktan sonra NCAA’e ve NBA’e gidiyorlar. Kulüpler düzeyinde de iyi değiller ama oyuncu çıkarıyorlar.

Avrupa’da kupa kazanan takımlarımız?

EuroLeague’de EuroCup’ta başarılı olmamız, iyi oyuncu yetiştirdiğimiz anlamına gelmiyor. Dominant yabancı oyuncu getirebilirsiniz. Önemli olan oyuncularımızı ne kadar rekabete soktuğumuz. İyi bir ikinci lig gibi yapı kurulması lazım. Genç oyuncularımızın mutlaka 18-19 yaşından sonra burada oynaması, rekabetçi olması, Avrupa’ya açılıp parayı düşünmeden forma giymesi gerekiyor. Siz yabancı oyuncu kısıtlaması getirdiğiniz anda belli sayıda Türk oyuncuya sözleşme yapmak zorundasınız. Bu, yerli oyuncuların konfor alanlarından çıkmamasına neden oluyor. Mentaliteyi değiştirmemiz lazım.

Fenerbahçe ve Efes gibi yarışmacı takımların yerli rotasyonları?

BGL iyi bir başlangıç ama yetmiyor. 18 yaşını bitiren bir gencin hemen Fenerbahçe’de oynaması mümkün değil. Bu yüzden Fenerbahçe’yi kimse suçlayamaz. Çünkü belli hedefleri var. Real Madrid de oynatamadı. Doncic ekstrem bir örnek. Eğer bir oyuncu 18 yaşında o performansı verebiliyorsa zaten herkes oynatır, kimse aptal değil! Campazzo’yu çok genç yaşta aldı Real Madrid. 1 yıl bench’te oturdu. Sonra 2 yıl kiralık gitti geldi, yine bench’te oturdu. Sonra Real Madrid’de oynamaya başladı. Biz niye oyuncu çıkaramıyoruz; çünkü oyunculara daha fazla forma şansı vermemiz lazım. Oyuncular da az para kazansa da gidip rekabet etmeye, büyüyeceği yere gitmeye razı olmalı. Sadece federasyon ‘Ben bu kafayı değiştiriyorum’ dese de olmaz. Kulüpler ‘Ben değiştiriyorum’ dese de olmaz. Ortak noktada, beraber hareket etmemiz lazım.

Eski kulübünüz Banvit kapandı.

Çok üzücü. Birçok açıdan destek alması gerekiyordu. Bence TOFAŞ çok önemli bir organizasyon. Kulüpten içeri girdiğinizde basketboldan başka bir şey düşünmüyorsunuz. Altyapı koşulları, çalışma alanları, oyuncu tarama biçimleri, çalışma disiplini…

Çok parayla iyi takım kurulmuyor.

Yüzde yüz katılıyorum. Paradan ziyade kimya daha önemli. Kimya; en üstten en aşağıya kadar, insanların birbiriyle iç içe olduğu, birbirine sırtını dönebildiği ve beraber hareket edebildiği, hataları, başarısızlıkları beraber paylaşabildiği bir atmosfer demek. Çok düşük bütçeli olup çok başarılı olabilirsiniz. Ben bunu Banvit’te yaşamıştım. 1 milyon TL bütçeli bir takımımız vardı, ligde yarı finali oynamıştık. Para olan yerde çok ego vardır. Egoların yönetilmesi için de iyi koç şarttır. Koçluk yöneticiliktir.

NBA ile Avrupa arasındaki fark kapanır mı?

22 yaşındaki Luka Doncic 240 milyon dolarlık kontrat imzalıyor 4 senelik. EuroLeague takımlarının bütçelerini toplayın, 250 milyon dolar yapmaz bile. Bundan 10-15 yıl önce Arjantin, Yunanistan, İspanya yakalamıştı ABD’yi ama günün sonunda NBA iyi olanı hemen kendi bütçesine kattığı için, Avrupa basketbolu arasındaki fark hiç kapanmayacak. Avrupa’da size büyüme imkanı verilmediği için zaten aradaki açığı kapatmak imkansız. Burada yeşeren filiz hemen oraya konuluyor ve ağaç haline geliyor. Dolayısıyla burası hep bir noktada kurak kalıyor!

Erdem Can’ın çalıştığı en iyi 5: Bobby Dixon, Bogdan Bogdanovic, Gigi Datome, Pero Cameron, Jan Vesely.
Erdem Can’a göre tarihin en iyi 5’i: Magic Johnson, Michael Jordan, LeBron James, Scottie Pippen, Hakeem Olajuwon.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

Related Post