NBA: Her Takımın En Overrated Oyuncusu

29/Ağu/24 15:15 Ağustos 30, 2024

Arma Kaynar

29/Ağu/24 15:15

Eurohoops.net
jamal-murray-denver-nuggets-nba-regular-season-2023-2024

Eurohoops Fırın, NBA takımlarının en “overrated” oyuncularını derliyor…

by Eurohoops Team / info@eurohoops.net

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

NBA’de bazı oyuncular, basketbolseverler arasında veya medyada hak ettiğinden daha fazla ilgi görüyor, yer buluyor. Bu tür oyuncuları “overrated” olarak nitelendirmek mümkün.

Keza takımlarında gereğinden yüksek maaş alan oyuncuların bazılarını da “overrated” olarak düşünebiliriz. Çünkü kontratlar, oyuncuların değerini tartmanın yollarından birisi. Her takım, oyuncusuna ne kadar değer veriyorsa o doğrultuda bir maaş ödüyor. “Overpaid” ve “overrated” kavramlarının birbirine yakın olduğunu söyleyebiliriz.

Tabi “overrated” kelimesinin son derece subjektif olduğunu ve kişiden kişiye, çevreden çevreye değişkenlik gösterebileceğini belirtmek gerek.

Derdimizi anlattığımıza göre lafı daha fazla uzatmadan listemize geçebiliriz. Eurohoops Fırın, NBA takımlarının en “overrated” oyuncularını derliyor.

Atlanta Hawks: Clint Capela

2020/21 sezonunda Atlanta Hawks formasıyla ilk sezonunu geçiren Clint Capela, 15.2 sayı – 14.3 ribaund ve 2.0 blok ortalamalarıyla gayet iyi bir sezon geçirmişti ve hem En Çok Gelişim Gösteren Oyuncu hem de Yılın Savunmacısı ödülleri adayları arasında kendisine yer bulmuştu.

Ancak ilerleyen sezonlarda Capela’nın performansı bir düşüş trendine girdi. Uzun boyu, atletizmi ve pota altındaki varlığıyla birlikte iyi bir savunmacı profili çizen Capela’nın zamanla bu yeteneklerinin de yavaş yavaş törpülenmeye başladığını gördük.

Capela’nın işin hücum tarafında kendisine hazırlanan pozisyonları tamamlamak ve screen yapmak dışında oyuna katabildiği pek bir özelliği yok. Savunma tarafındaki yeteneklerinin de yavaş yavaş erozyona uğraması onun değerini ister istemez düşüren bir faktör.

Atlanta Hawks’tan 2023/24 sezonun başında iki yıl 45 milyon dolarlık bir kontrat alan Capela, özellikle Onyeka Okongwu’nun gelişimiyle de birilkte daha gözden çıkarılabilir bir oyuncu haline gelecektir.

Boston Celtics: Kristaps Porzingis

2023/24 sezonunu şampiyon olarak tamamlayan Boston Celtics‘in kupaya uzanan yolundaki en önemli faktörlerden birisi takım derinliği ve özellikle rotasyondaki ilk altı oyuncusunun çok kaliteli olmasıydı.

Böyle bir takımdan, özellikle şampiyon olduktan hemen sonra bir oyucuyu “overrated” şeklinde damgalamak çok kolay değil. Özellikle Jayson Tatum için play-off’larda çektiği skor üretme sıkıntısı nedeniyle bu eleştiriler yapılsa da, yıldız ismin hem oyununu biraz daha top yönlendirici bir role devşirdiğini hem de ne olursa olsun şampiyon takımın birinci opsiyonu olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.

Bu noktada seçimimizi yaparken, yaşadığı sakatlık sorunları nedeniyle play-offlarda çok kısıtlı katkı veren Kristaps Porzingis’e yöneldik. Celtics’in play-off’larda oynadığı 19 maçın sadece yedisinde forma giyen ve bu karşılaşmaların sadece dördüne ilk beşte başlayan Porzingis, final serisinin ilk maçı dışında çok akılda kalıcı bir maça da imza atmadı.

Porzingis’in sağlıklı olduğu senaryoda Celtics’in başka bir seviyeye çıktığını ve hatta sağlıksızken bile savunmadaki varlığının bile işleri değiştirdini söyleyebiliriz. Ama takımda sahip olduğu rol ve verebildiği performans göz önüne alındığında bu kadroda “overrated” sıfatının en yakışan topçunun Letonyalı isim olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Brooklyn Nets: Ben Simmons

2016 NBA Draftı’nın ilk sıra seçimi Ben Simmons, LeBron James’in veliahtı olarak başladığı NBA kariyerinde pek fazla ilerleyemedi. Simmons’ın kariyerindeki en iyi sezonun çaylak yılı olduğunu iddia etmek yanlış olmaz. Çoğu kişi Simmons’ın sahanın hücum tarafında ‘canavar’ olmasını beklerken, şut ve yaratıcılık eksikleri sebebiyle bunu başaramadı. Çok yönlü savunması sayesinde NBA’de kendine isim yapsa da, birçok kişinin hayal ettiği oyuncu olamadı. Playoff performansı da cabası.

28 yaşındaki oyuncunun lige ilk geldiği zamanlarda uyandırdığı beklentileri bir noktaya kadar anlayabiliyorsunuz. Sonuçta 2.08’lik oyun kurucular ağaçta yetişmiyor. Ama Simmons’ın bir üst paragrafta bahsettiğimiz zaaflarının izleri, o günlerde de görülebiliyordu. Buna rağmen, eskisi kadar ateşli olmasa da hala Simmons’ın NBA standartlarında bir süperstar olmasa da yeterli bir oyuncu olabileceğine inananlar var.

Simmons’ın önümüzdeki sezon için 40 milyon dolarlık bir kontrata sahip olduğunu ve son üç sezonda toplam 57 maçta forma giydiğini göz önünde bulundurursak; sadece Brooklyn Nets‘te değil NBA’in tamamında bile onun kadar abartılan oyuncu sayısının çok az olduğunu söyleyebiliriz.

Charlotte Hornets: Miles Bridges

2022/23’ün tamamını kaçıran Miles Bridges, geçen sezon ortasında Charlotte Hornets formasıyla tekrar parkeye döndü. 3 yıllık 75 milyonluk kontratı olduğunu ve uzun süre takıma katkı veremediğini düşününce bu listede bu yüzden yer aldığını düşünebilirsiniz ama tek sebep bu değil.

Kağıt üstünde baktığımızda Bridges’ın istatistikleri hiç de fena gözükmüyor. Geçen sezonu 21 sayı – 7.3 ribaund – 3.3 asist ortalamalarıyla tamamladı ama bu sayıların şişmesi büyük ölçüde Charlotte Hornets’in çok kötü bir takım olmasıyla doğrudan ilişkili.

Bridges’ın oyun üzerindeki ağırlığının da yukarıdaki istatistikleri kadar hissedildiğini de belirtmek gerekiyor. Buna ek olarak fiziksel olarak çok iyi bir savunmacı olabilecek potansiyele sahip olsa da Bridges’ın savunma tarafında ortalama üstü bir yardım savunmacısı olmaktan öteye gidemediğini de belirtmek gerekiyor.

Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda da Bridges’ın istatistiklerinin gösterdiği oyuncu olmadığını söylemek çok zor olmuyor.

Chicago Bulls: Nikola Vucevic

Chicago Bulls, Nikola Vucevic için 2021 yılında Wendell Carter Jr, Otto Porter Jr ve birinci tur haklarını takas ettiğinde biraz fazla ödeme yaptığı söyleniyordu. Yine de Vucevic’in sürekli yaptığı double-double’ları ve zaman içerisinde geliştirdiği üç sayılık atışı bazı basketbolseverlerin gözünü boyamak için yeterli oldu.

Ancak tıpkı Bridges örneğinde olduğu gibi, Vucevic’in istatistiklerinin de gerçek anlamda oyuna etki ettiğini söylemek pek de mümkün değil. Hücumda her zaman iyi bir pasör oldu ama skorerlik anlamında asla tam olarak istenen verimlilik seviyesine ulaşamadı. İşin savunma tarafında da Vucevic’in net bir eksi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

2025/26 sezonunun sonuna kadar Chicago Bulls ile yıllık 21 milyon dolar civarında bir sözleşmesi bulunan Vucevic, maaş bütçesiyle beraber Bulls’un hamle yapmasının önüne geçen faktörlerden de biri haline gelmiş durumda. Tüm bunları birleştirince Bulls’un 2021 yılındaki takasa çok farklı bir gözle bakması gerektiğini de söyleyebiliriz.

Cleveland Cavaliers: Evan Mobley

Evan Mobley’nin savunmada elit yeteneklere sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Cavaliers‘ın geçen sezon ligin en iyi savunma takımlarından birine sahip olmasının arkasındaki en önemli faktörlerden biri tartışmasız Evan Mobley’di.

Ancak uzun oyuncunun büyük anlarda performansının düşmesi ve zaaflarının rakip takımlar tarafından rahatlıkla avantaja çevrilebilmesi Cavaliers’ın tavanını sınırlayan faktörlerden biri. Buna ek olarak işin hücum tarafında bir faktör haline gelmeyi bir türlü başaramayan Mobley, çaylak sezonundan sahanın bu tarafında fazla gelişim gösteremedi.

NBA’in günümüzde ilerlediği noktaya baktığımızda sadece savunma katkısı veren uzunlarla iddialı hale gelmek eskisinden çok daha zor. Tüm bunlara Mobley’nin yaşadığı sakatlık sorunlarını da ekleyince bir dönemler hayal ettirdiği noktaya ulaşması çok kolay olmayacakmış gibi gözüküyor.

Dallas Mavericks: Klay Thompson

Klay Thompson henüz Dallas Mavericks ile tek maça bile çıkmadı, bu listede ne işi var diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak Thompson’ın geçen sezonki halini ve Mavericks’in ona 3 yıl 50 milyon dolarlık bir kontrat verdiği gerçeği bile bir şeylerin abartıldığının net bir göstergesi.

Evet Klay Thompson tarihin en iyi şutörlerinden biri, hatta büyük ihtimalle Stephen Curry’nin hemen ardından tarihin en iyi ikinci şutörü. Fakat özellikle yaşadığı sakatlıklar sebebiyle eski günlerinin çok gerisinde. Şut yüzdelerine baktığımızda ortada vahim durum olmadığını söyleyebilirsiniz, ancak en iyi günlerinde topsuz oyunda sürekli hareket etmesiyle hücumunu yaratan bir ismin eski fizikselliğinden uzak olması oyunundan bir şeyleri götürüyor.

Buna ek olarak Klay Thompson’ın savunmada artık net şekilde eksi yazan biri isim olduğunu belirtmek gerekiyor. Kafa olarak da kendisini eskisi kadar oyuna vermediğini net şekilde görebiliyorsunuz.

Dallas Mavericks, geçen sezon final oynarken birçoklarının beklentisini aşmayı başarmıştı. Şampiyonluğa bu kadar yaklaşmışken, eşiği aşmak için yaptıkları en önemli hamlelerden birinin Klay Thompson olmaması gerekirdi…

Denver Nuggets: Jamal Murray

Jamal Murray’nin All-Star değilse bile o seviyeye çok yakın, iyi bir basketbolcu olduğunu söylemek gerekiyor. Özellikle play-off kariyerinde akla kazınan harika performansları da mevcut. Geçen sezonu 21.2 sayı – 6.5 asist ortalamasıyla bitiren Murray’nin, Nikola Jokic ile birlikte harika bir kimyası da mevcut.

Ama onun da yaşadığı sakatlık sorunlarıyla beraber, sağlıklı olduğu dönemlerde de istikrar problemleri var. Bazı büyük maçları tamamen değiştirebildiği gibi büyük anlarda kaybolduğunu da sık sık görüyoruz. Özellikle istatistiksel olarak baktığımızda Jokic’in kenarda oturduğu anlarda hücumu taşıma konusunda da fazlasıyla zorlanıyor.

Murray’nin bazıları tarafından süperstar olarak nitelendirildiğini biliyoruz, onun yakın zamanda 4 yıl 207 milyon dolarlık bir anlaşmayla kontratını uzatması da gündemde. Ancak bu paraları vereceğiniz oyuncunun Murray’den çok daha güvenilir bir opsiyon olmasını istemek de en büyük hakkınız.

Detroit Pistons: Isaiah Stewart

Geçen sezonu toplam 14 galibiyet alarak bitiren bir takımdan “overrated” bir oyuncu seçmek çok da kolay bir iş değil. Ya da bu damgayı kadrodaki oyuncuların hepsine vermek de bir seçenek olabilir.

Cade Cunningham ve Jalen Duren gibi oyuncuların potansiyellerini tüm kötü sonuçlara rağmen zaman zaman sahaya yansıttığını görebiliyoruz. Bunun benzerini Isaiah Stewart için söylemek ise pek mümkün değil.

Geçen sezonu 10.9 sayı – 6.6 ribaund ve 1.6 asist ortalamaları yakalayan Stewart, Pistons yönetiminin geleceğe dair yaptığı yatırımlardan biri olarak görülüyordu. Ancak Stewart’ın üç yıllık NBA kariyerinde oyunundan çok sahadaki öfke patlamalarıyla akıllarda kaldığını belirtmek gerekiyor.

Golden State Warriors: Jonathan Kuminga

Fiziksel yetenekleriyle birlikte Jonathan Kuminga’nın inanılmaz bir potansiyele sahip olduğu NBA’e geldiği ilk günden beri konuşuluyor. Warriors‘ta istediği süreleri bulamaması, Steve Kerr ile yaşadığı sorunlar da bu potansiyelin önüne geçen faktörler olarak değerlendiriliyordu.

Atletizmi sayesinde potaya rahatlıkla gidebilen bir oyuncu, ama her zaman bitirme konusunda başarılı değil. Üç sayılık atış konusunda da zaman zaman dağılabiliyor. Buna ek olarak kafa olarak da oyundan kopabildiği sekansları görebiliyoruz.

İyi bir savunmacı olmasını sağlayabilecek potansiyele rağmen kafa olarak oyundan kopabilme sorunu, savunmada da karşımıza çıkıyor. Rotasyonları karıştırdığı, doğru anda yardıma gelemediği bir çok an mevcut.

Aldığı kısıtlı süreye rağmen, özellikle ileri istatistiklerde göze çarpan bir profili olduğu doğruda. Ama Kuminga’nın iddialı bir takımın köşetaşlarından biri olabileceğini kanıtlayacak kadar istikrarlı bir performansı en azından şu ana kadar olmadı.

Houston Rockets: Jalen Green

Houston Rockets‘ın All-Star arasından sonra Alperen Şengün’ün sakatlanmasıyla birlikte sezonu kapattığı düşüncesi neredeyse tüm basketbolseverlerin ortak görüşüydü. Ancak Rockets, sezonun son bölümünde vitesi öyle bir yükseltti ki play-in kıyısına kadar geldiler.

Bu gelişimdeki en önemli başrol de o dönemdeki performansıyla Jalen Green’e aitti, bunu kabul etmek gerekiyor. Özellikle Mart ayında 27.7 sayı ortalaması yakalayan Green, o dönemde takımını 13-2’lik bir dereceye taşıdı.

Bu performansın ardından Green’in önümüzdeki sezon Rockets hiyerarşisinde daha büyük bir yer kaplayacağı, hatta Alperen’in takas edilebileceği bile gündeme geldi.

Ancak NBA sezonu, All-Star arasından sonra başlamıyor. Green’in de bir sezon boyunca istikrarlı olarak lider oyuncu olarak takımını taşıyabileceği de henüz çok gerçeği yansıtmıyor.

Indiana Pacers: Myles Turner

Indiana Pacers’ın çember koruyucusu Myles Turner, basketbolseverler ve takım yöneticileri arasında popüler bir takas hedefi diyebiliriz. Turner’ın adı, neredeyse her takas döneminde birçok takımla anılıyor.

Bununla birlikte izleyiciler de Turner’ı takımlarına katmak konusunda istekli. Fakat Turner’ın “kurtarıcı” veya “şampiyonluk parçası” olarak görülmesi çok da mantıklı değil. Deneyimli pivot, çember koruma ve dış şut kombinasyonuna sahip olduğu için teoride kuvvetli bir oyuncu.

Ancak işi pratiğe döktüğümüzde ortaya çıkan sonucun o kadar da verimli olduğunu söylemek zor. Bundan ötürü Pacers kadrosunda “overrated” olarak tanımlanabilecek ilk oyuncunun Turner olduğunu düşünüyorum.

Los Angeles Clippers: Terance Mann

Los Angeles Clippers kadrosuna baktığımızda overrated etiketini ilk olarak Kawhi Leonard ve James Harden’a yakıştırabiliriz. Ancak Harden’ın geçen sezon görece fena bir performans göstermediğini belirtmek gerekiyor. Konu Kawhi Leonard’a geldiğinde sağlıkla alakalı çok ciddi sorunlar yaşasa da sahada kalabildiğinde hala ona neden süperstar sıfatının verildiğini anlayabiliyorsunuz.

Bü yüzden Clippers’ta rotamızı daha düşük profilli bir oyuncuya çeviriyoruz. Terance Mann, genellikle savunmadaki enerjisi ve mücadelesi sebebiyle önemli süreler alıyor. Ancak işin hücum tarafında aldığı bu sürelerin hakkını verebildiğini söylemek pek mümkün değil.

Geçen sezonu 8.8 sayı ortalamasıyla tamamlayan Mann, üç sayı çizgisinin gerisinden ise sadece %35 ile şut attı. Ancak Clippers yönetimin Mann’i takas görüşmelerinde dokunmaz bir oyuncu olarak nitelendirmesi bile onun abartıldığının en iyi göstergelerinden biri.

Los Angeles Lakers: D’Angelo Russell

Geçen sezon başlarken Los Angeles Lakers‘ta D’Angelo Russell’ın akıbeti çok da belli değildi. Skorer guardın sezon içerisinde uygun bir takas bulunduğu anda elden çıkarılacağı sık sık gündeme geliyordu.

Bunun üzerine sezoun ortalarına doğru performansını ciddi anlamda yükselten D’Angelo Russell, takas dönemi sona erene kadar kadroda kalmayı başardı. Ancak Russell’ın All-Star arasından sonraki ve play-offlardaki performansı hiçbir Lakers taraftarını tatmin etmemiştir.

Russell’ın özellikle play-off’lardaki performansı büyük hayal kırıklığı yarattı. Denver Nuggets karşısında toplam beş maçta 14.2 sayı – 4.2 asist – 2.8 ribaund ortalamaları yakalayan Russell, üç sayı çizgisinin gerisinden sadece %32 ile oynadı ve beklenen performansın çok uzağında kaldı. Russell’ın performansı, önümüzdeki sezona girerken yine Los Angeles ekibinin en büyük soru işaretlerinden biri olacak.

Memphis Grizzlies: Jaren Jackson Jr.

Öncelikle geçen sezonki Memphis Grizzlies‘in NBA’in yakında geçmişindeki en şanssız sezonlardan biri olduğunu belirtmek gerekiyor. Sezon boyunca birçok sakatlıkla boğuşan Grizzlies kadrosundaki herhangi bir oyuncu için net yargılara varmak çok da sağlıklı olmayabilir.

Ancak birisini seçmek zorundayız ve önceki sezon Yılın Savunmacısı ödülünü kazanan Jaren Jackson Jr.’ın performansının net şekilde geriye gittiğini söyleyebiliriz. Savunma performansı ve blok sayılarında net bir düşüş olan JJJ, ribaund anlamında da takımının ihtiyaç duyduğu kadar güçlü bir faktör olamadı.

JJJ, geçen sezon kariyerinin en yüksek sayı ortalamasını yakaladı ama verimlilik anlamında geriye gittiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Geçen sezon efektif şut yüzdesi %49.6 olan JJJ, bir uzun için göz kamaştırıcı diyebileceğimiz bir orana sahip değildi.

Miami Heat: Tyler Herro

Miami Heat‘in muhteşem bir kültüre ve harika bir koça sahip olması, neredeyse her zaman eldeki oyuncu grubunun yetenek seviyesinin daha üstünde başarıları beraberinde getirdi. Bu yüzden Miami Heat kadrosundaki her oyuncu için neredeyse gerçek potansiyelinin üstünde değer gördüğünü söyleyebilirsiniz.

Ancak illa bir oyuncu seçmek zorunda kaldığımızda direksiyonu Tyler Herro’ya doğru kırmak zorunda kalıyoruz. Kendi skorunu yaratmak dışında hücumuna çok bir şey ekleyemeyen Herro, özellikle istikrar anlamında ciddi sıkıntılar yaşayabiliyor.

Savunma tarafında da Herro’nun net bir artı olduğunu söylemek pek mümkün değil. Miami yönetiminin Herro’yu daha önce yıldız oyuncu takaslarında kullanmaktan sık sık çekindiğini de düşünürsek, kadronun en abartılan oyuncusu olarak onu belirlemek çok da mantıksız durmuyor.

Milwaukee Bucks: Khris Middleton

Khris Middleton yaşadığı sakatlıklardan önce NBA’in en iyi tamamlayıcı oyuncularından birisiydi. Milwaukee Bucks‘ın şampiyonluğunda çok önemli rolü olduğunu söylemek gerekiyor. Sağlıklı olduğu dönemde basketbol sahasında neredeyse her şeyi belirli ölçüde yapabiliyordu.

Ancak sağlık sorunlarının ardından sahada eskisi kadar rahat hareket edemediğini görüyoruz. Özellikle Jrue Holiday’in takımdan ayrılmasının ardından savunmadaki zaafiyetleri de çok daha fazla göze çarpmaya başladı.

Tüm bunlara ek olarak Middleton’ın aldığı 31 milyon dolarlık kontratı ve Milwaukee Bucks’ın da maaş bütçesinde çok yeri olmadığını düşünürsek, Bucks’ın kadrosundaki zaafların giderilmesinin en önemli engelerden biri haline geliyor.

Minnesota Timberwolves: Kyle Anderson

Kyle Anderson’ın hak ederek ligin en iyi rol oyuncularından biri olarak görüldüğü günler çok da uzaklarda değil. Ancak son yıllarda biraz bu durumun ekmeğini yemeye başladığını da belirtmek gerekiyor.

Tecrübeli oyuncunun son sezonlarda aldığı dakikalar ve istatistikleri gitgide düşmeye başladı. Minnesota Timberwolves gibi derin rotasyonun faydalarını sonuna kadar kullanan bir takımda Anderson’ın zaman zaman gösterdiği istikrarsız oyun tolere edilebiliyor. Ancak Anderson’ın yavaş yavaş eski günlerdeki performansından uzaklaştığını da kabul etmek gerekiyor.

Geçen sezon 6.4 sayı ortalaması yakalayan Anderson, üç sayı çizgisinin gerisinden %23’lük bir isabet oranına sahipti. Aslında bu bile Anderson’ın geldiği noktayı rahatlıkla anlatabilen bir istatistik.

New Orleans Pelicans: Zion Williamson

Zion Williamson, geçen sezon önceki yıllara kıyasla görece daha sağlıklı bir sene geçirdi ve sahada daha çok kalabildi. Ancak sayı  ve ribaund ortalamaları önceki sezonlara göre ciddi bir düşüş yaşadı.

Bunlara ek olarak Zion’ın sahada olmadığı dakikalarda Pelicans‘ın net ratinginin yükseldiğini de görüyoruz. Genellikle takımdan bağımsız bir şekilde kendi birebirini zorlayan Zion, birçokları tarafından bir yıldız olarak görülüyor.

Ancak parkeye koyduğu performansın, sağlıklı kaldığı zamanlarda bile yıldız sıfatını ne kadar hak ettiği bambaşka bir tartışmanın konusu.

New York Knicks: Julius Randle

Julius Randle geçen sezonun başına kadar belki de New York Knicks‘in bir numaralı oyuncusu olarak görülüyordu. Randle’ın saha içerisinde zaman zaman işleri fazla kişiselleştirdiği ve bazen takımına zarar verecek kadar kafasının oyundan koptuğu her zaman biliniyordu.

Normal sezonda her zaman önemli bir güç olan Randle’ın play-off performansı her zaman soru işareti yaratıyordu. Randle’ın şut performansının istikrarsız olması da her zaman tartışılan yanlarından bir tanesiydi.

Bunlara ek olarak geçen sezon Randle’ın yaşadığı sakatlığın ardından Knicks’in Jalen Brunson önderliğinde gösterdiği performans, uzun oyuncuya olan bakış açısının değişmesini de beraberinde getirecektir.

Oklahoma City Thunder: Shai Gilgeous-Alexander

Listenin belki de en fazla tepki çekecek kısmına gelmiş bulunmaktayız. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki Shai Gilgeous-Alexander yıldız bir oyuncu ve OKC’nin başarısındaki en başrol net olarak ona ait.

Ancak geçen sezon ile birlikte SGA’nın birçok otorite tarafından ligin en iyi 4-5 oyuncusundan biri olarak görülmeye başlamasının biraz abartı olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Her ne kadar yeniden yapılanan bir takımla uzun süre geçirdikten sonra geçen sezon play-off’larda gösterdiği performans etkileyici olsa da, 27 yaşında gelmiş bir oyuncunun henüz play-off seviyesinde çok somut bir başarısı olmadan bu sıfatı alması çok da doğru gözükmüyor.

Bu tabii ki SGA’nın önümüzdeki yıllarda bu seviyeye gelemeyecei anlamına gelmiyor. Ancak bu tarz unvanlar oyunculara verilirken daha temkinli olmanın faydalı olduğunu düşünüyorum.

Orlando Magic: Jonathan Isaac

İstediğiniz savunma istatistiğini seçin, Jonathan Isaac büyük olasılıkla o metrikte en üst sıralardaki oyunculardan biri olarak karşınıza çıkacaktır. Ancak Isaac, yıllardır çektiği devamlılık sorununa bir cevap bulamadıkça bu tarz listelerde adını sık sık görecektir.

Isaac sahada kalabildiği anlarda ligin en iyi savunmacılarından biri olabilecek potansiyele sahip olduğunu herkese gösterebiliyor. Ancak yaklaşık 3-4 sezondur sürekli sakatlıklarla boğuşması, bu sorunun artık kalıcı hale geldiğini kabul etmek için yeterli bir süre olabilir.

Bu durumu göz önüne aldığımızda Isaac’in imzaladığı 5 yıl 84 milyon dolarlık kontrat pek de akıl karı gözükmüyor.

Philadelphia 76ers: Caleb Martin

Miami Heat, her zaman göz ardı edilmiş oyuncuları geliştirmek ve iddialı kadrolar kurmak konusunda çok başarılı oldu. Erik Spoelstra’nın muazzam koçluğu sayesinde de bu kadroları iki kez NBA Finaline taşımayı başardılar.

Bu final yolculuklardan birinde Caleb Martin, özellikle Boston Celtics ile oynanan Konferans Finali eşleşmesinde çok büyük rol oynamıştı. Ancak o günden bu yana Caleb Martin’in aynı seviyeye yaklaşabildiğini bile söylemek pek mümkün değil.

Phildalphia 76ers, yaz döneminde görece hesaplı bir kontratla onu kadrosuna kattı. Ancak sakatlık sorunları yaşayabilen Paul George ve Joel Embiid gibi isimlerin olduğu bir ortamda Martin’e rotasyonun dördüncü oyuncusu olarak ne kadar güvenebilirsiniz başka bir tartışmanın konusu.