Peja Stojakovic: “Eğer Savaş Olmasaydı, Çiftçi Olurdum”

by Eurohoops Team / info@eurohoops.net 

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

NBA tarihinin en iyi şutörlerinden biri olarak kabul edilen Peja Stojakovic, katıldığı pocast yayınında kariyerine dair geniş açıklamalarda bulundu.

Açıklamalarının başında basketbola başlama hikayesinden bahseden Peja Stojakovic, savaşın çok büyük etkisi olduğunu “Basketbol benim kaçışımdı. Hayatta yeni ve pozitif bir şeyler bulmamı sağladı. Ailemi ve diğer insanları hayatları boyunca çalıştıkları her şeyi geride bıraktıklarını gördüm. Eğer savaş başlamasaydı, basketbol oynar mıydım bilmiyorum. 20,000 kişilik küçük bir kasabada dünyaya geldim. Sadece okuldayken spor yapabiliyordum. Savaş başlamasaydı büyük olasılıkla ailemin adımlarını takip eder ve çiftçi olurdum. Hayatın size ne hazırladığını asla bilemiyorsunuz. O dönemde bana çok yardımcı olan bir koçumun olması benim için büyük bir şanstı. Sadece bir yıl içerisinde kendi yaş grubumda ülkenin en iyi oyuncusu haline geldim.” ifadelerini kullandı.

15 yaşında Kızılyıldız altyapısına katılan Stojakovic, daha sonra kariyerinin ilk profesyonel anlaşmasını Yunanistan’da PAOK ile imzaladı. Efsanevi şutör, profesyonel kariyerine başladığı dönemi “Çılgıncaydı. Kaybettikleri her şeyden sonra ailemin geçimini sağlamaya başlamıştım, hayatımızı tekrar kurduk. Ama onların kalbi her zaman memleketimizde kaldı.” sözlerini söyledi.

1997/98 sezonunda PAOK formasıyla EuroLeague’de mücadele eden ve 20.9 sayı – 3.6 ribaund – 1.5 asist ortalamaları yakalayan Stojakovic, kısa süre içerisinde NBA Draftı’nın 14’üncü sırasından seçilerek NBA’e adım attı.

NBA’e ilk gittiği dönemde medyadan sürekli üzerinde baskı hissediyor musun sorusu alan Stojakovic, “O dönemde hiç baskı hissetmiyordum. Neden hissedeyim ki? Baskıyı takım sahibi maçtan önce soyunma odasına girip ‘eğer kazanamazsanız, paranızı alamazsınız’ dediği zaman hissedersiniz. Daha önce sigara içmenin serbest olduğu, koçların benchte sigara içtiği salonlarda oynamıştım.

Draft edilmeden önce herkes gelipy Zydrunas Ilgauskas’ı izlemek istiyordu. Ama çok kısa sürede odakları bana da kaydı. İki hafta içerisinde Sacramento, Chicago ve Indiana beni deneme antrenmanına davet etti. Bu benim için çok özel bir şeydi, asla unutmayacağım. Şampiyon Bulls’un genel menajeri Jerry Krause, draftta 29’uncu sıra hakkına sahipti ve bana ‘Şu andan itibaren kendini antrenmanlarda kötü göster, seni ben seçeceğim’ dedi. Ama beni Kings seçti ve bu başıma gelebilecek en güzel şeydi. Daha çok gençtim ve biraz daha tecrübeye ihtiyacım vardı. 2 yıl daha PAOK’ta oynadım ve daha sonra 21 yaşında NBA’e giderken hem fiziksel hem de mental açıdan lige hazırdım.” sözlerini söyledi.

1998 yılında Vlade Divac ile birlikte Sacramento’da oynamasının da bir şans olduğunu belirten Stojakovic, “1998’de Sacramento ile anlaşma imzaladığımda lokavt vardı. Lokavt sona erdiği gibi takasla Chris Webber’ı kadroya kattılar ve serbest oyuncu pazarından Divac’a çok büyük bir kontrat verdikten sonra Jason Williams’ı draft ettiler. Bir anda her şey değişti. Vlade benim için harika bir arkadaşa ve mentöre dönüştü. Gençken benchten geldiğinizde rolünüzü tam olarak bilmezsiniz, ben de çok sabırlı bir oyuncu değildim. Sürekli şut atmaya çalışıyordum ve hatalar yapıyordum. Bazı maçlar 7, bazı maçlar 27 dakika oynardım. Bu yüzden koçumun benden nefret ettiğini düşünüyordum.

Kings’te harika oyun kurucularla beraber oynama şansım oldu, rüya gibiydi. Şut atmak istemeyen ama takım arkadaşlarına pozisyon hazırlamaya çalışan takım arkadaşlarım vardı. Takımın en iyi oyuncusu olan Webber sürekli topu paylaşırdı, Vlade asist yapmayı severdi. Daha sonra Hidayet Türkoğlu geldi, harika bir basketbol oynuyorduk. Kimse sayı atmakla ilgilenmiyordu. Kariyerimin en iyi yıllarını Kings formasıyla geçirdim. Sacramento’yu bir anda tüm ülkenin ilgisini çeken bir takım haline getirdik, play-offlarda mücadele ettik.” açıklamalarını yaptı.

Hidayet Türkoğlu, Peja Stojakovic’ten iki yıl sonra NBA’e gelmişti. Stojakovic, Hidayet’in kariyerinin başlangıcıyla ilgili ilginç bir anektod paylaştı. Stojakovic, Hidayet Türkoğlu hakkında “İlk maaşının neredeyse tamamını cezalara harcamıştı. Cebine 100 bin doları falan kalmıştır. Bütün yılı nasıl geçireceğini bile bilmiyordu. Sürekli olarak benim evime gelirdi ve annem bize yemek yapardı, her gün bizimle beraberdi. İnanılmaz yetenekli bir oyuncuyudu, soyunma odasındaki herkes ona bayılırdı. Çaylak sezonunda benchte otururken Phoenix’te Cliff Robinson’a karşı oynuyorduk. O dönemde tecrübeli oyunculara sataşmamız yasaktı, Hidayet ise benchten Cliff’e sataşmaya başladı. Maçın ardından Cliff gelip Hidayet’e, “Oynuyor olsan neyse ama benchte otururken böyle şeyler yapamazsın.’ dedi. Gerçekten eğlenceli zamanlardı.” sözlerini söyledi.

2000’li yılların başında Sacramento Kings ile Los Angeles Lakers arasında oynanan efsanevi play-off eşleşmeleri hakkında da konuşan Peja Stojakovic, “Rekabet aslında 2000 senesinde başladı. Daha sona 2001 ve 2002’de konferans finallerinde karşı karşıya geldik. Lakers ile oynadığımız seriden önce Mavericks karşısında bir bilek sakatlığı yaşamıştım. Lakers serisinin dördüncü maçında anca dönebildim. Kobe ve Shaq’a karşı oynamak zordu, ikisine de ikili sıkıştırma yapmamız gerekiyordu. Hakemlerin ne kadar kötü olduğundan da konuşabiliriz ama serinin yedinci maçı bizim evimizdeydi. Daha iyi bir iş çıkarabilirdim, köşeden boş bir üçlük kaçırmıştım. Takım halinde çok fazla faul atışı kaçırdık. O sene bizim yılımızdı. Finaller esnasında Mike Bibby ile buluştuğumuzda ona da aynısını söylemiştim.” sözleriyle rekabeti hatırladı.

Kariyerinin en iyi sezonlarından birini 2003/04’te geçiren ve MVP oylamasını dördüncü sırada bitiren Peja Stojakovic, “İstatistiklere baktığımızda kariyerimin en iyi yılıydı ve çok fazla maç kazandık. Takım olarak inanılmaz bir kimyamız vardı. Chris Webber sakatlıktan dönmeye çalışıyordu ve benim takımdaki sorumluluklarım artmıştı. Garnett, Duncan, O’Neal, Kobe gibi isimlerle aynı cümlede anılmak bile çok büyük bir iltifat. Kings gibi bir takımda olduğum için çok şanslıydım ve bunu takas edilene kadar anlayamadım. Önce Chris takas edildi, altı ay sonra da sıra bana gelmişti.” açıklamalarını yaptı.

Takas edildiği Indiana’da geçirdiği kısa sürenin ardından New Orleans’ta Chris Paul ve David West’e katılan Stojakovic, “Chris Paul ve David West, New Orleans’a gittiğim süreçte bana çok yardımcı oldu. Takımın koçu daha önce Yunanistan’da karşılıklı oynadığım Byron Scott’tı. Ama sırtımdan bir ameliyat geçirdim ve sonrasında asla aynı oyuncu olamadım.” diyerek o günleri hatırladı.

Daha sonra 2011’de Dallas ile kazandığı NBA şampiyonluğu hakkında da konuşan Stojakovic, “Kariyerimin son yılında Rick Carlisle’a takımda benim için bir rolü olup olmadığını sordum. Oynamak, süre almak istediğimi söylemiştim. O sene kimse kazanmamızı beklemiyordu. Nowitzki gerçekten inanılmazdı. Tek sezon için bir takım kurmuştuk. Finaller esnasında Mike Bibby’nin yanına gittim ve ’10 yıl önce biz de bunu yapabilirdik’ dedim.” diyerek şampiyonluk yürüyüşünü hatırladı.

Kariyeri boyunca beraber oynadığı oyuncular arasından en iyi beşi de seçen Stojakovic, Chris Paul – Jason Kidd – Stojakovic – Chris Webber ve Dirk Nowitzki beşini kurdu.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

NBA gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

Related Post