by Lee Jenkins / @SI_LeeJenkins
Çeviri: Yılmazcem Ardıç
Not: Bu yazının orjinali Lee Jenkins tarafından SI.com’a yazılmış ve yayınlanmıştır.
2004 yazında Darko Milicic, memleketi Sırbistan’dan eski bir dostunu Detroit’teki evine davet etti. Milicic bir önceki yıl Dwyane Wade, Carmelo Anthony ve Chris Bosh’ın önünde 2.sıradan seçilmiş olmasına rağmen hayal kırıklıklarıyla dolu bir çaylak sezonu geçirmişti. Her ne kadar Detroit şampiyon olsa da, 2.13’lük dev pivot maç başına sadece 4.7 dakika sahada kalıp 1.4 sayı atıyordu. Takım içinde arkadaş edinmekte zorlanan Milicic çareyi eski arkadaşlarında bulmuştu. Evine davet ettiği eski dostu, 1.98’lik arkadaşı Nemanja Jokic’ten başkası değildi. Bu davetin tabii ki en önemli nedeni 16 yaşından beri Sırbistan’da birçok takımda beraber oynayan eski dostların Detroit’te yeniden bir araya geliyor olmasıydı. Jokic, Birleşik Devletler’de üniversite basketbolu oynamak istiyordu.
Jokic, Milicic’in de etkisiyle Detroit Mercy’den gelen burs teklifini kabul etti. Rochester Hills’te Tayshaun Prince’in evinden bir mahalle aşağıda, Darko’nun evinde kalıyordu. Milicic’in geniş araba koleksiyonunu sormadan kullanabiliyordu. Detroit’in iç saha maçlarının müdavimiydi. “Bir NBA oyuncusu gibi yaşıyordum” diyor Jokic, “Kampüsün en iyi partilerini onun evinde veriyordum.” Darko, Detroit’ten ikinci bir ev, bir yat, ve tonla başka şey aldığında Jokic şaşkınlığını gizlememişti. Ama her güzel şeyin olduğu gibi bunun da bir sonu vardı. Eğlence 1.5 yıl sürecek, Milicic Orlando’ya takas edilecek ve Jokic yurda yerleşmek zorunda kalacaktı.
Detroit Mercy’de 3 yıl kenardan gelen Jokic, ardından Long Island’taki C.W. Post’a geçip sonraki yıl Premier Basketbol Ligi’nden Scranton/Wilkes-Barre Steamers ile anlaşmaya vardı. O günleri hatırlayan Jokic, “Birçok hata yaptım. Gençken, önceliğim maalesef basketbol değil, dışarı çıkmak, kızlarla takılmak, içki içmek gibi şeylerdi. ‘Bugün antrenmana gitmiyorum’ gibi saçma kararlar alıyordum. Ailemin desteğine ihtiyacım vardı aslında. En önemli eksiğim buydu” diyor o günleri anlatırken.
Aynı durumdan muzdarip olan bir diğer basketbolcu da Darko Milicic’ti. Wade, Melo ve Bosh’ın önünden seçilmenin verdiği baskıyı kaldıramıyordu Sırp pivot. Orlando’dan Memphis’e, New York’tan Minnesota’ya savrulurken, değişmeyen nadir şeylerden birkaçı koçları ve hakemlerle bitmek bilmeyen kavgalarıydı. Kilo almıştı Milicic. Hiçbir zaman bir sezonda 9 sayı ortalaması tutturamadı. Milicic sorulunca “Üstünde çok baskı vardı” diyor Jokic ve ekliyor, “O da bu baskıyı kaldıramadı. Bence hayatında çok fazla gereksiz şey vardı. Evler, arabalar, bunlara ihtiyacı yoktu ama etrafında gerçekleri ona söyleyecek biri yoktu.”
2012-2013, iki dost için sonların sezonu oldu. Milicic Celtics, Jokic ise Steamers formalarıyla son kez basketbol parkesine adım atarken, Jokic tam 7 yıl sonra ülkesine geri dönüyor ve 2 kardeşiyle yeniden bir araya geliyordu. Nemanja, büyük kardeşi olan 2.05’lik profosyonel boksör Strahinja ile hep yakın kalmayı başarmıştı ama ülkeyi üniversite için terk ettiğinde 10 yaşında olan küçük kardeş Nikola için aynı şeyleri söylemek mümkün değildi. Nemanja, küçük kardeşini daha çok boksör olan Strahinja’nın dövüp durduğu küçük çocuk olarak hatırlıyordu. Plastik duvar potasında yapılan maçlarda eğer işler biraz kızışırsa, Strahinja küçük kardeşini bir yataktan diğerine fırlatmaktan çekinmiyormuş. O günleri hatırlayan Nikola, bir keresinde aile pikniğinde ağaca çıkmayı reddettiği için aldığı cezayı “Kollarımı aşağı tutturup kafamın etrafına bıçaklar attığını anımsıyorum. Sanırım bu biraz fazla çılgıncaydı” sözleriyle anlatıyor.
Nikola 17’sine geldiğinde iki abisinden de daha iri ve uzun olmuştu. Basketbolu sevse de, futbol, su topu, voleybol ve at yarışı, aynı şekilde ilgi duyduğu sporlardı. Günde 3 litre kola içip sabah kahvaltısında börekleri birer birer götürüyordu. Sonuçta bir obezden farkı kalmamıştı. Mega Leks’le ilk sözleşmesini imzaladığında 2.13 boyunda, 136 kiloyu görmüş bir gençti ama tek bir şınav dahi çekemiyordu. Abisi Nemanja “Nikola’nın amacı sadece eğlenmekti. Yüksek postta topu alıp savunmacısının kafasının yanından şık alley oop pasları atmak istiyordu. En sevdiği maç 3’e 3 maçlardı çünkü rakip takımın hızlı hücum sayısı bulmasından endişe etmiyordu. Onu ilk kez izlediğimde başka kimsenin deneyemeyeceği acayip bel arkası paslar veriyor, kimse de onu durdurmuyor, ‘yapamazsın’ demiyordu. Çok özel bir yeteneği olduğunun farkındalardı “sözleriyle anımsıyor o günleri.
Nikola gazlı içecekleri bırakıp kilo vermeliydi. Darko’dan kaynaklanan ve asla unutulmayacak hatıraları unutturması, yani imkansızı başarması gerekiyordu. Biraz kör talihin yardımına, çokça da ona karşı kötü polisi oynayacak birine ihtiyacı vardı. Joker, filmde de olduğu gibi, ciddileşmeliydi. Böyle bir değişimin ne kadar süreceği hakkında bir fikri yoktu. Tek bildiği, Sırbistan’dan NBA’e yeni bir dev gideceği zaman, her şeyin farklı olacağıydı.
41.sıra, NBA’e Cuttino Mobley, Jodie Meeks, Bobby Simmons ve Willie Green gibi oyuncular kazandırdı. Hepsi kumar seçimlerdi ama kazandırdılar. Daha çok 30 maçın altında oynayan Jamaal Franklin ve James Augustine, 20’den daha az maça çıkan Jason Lawson ve Jason Sesser, NBA parkesine hiç adım atmamış David Young ve Chris Carawell gibi basketbolcular, o gece 41. kez sahneye çıkıp kalabalığı selamlayan isimler olmuştu. Bazı yönetimler eğer gözü açık ve şanslıysa, belki takıma bir şeyler katacak bir oyuncu bulabilirdi. Herhalde “Bu sıradan bulunamayacak tek şey söyle deseler, cevap “Etrafına takım kurulacak bir uzun” olur.
2014 draftından 10 gün önce, Sırp oyuncunun menajeri Misko Raznatovic, Nikola Jokic’in drafta girmekten vazgeçtiğini ve Mega Leks’e döneceğini belirten bir tweet attı. Raznatovic NBA’den Jokic için istediği talipleri bulamamıştı. Bir GM durumun vahametini, “Nikola’ya, görünüşü yüzünden bir önyargı vardı. Kasları yok gibiydi. Adeta zıplayamıyordu” sözleriyle açıklıyor bugün durumu. Jokic ise kendini ‘şişman oyun kurucu’ olarak tanımlıyor ve şişman göğüsleri nedeniyle birçok ilginç lakap alıyordu. Raznatovic, önemli maçlardan önce “Gözlerini kapat ve kızımla bana karşı çikolatalı kurabiyeler için oynadığını düşün” der ve Jokic’i motive etmekte başarılı olurmuş. Mega Leks maç kaybettiğinde koç, takıma 50 ceza koşusu verirmiş ve tabii ki, Jokic bundan nefret ettiğini söylüyor. Strahinja kardeşinin diyetine uyup uymadığını kontrol etmek için Belgrad’a taşınmış. Hatta Nikola’yı ağırlık odasına sokmayı başarıyormuş. Tabi bunun için bazı keskin objeler kullanmak zorunda kaldığını da inkâr etmiyor.
Adeta hamur gibi olan fiziği, Jokic’in oyuna olan bağlılığını sorgulamaya kadar gitti, hatta bir keresinde çok fazla imza verdiği için el bileğindeki tendinit yüzünden 1 hafta basketboldan uzak kaldı. Gözlemciler, Jokic’te adeta yeni bir Darko görüyordu. Fiziğine kıyasla yumuşak kalan Sırp bir dev. “Açıkçası evet, doğru” diyor Nuggets Genel Menajeri Tim Connely Jokic’in fiziğinden bahsederken, “Seksi bir vücudu olduğunu söyleyemem.” Ancak Connely ve gözlemciler, o hantal vücudun altındaki cevheri görmüşlerdi. Üst düzey saha görüşü, yumuşak dokunuş, çevik ayaklar, ve genlerden gelen basketbol yeteneği. Belki de Nikola yeni Darko değildi. Belki de yeni Sabonis, yeni Divac, veya yeni Gasol’dü. Nuggets gözlemcileri, Nike Hoop Summit’e kadar emin değildi ancak Jokic, maçta Capela’yı fake’leriyle bir o yana bir bu yana uçurup Karl Anthony Towns’a harika paslarını attığında, ondaki cevherden emin olmuşlardı.
Connely bir şekilde Raznatovic’i draft’ta kalmaya ikna etti ve Jokic’i 41.sıradan seçti. Draft edildiği anlarda Nikola uyuyordu. Denver’a gitmek gibi bir şey, en azından yakın dönemde, yoktu. Hatta menajeriyle planlarını yapmışlardı bile. Sırp pivot Avrupa’da kalıp büyük bir takımla bol sıfırlı bir kontrat imzalayıp, iki ya da üç sene sonra Birleşik Devletler’in yolunu tutacaktı. 2015 kışında, Barcelona yetkilileri Jokic’le sözleşmeyi imzalamak üzere Belgrad’a geldi. Sonrasını Raznatovic anlatıyor. “Prensipte anlaşmış, son küçük detaylar üzerinde görüşüyorduk ki Barcelona’lı yetkililer Belgrad’da Nikola’yı çıplak gözle izlediler. Nikola korkunç oynadı, yani, gerçekten ama gerçekten inanılmaz kötüydü. Ne kadar kötü olduğuna inanamazdınız bile. Maçtan sonra bizden biraz daha zaman istediler.”
“4 sayı 3 ribaundum vardı ve savunmada hiçbir şey yapmamıştım” sözleriyle başlıyor o maçı anlatmaya Jokic, “Bence o maç benim için bir sinyaldi. O maç olmasa şu an Barcelona’da olurdum.” O maçla birlikte, Sırp pivota Denver kapıları açılmış oldu. Antrenman tesislerinde Jokic’in bacak arasından köşelere yolladığı pasları izlerken etkilenmiş görünen Nuggets yetkilileri aynı zamanda 2015 draftındaki lotarya seçimleri için Porzingis’i gözlemliyorlardı. Kafalarındaki soru, Jokic’in Porzingis’le aynı seviyede olup olmadığına dönüşmeye başlamıştı.
Nuggets yetkileri Jokic’i Mega’da sekiz kere izlemeye gitti ve her seferinde Denver’ın dağlarında bir Balkan egemenliği kurmaya başlayacaklarını söylediler. Sırp koç Ognjen Stojakovic’i teknik ekibe katan Nuggets’ın Balkan topraklarından koparıp Denver’a getirdikleri isimler Jusuf Nurkic ve Arturas Karnisovas’la devam ediyordu. Jokic sezon ortasında gelen teklife ‘hayır’ demesine rağmen Denver’ı düşlemeye çoktan başlamıştı. Her ne kadar Sombor’un az ötesindeki ormanda kamp yapmayı özleyecek olsa da, abileri Amerika’yı çok seviyor ve kız arkadaşı Oklahoma Üniversitesi’nde voleybol oynuyordu.
Asistan GM Arturas Karnisovas, Jokic’in Amerika’ya gelmesinde büyük pay sahibi. Raznatovic anlatıyor; “Arturas bizi stratejimizi değiştirmeye ikna eden adam olmuştu. Bize ‘Bakın bu çocuğun yetenek olarak bir eksiği olmadığının hepimiz farkındayız, fiziğini geliştirmeye ihtiyacı var. Sizce Avrupa’da mı, NBA’de mi fiziğini daha kolay geliştirir?’ diye sordu.”
Joker, Pepsi Center’a çıkmak için uçarken son kolasını açacaktı.
*
Bu sefer köşkler, yatlar, araba koleksiyonları yok. 3 kardeş, Nikola’nın kız arkadaşıyla beraber LoDo’da bir apartman dairesinde yaşıyorlar. Hatta son zamanlarda salona yeni bir plastik pota dahi alınmış. “Şu anda bizim için biraz küçük olsa da iş görüyor.” diyor Nikola, “Hala teke tek oynuyor, hücum faul yaptırıyor, birbirimize küfrediyoruz.” İki abisi, Denver’ın iç saha maçlarını kaçırmıyorlar. “Hadi daha canlı! Savunmadasın, hazır ol! Ellerin iş yapsın!” gibi talimatlar maçta abilerinden ailenin küçük kardeşine gidenlerden sadece birkaçı. Nemanja, diğer izleyicilerin korktuğunu söylüyor. “Bana kalırsa korkutucu falan değiliz, kötü de değiliz, artık maçlarda küfür dahi etmiyoruz be!” Geçen sezon abiler birkaç deplasmana gitmişler, ama uçmak pek onlara göre değil. Uçak yerine kiraladıkları Cadillac’la Denver’dan Los Angeles, Dallas ve New York’a gitmişler.
“Nikola’nın bizi yanında istememe gibi bir lüksü yok” cümlesiyle başlıyor Nemanja sözlerine, “Eşim New York’ta yaşamasına rağmen ben Denver’da kalıyorum. Kardeşim zeki bir çocuk ve onu yalnız bıraksa bile yanlış yollara sapmayacağını düşünüyorum. Ancak bu dönem gerçekten onun hayatında çok önemli bir dönem ve onun, ben onun yaşındayken etrafımda bulamadığım desteğe ihtiyacı var. Ona hep ‘Benim rüyamı yaşıyorsun, bunun farkına var, yaptığım hataları yapma’ diyorum.”
Darko Birleşik Devletler’e Avrupalı çılgınlığının ortasında, herkesin kendi Dirk’ünü aradığı dönemde gelmişti. Milicic vakası tüm takımlarda bir önyargı oluşturdu. Zamanla Avrupalı gençlere olan ilgi azaldı, Jokic’ten de neredeyse hiç beklenti yoktu. Evet ikinci değil de 41’nci sıradan seçilmesinin bunda tabii ki bir etkisi var. Nikola, Denver’daki ilk antrenmanında Faried’in smaçlarını görmüş ve bu tarzın kendine göre olmadığını anlamış. Yaz Ligi’nde etkileyici bir performans ortaya koyamamasına rağmen, sezon öncesi hazırlık maçlarında kendini gösteren Sırp pivotun o dönem ‘ortalama bir oyuncu’ olduğunu söylüyor koç Mike Malone. Ama o dönem abilerinin tavsiyelerini dinleyip Nuggets kondisyon ve güç antrenörü Steve Hess’in günde 7 öğün hafif diyetini uygulayan Jokic, 131 kilodan 113 kiloya düşmeyi başarmış.
“Kariyerinin herhangi bir döneminde DeAndre Jordan gibi görünecek mi?” diye soruyor Hess ve devam ediyor, ”Hiçbir zaman inanılmaz zıplayamayacak da. Ama bunlar, NBA’deki en iyi pasör uzun olması için engel değil.” Jokic de bu konuda koçuyla hemfikir. “Bence basketbol oynarken ihtiyacınız olan kaslar sadece beyninizde bulunanlar. Yeni nesil uzunlar, Porzingis, Embiid, Antetokounmpo gibiler oyunu daha geniş bir alanda daha hızlı şekilde oynamak istiyorlar ama ben onları yavaşlatıp benim istediğim tempoya getirebileceğimi düşünüyorum“ sözlerini kullanıyor 21 yaşındaki pivot. Nikola topu eline aldığında adeta zaman duruyor. Ribaundu alıp hızlı hücumu başlatıyor veya geriden hücuma katılıyor olsun, yüksek ya da alçak postta pası almış olsun, bir anda gözünde parkenin fotoğrafını canlandırıyor. Sonrasında birkaç saniye sonrasını hayal ediyor. O anları bir de Jokic’ten dinleyelim. “Takım arkadaşlarımı, rakiplerin onları tanıdığından daha iyi tanıyorum. Onları top elimdeyken bir an görebilirsem, birkaç saniye sonra nerede olacaklarını tahmin edebiliyorum. Pası atarken bir daha bakmama bile gerek yok.”
Geçen sezon takımın kısalarından Garry Harris çok önemli bir şey fark etmiş. Eğer potaya doğru topsuz kat edebilirse, Joker’in boş bir turnike için onu bulacağını biliyor. Birbirlerine bakmaları gerekmiyor bile. “O günleri hatırlıyorum da takımdaki herkes ‘Vay be! Ben de kolay basketler atmak istiyorum’ der gibi bakıyordu sanki. Artık herkes potaya topsuz kat yapıyor” diyor Mike Malone. Söz sırası Will Barton’da. “Bir şekilde Nikola’yla göz temasına girmeye çalışıyorum. Köşeden perdelerden çıkıp yüksek postta topu ondan almam gereken bir set oynuyoruz ve eğer şöyle yaparsa; (kafasını ilginç bir şekilde sallıyor) bu potaya doğru gitmeye devam et, topu sana atacağım anlamına geliyor.”
Jokic’in pasları omzunun yanından, belinin arkasından, direkt havadan, yerden sekerek, yükselip inerek veya ok gibi olabilir. Pas vermek onun için adeta bir sanat. Malone’un babası Brandon Malone, oğluna Pete Maravich’in izlemek için para vereceği birkaç oyuncudan biri olduğunu söylermiş. “Bence Jokic de bu tarz oyunculardan biri” diyor Mike Malone ve devam ediyor, “Kimsenin üstünden smaç vurmuyor belki, veya savunmacısının yanından geçip gitmiyor. Onu özel olarak izlemek istememin nedeni yetenekleri. İzlerken zevk alıyorsunuz.”
Joker, biraz da genel olarak sosyal hayatı ve hobileriyle alakalı konuşuyor. “Küçük abimle aramızda 11 yaş var, muhtemelen kazara oldum. En sevdiğim hobi olarak Sırbistan’da balığa gitmeyi söyleyebilirim. Ama nasıl balık tutulacağını bilmiyorum. Bu yıl bir yarış atı alacağım. Güzel isimli olsun, sağlıklı ve sakin bir yapısı olsun yeterli. Her yarışı kazanmak gibi bir takıntım yok. En iyilerle yarışabilsin yeter. Aslında bunu takımımız için de söyleyebilirim, her maçı kazanamayız, ama her maçın içinde kalıp savaşalım, rekabet edelim, bunlar yeterli.”
*
Kasım’ın 10’unda, Denver’ın Golden State’e büyük bir farkla yenildiği maçtan sonra Jokic, Malone’un yanına gidip “Bu iş böyle olmayacak. Kenardan gelmek istiyorum” demiş. Malone yazın Jokic’i 4, Nurkic’i 5 numarada kullanıp kalıplı ve uzun bir ikili yaratmak istese de boyalı alanın etrafı kalabalıklaşıp takım 3-5 ile sezona başlayınca, Jokic’in de isteğiyle Sırp oyuncuyu kenara çekmişti. Bu değişiklik de işe yaramayınca koç çareyi Jokic’te buldu. “Dönüm noktası 12 Aralık’ta kaybettiğimiz Dallas maçıydı. O maçtan sonra Nikola’ya güvenmeye ve sabır göstermeye karar verdim. Bunu ona borçlu olduğumu hissediyordum. Sahada neler yapabileceğini zaten çoktan bize göstermişti ve kendime dedim ki, ‘Madem kaybediyoruz, en iyi beşimizle oynayarak kaybedelim.’ Ve Nurkic yerine Jokic’i sahaya sürdüm” O günden bu yana, Denver maç başına en çok sayı atan takımlar listesinde 3.sırada.
Takım arkadaşı Mike Miller da, 21 yaşındaki pivotu övenler arasında. “İnanılmaz yetenekli bir çocuk. Onun cüssesinde başka kimseden beklemeyeceğiniz şeyleri yapabiliyor.” Jokic’in yetenekleri tabii ki paslarıyla sınırlı değil, fake’leriyle savunmacısını uçurup altından turnike bırakmak, yapabildiklerinden sadece bir diğeri. Joker boyalı etrafından hemen dışından NBA’in en iyi isabet oranına sahip oyuncusu ve bu da o bölgede topu neredeyse her eline aldığında ikili sıkıştırmaya maruz kalması demek. Bunu da çok sevdiğini söylemek gerek, “Eğer benim üstümde iki kişi varsa, mutlaka bir takım arkadaşım boşta demektir. Bu da onu bulacağım anlamına gelir” cümleleriyle durumu özetliyor genç uzun.
Jokic Ocak ayında 23.9 sayı 11.1 ribaunt 4.8 asist ortalamalarını tutturdu ve olayı bir adım ileri götürüp modern istatistiklere taşırsak, önemi daha da artıyor. Nikola verimlilik istatistiklerinde zaten pivotların en iyisi durumunda ve genelde ise LeBron James’in hemen önünde 10.sırada yer alıyor. Oyununun eksik yanı olarak savunmayı gösterebiliriz, ancak Denver zaten takım olarak rakiplerin şut yüzdesini aşağıda tutmakta çok zorlanıyor ve bu istatistikte sondan ikinci sıradalar. Bir savunma koçu olarak tanınan Malone için bu istatistik uykusuz geceler anlamına gelse de, bunun da çözümü bulunmuş gibi görünüyor. “Babamı arıyorum” sözlerini kullanıyor Malone, “’oynattığın oyunculara ve hücumun verimliliğine bakarsak, bana göre senin en iyi savunman hücumun’ diyor babam.” Koç muhtemelen hiçbir zaman maçları 120-115 kazanma fikrini tercih etmeyecektir ama hücumun değeri de göz ardı edilemeyecek seviyede.
“Sacramento’dan kovulduğum dönemde, beni kovanların gerekçelerinden biri mutlaka iyi bir savunma takımı oluşturma takıntım olduğuydu” sözleriyle anımsıyor o günleri Malone ve ekliyor, “80’lerdeki basketbolu oynatmak istediğimi söylüyorlardı. Onlara ‘Savunma takıntılı değilim, takımın güçlü yanlarını kullanmaya çalışıyorum’ diyordum çünkü kazanmaya ihtiyacımız vardı ve bunu yapmanın yolu takımın güçlü yönlerini ortaya çıkarmaktı.”
41.sıradan seçtiğiniz oyuncu iyi bir performans sergilerse bundan son derece mutlu olursunuz. Geçen hafta Denver Milwakuee’yi yenerken Jokic kulübün son 4 yıldaki ilk triple double’ını yaptığında, soyunma odasındaki duygu da tam olarak az önce sözü edilen mutluluktu. “Koça gidip sarıldım” diyor gözleri pırıl pırıl parlayan Jokic ve devam ediyor, “Çıplaktım ama yine de sarıldım.” Nuggets tabii ki şampiyonluk adaylarından biri değil ama 4 sezonluk aranın ardından yeniden play-off mücadelesindeler ve yaptıkları işten zevk alıyorlar.
Nemanja belki Darko’yla eskisi kadar sık konuşmuyor ama ikili Sırbistan’da olduklarında görüşmeyi ihmal etmiyor. Hatta geçen yaz Milicic’in doğum gününde beraberlermiş. Abisi, Nikola’ya Rochester Hills’te eski iki dostun yaptığı hataları sürekli hatırlatıp bunlardan kaçınmasını sağlamaya çalışıyor. Belki Darko’nun bazı NBA GM’lerinde yarattığı izlenim uzun süre boyunca değişmedi. Ancak belki de bu izlenimin gölgesinde Balkanlar’dan gelen başka bir dev adam, tamamen farklı bir yolda emin adımlarla ilerliyor.