Yazının orijinali SB Nation‘da Tim Cato tarafından kaleme alınmıştır.
Çeviri: Mete Budak
All-Star haftasonu geldi ve şimdi sezonun geri kalan ilk bölümünde en çok göze batan hikayelere bir bakış atma vakti.
İşte onlardan yedisi.
1. NBA Bildiğimiz Tüm Hücum İstatistiklerini Yıkmak İstiyor
Russell Westbrook 57 maç sonunda: 31.1 sayı, 10.5 ribaunt, 10.1 asist. Eğer bu adam sezon sonunda bu ortalamaları korumuş olursa NBA tarihinde tüm sezonu triple-double ortalamasıyla tamamlayan ikinci oyuncu olacak. Oscar Robertson ise bu alanda ilkti.
James Harden, fiili MVP adayı, Westbrook’un çok arkasında değil. 29.2 sayı ve 8.3 ribauntu ortalamalarının yanında 11.3 asist ortalamasına sahip ve bu alanda ligin lideri. Aynı zamanda bu sezon 50 sayılı iki triple double performansı da yaptı. NBA tarihinde bunu yapan ikinci oyuncu olmasını geçin, bunu aynı sezonda iki kez yaptı. Diğer isim mi? Westbrook, bu sezonun başlarında…
Boston civarlarında Isaiah Thomas, çeyreklerde atılan sayıların istatistiklerini tutmaya başladığımızdan beri tarihte son çeyreklerde en fazla sayı bulan oyuncu olarak devam ediyor yoluna bu sezon. Game of Thrones’dan esinlenme “King of the Fourth” lakabını da almış durumda. Unutmanıza izin veremeyiz, adam 1.76 gibi bir şey üstelik!
Takımlar da bunu yapıyor. Üç sayılık şutlar zaten son beş yıldır inanılmaz bir trend değişimi yaşarken bu sezon bu durum daha da önemli bir çıkışa sahne oldu. Bu yıla kadar takımların NBA tarihinde bir maçta en az 47 üçlük denedikleri sadece üç maç oldu. Bu yıl ise bunu tam sekiz kez gördük. Rockets, 8 kez yaptı. Knicks, Mavericks, Celtics ve Warriors ise birer kez.
Genelde takımlar hücumlarında süperyıldızlarına daha bağımlı hale geldi. Ligin geneline yayılmış bu durum kısa süre içinde değişecek gibi de durmuyor.
Bunlar sadece birkaç istatistik. Daha fazla istatistiğe bakmak isterseniz bulursunuz da ama olay şu: Hücumlar – hem bireysel hem takım seviyesinde – asla daha dinamik olmamıştı.
2. Bir NBA efsanesini kaybettik
Craig Sager renkli bir dünyanın bizi her zaman tebessüm ettirebilen en güzel renklerinden biriydi. İşinde harika birinin olmasını söylemeye gerek bile yok. Aralık ayında kanserle olan uzun süreli mücadelesini kaybetti. Ona birçok duygusal veda izledik, dinledik ama aralarındaki en başarılısı TNT’nin yaptığıydı.
Huzur içinde yat, Craig.
3. Zavallı 73 galibiyetli Warriors kendisine sonunda bir süperstar buldu
Golden State bu yaz Kevin Durant’i imzaladığında elbette hepimiz onların bu sezon en fazla izlenmesi gereken takım olduğunu biliyorduk. San Antonio’ya ilk maçlarını kaybettiklerinde Silikon Vadisi’ndeki basketbolcular pek endişeli değil de. Nitelik bir aylık süreç içinde Ölüm Yıldızı halini aldılar ve Cavaliers’a Christmas Günü son çeyrekte büyük bir farktan geri gelip kazanma şansı verseler bile tüm sezon boyunca aşağı yukarı ligi domine ettiler.
Söyleyebileceğimiz şeylerden birisi Golden State’in Stephen Curry’nin önderliğinde biraz daha iyi oynadığı, ki Durant de sezon içerisinde bunu anlayıp son haftalarda bunun daha çok olmasına izin verdi.
4. Kimse kaybetmeye oynamıyor (Lakers dışında haha)
Gelecek draft yetenek kaynıyor. Markelle Fultz ve Lonzo Ball da bu draft’ın öne çıkan yıldızları ancak onlar dışındaki oyuncular da oldukça saygı gören yetenekler. Ancak buna rağmen NBA takımları ligin dibine doğru yüzmeye çalışmak yerine yukarı yüzüp nefes almaya çalışıyorlar.
Dallas ve Miami dibe doğru gidiyorlardı ki, gitmediler. Mavericks lige 4-17 gibi başlayıp şimdi 22-34’e çıktı ve son 18 maçın 11’ini kazandı. Bir şekilde, nasıl bilmiyoruz, Heat tam 13 maç üst üste kazandı ve o seriye başlamadan önce 11-30’lardı. Rick Carlisle ve Erik Spoelstra gibi koçlara hakkını vermek gerekiyor, demek ki bu adamların Gregg Popovich’in ardından ligde en uzun süre aynı takımı çalıştıran koçlar olmasının bir sebebi var.
Philadelphia NBA’in bataklığında yüzen takımlardan biri olmaktan çıkıp bir ay boyunca ciddi şekilde düzgün bir takım gibi gözüktü. Joel Embiid’in geçirdiği son diz ameliyatı takımı geriye atsa da birkaç hafta içinde dönmesi bekleniyor. Bu arada Ben Simmons da All-Star arasının ardından bir noktada geri dönmeli.
Nets, öte yandan, acınacak halde. Phoenix bile onlardan iki kat fazla kazandı ve hala Batı’nın en kötü takımı onlar. En kötü üçüncü ise Los Angeles ki sezon başında birkaç maç kazandılar ama daha sonra dramatik şekilde dibe düştüler. Belki bu bilerek yapılmış bir şey, çünkü draft’taki ilk tur hakları loto da sadece ilk üç sıraya düşerse onların eline geçecek. Bu yüzden en kötü takımlardan biri olmak onların her türlü yararına. Yine de üç tane “rezil” takıma sahip olmak ligin geçtiğimiz yıllarına kıyasla bir gelişme olarak nitelendirilebilir.
5. Sırf şunun yüzünden basketbol bir yüzyıl kadar geriye gitti
Beyler, ciddi misiniz ya?
6. 2016 Draft Sınıfı ortalarda yok
En son bir draft sınıfının çaylak sezonunda toplu şekilde daha fazla hayal kırıklığına uğrattığı bir sezonu hatırlayamıyorum. İşte lotarya seçimleri.
- Ben Simmons: sakatlığı nedeniyle hiç oynamadı
- Brandon Ingram: oynuyor ama zorlanıyor
- Jaylen Brown: idare ediyor
- Dragan Bender: zaten oynamıyordu, şimdi sezonu kapadı
- Kris Dunn: neredeyse hiç oynamadı
- Buddy Hield: ilk beşe çıktığından beri iyi
- Marquese Chriss: oynuyor ama çok istikrarsız
- Jakob Poltl: pek oynamadı
- Thon Maker: pek oynamadı
- Domantas Sabonis: göze batmayan bir ilk beş oyuncusu olarak iyi
- Taurean Prince: pek oynamadı
- Georgios Papagiannis: sadece dört maça çıktı
- Denzel Valentine: kısıtlanmış sürelerinde iyi iş çıkardı
İşte lotaryanız. Endişe etmeyin — bu isimlerin dışındaki ilk tur seçimlerine de bakarsanız öyle göze batan bir oyuncu göremeyeceksiniz. Bu draft’taki en iyi oyuncu, açık ara farkla, Milwaukee’nin oyuncusu Malcolm Brogdon oldu, ki 36. sıradan seçilmişti. Joel Embiid sezonu sağlıklı şekilde bitirebildiği sürece kendisi Yılın Çaylağı için tek aday ama biliyorsunuz: Embiid 2014’te seçildi.
Tüm bunlar 2015 sınıfının da bu sezon geriye büyük bir adım attığı gerçeğini sakladı. Ancak yine de birkaç yıldız var orada (Karl-Anthony Towns, Kristaps Porzingis, Myles Turner ve Devin Booker). Bu oyuncular uzun yıllar ligin yüksek basamağında olacağı öngörülebilen isimler. 2016 sınıfından ise kimse henüz bunu göstermedi.
7. NBA gittikçe daha da politikleşiyor
2016 seçimindeki şaşırtıcı olaylar sonrası NBA, gündemi belirleyen olaylar ve genel siyasi iklim hakkında eskiye göre çok daha “konuşkan” oldu. Hatta Amerika’daki diğer profesyonel spor liglerinden çok daha fazla. Öyle ki, Charlotte’ta eyalet LBGTQ karşıtı bir yasayı geçirince orada yapılması planlanan All-Star organizasyonu şehirden alındı. Koçlar ve oyuncular — spesifik olmak gerekirse Steve Kerr ve Gregg Popovich — Donald Trump’a karşı olan memnuniyetsizliklerini dile getirdi. Takımlar Trump’ın otellerinde kalmamayı seçti. Birkaç önemli NBA figürü Trump’ın yedi Müslüman ağırlıklı ülkeye getirdiği seyahat engeli hakkında açıkça eleştirilerde bulundu. Lig, Trump’ın seçim kampanyasını milliyetçilik üzerine yürütmesine rağmen globalleşme yolundaki adımlarına devam ediyor ve hatta lig yakın zamanda Meksika’ya da açılabilir.
Bunlar sadece örnekler. Ama şimdiye bakıp geleceğe yönelik öngörü de bulunursak NBA’in ahlak pusulasının şaşmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.