Dirk Nowitzki, B/R Mag’e maç sırasında çok az rakibinin onunla konuştuğunu söyledi. Bazı takım arkadaşlarına göre, ısınması biraz fazla zaman alıyor olsa da en dost canlısı oyunculardan biri de o. Bazı takım arkadaşlarına Dirk’e dair en güzel anılarını sorduk. İşte anlattıkları bazı hikayeler:
Nick Van Exel: Hep şarkı söylerdi, hep. Otele giriş yapar yapmaz kırmızı ışığınızın yandığını görür, birinden mesaj geldi sanırsınız. Ondan sonra telefonu alıp mesajlara bakınca fark edersiniz ki, mesajlarda Dirk gitarıyla acayip bir şarkı söylüyordur. Ama o böyledir işte. Dertsiz, tasasız bir adam. Herkese olduğu gibi davranırdı.
Jerry Stackhouse: Bütün o Dirk’e özel hareketleri, step-back’leri benimle post oynarken benden çaldığını söylüyorum hâlâ. Herkes Dirk’ün hareketi olduğunu söylüyor da o hareket benim hareketimdi. Bir zamanlar ben yapıyordum bu hareketi ona karşı. Bütün evren Dirk’ün hareketi sanıyor ama 2004’e, 2005’e bir gidip benim post-up oyunlarımı bir izleyin de görün neye benziyor. Dirk hareketi hepi topu biraz daha geri çekilerek yaptı.
Jason Kidd: Tam bir şakacı yahu adam, bir sürü şaka yapıyor sürekli. Rapçi olduğunu sanıyor. Çok eğlenceli. En sevdiğim takım arkadaşlarımdan biriydi.
Justin Anderson: Çaylak sezonumda All-Star arasında hiçbir şey yapmamıştım. O da gelip “Bir ara verip dinlenmen gerekiyor demişti.” Meksika’ya gidecekti. Benimle kız arkadaşımın da nereye gitmek istediğimize dair zerre fikrimiz yoktu. En sonunda kararımızı verdik. “Hadi,” dedik madem, “Meksika’ya gidelim.” Dirk de gidiyordu çünkü zaten, “Benimle gelebilirsiniz,” dedi. Biri ancak bu kadar cömert olabilirdi. Bunu yapmak zorunda değildi. Ailesi vardı, çocuklar, eşi vesaire. Çok büyük nezaket göstermişti ve minnettar kalmıştık.
İşte bu onun karakterini gösteriyor. Tanıdığım en mütevazı adam o. Ukalalık yapmak için her türlü sebebi var, ama o tevazu göstermeyi seçiyor. Çok komik bu durum. Anlatacak çok şey var. Oturup tek tek düşündükten sonra hangisinin en iyi hikaye olduğunu söyleyecek vaktim yok. Komik bir adam. İnsanları da seviyor işte. Onun kadar başarılı bir insandan böyle bir şey beklemezsiniz. Hep burnu büyük, etrafındakileri hakir gören birini beklersiniz ama Dirk hiç öyle değil.
Brandon Bass: Tek ayağıyla geri çekilerek attığı şutu ilk atmaya başladığı zamanları hatırlıyorum. Bir ara fileye bile değdirmiyordu. O atışı yaparken geçtim potayı, top fileye bile değmiyordu nerdeyse! Bir maçta kenarda otururken J.J. Barea’ya dönüp “Bugün topu fileye değdirmeyecek herhalde hiç?” diye sordum. Şutları soktuktan sonra, komik bazı hareketler yapıyordu. Google’da da bir görsel var, üçlük işareti yapmış tişörtümü tutuyorum. Onun sürekli yaptığı bir hareket vardı, ben de sanki onunla antrenmanda dalga geçiyor gibiydim.
Kris Humphries: Komik adam, çünkü onunla antrenmandayken bir şeylere dikkat etmediğini falan düşünebilirsiniz. Ama aslında her zaman neler olup bittiğinin farkındadır. Öyle bir adam.