Takım Arkadaşları Nowitzki’yi Anlattı: “Kendini Rap’çi Sanıyor!”

23/Haz/17 11:32 Haziran 23, 2017

Bugra Uzar

23/Haz/17 11:32

Eurohoops.net

Dirk Nowitzki disiplinli ve makineyi hatırlatan havasının arkasında komik, sıcakkanlı ve samimi kişiliğiyle tanınıyor. Onu kariyeri boyunca en yakından izleyenler, takım arkadaşları anlattı.

Dirk Nowitzki, B/R Mag’e maç sırasında çok az rakibinin onunla konuştuğunu söyledi. Bazı takım arkadaşlarına göre, ısınması biraz fazla zaman alıyor olsa da en dost canlısı oyunculardan biri de o. Bazı takım arkadaşlarına Dirk’e dair en güzel anılarını sorduk. İşte anlattıkları bazı hikayeler:

Nick Van Exel: Hep şarkı söylerdi, hep. Otele giriş yapar yapmaz kırmızı ışığınızın yandığını görür, birinden mesaj geldi sanırsınız. Ondan sonra telefonu alıp mesajlara bakınca fark edersiniz ki, mesajlarda Dirk gitarıyla acayip bir şarkı söylüyordur. Ama o böyledir işte. Dertsiz, tasasız bir adam. Herkese olduğu gibi davranırdı.

Jerry Stackhouse: Bütün o Dirk’e özel hareketleri, step-back’leri benimle post oynarken benden çaldığını söylüyorum hâlâ. Herkes Dirk’ün hareketi olduğunu söylüyor da o hareket benim hareketimdi. Bir zamanlar ben yapıyordum bu hareketi ona karşı. Bütün evren Dirk’ün hareketi sanıyor ama 2004’e, 2005’e bir gidip benim post-up oyunlarımı bir izleyin de görün neye benziyor. Dirk hareketi hepi topu biraz daha geri çekilerek yaptı.

Jason Kidd: Tam bir şakacı yahu adam, bir sürü şaka yapıyor sürekli. Rapçi olduğunu sanıyor. Çok eğlenceli. En sevdiğim takım arkadaşlarımdan biriydi.

Justin Anderson: Çaylak sezonumda All-Star arasında hiçbir şey yapmamıştım. O da gelip “Bir ara verip dinlenmen gerekiyor demişti.” Meksika’ya gidecekti. Benimle  kız arkadaşımın da nereye gitmek istediğimize dair zerre fikrimiz yoktu. En sonunda kararımızı verdik. “Hadi,” dedik madem, “Meksika’ya gidelim.” Dirk de gidiyordu çünkü zaten, “Benimle gelebilirsiniz,” dedi. Biri ancak bu kadar cömert olabilirdi. Bunu yapmak zorunda değildi. Ailesi vardı, çocuklar, eşi vesaire. Çok büyük nezaket göstermişti ve minnettar kalmıştık.

İşte bu onun karakterini gösteriyor. Tanıdığım en mütevazı adam o. Ukalalık yapmak için her türlü sebebi var, ama o tevazu göstermeyi seçiyor. Çok komik bu durum. Anlatacak çok şey var. Oturup tek tek düşündükten sonra hangisinin en iyi hikaye olduğunu söyleyecek vaktim yok. Komik bir adam. İnsanları da seviyor işte. Onun kadar başarılı bir insandan böyle bir şey beklemezsiniz. Hep burnu büyük, etrafındakileri hakir gören birini beklersiniz ama Dirk hiç öyle değil.

Brandon Bass: Tek ayağıyla geri çekilerek attığı şutu ilk atmaya başladığı zamanları hatırlıyorum. Bir ara fileye bile değdirmiyordu. O atışı yaparken geçtim potayı, top fileye bile değmiyordu nerdeyse! Bir maçta kenarda otururken J.J. Barea’ya dönüp “Bugün topu fileye değdirmeyecek herhalde hiç?” diye sordum. Şutları soktuktan sonra, komik bazı hareketler yapıyordu. Google’da da bir görsel var, üçlük işareti yapmış tişörtümü tutuyorum. Onun sürekli yaptığı bir hareket vardı, ben de sanki onunla antrenmanda dalga geçiyor gibiydim.

Kris Humphries: Komik adam, çünkü onunla antrenmandayken bir şeylere dikkat etmediğini falan düşünebilirsiniz. Ama aslında her zaman neler olup bittiğinin farkındadır. Öyle bir adam.

David Lee: 10 yılı aşkın zamandır bu ligde oynuyordum da bir kez olsun bu adamın birine iki kelime ettiğini görmemiştim. Sonra gittim gördüm ki bir insanın daha iyi bir karakteri olamazdı. Takımdaki kimseye karşı tek bir kötü söz etmiyor, ama öyle komik ve insan canlısı ki! Hall of Fame seviyesinde bir oyuncudan bahsediyorsunuz. Gelmiş geçmiş en iyi oyuncular arasında gösterilebilecek birinden.

Golden State’le oynuyorduk. Koç Rick Carlisle tüm pick-and-roll’lerde adam değişeceğimizi söyledi. Oyun kurucusundan pivotuna herkes değişecekti ve karşılaştığımız zaman Steph Curry’nin üzerinde kalacaktım. Sonra, Dirk elini kaldırıp “Delirdin mi sen? Steph Curry ile eşleşmemi mi söylüyorsun? Hayatta olmaz, önünden çekilirim ben. Onun benimle bire bir oynamasına hayatta izin vermem,” dedi.

Böylesi sözlerin Dirk gibi bir oyuncu için ne kadar inanılmaz olduğunu düşünmüştüm. Meziyetlerinin farkında, artık bazı şeylerin kendisine uygun olmadığını görecek kadar kendini bilen bir adamdı. Soyunma odasındaki herkes gülmeye başladı sonra. Maç sırasında birkaç kez adam değişip Steph ile kaldı ve harika da iş çıkardı. Fakat Dirk’ün böylesi egodan yoksun olması bana hep çok özel gelmiştir.

Zaza Pachulia: Her gün, her saat şaka yapardı. Özellikle yaşlandıkça espri yeteneği de artış gösterdi çünkü belli ki artık sahada hoplayıp zıplayamıyordu. Bu yüzden de daha çok konuşmaya başlamıştı.Biliyorsunuz, çoğu zaman her şeyden şikayet ediyor. Çünkü artık atletik yetenekleri eskisi gibi değil, şikayet etme yeteneği öne çıktı.

Geçen yıl, düdükten sonra smaç vurmaya çalıştı bir gün. Potaya asıldı. Çok komikti. Kimse ondan zıplayıp smaç denemesini istememişti. Hakem alt tarafı düdük çalmıştı. Tek yapması gereken topu hakeme vermekti. Birden, maçın ortasında zıplayıp smacı vurmaya karar verdi. (Ki yapamadı.) Kameralara kesin yakalanmıştır. Hep bir cevabı vardır, buna dair söyleyecek bir lafı var hep. “O potanın yüksekliği dört metreydi be!” der mesela. Kendini iyi göstermeye çalışmıştı işte.