by Jackie MacMullan / Çeviri: Arma Kaynar
Bu yazı ilk olarak 30 Ekim 2017 tarihinde ESPN.com‘da yayınlanmıştır.
James Harden’ın telefonu yine çalıyordu.
Batı Konferansı yarı finalinin 6. Maçındaki kötü performansından bu yana telefonu susmamıştı. NBA’in en verimli hücum oyuncusu hayatının en önemli maçında rezalet bir performans göstermişti. Ona ulaşanların çoğu nasıl olduğunu merak ediyordu. “İyi misin?”, “Güçlü kal.” hatta “Senin için dua ediyorum” gibi mesajlar alıyordu.
Harden bütün bu mesajları cevap vermeyerek görmezlikten geliyordu. Ama bir noktadan sonra eleştirilerin geçirdiği harika sezonun göz ardı edilmesine sebep olması sinirlerini bozmaya başlamıştı. Galibiyete yapılan katkı istatistiklerinde 15 maç ile lig lideri olması, NBA tarihinde 2000 sayı, 900 asist, 600 ribaund barajlarını geçen ilk oyuncu olması nasıl hemen unutulmuştu? 6. maçtaki açıklanamaz çöküşü sonrası hiçbiri hatırlanmıyor, hiçbirine değer verilmiyordu.
Rockets’ın 39 sayı farkla kaybederek sezonu kapattığı maçta Harden o kadar kötü gözüküyordu ki bir önceki maçta Pau Gasol’ün dirseğinin Harden’ın kafasına çarptığı pozisyondan sonra beyin sarsıntısı geçirdiğine dair dedikodular yayılmaya başlamıştı. Harden bu iddiaları reddedip ve kötü performansının sorumluluğunu tamamen üzerine aldı ve 11’de 2 şut isabetiyle 6 faul ve 6 top kaybı yaptığı performansı sonrası düşünmek ve yalnız kalmak için Atlanta’da inzivaya çekildi: “Bazen sadece küçük kutumda oturup tek başıma bırakılmak istiyorum.”
25 Haziran günü, yine, telefonu çaldığında, Harden arkadaşlarıyla beraber Los Angeles’ta yemek yiyordu. Arayan kişiyi gördüğünde masadakilerden izin istedi.
Masadan kalkıp dışarıya çıkarken “Buna cevap vermek zorundayım” dedi. Telefonun diğer ucundaki isim… Chris Paul’dü.
Paul telefonda “Varım” dediğinde Harden tam olarak anlamamış ve “Varım da ne demek?” diye sormuş. Harden ve Paul yakın arkadaşlar, sezon boyunca sık sık mesajlaşmışlar. Harden, Paul’ün serbest kaldığı zaman bütün seçeneklerini değerlendireceğini biliyordu. Houston’ın da Paul’ün listesinde olduğunu umuyordu ama hangi takıma daha yakın olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu.
“Varım demek işte. Houston’a gelmek istiyorum, seninle beraber oynamak istiyorum.”
Rockets genel menajeri Daryl Morey neredeyse 10 senedir Paul’ün peşindeydi. 2005 senesinin draft akşamı Celtics yıldız oyuncuları Paul Pierce’ı, Chris’in draft hakları karşılığında takaslamaya çalışan Celtics yönetiminin bir parçasıydı. Houston’a geldikten sonra 2011’in Aralık ayında Paul’ü Rockets’a getirmeye çalışmıştı ama New Orleans onu Clippers’a takaslamayı tercih etmişti. 2013 senesinde Paul’ün kontratı bittiğinde Paul’ün peşine tekrar düşmüştü. Hatta Paul’e ve oğlu Chris’e yapacağı sunumda hediye etmek için onların ufak biblolarını yaptırmıştı. Ama hayalini kurduğu görüşmeyi yapma şansı olmadı. Chris Paul, Clippers ile yeniden anlaştıktan sonra bile bibloları saklamıştı.
Morey, Paul hayalini de saklamıştı.
Morey’nin bu yaz için hazırladığı “savaş odasında” Houston’ın beyaz tahtası koskocaman bir “karar ağacıyla” kaplıydı. Uygun oyuncular, onlarca sayı, bazı oklar, formüller, varsayımlar arasında bir isim kırmızı kalemle yuvarlak içine alınmıştı: Chris Paul.
*