Gordon Hayward Yazdı: Bir Anda

02/Kas/17 18:26 Kasım 3, 2017

Semih Tuna

02/Kas/17 18:26

Eurohoops.net

Yeni takımıyla ilk maçında korkunç bir sakatlık geçiren Gordon Hayward, sakatlık anını ve sonrasını kendisini yazdı.

By Gordon Hayward / Çeviri: Arma Kaynar

Bu yazı ilk kez Gordon Hayward’ın Facebook’taki resmi hesabında 1 Kasım 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

O seti daha önce defalarca oynadım.

Utah Jazz’deyken her zaman oynadığımız setlerden biriydi.  Neredeyse her maçta Joe Ingles’tan alley-oop pası alırdım. Bu sefer oynadığımızda ise iki ihtimalim vardı. Ya yukarı doğru çıkıp şutu atacaktım ya da back door’dan potaya topsuz koşu atacaktım.

Hatırladığım kadarıyla alley-oop pasını alabilmek için Jae Crowder’a yukarı çıkacakmışım gibi fake attım, Kyrie alley-oop pasını attığında Jae’in bir adım önündeydim. Topu almak için yükseldim, tam o anda ters taraftan LeBron James yardıma geldi. İki kişinin arasında kalmıştım ve üçümüz de topu almaya çalışıyorduk.

Havadayken darbe alıp dengemi kaybettiğim çok pozisyon oldu. Havadayken dengenizi kaybettiğinizde “Hayır olamaz, yere çok kötü düşeceğim” diye düşündüğünüz olur. Çoğu zaman garip düşüp sakatlanmamak için vücudunuzu ayarlayabilirsiniz.

Bu sefer, ayağım vücudumun altında kaldı.

Düştüğüm anda bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydım ama fazla acı hissetmiyordum. Dönüp ayağıma baktığımda ayağımın ters tarafa baktığını fark ettim. “Bu iyi değil, burada yolunda gitmeyen bir şeyler var” diye düşündüm.

Vücudumu bir panik duygusu kapladı ve hakeme seslendim. “Hey, şuna bak. Oyunu durdurman gerekiyor.” O sırada bile fazla acı hissetmiyordum.

Sonra birden acıyı hissetmeye başladım.

Beynim olan biteni anladığı anda vücuduma acı enjekte edilmiş gibi hissettim. Yardımcı antrenörler koşarak yanıma geldiler. Olabildiğince hızlı olduklarını biliyorum ama onlar gelene kadar geçen 3-5 saniyenin sonu yokmuş gibi geldi. Cavaliers doktoru Dr. Rosneck, bana bileğimi yerine oturtmak istediklerini anladı. Onaylayıp bekledim, bileğimi yerine taktıkları anda inanılmaz bir acı hissettim. Daha önce böyle bir acı hissetmemiştim.

O andan sonra sağlık ekibi beni sedyeye aldı. Ayağım hala ağrıyordu, kafamı toparlayamıyordum. LeBron’un yanıma geldiğini hatırlıyorum. Kyrie, bazı takım arkadaşlarım ve koçlarımla konuştuğumu hatırlıyorum. Hepsi bana geçmiş olsun deyip, benim için dua ediyorlardı. Her şey çok ani gelişiyordu. Soyunma odasına taşındığım sırada işin duygusal boyutu beni vurdu. Tek düşünebildiğim her şeyin bittiğiydi. Bütün yaz çalıştım, yeni bir takıma geldim ve şimdi bu oldu.

Bu sakatlığın sonu ne olacak? Geri dönebilecek miyim? Bir daha oynayabilecek miyim? Her şey bitti mi? Kariyerim bitti mi?

Şimdi ne yapacağım?

BÜYÜK ŞOK

Çok daha farklı bir gece olmalıydı.

Açılış gecesi, herkes heyecanlıydı. NBA geri dönüyordu, Kyrie Cleveland’a dönüyordu. Bazı taraftarlar onu yuhluyor, bazıları alkışlıyordu. LeBron ve Cavaliers’a karşı oynuyorduk, bu büyük bir maçtı. Bu rekabetin bir parçasıydım. Sezonun başlangıcıyla alakalı hiç olmadığım kadar heyecanlıydım.

Ama şimdi bütün yaz boyunca hakkında konuştuğumuz maçta oynamak yerine Q’nun antrenman odalarından birinde ayağımın filmleri çekiliyordu. Orada ilk konuştuğum kişi Isaiah Thomas’tı. Ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum ama hemen yanımda durup benim için dua ettiğini hatırlıyorum. Benim için oradaydı. Kısa süre içerisinde Isaiah’ın ne kadar özel birisi olduğunu anladım.

Filmler çekildikten sonra doktorlarım bana bileğimi kırdığımı ve birilerini arayacaklarını, sonraki adımda ne yapacağımıza karar vereceklerini söylediler. O an için plan takımla beraber Boston’a dönüp, direkt hastaneye geçip kalan kararları ertesi gün vermek gibiydi.

Eşim Robyn beni aramıştı ama henüz onunla konuşamamıştık. Durumum hakkında sürekli bilgi alıyordu. Sonunda onunla telefonda konuşabildik. Telefondayken sürekli “Çok üzgünüm. Keşke sana yardım edebilmek için yanında olabilseydim, keşke acının geçmesini sağlayabilseydim. Benim yapmamı istediğin bir şey var mı? Her şey iyi olacak. Tanrının her zaman bir planı vardır” diyordu.

Daha sonra tekerlekli sandalye ile soyunma odasına geri dönüp maçın sona ermesini bekledim.

Bir basketbol maçının tek devresinin bu kadar uzun sürdüğünü hatırlamıyorum. Herkes beni teselli etmeye ve iyi olacağımı söylemeye çalışıyordu. Niyetlerinin iyi olduğunu biliyordum ama o anda tek hissedebildiğim stres ve sıkıntıydı. Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı, büyülü bir şekilde bileğimi iyileştirebilecek bir şey olsaydı diye düşündüğümü hatırlıyorum. Karamsarlaşmaya başlamıştım.

Kafamın içinde sürekli bileğimin sakatlandığı andaki halini görüyordum.

İyileşmesinin imkanı yoktu.

İyileşse bile bu çok uzun zaman alacaktı.

Maçtan sonra beni ambulansla takım uçağına götürdüler. Uçuş boyunca ayağımı sabit halde tutabilmek için yumuşak alçı gibi bir şeyle sardılar. Tylenol içmiştim, çok kuvvetli ağrı kesicilerden almamıştım. O yüzden uçuş boyunca bileğim ciddi şekilde ağrıyordu. Hastaneye varana kadar da öyle kaldı.

Beni uçağa bindirmek hiç kolay olmamıştı. Sedyede yatıyordum, uçağa bindirilirken merdivenlerde taşınmam gerekti. Beni taşımak için dört kişiye ihtiyaçları vardı, Koç Stevens da onlardan biriydi. Yardımcı olmak isteyen yaklaşık 25 kişi vardı ama Koç Stevens yanımda olmak istiyordu. Onun kişiliği buydu.

Maça benimle beraber gelen ebeveynlerim, benimle beraber Boston’a döndüler. Annem hemen yanımda, babam ise karşımda oturuyordu. Antrenörlerimiz Art Horne ve Brian Dolan bana yardım etmek için oradaydılar. Ayağımı üstüne koyup yüksekte tutabilmem için bir masa getirdiler. Uçuş boyunca sandalyede oturup ayağımı hareket ettirmemeye çalıştım.

Boston’a dönerken uçakta bütün takım arkadaşlarım bana moral vermek için yanıma geldiler. Beraber sadece birkaç hafta geçirdiğim takım arkadaşlarımın benimle alakalı endişelerini dile getirirken ne kadar içten olduklarını görmek beni çok duygulandırdı. Onların desteği bana çok yardımcı oldu ve bunu asla unutmayacağım.