LeBron’ın Son Sınavı: Kral Kendi Celladını mı Yarattı?

06/Kas/17 12:27 Kasım 6, 2017

Mehmet Bahadır Akgün

06/Kas/17 12:27

Eurohoops.net

Saha içinde Kral, Unicornların ve pozisyon esnekliğinin çağını başlatarak oyunun oynanışını şekillendirdi. Ancak aynı zamanda süperyıldızların profesyonel hayatlarını da değiştirdi. Ve eğer başka bir yüzük istiyorsa, kendi bıraktığı izleri takip ederek kurulan takımları yıkması gerekecek.

By Jason Concepcion / Çeviri: M. Bahadır Akgün (@mbakgun)

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 26 Ekim 2017 tarihinde The Ringer’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Bazen bir oyuncu bir konuda o kadar iyi, öyle güvenilir, öyle çok yönlü, öyle etkileyici oluyor ki iyi olduğu iş sebebiyle cezalandırabiliyor. Salı akşamı Bulls karşısında, Isaiah Thomas henüz iyileşme sürecindeki kalça sakatlığı nedeniyle, Derrick Rose da bileği burkulduğu için sahaya çıkamayınca Cavaliers adına LeBron James oyun kurucu rolünü üstlendi. 34 sayı atan LeBron, 4 ribaund ve 13 de asist üretti ve Cavs, dümende bir kaptanı bulunmayan Bulls‘u 119-112 mağlup etti. James, bunu daha önce de yapmak durumunda kalmıştı. Cleveland ile ilk sezonunda 3 Şubat 2005’te, Heat karşısında alınan ağır mağlubiyette resmi olarak oyun kurucu pozisyonunda gösterilmişti James. Gayriresmi olarak, 2009-2010 sezonunda, özellikle sakatlıklarla dolu geçen dönemde oyunu kurma işi yine James’e aitti. O dönemde, “Bu benim sürekli yapmak istediğim bir şey değil. Çünkü oyun kurmak quarterback oynamak gibi bir şey,” diyordu LeBron James ve ekliyordu, “Lisede quarterback oynamamaya karar vermiştim. Ben daha ziyade geniş alanda pası alan, koşup sayı yapan receiver olup açık alanda oynamayı tercih ediyorum.”

Cleveland’ın acil durumlarda camı kırarak oyun kurucu pozisyonuna çektiği James, kendi neslinin en iyi oyuncusu. Ancak oyun kurma işini zorunda kalmadıkça yapmayı tercih etmiyor. LeBron’ın hikayesi bu: İnsanların basketbola bakış açısını değiştiriyorsunuz, sonra da yarattığınız o yeni gerçekliğe uyum sağlamak zorunda kalıyorsunuz. Gerçek süperyıldızların tamamının başından geçen bir durum bu. George Mikan, profesyonel basketbolun proto-süperyıldızı öyle dominant bir oyun oynuyordu ki lig yönetimi, kuralları değiştirdi ve yapılan atışlarda inişe geçen toplar sayı olarak kabul edildi, serbest atış çizgisi geriye alındı. Kendi takımından bağımsız olarak pazarlanan ilk NBA yıldızı oydu. Wilt Chamberlain’in oldukça geniş fizik, yetenek ve atletizm kombinasyonu, rekabet dengesine yönelik bir tehdit olarak görüldü. Chamberlain, şutları yükseklerden gönderiyor, serbest atış çizgisinden smaç basıyordu ve boyalı bölgenin mutlak hakimiydi, tıpkı bir Cerberus gibiydi. Lig yönetimi tüm bunlara daha geniş bir çerçeveden cevap verdi ve şut sonrası inişe geçen toplar, serbest atışlar ve potadan sekip sayı olan şutlar için kural değişiklikleri getirdi.

Oyuncular kimi zaman kural değişikliklerinden daha fazlasına da sebep olabiliyor. Magic Johnson ve Larry Bird arasındaki rekabet, modern oyunun Big Bang’i (Büyük Patlama) oldu. İkili, basketbolu uyuşuk, uzatmalı tekdüzeliğinden çekip çıkardılar. Finallerdeki 2-3-2 formatı, özellikle oyuncular ve koçların hayatlarını kolaylaştırmak için getirildi. Playoff döneminin sonunda sürekli Los Angeles ve Boston arasında mekik dokuyan basın mensupları ve takipçileri de kurtardılar. Celtics, serbest oyuncu durumundaki Larry Joe Bird’ü yeni kurulan maaş bütçesi despotluğuna kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya kalınca lig yönetimi, zümrüt yeşili forma için sözde Bird istisnasını yarattı. O zamandan beri, takımlar Bird’ün adını alan haklarıyla maaş bütçesinin üzerine çıkarak takımlarında bulunan yıldızları takımda tutabiliyorlar.

Michael Jordan sporcuların ürünlere yönelik tutumlarına devrim niteliğinde bir değişiklik getirdi. Bir nesil, gerçek büyüklüğü yalnızca kazanmak sanıyor ve bu algı zorbaca hüküm sürüyor, neredeyse patolojik bir takıntı hâline geliyor. Majesteleri bir neslin gerçek büyüklüğün ne olduğuna dair algısını yeniden şekillendirdi.

LeBron James de oyunu değiştirdi ama farklı bir şekilde. James yalnızca kendi dönemini şekillendiren bir süperyıldız değil. O, kendi neslinin Prometheus’u. İnsanlığa sunmak için Tanrılardan ateşi çalar gibi, James’in getirdiği değişiklikler başkalarının yararlandığı gereçler hâline geldi. James, her ne kadar sonsuza dek ciğerinin bir kartal tarafından parçalanması ile cezalandırılmamış olsa da her yıl final serisinde Warriors ile oynamak zorunda kalıyor. Aslında, aşağı yukarı aynı şey.

Peki burada söz edilen durumun James için kötü yanı ne? Rakiplerinin kendisini yıkmak için kullandığı mekanizmayı yaratan kişinin bizzat James’in kendisi olması.

2006 yazında ABD milli takımı Japonya’da düzenlenen FIBA Dünya Şampiyonası’nda utanç verici bir şekilde üçüncü sırayı almıştı. 2003 draft sınıfının kaymak tabakasından lige giren Chris Bosh, Dwyane Wade ve LeBron turnuvayı geleceklerini bir araya getirmek için bir toplantı gibi kullandılar. Daha o dönemde basketbolun en parlak yıldızları arasında yerlerini alan ve açık bir şekilde ligin geleceğini şekillendirecek olan üçlü ilk kez serbest kalacak, sözleşmelerini uzatacaklardı. Ortaya çıkan sonuç yeri yerinden oynattı. LeBron’ın isteğiyle alındığı söylenen karara göre James, Wade ve Bosh, standart beş yıllık bir sözleşme yerine dördüncü yılında oyuncu opsiyonu bulunan daha kısa, üçer yıllık sözleşmeler imzalayacaktı. Bu da her üç oyuncunun da 2010 yazında serbest kalmasına olanak sağlayacaktı.

Bu artan pazarlık gücü, piyasayı muazzam biçimde hareketlendirdi. New York Knicks ve Miami Heat başta olmak üzere, maaş bütçelerinde alan açmak için takımların etekleri tutuştu. Zira maaş bütçenizdeki yeterli boşluk, artık hiç olmadığı kadar kıymetliydi. Los Angeles menşeli Creative Artists Agency (Süper menajerlik şirketi), James, Wade ve Bosh’ı diğer birçok oyuncu ile birlikte heybetli kanatlarının altına alarak basketbola el atmaya karar verdi. Takvimler malum yaza yaklaştıkça, LeBron’ın her hareketi, her jesti gelişen sosyal medya kültürüyle birlikte büyütüldü ve bu hareketlerde amatör şifre çözücüler tarafından gizli anlamlar aranmaya başlandı.

Sonra da Karar zamanı geldi. LeBron, Miami Heat‘e, Wade ve Bosh’a katılacağını televizyondan açıkladı. Nasıl da duygusuz bir hareketti bu, tıpkı eşi ve geniş ailesi eli kolu bağlı biçimde ekran başında olan biteni izlerken birinin boşanma kararını açıklaması gibi. Mesaj, aracı kurum (ESPN) ve koşulların (Greenwich, Connecticut, Boys & Girls Clubs of America bölümü) kontrolünü yaparak James aslında içerik üretimi araçlarından faydalanıyor ve neticede The Player’s Tribune ve LeBron’un kendisine ait olan Uninterrupted gibi oluşumların ilk adımlarını atıyordu. Yıllar içinde, LeBron basketbolun “gölge imparatoru” rolüne büründü. Kendisinden yorum yapması istenen konuların farklılığı düşünülünce, insan şaşkına dönüyor. Protesto gösterileri organize ediyor, devlet başkanına “serseri” diyor, Warriors‘ın çaylağı Jordan Bell’in Mavericks karşısında yaptığı smaçla ilgili hüküm veriyor, Lauri Markkanen’i gözlemliyor ve hatta Amerikan futbolu takımı Cleveland Browns ile ilgili ağır yorumlarını dile getiriyor.

Artık LeBron’un yaptıklarına benzer yenilikler daha çok oyuncuda görülüyor: Eldeki kozu azami seviyeye çekmek için kontrat uzunluğunun stratejik kullanımı ve oyuncu memnuniyetini doğrudan izleyici kitlesinin huzuruna taşıyan kapsamlı bir medya stratejisi. Bir şekilde, her ikisi de aynı dürtüden hayat buluyor: Olan biteni kontrol etme isteği.

Ancak hikayeyi değiştirme konusunda bir kişinin elinden gelebilecekler eninde sonunda sınırlıydı. Ve büyük oyunculardan biri olarak görülmek için, LeBron’un şampiyonluklar kazanması gerekiyordu.

Neredeyse 20 yıl boyunca Charles Barkley’in şampiyonluk kazanmaması sebebiyle ulusal televizyon izleyicisinin önünde alay konusu olması basketbolun milat noktalarından biri oldu. Basketbolu ister 20 gündür ister 20 yıldır takip ediyor olun, ister Barkley’in ligde yaptıklarını izlemiş ister onu yalnızca TNT’den tanıyor olun, Sir Charles hakkında iki şeyi bilirsiniz: 1. Harika bir oyuncuydu. 2. Hiç şampiyonluk yüzüğü olmadı. Bu bilgi, işin yalnızca bir kısmıydı. Ama ünümüzün yıldızları ve süperyıldızları işte bu bağlamda yetişti: Barkley olmayacaklardı.

1993’te, Charlie Rose’a konuşan Barkley şunları söylüyordu: “Etrafıma iyi oyuncular dizseler, bir takıma şampiyonluk kazandırabileceğimi biliyordum. Philadelphia’da beni haksız yere eleştirmeye çalıştılar. Gerçekten bir süredir buna inanmaya başladım.”

James, Cleveland’ın kendi etrafına şampiyon olabilecek düzeyde bir takım kuramayacağını fark edince dizginleri kendi eline aldı ve farkında olmaksızın süpertakım çağını başlattı.

Şimdilerde LeBron’un yaptığı yenilikler kendisine karşı kullanılıyor. Kyrie Irving’in Cleveland’dan takas edilme isteğinin etkili olmasının sebebi LeBron’un kontratının yapısından kaynaklandı, örneğin. Kral’ın sözleşmesinde oyuncu opsiyonu dışında kalan bir yıllık süre, James’in eline en büyük kozu veriyor. Ancak aynı zamanda takımın şampiyonluk rekabetinde kalacağı dönemi de kısaltıyor. Bu şartlarda LeBron ve Cavs‘in Irving ile anlaşmaktan başka bir seçeneği yoktu.