NBA’de Güç Sıralaması: Doğu Konferansı

2017-11-20T13:02:18+00:00 2017-11-20T13:39:06+00:00.

Bugra Uzar

20/Kas/17 13:02

Eurohoops.net

NBA’de ilk ay bitti… İlk dört haftayı kim kazandı, kim kaybetti? Eurohoops Fırın, Atlantik’in öte yakasının doğusundan değerlendirmeye başladı: Dipten zirveye Doğu’da manzara burada.

by Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net

NBA’de normal sezonun ilk 1 ayı sona erdi. Henüz “sezon başı” modunda olan takımlar bulunsa da iki konferansta da manzara yavaş yavaş şeklini alıyor.

2017/18 sezonunun şu ana kadarki “daha ilginç” tarafı Doğu’da bazı ekipler tam bekleneni yapıyor, bazıları düşünenin çok daha üstünde, bazıları için ise tam bir kabus yaşanıyor.

Her bir ekip için gidişatı değerlendireceğimiz ve konferanstaki genel durumun fotoğrafını çekeceğimiz sıralama için daha fazla oyalanmayalım:

15. Chicago Bulls (3-10)

NBA’in açık ara en kötü hücum eden, en verimsiz takımı. Bu aralar Lauri Markannen’in sezon başındaki rüzgarı dindi. Cezasından dönen Bobby Portis iyi istatistikler yapıp becerilerini sergiliyor. Mirotic’in durumu hala belirsiz. Bulls bu karmaşada olmak istediği yerde, Doğu’nun diplerinde. Matematiksel olarak son sırada değiller çünkü yeterince maç yapmadılar. O eksik de tamam olunca hedeflerini gerçekleştirip gerçekten son sıraya çekilerek kaderlerine razı maç kaybetmeye devam edecekler.

14 – Atlanta Hawks (3-13)

Kaybetmek için hazırlanmış bir ekip daha gerekeni yapıyor. Hücumda bu aralar daha hareketli ve verimliler ama savunmaları Hawks front office’inin istediği işi yapıp onlara “güzel güzel” maç kaybettiriyor. Doğu’nun matematiksel olarak son sırasındalar. Bir takımı 14. yazmak gerekmese burada da son sırada olurlardı. Ne onlar ne de Bulls için bu tür sıralamaların pek bir kıymeti yok zaten. İki taraf da NBA 2018 draft’ında nerede olacaklarıyla ilgileniyorlar. Taraftarlarına sabır, takıma şans dilemekten başka yapacak bir şey yok.

13 – Charlotte Hornets (6-9)

Altı maçtır kaybediyorlardı, yarım yamalak Clippers dertlerine çare oldu ve nihayet kazandılar. Hornets için bu kadar aşağıda olmak listedeki diğer diptekilerden daha üzücü çünkü draft’a yatmıyorlar. Kadrolarının zirveye oynamasa da en azından maç kazanması, playoff potasına yaklaşması gerekiyor. Kemba Walker en önemli oyuncuları olmaya devam ediyor. Kontrat avcısı Marvin Williams sıradan, draft’ta yakaladıkları ve iyi işler yapması beklenen Malik Monk lige pek ısınamadı, Batum sakatlıktan döndü ve zamana ihtiyacı var, Dwight Howard kumarı zarar ettirdi demek yanlış olur ama karlı da sayılmaz. Jeremy Lamb dışında Walker’a işi bitirmede destek çıkacak oyuncu bulunamıyor. Böyle devam edeceklerini sanmıyorum ama şu an manzara hayli olumsuz.

12 – Brooklyn Nets (6-9)

Geçen sezonlara göre biraz daha güçlü olacakları, bir zamanlar dağıttıkları draft haklarının eskisi kadar değerli olmadığı sezon öncesi konuşuluyordu. Ama sakatlıklar oyuncularının ve umutlarının bir kısmını ellerinden aldı. Yine de geçen sezonlara göre daha iyiler, D’Angelo Russell, Lakers‘dan ayrıldığı için üzülerek geldiği bilinen takım için sorumluluk alıyor, olgunlaştığını gösteriyor. Ellerindeki kadronun playoff potasına girmesi ya da yaklaşması hala çok zor. Seneler sonra NBA’in dibinden Doğu’nun orta sıralara tırmanmak şimdilik onlar için yeterli ve mümkün gözüküyor. Sezon boyu buralarda gezineceklerdir.

11 – Orlando Magic (8-8)

Yazıyı bir hafta önce yazsaydım en azından ilk sekizde olacaklardı. NBA’de yükselişler de düşüşler de çok büyük ve ani olabiliyor. İlk sekiz maçlarında iki kez, son sekiz maçlarında iki kez kazanabildiler. Potansiyelli bir takım oldukları kesin ama ben ikinci yarıdaki durumun gerçek güçlerini yansıttığını düşünüyorum. Siz YouTube’a arada bir Aaron Gordon yazmayı ihmal etmeyin tabii.

10 – Indiana Pacers (8-8)

Sezon öncesinde Pacers‘ın Paul George karşılığında iki rol oyuncusu alıp kritik bir takası mahvettiği ve sadece kaybederek hayata devam edeceği düşünülüyordu. NBA’de ilk 16 maç sonunda %50 barajındalar. Hem de önemli bir kısmını tek yıldızları Myles Turner olmadan oynamışken. Domantas Sabonis ve Victor Oladipo gerçekten takımda kalıcı olmalarını sağlayacak ve maç kazandıran katkılar veriyor, takımı “modern oyuna” yaklaştırıyorlar. Bojan Bogdanovic hem istikrarlı hem verimli şut sokuyor. Lance Stephenson ne zaman ve ne kadar gelirse gelsin sürpriz yardımlar getiriyor. Ve Turner hala ritmini bulamamışken bunlar gerçekleşiyor. Pacers’a dikkat edin sezon ilerledikçe yaptıkları sürprizin boyutu büyüyebilir.

9 – Miami Heat (8-8)

Miami Heat geçen sezon muhteşem bir sezon sonu geçirdi. Ne yaptığını, ne istediğini bilen ancak hedefleri için biraz geç uyanmış, biraz da şansı yaver gitmemiş bir takım olarak playoff yapamamasına rağmen övgüye mazhar oldu. Yeni sezona da takımlarını bir arada tutup onlara bu sonuçsuz kalan başarıyı getiren isimlere güvenerek geçirdiler. Ama bunun ödülünü şimdiye kadar alamadılar, bu kesin. Her şeye rağmen Doğu’nun planı, ekibi, yıldızları, kısa vadede A’dan Z’ye beklentileri en net takımlarından biri. Daha iyiye gitmeleri, bu araftaki hallerinden daha olası.

8 – New York Knicks (8-7)

Açıkçası ben de bunu yaptığıma pek inanamıyorum. Kristaps Porzingis etrafında şekillenen New York Knicks ilk bir ay itibariyle playoff potasını zorlayabilecek oyunu oynadı, sonuçları aldı. Porzingis gibi bir yıldız arkalarına yazdığım hiçbir takımda yok. Onlar için Porzingis’i nasıl besledikleri ve oyunundan nasıl beslendikleri sezonun kaderini belirleyecek. İlk ay itibariyle kendi standartları için gayet iyi bir sınav verdiler. Mesele buradan sonra Knicks’in en kötü olduğu konu: Devamını getirmek.

7 – Philadelphia 76ers (8-7)

Doğu’nun ve NBA’in en potansiyelli takımı nihayet potansiyeli kinetiğe dönüştürmeye başladı. Philadelphia 76ers için ilk 15 maçta gelen 8 galibiyet, Ben Simmons’ın muhteşem sezon başlangıcı, Joel Embiid’in geçen sezon bıraktığı yerden devam etmesi, hatta üzerine dahi koyması ve en önemlisi kimsenin sakatlanmaması… Bunlar yan yana yazılınca rüya kabilinden işler. Robert Covington, Luwawu-Cabarrot-McConnell gibi isimlerden bench katkısı alıyorlar, Dario Saric rol oyuncusu olmakta zorlanmayacak gibi gözüküyor. İnanılmaz ama gerçek: Sezonun ilk 1 ayındaki Philadelphia’nın Doğu’da playoff yapması kimseyi şaşırtmaz.

6 – Milwaukee Bucks (8-7)

Bledsoe geldikten sonra üst üste kazandılar, savunmaları sağlamlaştı, Giannis Antetokounmpo’nun dışındaki oyunculardan aldıkları verim artmaya başladı. Bucks için Bledsoe hamlesi şimdiye kadar beklenen her şeyi hem oyun hem sonuç olarak getirmiş durumda. O olmadan playoff seviyesinde bir takımdılar, Giannis daha “küçük” bir canavarken playoff’a girmeyi başarmışlardı. Şu an o durumdakinden daha iyi bir takımın ışığını veriyorlar.

5 – Washington Wizards (9-6)

Bildiğimiz gibiler ve aslında sorun da bu. Washington Wizards her sezonu geçen yılkinden daha iyi bir takım olma vaadine inandırarak kapatıyor ve çok da değişmemiş ya da gelişmemiş olarak yeni sezona başlıyorlar. Açıkçası istikrar ve düzenin sağlamlaşması bu yazıda ve bir takımın genel olarak överek karşıladığım şeyler. Ama Wizards’daki mevcut düzenin takımı Cavaliers‘ın önüne taşıyacağı artık şüpheli. Ve playoff’lara ilk dörtte girmesi artık haber niteliği taşımayan bir takım için “güç” ölçütü böyle kritik eşleşmelerde fark yaratan tarafta olmasından geçiyor. Cavs‘i o tek maçta devirebilmiş olsalar bambaşka bir gündemleri olacaktı.

4 – Cleveland Cavaliers (9-7)

Bu aslında Cavaliers’ın değil LeBron James’in sırası. Neslinin tartışmasız en iyi, en istikrarlı, en çok yönlü oyuncusu en önemli yardımcısı en önemli rakibin dümenine geçmişken fazla mesai yapmaya devam ediyor. Hatırlatalım, kendisi 32 yaşında. Bunun dışında LeBron’suz bir Cavs muhtemelen %50 barajının altında, playoff potasının dışında ve amaçsız bir oyuncu kümesi olurdu. Onsuz hücumları işlemiyor, bir çözümleri yok, bir liderleri yok. Hala ikinci bir oyun yönlendiricileri yok. LeBron’un mucizevi bedeni ve basketbolu bu sırada olmaya devam edip etmeyeceklerini belirleyecek. Ya da ondan başka birisi (koç, yönetim, oyuncular) bu takım için bir çözüm üretecek. Üçüncü bir seçenek, şu an, yok.

3 – Toronto Raptors (10-5)

Geçen sezondan sonra takım genelinde değişen oyun tarzlarıyla yeni bir takım gibiler demek yanlış olmaz. Çok daha hızlı ve tempolu oynuyor, çok daha fazla üçlük atıyor, hücumlarında çok daha fazla verim arıyorlar. Sert takımları yenememe dertlerini Portland ve Rockets gibi iki takımı yenerek çözme sinyalleri verdiler. Ama yeni bir şeyi yoluna koyma dertleri olduğu düşünülürse toleransı hak ediyorlar. Raptors yeni sezonda yenilenme derdine sahip olup buna karşın sezona istikrarla başlayabilmiş az sayıdaki takımdan biri. Playoff sertliğinde dayanıklı kalıp çözümler bulacak bir takıma dönüşmek için kazanmaya, zorlanmaya ve öğrenmeye devam etmek zorundalar.

2 – Detroit Pistons (10-5)

NBA’de ilk ayın en büyük sürprizine “Merhaba” deyin: Pistons‘da uzun süre sonra ilk kez her şey olması gerektiği gibi. Reggie Jackson oyun kurucu olarak ikili oyun yönetme becerilerini, şutunun keskinliğini kullanıyor. Avery Bradley ve Tobias Harris şutör, savunmacı ve atlet isimler olarak 2 ve 3 numarayı dolduruyor. Andre Drummond sezona pasör ve serbest atış kullanan bir isim olarak çok önemli adımlar atarak başladı. Kenardan dramatik olmasa da gerekli katkıyı alıyorlar. Kaliteli rakipleri dize getirdiler. Playoff’un dışında kalacaklarına işaret edebilecek tek şey, savunmadaki aksaklıklar ama bu havayı sürdürürlerse onu da çok hissetmeyeceklerdir. Detroit için şu an işler tıkırında. Biraz düşüşe geçecek kredileri bile var.

1 – Boston Celtics

Ligin tartışmasız en iyi savunması şu an onlarda. Warriors‘ı 88 sayıda tuttular. İlk iki maçlarını ve Gordon Hayward’ı kaybettikten sonra yaptıkları istikrarlı müdafaa ve aldıkları üst üste sonuçlar istikrar kutusuna da bir artı koyuyor. Jaylen Brown skorer olarak önemli adımlar attığını Golden State‘e karşı gösterdi. Doğu’nun en iyi point guard’ı onlarda. Al Horford muhtemelen kariyerinin en iyi sezon başlangıcını yaptı. Jayson Tatum ligdeki ilk değil üçüncü sezonunu oynar gibi rahat ve verimli. Bench’leri hem savunmalarına sertlik hem hücumlarına çeşitlilik katabiliyor. Marcus Morris ilk 5’i tamamlayan savunmacı rol oyuncusu olarak yabancılık çekmiyor. Bunların yanına dahasını isteyebilecekleri tek şey Gordon Hayward’ın hemen yarın sağlığına ve formuna kavuşması.

Ama zirvede de olsalar dipte de imkanı olmayan tek şey de bu. Celtics şimdilik bu kadarıyla idare etmek(!) zorunda.