by James Herbert / Çeviri: Anıl Can Sedef
Bu yazı ilk olarak 7 Aralık 2017 tarihinde CBSSports’ta yayınlanmıştır.
Ekpe Udoh yolunun İstanbul’a düşeceğini hiç düşünmemişti. Baylor Bears’ı NCAA’de son sekize götürdüğü 2010 yılının ardından Golden State Warriors’ta gelecek vaat etmesine rağmen NBA’de başarı umutları yavaş yavaş söndü. 2015’te kendini Fenerbahçe Doğuş forması giyerken buldu. Bu durumun şokunu atlatması bile başlangıçta zaman alacaktı. Kendisi anlatıyor:
“Başlarda çok zordu, farklı bir ortamdaydım, evden uzaktaydım. 2010 NBA draft’ında altıncı sıradan seçilmiş bir oyuncuydum ama NBA’den ayrılmak zorunda kalmıştım.”
Udoh, Amerika dışındaki ilk sezonun çoğunu liseden bir arkadaşıyla evde oturup film izleyerek geçirdi. Birkaç ay içinde evde oturmaktan sıkılıp kendini dışarı attı. Okulları ziyaret etti, taraftarlarla buluşmalar yaptı ve sarı-lacivertli taraftar arasında bir çeşit kahramana dönüştü. Şimdi şöyle söylüyor:
“Ne kadar güzel bir yer olduğunu gördükten sonra Türkiye hayatımı değiştirdi.”
Udoh iki sezonun ardından Türkiye’den ayrılırken bir şampiyon, EuroLeague Final Four MVP’siydi. Fenerbahçe Doğuş onun bulunduğu kadroyla ilk EuroLeague şampiyonluğunu yaşadı. Utah Jazz’la anlaştığı yaz, NBA için yola çıkmadan önce web sitesinde şöyle yazacaktı: “Fenerbahçe ve Türkiye basketbol sevgimi yeniden canlandırdı”
Ekpe bu satırları yazdığı sırada Jazz’in antrenman tesislerinden Brownswille, Brooklyn’deki Mott Hall Bridges’a gidiyordu. Bu ziyaret onun için çok özeldi. Udoh bu özel okulu internetteki haberlerden ve bir TED konuşmasından öğrenmişti. Okulun müdürü Nadia Lopez’le bir arkadaşı aracılığıyla temas kurdu, okula kitaplar bağışladı ve işte sonunda orada, İngilizce öğretmenlerine sarılıyordu.
Lopez de ondan etkilenmiş gözüküyor: “Buraya yanında korumaları ya da arkadaşları olmadan geldi. Çevredekilerle hemen temas kurdu, derslere girdi, insanlarla konuştu.”
Aslında kısa sürmesi gereken ziyaret, dört saat sürdü. Lopez’le ofisinde sohbet etti, öğrencilerin sorularını yanıtladı, basketbol antrenmanlarını izledi. Oyunculara koçların sert tavırlarının aslında iyi olmaları için gösterdikleri çabadan kaynaklandığını anlattı.
Udoh ve Lopez’in Instagram hesapları dışında hiçbir yayın organı bu ziyareti şimdiye kadar yazmadı ya da haberleri dahi olmadı. Çünkü Udoh’un tarzı bu: Nereye giderse gitsin, sessiz bir tavırla değer katıyor. Çevresindekiler için etkisi çok açık ama farkında ya da içeride değilseniz onu tamamen gözden kaçırabilirsiniz.
*
Scott Drew, Udoh’un Baylor kampüsüne Michigan’dan transfer olarak gelmeden önce NCAA Turnuvası’nda tek bir maç dahi kazanamadı. Udoh o takımın en skorer üçüncü oyuncusu olmasına rağmen tartışmasız en önemli oyuncuydu. Drew onu kazanma uğruna yapılması gereken bütün gösterişsiz işleri yapan bir oyuncu olarak tanımlıyor ve “yardım savunması konusunda çalışma fırsatı bulduğum en iyi oyuncuydu” diyor.
Koç Drew, Udoh’un iyi skorerlere karşı yardıma gider gibi yapma konusunda bile ne kadar iyi olduğunu bugün dahi hatırlıyor. Böylece tehlikeli isimlere topun gitmesini dahi engelleyişini unutmuyor. Kısa oyuncuların savunmalarının arkada o dururken nasıl büyüdüğünü anımsıyor. Ve adeta oyun kuran bir pivot gibi takımın en çok asist yapan ikinci oyuncu olmasını ve “skorer bir egosunun” olmayışını vurguluyor.
Golden State, DeMarcus Cousins’la Greg Monroe arasından Udoh’u seçti. İkisi de sırtı dönük oyunda çok iyi oyunculardı. Udoh’un da ayakları çabuk ve becerikli ve yüzü dönük oyunu gelişmiş sayılırdı ama basketbolundaki en iyi özellikler bu iki oyuncudan daha farklı olamazdı. Udoh lige gelir gelmez NBA’in en iyi pota koruyan oyuncularından biri olarak dikkat çekti. Bir veteran gibi savunmadaki yardımlar konusuna takımı yönlendiriyor, iyi perdeler yaparak Stephen Curry ve Monta Ellis için hayatı kolaylaştırıyordu.
Yedi sezon önce NBA’in hıza ve alan yaratmaya dayalı oyun trendlerinde henüz geçiş aşaması yaşanmakta, değişim daha ilk evrelerindeydi. Yükselişteki Oklahoma City Thunder, Kendrick Perkins için takas yapıp üstüne kontratını uzatmıştı. Doğu şampiyonu sahaya Zydrunas Ilgauskas ve Erick Dampier’la çıkıyordu. Udoh’un geleneksel NBA uzunlarıyla baş edecek bir cüssesi yoktu ama hızı, atletizmi ve basketbol zekasıyla arayı kapatıyordu. Warriors’ı yakından takip eden taraftarlar o sahadayken skoru en olumlu etkileyen oyuncu olduğu için daha çok süre bulmasını istiyorlardı.
Udoh o günleri de unutmamış. WarriorsWorld’deki yazılarıyla oyununun güçlü yönlerine dikkat çeken bir isme bugün bile teşekkür etmeyi ihmal etmiyor: “Adamım Ethan Strauss’a teşekkürler. Bu “plus-minus” konusunda tarafımı tutan kişi o olmuştu. Ben o zaman ne olduğunu bile bilmiyordum. Sanırım savunmada oyuna girdiğim anda seviyeyi yükselttiğim için oluyordu. İkinci beşle oyuna giriyordum, savunmada rakibi durdurunca hücumda da sayılar buluyorduk. Bir seri yakalayıp hava buluyorduk.”
*