by Jonathan Abrams / Çeviri: Mehmet Bahadır Akgün Bu yazı ilk olarak 4 Nisan 2017 tarihinde B/R Mag'de yayınlanmıştır. Kawhi Leonard, bir keresinde bir şaka yapmıştı. San Antonio Spurs’ün her şeyi yapan usta forveti istemeyerek de olsa şubat ayındaki All-Star hafta sonunda bir medya güruhunun önünde konuştu. Bir muhabir, New Orleans’ta bulunduğu zaman onu en çok neyin heyecanlandırdığını sordu. “Elbette Mardi Gras.” şeklinde yanıtladı içten bir kahkahayla. Sonra da hemen kendisini, basmakalıp sözlerle düzeltti. Leonard’a yakın kişiler, onun neşeli olduğu ve ortama eğlence kattığı konusunda garanti veriyor. Çok az bir kısmı da sağlam anekdotlar ile iddialarını destekliyor. Kawhi’ın Spurs’ten eski takım arkadaşı Matt Bonner, “Ben, görsel hafızası iyi biriyim. Spesifik bir şey düşünemiyorum dolayısıyla, ama illa ki bir kahkahayla, ince şakalarla karşınıza çıkar.” şeklinde yemin ediyor. “İçten içe gerçekten komik biri. Gördüğünüz en güzel gülümsemelerden birine sahip. Gülümsemesi bulaşıcı.” Fakat Leonard’ın etrafındaki kişiler eğlence hikayeleri konusunda ne kadar yetersiz kalıyor olsalar da hemen ertesi gün San Diego’da 6.15’teki bir antrenmana yetişmek için alelacele New Orleans’tan ayrılan Kawhi’ın kendisini devamlı olarak geliştirmesini ve NBA’de geçirdiği altı sezonun tamamında göze çarpmasını sağlayan adanmışlığı ve kafa yapısı konusunda konuşmadan edemiyorlar. Bu gelişim, onu takasta yem olarak kullanılacak oyuncudan rotasyon oyuncusuna, oradan ilk 5 oyuncusuna, All-Star’lığa ve son olarak da MVP adaylığına götürdü. Leonard, elbette, laftan çok icraata bakan bir oyuncu. Öylesine yaptığı ufak mizah çabası, bu yazıda ondan yapılan tek alıntı olacak. Bunun yerine, B/R Mag, takım arkadaşları ve antrenörleri başta olmak üzere, onu en iyi tanıyan insanlar ile Leonard’ın istikrarlı ve etkileyici gelişiminden konuştu. BAŞLANGIÇ Leonard’ın annesi, Kim Robertson, kendisinin çaylak zamanlarında California Canyon Springs Lisesi’ndeki deneme döneminde çalışmak zorundaydı. Denemeleri kaçırdı ve okul koçu da onu takıma almadı. Leonard, Marvin Lea’da amatör sporculara koçluk ve akıl hocalığı yapan birini buldu ve Riverside Martin Luther King Lisesi’ne transfer oldu. Kendisini basketbola adadı ve San Diego Eyaleti’nden burs kazandı. Bu süreçte peşinden koşan birinci sınıf programları pas geçti. Tim Sweeney Jr. (Riverside King’den eski koçu): “Antrenmandan sonra hep kalırdı. Ben eve gitmek isterdim, dört çocuğum var. Ben de Kawhi’ın yanında yardımcı antrenörlerimi bırakırdım. Babamı aradım, kendisi de lise ve kolej basketbolunda Hall of Fame düzeyinde bir koçtu. ‘Hemen,’ dedim, ‘salona gelmen lazım. Sanırım kendimize yalnızca bir NBA oyuncusu değil, NBA’de All-Star olacak bir oyuncu bulduk.’ Bana güldü. Artık kimse gülmüyor neyse ki. Onun oyununda bir şey vardı. Bir maçı domine etmek için skor üretmek zorunda değil. Bunu ribaund toplayarak yapabilir, asistlerle yapabilir, savunmada topu çalarak yapabilir.” Justin Hutson (San Diego’dan Yardımcı Antrenör): “Onu takıma alırken, gidip kendiniz bulmanız gereken bir adamdı. Çünkü telefonunu her defasında açmazdı. Onunla bağlantı kurmak kolay değildi, onu okumak kolay değildi, ama bana karşı samimi davrandı. Yani eğer çalışmaya devam eder, onu arar, gidip görür ve mesaj atarsanız, bunun kıymetini bilirdi.” Steve Fisher (San Diego’dan Baş Antrenör): “Çaylak sezonundan sonra, profesyonel olmaktan bahsetti. Biz de gereken özeni gösterdik, ama muhtemelen ilk turda seçilmeyecekti. Bunu ona söyledim. ‘Gitmemelisin.’ dedim. İkinci yılından sonra, ilk turda seçileceği kesindi ve bunu ona söyledik. Bizim de desteğimizle gitmeye karar verdi ve draft’a onunla birlikte gittim. Oradaydım. Çalışarak, besin zincirinde bir üst noktaya yükselmişti ve çalışmaları sayesinde, bulunduğu noktada ilk 10 sıradan seçilebileceğine dair söylentiler dönüyordu. Sonra ilk 10 sıradan seçilmeyince ismi anons edilene kadar somurtkan, karamsar bir adama dönüşmüştü.” KAWHI’IN DOĞUŞU Spurs’ten başka hangi organizasyonda, bir nesilde ancak bir kez gelecek David Robinson, Tim Duncan ve Kawhi Leonard gibi oyunculara arka arkaya sahip olabilirdi ki? Robinson ve Duncan ile birlikte oynayan ve şu anda da televizyonda Spurs’ü yorumlayan Sean Elliot, “Ligdeki birçok takım için bu kadar sorunsuz yürümüyor bu konu. Deneyimli oyuncular meşaleyi devretmemekte diretiyor, çünkü hâlâ organizasyonla bir bağlarının olmasını istiyorlar ve ‘o adam’ olmaya devam etmek istiyorlar. Ama bence biz San Antonio’da çok şanslıydık. Çünkü David, meşaleyi Timmy’ye vermek konusunda çok istekliydi ve Timmy de bunu ondan öğrendi” diyor. “Timmy, bu dersleri hatırlıyor. Kawhi’a meşaleyi isteyerek devretti, dolayısıyla Kawhi’la aralarında bir çatışma olmadı. Herkes hikayenin nereye varacağının farkındaydı. Ne kadar yetenekli olduğunu da ne kadar büyük bir oyuncu olmak istediğini de biliyorlardı.” Organizasyonun başındaki en çok zorlandığı anlardan virajlardan biri Leonard MVP adayına dönüşmeden çok önce dönülmüştü. Spurs adeta ellerinde büyüyen yetenekli bir guard’ı, George Hill’i, 2011’de Leonard’ı kadroya katabilme şansını elde etmek için takaslayıp takaslamayacağına karar vermek zorundaydı. Indiana Pacers, Leonard’ı 15. sıradan seçti ve Hill karşılığında, onu draft gecesi Spurs’e gönderdi. Gregg Popovich (Spurs Baş Antrenörü): “Burada baş antrenör olarak görev yaptığım 20 yıl içinde en zor karar buydu. Buna yakın hiçbir şey yok. Odada oturuyorduk, ödümüz kopuyordu. Doğru hatırlıyorsam 15. sıradan seçilmişti ve 11, 12, 13. sıralara gelindiğinde CEO’muz Danny Ferry ve ben birbirimize ‘Bunu gerçekten yapacak mıyız?’ dercesine bakıyorduk. Hill, takımda en sevdiğim oyunculardan biriydi. Bizim için önemliydi, ama büyümemiz gerekiyordu. Böylece sonunda, bir kumar oynamaya ve kafamızdaki şeyi yapmaya karar verdik. Ama o esnada, Kawhi’ın bugünkü Kawhi olacağını biliyorduk diyemem. Abartı olur.” Mike Budenholzer (Eski Spurs Yardımcı Antrenörü): “Bu şimdi bakınca biraz komik bir hikaye: Lokavt antrenmanlarında bana çok etkileyici bir oyuncu gibi gelmemişti. Oyuncular böyle dönemlerde kendi kendilerine toplanır ve birlikte bir çalışma organize ederler, lokavt bitince de ‘Bu adam nasıldı? Öteki iyi oynadı mı?’ diye sorup herkesten bir şeyler öğrenirsiniz. Şu an bu, harika bir hikaye. Çünkü Kawhi, apaçık biçimde tozu dumana katıyor ve olağanüstü bir oyuncu. Fakat o çalışmalarda, ondan gerçekten etkilenen çok fazla insan olmadığını söylemeliyim.” Chip Engelland (Spurs Yardımcı Antrenörü): “Bir milyar saat, bir milyon saat ya da bin saat, herkes bir şekilde şutu üzerine çalışmıştır ve her insanın şutu kendine özeldir. Herkes de değiştirmek istemez. Vakit geçirip onu tanıyacak ve şut tekniğini anlayacak vaktim yoktu. Richard Jefferson’ı ve Kobe Bryant’ı model olarak kullandım, çünkü Kobe Bryant’ın gerçekten iyi bir şut tekniği var. Kawhi’ın Lakers ya da Kobe taraftarı olup olmadığını bilmiyordum, ama ne olursa olsun onun yaptığı işe ve şutlarına saygı göstermek gerek. Biz de bunların fotoğraflarını ve videosunu derledik. Onun ve benzer bir şekilde Richard’ın önceden bulunduğu noktalara dair fotoğrafları Kawhi’a gösterdim. Kawhi zekiydi, ‘Hadi gidip çalışalım, hadi.’ dedi.” Popovich: “Antrenmandan sonra da kalır ve top tekniği üzerine, step-backlere, dripling üzeri şutlarına ve floater’larına çalışırdı. Chip Engelland, onunla çalışmaya üç sayılık atışları üzerinde çalışarak başladı, çünkü bunun üzerinde çok durmuyordu. Şu an Orlando’da bulunan Chad Forcier ona özgü hareketler konusunda yaptırdıklarıyla harika iş çıkardı Yani antrenörlük anlamında ve bir koç olarak Kawhi’ı bu iki adam çok geliştirdi ve çok şanslıyız ki Kawhi çok yüksek bir çalışma kapasitesine ve gerçekten iyi bir oyuncu olmak için çok büyük bir tutkuya sahip. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde de şu an elimizde olan şeyi elde ediyorsunuz. Önce iş ahlakını gördük, sonra onu sahaya çıkardık. Şutu bozuk falan da değildi. Sadece bu konuya pek eğilmemiş, üstünde çalışmamıştı. Çok iyi saklanan bir sır gibiydi. Sonra aniden oldukça iyi bir şutör olduğu ortaya çıktı.” Manu Ginobili (2011’den bu yana Spurs’ten takım arkadaşı): 2013’te kaybettiğimiz finallerin sonuna doğru, oyununu değiştirmeye başladığını görebiliyordunuz. Oysa o zaman bile hiç onun üzerinden oynamıyorduk. İkinci yılında bile, kazandığımız finallerde yani, onun üzerinden çok set çizilmiyordu. Ama o adeta işi kendi kendine çözdü ve biz de oyun içinde ona gitmeye başladık. Önceleri sadece post’ta top alıyordu, önce rolü genişledi, şimdi her şey onun üzerinden dönüyor. Oyunu çok gelişti ve takım arkadaşlarını da görmeye başlıyor. Hâlâ birkaç şey üzerinde çalışması gerekiyor tabii ama yine de yaptıkları inanılmaz. Düşünün, ben 25 yaşındayken daha çaylaktım.” SESSİZLİKTEN (BİR NEVİ) KONUŞMAYA Leonard, herkesin bildiğe üzere sessiz bir yapıya sahip ve içine kapanık biri. “Olan biten her şeyi bilir” diyor amatörlük dönemindeki koçu Lea. “Arabanızın ön koltuğuna onu oturtup yalnız bıraktığınız zaman, size sorması gereken soruları sorar. Sessizdir, etrafı izler. Her şeyi gözler. Takım arkadaşları ve diğer insanlar onun etrafında olmayı sever.” Parkede direktif vermek ve fark edilmek için, Leonard’ın bir şekilde kabuğunu kırdığına ve yeterince sesi çıkmaya başladığına dair takım arkadaşları ve antrenörleri yemin ediyor. İlginç bir şekilde, Leonard’ın kişiliği Spurs’ün her sene yeni versiyonlarını çektiği H-E-B marketlerinin reklamlarında dikkat çekti. Bir anda o reklamların yıldızı oldu. Popovich: “Bence en önemli şey, onun kendisi olmasına izin vermek. Bana göre birini değiştirmeye çalışmak enerji kaybı. Manu Ginobili isteseniz ve uğraşsanız da hırslı bir oyuncu olmaktan vazgeçmez. Sessiz bir insan, sessiz bir insan olmaya devam eder. Tam tersi, Avery Johnson’ı da isteseniz de susturamazsınız. Biz de insanların kendileri olmasına müsaade ediyoruz ve sonra bir noktada, anlayışlı bir şekilde en azından mücadele veya öyle bir şey sırasında takım arkadaşlarıyla iletişim kurmaları gerektiğini belirtiyoruz, çünkü böylece daha iyi bir takım oluyorsunuz. O da bunu her yıl, her yıl, her yıl, istikrarlı bir biçimde daha iyi yaptı.” Cory Basso (H-E-B Grup Satış ve Reklamcılık Genel Müdür Yardımcısı): “Reklamlarımızda her kişiliğe uygun bir rol seçmeye çalışıyoruz. Tony ve Manu reklamlarımızda bu yüzden şapşal tipler oluyorlar. Tim, biraz daha ciddi, hep merak eden, “Beyler ne yapıyorsunuz” diyen adam oluyor. O biraz daha ciddi biri ve Kawhi da takımdaki ufaklık gibi, diğerlerinin kurallarına uymayan tarzda, kendi başına buyruk hareket ediyor bir bakıma. Kawhi’la ilgili asıl ilginç olay çekimler sırasında doğaçlama yaptığı konuşmalardan çıktı. Bazı sahneleri yönetilmiş kurgu anlar ama bazıları gerçekten kendisi, Kawhi gibi davranan Kawhi.” David Lee (2016’dan bu yana Spurs’ten takım arkadaşı): “Konuşuyor, konuşmayan biri değil ama sessiz kalmayı tercih ediyor. Klay Thompson gibi, o da kendisiyle konuşulmadıkça sessiz kalıyor. Ligde, kendi markasını, havasını, yeteneğini satmaya çalışan, onca kendini beğenmiş oyuncu varken (ki herkes kendi istediği şekilde takılmakta özgür, eleştirmiyorum) bence bu gerçekten inanılmaz.” Ginobili: “Önceden daha içine kapanık, bir şeylerin olmasını bekleyen bir tavrı vardı. Sonra sahip olduğu yeteneklerin ve takım için ne kadar önemli olduğunun farkına varmaya başladı. Artık topun onda olacağını biliyor. Dolayısıyla takım arkadaşlarına daha çok güveniyor. Birkaç set bekliyor, sonra onun üzerinden oynayacağımızı biliyor. Bu da, böylesi bir güvenin size kattığı bir şey. Önce, kendi yeteneğinize güvenirsiniz ve sonra da takımın size arayacağına. Çünkü size ihtiyaçları vardır. Bu noktaya ulaştığınız zaman da, çok şey değişir. Çünkü artık kafa yapınız tamamen farklıdır. Artık Kawhi da o noktada. Takımı sahiplenmesi gerektiğini biliyor, ona ihtiyacımız olduğunu biliyor. Kazanmak ve bir şans yaratmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Bu da insanı zihinsel anlamda harika bir konuma getirir.” Randy Shelton (Uzun süredir kişisel antrenörlüğünü yapıyor): “Her şeyden konuşuruz. Ayakkabılardan, giysilerden, yiyeceklerden, antrenmandan, arabalardan, borsadan konuşuruz. O büyük bir çocuk. Asıl acayip olan, birçok konuda bilgili, zeki bir insan olması. Kendine ait bir giyim markası var. Giysileri de kendisi tasarlıyor. Etrafında onun için kumaş üreten insanlar yok. Sahip olduğu her şeyi kendisi idare ediyor ve bu işe çaba ve zaman ayıran da o.” SONUÇ Leonard, MVP yarışındaki rakibi James Harden ve Houston Rockets karşısında, bu yarışa damgasını kalıcı anlamda vurdu. Leonard, attığı 39 sayının 17’sini son çeyrekte kaydederek olağanüstü bir performans sergiledi. Maçın sonunda ise önce San Antonio’yu öne geçiren üç sayılık isabeti ve sonrasında Harden’ın turnike denemesini bloklayarak 6,5 saniyelik göz kamaştırıcı bir sekansla maça noktayı koydu. Popovich, Leonard’ı neredeyse diğer tüm NBA oyuncularından ayıran şeyin o blok olduğunu söylüyor: “Üçlük, Harden üçlük atıyor, Kawhi atıyor, Steph atıyor. Artık herkes atıyor. Fakat sahanın diğer ucunda Leonard’ın yaptıklarını yapabilen var mı, bilmiyorum. Kawhi böyle bir oyuncu olmayı çok istiyordu, istediğini yapıyor." Chad Forcier (Eski Spurs Yardımcı Antrenörü): "Dışarıdan bakınca, Kawhi birdenbire All-Star ya da MVP adayı oluvermiş gibi gözükebilir. Sanki birden ortaya çıktı ve her şey göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşti gibi gözüküyor olabilir. ‘Vay be, bu adam hakikaten iyiymiş’ diye şaşırabilirler. Ben olaya böyle bakmıyorum. Dışarıdaki insanların göremediği şey, gerçekte ne kadar zaman harcandığı, çalışma yoğunluğu düşünülünce sürecin nasıl yavaş gerçekleştiği, akıtılan onca ter, o adanmışlık, tutku, her gün sabahtan akşama kadar yapılan çalışmalar, Pop ona büyük fırsatı verip büyümeye başladığını görmeden önce geçen o birkaç sezon.” Engelland: “NBA’in o cazibeli veya parlak ışıkları onu hiç yanıltmadı. Bir sürü zeki, harika oyuncu bu ışıkların parlaklığına aldanıp kayboldular. Altlarında kayboluyor ve gelişiminizi unutuyorsunuz, bu oyunu oynamaya neden başladığınızı unutuyorsunuz. Fakat onda, bu durum, ‘Dün gece ne yaptın? Biraz televizyon izledim. Arkadaşlarımlaydım. Annem yemek yaptı’ şeklinde. Onun geceleri böyle geçiyor.” Shelton: “Kawhi’ın çocukluğuyla alakalı önemli bir nokta da, diğer her çocuk gibi, onun da Michael Jordan, Kobe, Carmelo Anthony gibi büyük oyunculara saygı duymuş olması. Baktığınız zaman zaten onun tarzı bu. Oyunuyla alakalı ‘Tam olarak şuna benziyor’ diyemezsiniz. Çünkü Kawhi onları öyle çok izledi ki kasetler bozulmuştur herhalde. Herkesi izliyor, Hakeem Olajuwon’u, Jordan’ı… Nihayetinde, işin sonunda, Jordan’ı kovaladığını söylemiyorum. Ama ismi LeBron, Kobe, MJ, Hakeem, Charles Barkley ile anılsın istiyor. Hedefi tüm zamanların en iyi 50 oyuncusu arasında yer almak değil. İlk 10’da olmak istiyor, hedefi bu. Parayla motive olmuyor. Bunu çekinmeden söylerim. Oldukça mütevazı bir hayatı var zaten. O, tüm zamanların en büyük basketbolcularından olmak istiyor. Bu kadar.” NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!