NBA Avrupalı Uzunların İşgaline mi Uğradı?

27/Ara/17 13:56 Aralık 27, 2017

Mehmet Bahadır Akgün

27/Ara/17 13:56

Eurohoops.net

Avrupa mı NBA’in seviyesine çıktı? NBA mi Avrupa’ya ayak uyduruyor? Basketbol trendlerinin hızla değiştiği şu günlerde Avrupalı uzunların Yeni Dünya’yı işgali ne anlama geliyor?

by Harvey Araton / Çeviri: Yılmazcem Özardıç

Bu yazı ilk olarak 29 Mart 2017 tarihinde Yahoo Sports’ta yayınlanmıştır.

Geçtiğimiz haftalarda oynanan BlazersNuggets maçında Nurkic ve Jokic efsanesinin yeni bir bölümü, zorlu bir mücadelenin ardından yazılırken, daha önce üçlük çizgisinin etrafında oynayan uzun türü olarak bilinen Avrupalı uzunlardan biri, kurtarıcı olarak geldiği takımda eski takım arkadaşlarına karşı kariyerinin önemli kilometre taşlarından birini geride bıraktı.

Eğer bu girişi kısaca özetlemek gerekirse: Şu anda bu ‘yumuşak’ gücü nasıl buluyorsunuz?

Blazers formasıyla eski takımı ve play-off yarışındaki rakibi Nuggets’a 33 sayı atarak kariyer rekoru kırarken yanına da 16 ribaunt ekleyen Jusuf Nurkic, maçtan sonra yaptığı röportajda mikrofonlar aracılığıyla eski takımına “Onlara mutlu bir yaz tatili diliyorum” mesajını yolladı.

Bu Balkan zekâsını ve mizahını sevmeyelim de ne yapalım.

Kaderin cilvesi ise burada karşımıza çıkıyor. Eski bir uluslararası gözlemci Tim Connely’i Genel Menajerlik koltuğuna getirip, asistanlık koltuğuna da Litvanyalı Arturas Karnisovas’ı oturtan Nuggets, milenyumun başındaki facia Avrupalı uzunlardan sonra okyanus karşısından gelen uzunlar konusunda yeniden çıtayı yükselten ekip olmuştu.

2002 NBA Draft’ında dönemin Nuggets GM’i Kiki Vandeweghe’nin beşinci sıradan seçtiği Gürcü dev Nikoloz Tskitishvili’yi hatırlayan var mı? 19 yaşında Yeni Dirk Nowitzki apoletiyle NBA’e gelen Tskitishvili, çok ham ve sessiz olmasının da etkisiyle ligde tutunamayıp yeteneklerini Lübnan ve Bahreyn’de sergilemişti.

Nuggets’ın Blazers’a 122-113 kaybettiği maçtan önce konuşan Karnisovas, bu konudaki görüşlerini “Lig genelinde hep belli bir algı vardır. 90’larda Avrupalı uzunların yumuşak olduğu algısı hakimdi. Sonra Dirk, NBA’e adım attı ve herkes ‘Bulduğumuz Avrupalı uzunu alalım’ düşüncesine büründü. Ama bazı Avrupalılar başarısız oldu ve işler tersine döndü.” sözleriyle dile getiriyor.

“Ama” diyor Karnisovas ve ekliyor, “Avrupalı uzun sayısı hiçbir zaman şimdiki kadar fazla olmamıştı.”

Şu günlerde ise sabah kalkıp önceki gece oynanan maçların istatistiklerine baktığınızda Amerikan uzunlara yapılan bu kayırmacılığa karşı bir Avrupalı uzunun performansı direkt olarak gözünüze batabiliyor.

İki hafta önce Midas’vari pas yeteneğiyle ünlü Sırp dev Nikola Jokic, Clippers karşısında triple double yaparken, geçen hafta Salt Lake City’de savunma ve ribaunt yeteneğiyle öne çıkan Fransız Rudy Gobert, Knicks’e karşı 35 sayıyla kariyer rekoru kırdı. Aynı hafta içinde Hırvat Dario Saric, Chicago’da 32 sayıyla kariyer rekorunu geliştirdi.

Geçen sezon Sağlıklı kalabilirse geleceğin All-Star’ı takım arkadaşı Joel Embiid’in sezonu erken kapatmasının ardından performansını artıran Dario Saric de Yılın Çaylağı ödülü için en önemli adaylardan biriydi.

Burada bir şeyler dikkatinizi çekiyor mu? Neredeyse NBA takımlarının yarısı uzun pozisyonlarının en az birinde bir Avrupalı kullanıyor. Pau ve Marc kardeşler, yeteneklerini San Antonio ve Memphis’te sergilemeye devam ederken, Houston, Washington, Toronto ve Salt Lake City’de Capela, Gortat, Valanciunas ve Gobert gibi oyuncular pivot pozisyonunda ilk beş çıkıyorlar.

Onun dışında ise 2.11’lik spikerlerin korkulu rüyası Giannis Antetokounmpo, inanılmaz kol açıklığıyla birlikte klasik pozisyon tanımlamalarını tamamen değiştirmeye ve süper yıldız performansı göstermeye devam ediyor.

“Oyun değişti. Şimdi herkes hücumda pas, kat ve üçlük üzerinden oynuyor” diyor Karnisovas ve ekliyor, “Açıkçası Avrupalı uzunların yetişme şeklinde pek büyük değişiklikler olduğunu düşünmüyorum. Bence artık yapabildikleri işler için daha fazla saygı görüyorlar.”

Yani eğer stil açısından konuşacak olursak, Avrupa’nın NBA’den değil, NBA’in Avrupa’dan geri kalmadığını söyleyebiliriz.

Basketbol Operasyonları Başkanı olduğu Knicks’teki kendine güven oyu muhtemelen Trump’tan az olan Phil Jackson bile, iki genç Avrupalı uzun Kristaps Porzingis ve Willy Hernangomez’e yatırım yapmış durumda. Bu iki uzundan önce Avrupalı uzun denince Knicks taraftarlarının aklına, eski bir Knicks ilk tur seçimi olan 2000 Olimpiyatları’nda Vince Carter’ın üzerinden o meşhur smacı vurduğu Fransız Frederic Weis’tan başkası gelmiyordu.

Hiçbir zaman Knicks forması giymeyen Weis ise Amerikan seyircisine her şeyin mümkün olabileceğine inandırdığı o andan sonra Avrupa’da basketbol oynadı ve ardından depresyona girip bir tütün dükkanı açtı.

Avrupalı oyuncular NBA’e ilk girdiğinden bu yana birçoğunu temsil eden NBA menajeri Marc Fleisher’ın, Avrupalı uzunların uzun süre hor görüldüğünü belirtiyor.

“İlk Avrupalı müşterim Vlade Divac’tı ve Divac şu anda lige gelen uzunların yapabildiği her şeyi yapabiliyordu” diyor Fleisher ve devam ediyor, “Pas ve uzaktan şut atma konusunda bakıldığı zaman Avrupalı uzunlar, Amerikan uzunlara göre uzun zamandır daha iyilerdi. Şu dönemde ise oyun tarzının değişimiyle birlikte alçak postta oynayan uzunlara rağbet azaldı. Ama tabii ki birkaç isim başarısız olduktan sonra Avrupalılara karşı bir önyargı olduğunu söyleyebilirim.”

Peki bu başarısızlıklara karşı bir doğal reaksiyon mu, yoksa saf Amerikan kibrinden kaynaklanan bir olay mıydı? Weis, Knicks’in Ewing dönemi sonrası hak ettiğinden fazlasını ödediği kazıklardan daha kötü olabilir miydi? Tskitishvili, Sixers’ın Saric’te uyguladığı politika gibi, Avrupa’da biraz daha gelişip NBA’e daha hazır gelseydi her şey farklı olur muydu?

Gürcü oyuncunun Avrupa’nın en iyi liglerinde barınamadığını düşündüğümüz zaman son sorunun cevabı muhtemelen ‘hayır’ olacaktır. Ancak eski bir Seton Hall yıldızı olan Karnisovas, bir Amerikan Koleji’nde basketbol oynayan ilk Sovyet oyuncuydu. Dönemin Nuggets Asistan GM’inin bariyerleri aşma ve bunun ardından gelen beklentilerle alakalı bildiği birkaç şey var.

Karnisovas, Tskitishvili’nin uzun süren olumsuz etkisinin performans gösterememesi nedeniyle değil de seçildiği sırayla alakalı olduğu konusunda ısrar ediyor.

“Bir oyuncunun nereden seçildiğinin gerçekten önemli bir etkisi var” diyor Karnisovas ve ekliyor, “Jokic olayında da, herkes biliyordu Jokic’i, Avrupa’yı artık herkes gözlemliyor. Ama ikinci turda 41.sırada seçen taraf biz olduk, minimum bir risk vardı.”

Şu anda ise, muazzam bir kazanç olduğunu görüyoruz.