NBA’de Güç Sıralaması: Doğu Konferansı

29/Ara/17 10:01 Aralık 29, 2017

Bugra Uzar

29/Ara/17 10:01

Eurohoops.net

NBA’de sezonun ikinci ayı geride kalıyor… Doğu Konferansı Güç Sıralaması’nın ikinci bölümü de hazır!

by Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net

NBA’de sezonun ikinci ayı geride kalırken yeni takvim yılı öncesinde yavaş yavaş dengeler sağlanmaya, takımlar kendi oyunlarını oturtup sistemlerini cilalamaya bizler de daha oturaklı bir lig izlemeye başladık.

Doğu Konferansı’nda yavaş yavaş her takımın durumu belli oldu ve galibiyet/mağlubiyet dereceleri arasındaki farklar açılmaya başlandı. Biz de bu sezon ikinci kez Doğu’daki takımları güçlerine göre sıralayıp konferanslarındaki yerlerini belirledik. Vakit kaybetmeden başlayalım:

İlk ayın güç sıralaması için tıklayınız.

15. Orlando Magic (11-23)

Mario Hezonja ve Elfrid Payton biraz yükselişe geçip istikrar sağladı. Ama ilk beş isimlerinden Payton dışında sağlıklı bir isim de kalmadı. Altıncı sezondur üst üste sahanın iki ucunda da ortalamanın altı bir takım olmaya devam ediyorlar. Sekiz maçtır üst üste kaybediyorlar ve NBA.com’un verilerine göre oynadıkları son 21 çeyrekte yanızca 51 saniyeyi önde oynamışlar. Kadroları eksik, oyunları zayıf, istatistikleri felaket, NBA’de hiçbir takıma rakip olabilecek durumda gözükmüyorlar.. Daha ne kadar zayıf olunabilir, bilmiyorum.

14. Atlanta Hawks (8-25)

Hücumdaki verimliliklerinin artmasıyla (şimdilik) NBA’in en güçsüz takımı değiller. Ancak savunmaları hala maç kazanması gereken bir takımınki gibi değil. Gerçi maç kazanması gereken bir takım da değiller. Rakipleri onlarla karşılaştıkları zaman kendi ortalamalarından daha fazla sayı yiyor ve atıyor. Lig genelinde de “ciddiyetin” düştüğü mücadelelere girdiklerini söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla arada bir kazanmaları sizi yanıltmasın, Atlanta ligin en güçsüz takımlarından biri ve hem rakipleri hem de onlar bunun gayet farkında.

13. Brooklyn Nets (12-20)

Aslında galibiyet/mağlubiyet sayıları fena değil. Ama mesele “güç” gibi biraz soyut bir ölçüt olunca Brooklyn Nets nedense bir türlü yukarıya çıkıyormuş gibi gözükmüyor. Gelişme halindeki bir takımlar, ellerindeki genç isimler küçük ama kritik adımlar atmaya devam ediyor. Geçen hafta Washington Wizards‘ı büyük farkla yenerek “avlamaları” da bunun göstergelerinden biriydi. Ama ligin daha güçlü takımlarından biri olarak görülmeleri için daha atmaları gereken çok adım var.

12. Chicago Bulls (10-22)

Nikola Mirotic’in gelişinden sonra 7 maç üst üste kazandılar. Herhalde kendileri de dahil kimse böyle bir şeyi aklının ucundan bile geçiremezdi. Daha güçlü gözüktüler ama bu trendin sürmeyeceği neredeyse kesin. Bu sezon için kaybetsin diye tasarlanıp planlanmış bir takımdan daha fazlasını da beklememek gerek. Onların da daha fazlasında gözü ve niyeti olmadığını Mirotic’le ilgili takas söylentilerinin şimdiden başlamasından anlayabilirsiniz. Üst üste 7 maç daha kazanmaya daha karar vermezlerse sezon boyu bu basamağın üstüne çıkmazlar. Ama belli de olmaz…

(Not: Bir gözünüz geldiğinde “bitik” muamelesi gören ama bugünlerde rönesansını yaşayan Kris Dunn da olsun)

11. Charlotte Hornets (12-21)

Geçtiğimiz haftalarda yaşadıkları o kanamayı durdurmayı başardılar. Evlerinde Knicks ve Bucks gibi konferansın iddialı takımlarını yendiler. Serbest düşüşte gözüktükleri günlerden sonra en ufak olumlu gelişme bile onlar için fazlasıyla iyi sayılır. Ama ilk rakipte Porzingis, ikinci rakipte Giannis o maçta yoktu. Dwight Howard’ın muhteşem formu, Kemba Walker’ın kendini toparlaması ve Batum’un çok iyi olmasa da katkı vermeye başlaması onlar için olumlu. Ama hala “iddialı” bir takım değiller.

10. Philadelphia 76ers (15-18)

Joel Embiid’in yokluğunda büyük düştüler ama şansları Doğu’da 8. playoff koltuğuna aday olabilecek kalite ve istikrarda bir takım daha çıkmaması oldu. Kağıt üzerinde ellerindeki kadronun çok daha “çok yönlü” olması ve bir oyuncunun yokluğunu bu kadar çok aramaması gerekirdi. Fakat potansiyelle güç arasında gerçekle tasarılar arasındaki o ince ama büyük fark var. Sixers sezona çok güçlü bir giriş yapsa da Embiid’in yokluğunda yaşadıkları düşüş hem kadro yapısı hem de oyuncu gelişimi konusunda gitmeleri gereken mesafeyi onlara bir kez daha hatırlattı. Hala iddia sahibi konumdalar ve hala ispatlayacakları çok şey var.

9. Miami Heat (17-16)

Florida’nın diğer ekibinin de geçtiğimiz sürede tıpkı Orlando Magic gibi başı sakatlıklarla başı dertteydi. Ama onlar eksiklere rağmen sert ve oturmuş takım kimliklerini savunmada yüksek çaba ve tam bir disiplinle maç kazanmaya devam etmeyi başardılar. Miami Heat sezon başında istikrarın getireceğini umduğu sıçramayı hala yapabilmiş değil. Yine de NBA’de yakalanması en zor şeylerden birini, takımın içinden gelen istikrarı, bununla beraber oyun kimyasını bulmuş durumdalar. Geçtiğimiz yıl sezonun ortası yaklaştığında çok, çok daha kötü durumdaydılar. Ama hala tıpkı geçen yılki gibi sezonun kritik bölümünde vites artırmaya, daha da önemlisi sağlıklı kalmaya ihtiyaçları var. Bu iki kriterde yolda kalırlarsa sezon başı umutları ve hedefleri uzaklaşabilir.

8. New York Knicks (17-16)

Geçtiğimiz hafta dört maçın üçünü kaybettiler. Noel gecesi Philadelphia 76ers‘a karşı kaybetmeleri de bir süre canlarını sıkacaktır. Knicks‘in asıl sorunu ise başka: İstikrar. Henüz kurulmakta ve gelişmekte olan bir takım olduklarından inip çıkmaları doğal ama oyunlarının kalitesini ve rekabet seviyelerini istikrarlı olarak yükselten bir faktör var mı? Emin değilim. Zaman zaman Porzingis’ten bir şey alamadıkları akşamlarda kenar ekibi ve rol oyuncuları büyüyor, bazen Kristaps uçarken diğer herkes seyrediyor. Playoff potasında seyretmeye devam eden bir takım olarak daha net bir kimliğe ve oyun istikrarına ihtiyaçları var. Yoksa soru işaretleri artmaya devam edecek.

7. Detroit Pistons (18-14)

Son beş maçın dördünü kazanarak galibiyet serisi sonrası yaşadıkları büyük krizden çıktılar. Şutörleri çalıştığı zaman hücum düzenleri de çalışıyor. Tek sorunları devamlılık. Dönem dönem istikrar sağlasalar da takvimin büyük bölümünde belli ve öngörülebilir bir seviyede kalamıyorlar. Hala daha fazlası için potansiyelleri var hem takım düzenleri hem yıldız oyuncularının gelişimi ve performansı beklenen yükselişi gösteriyor. Soru şu sezonun kalanının ne kadarında bu yükselişin getirdiği performans sahaya yansıyacak? Bu sorunun cevabı hem bugünkü durumlarının gerçekçiliğini hem de yarınlarının kaderini belirleyecek.

6. Indiana Pacers (19-14)

Paul George’u gönderip Domantas Sabonis ve Victor Oladipo’yu aldıkları takasta bir yıldız karşılığında iki önemsiz yardımcı oyuncu aldıkları düşünülüyordu. Oladipo’nun Orlando Magic‘te gösterdiği lider potansiyelini gerçek anlamda sahaya koymasıyla hem yeni bir liderleri hem de Sabonis’in geniş skillset’iyle birçok takımın arayıp bulamadığı bir modern uzunları oldu. Yeni liderlerinin tam anlamıyla takımın kaderine hükmettiği maçları da geçtiğimiz haftalarla beraber yaşadılar. Dolayısıyla yükselişteler, sezona hormonlu giriş yapan birkaç potansiyel rakibin düşüşüyle de iyice playoff resminin içine girmeyi başaracaklar gibi gözüküyor.

5. Milwaukee Bucks (17-14)

Eric Bledsoe yeni takımına iyiden iyiye alıştı, Tony Snell ve Matthew Dellavedova sakatlıktan döndü. Jabari Parker, G-League’de antrenmanlara başladı. Giannis Antetokounmpo topu iki ya da üç kez sektirerek yarı sahayı geçmeye devam ediyor. Milwaukee Bucks ya da Antetokounmpo için sezon başındaki fazlasıyla yüksek hedefler şu an geçerli olmasa da geçtiğimiz iki sezonda yaşadıkları adım adım yükselişe bu yıl da kendi standartlarında devam ediyorlar. Sakat isimler konusunda şansları dönerse Doğu’nun seçkinlerini zorlayacak işler yapabilirler. Şu anki halleriyle orta direkle üst sınıf arasında biraz arafta kalıyorlar.

4. Washington Wizards (19-15)

Toronto Raptors ve Golden State Warriors‘la beraber ligin hücum ve savunma reytinglerinde ilk 10’da bulunan üç takımdan biri olmayı Aralık ayıyla beraber başardılar. Yine de kritik anlarda çağrılarına dönmeyen yıldızları sebebiyle iyi oyuna rağmen kaybettikleri maçları yaşadılar. Wizards aslında hep bildiğimiz gibi bazen büyük potansiyel gösteriyor bazen Noel günü Celtics‘e karşı olduğu gibi büyük oynuyorlar. Bazen de Brooklyn Nets‘ten 30 üstü fark yiyen takım oluyorlar. En çok ihtiyaçları olan şey net bir kalite standardı. Ama John Wall’un bu formsuz hali istikrarlı bir biçimde değişmezse bu alanda gelişme beklemek boşa.

3. Boston Celtics (27-10)

Ribaunt sorunları geri döndü ve uzun süredir ilk kez ligin en iyi savunma takımı değiller. Bu iki alandaki düşüş genç ve coşkulu Celtics kadrosunu hem güç skalasında hem de gerçek skorbordda zirveden uzaklaştırdı. Tarihlerinde ilk kez ev sahibi oldukları Noel fikstüründe mağlup olmaları kötü gidişe tuz biber ekti. Boston için alarm zillerinin çalması için şimdilik bir sebep yok. Sezon başında gösterdikleri standarda geri dönmeleri için ise kesin ve net gelişim şart. Elit olabileceklerini göstermeseler onlar için “geçiş sezonu” olarak kalacak bir yıla böyle beklentileri eklemeleri bile genç kadroları için başarı. Ama büyük sorumluluk da büyük güç gerektirir.

2. Toronto Raptors (23-8)

Son 13 maçının 12’sini kazanan Raptors, NBA’in tartışmasız en formda takımı. Ama bunda fikstür kolaylığının da önemli etkisi var. Bu seri boyunca ligin kötü durumdaki takımlarıyla üst üste karşılaştı ve kazandı. Sakatlıklara rağmen ayakta kalmalarında DeMar DeRozan’ın müthiş formu da çok etkili. Hala Doğu’nun güç sıralamasında ikinci olmalarında hem fikstür hem de Cavs‘in formu faktör oldu. Ama basketbol standardı olarak çok iyi bir noktadalar. Ligin üst düzey takımlarına karşı o standardı “o seviyede” tutabilecekler mi? Senelerdir merakla beklenen bu sorunun cevabını bu sezonun ortasında bir kez daha arayacaklar.