NBA’i Sallayacak Adam: Trae “Yeni Curry” Young

11/Oca/18 10:33 Ocak 15, 2018

Semih Tuna

11/Oca/18 10:33

Eurohoops.net

NCAA bu sezon eşsiz şut menzili ve küçük fiziğiyle 2 kere MVP olan Stephen Curry’e çok benzeyen, ‘Yeni Curry’ lakaplı Trae Young’la tanıştı. Eurohoops Çeviri, Yeni Curry’i tanıtıyor!

By Mike Rutherford / Çeviri: Yılmazcem Özardıç

Bu yazı ilk olarak 3 Ocak 2018’de SB Nation’da yayınlanmıştır.

2017-18 kolej basketbolunu tanımlayacak hikayelerin maçlar başlamadan belli olması gerekiyordu.

Kolej basketboluna dair başlayan FBI soruşturması sezonu nasıl etkileyecek?

Marvin Bagley, Michael Porter ve DeAndre Ayton yeni süper ‘freshman’ üçlüsü mü?

Sean Miller ve Arizona sonunda Final Four’a kalabilecek mi?

Miles Bridges, Blake Griffin vari bir ikinci yıl geçirebilir mi?

Grayson Allen ne yapacak?

Sezon yaklaşık 2 ay önce başladı ve Trae Young şu anda diğer bütün soruları geriye itti. 1.86’lık ilk yıl oyuncusu, 2017 koleje girişliler sınıfında ilk 20’de bile yer almıyordu ancak şu ana kadar yaptıklarıyla koleji birbirine kattı.

Young şu anda tüm ülkede hem sayı (29.6) hem de asist (10.7) kategorilerinde ilk sırada yer alıyor. D1 tarihinde bu iki alanda da sezonu liderlikle tamamlayan tek oyuncu 1951-52 sezonunda Duke forması giyen Dick Groat’tı (26 sayı 7.6 asist). Groat’a saygımız büyük, kendisi 8 kere MLB All-Star’ı olup 1960’da MVP oldu. Ancak o dönemde D1 seviyesinde oynayan oyuncu sayısı şu andan yaklaşık 3000’cik kadar azdı. Young 351 D1 takımının bulunduğu günümüzde bunu başarabilirse gerçekten inanılmaz bir iş yapmış olur.

Young’ın oyuna etkisi o kadar fazla ki genç oyuncu, kendisiyle hiç alakası olmayan yerlerde başka takım koçlarına dahi sorulmaya başlandı. Kentucky koçu John Calipari, Young UK ‘ye gelmek pek istemeyince Quade Green’in peşine düşmüştü. Calipari, Young’ın Kentucky forması giymesi durumunda neler olabileceğine dair düşüncelerini paylaştı.

“Onun iyi bir oyuncu olduğunu biliyordum, o yüzden o kadar uzun süre ikna etmeye çalıştım” diyor Calipari ve devam ediyor, “Ancak şu anda yaptıklarını yapabileceğini tabii ki düşünmemiştim. Takımının basketlerinin %70’i veya %80’ini ya o atıyor ya da attırıyor. Bu inanılmaz bir yüzde. Bu yüzden Trae için mutluyum. Umarım ona karşı hiç oynamayız.”

Calipari liseden çıkan en iyi gençleri kendisi için oynamaya ikna edip takımı kendilerinden öne koyma konusundaki başarısıyla hayatını kazandı. Young’ın AAU günlerinden gelen şut odaklı guard ünvanı belki de Calipari’yi dikkatini daha çok takımı oynatan Green’e yönlendirmeye itmiş olabilir. Aynı ünvan, Young’ı Hield günlerinden bu yana onsuzluğa alışmaya çalışan Oklahoma’ya götüren şey de olabilir. Hield’ın gidişi koç Lon Kruger’a Young’a eğer takıma katılırsa ilk andan itibaren hücumun kendisi üzerinden yürüyeceği garantisi vermesini sağladı. Bu söz tutuldu ve sonuçlar herkesin en uç beklentilerini dahi aştı.

Kaderin ilginç bir cilvesi ki, 1 yıl kalıp NBA’e gitmeye izin veren kural kolej basketboluna bir yıldız gücü problemi doğurdu. Tabii ki geleceğin NBA süper yıldızlarını en azından bir kış da olsa üniversite formasıyla görebiliyoruz. Ancak spor dünyası üniversitede ilk yılını geçiren genç bir adamın ismini ve neler yapabildiğini öğrendiğinde olay bitiyor. Artık o genç adamın üniversiteden ayrılıp milyoner olmaya başlama serüvenine geçiliyor.

Bu belki gençler için iyi olabilir ancak kolej basketbolu adına net bir sorun. Herkes tarafından tanınmaya başlayan bir oyuncu artık amatör olmaya devam etmiyor. Kolejde birçok kişi tarafından tanınan artık çok az oyuncu birden fazla yıl kalıyor. Eğer bir oyuncu kolejde bir yıldan çok kalmışsa ‘bu kadar iyiyse neden hala basketbol denen oyunu bedavaya oynuyor, yeterince iyi değil mi acaba?’ soruları sorulmaya başlanıyor.

Şimdi bu modern problemle bağlantılı olarak Young’ın kolejdeki en iyi oyuncular sıralamasındaki inanılmaz yükselişi, geriye tek bir soru kalmasına neden oluyor: NBA seviyesinde bu oyununun ne kadarını ortaya koyabilir ve kime benzeyebilir?

Bu soruya en kolay cevap her yerde dolaşan Stephen Curry karşılaştırmaları ancak bu cevap da biraz tembelce. Ancak yine de bu karşılaştırma sorunu herkes için aynı değil mi? Herkesin yaptığı şeydeki ana fikir tam olarak uymasa da genç oyuncuları NBA’deki oyuncularla karşılaştırmak adına ortalama bir basketbolseverin anlayabileceği birine benzetmek. Young Curry değil ama herhangi bir Oklahoma maçının en küçük bir bölümünü izlediğinizde bu benzetmeler neden yapılıyor, göreceksiniz.

İlk olarak, tabii ki şut menzili. Curry’nin Davidson’da yaptığını ve Warriors‘ta yapmaya devam ettiğini Young da benzer şekilde yapabiliyor. Yarı sahayı geçtikten sonra her yerden topu kaldırıp atabiliyor. Çok hızlı şut mekaniği çok fazla mesafeye veya zıplamaya ihtiyacı bunu yapabilmesini sağlıyor.

Young aynı Curry gibi seyircileri ortalama üstü bir atletizme ya da inanılmaz bir çabukluğa sahip olmadan etkileyebilme yeteneğine sahip. Yaptığı aldatmacalar ve oyuna yönelik doğuştan gelen his, ortalama bir fanı kendisini izletmeye yöneltecek karakteristik özellikler arasında genelde sayılmaz ancak Young bunu yaklaşık 2 ayda başardı.

Young’ın yapabildiklerini basitçe ortaya koymamız gerekirse şöyle de anlatabiliriz: Profesyonellikteki potansiyeli unutun, Young 2010-11’de Fredette her topu 9 metrenin gerisinden salladığından beri kolejde ‘mutlaka izlemeliyim’ dediğiniz ilk oyuncu. Tabii ki o dönemden bu yana birçok elit NBA yeteneği ve daha iyi kolej oyuncuları geldi geçti. Fakat NCAA’de ülkedeki en iyi 10 takımın ikisinden birinin oynadığı maç yerine bir yerlerde vasat altı takımların mücadelesini izlemeyi Fredette’ten bu yana kimse Young kadar çekici hale getirmedi.

Trae Young efsanesi bir süredir devam ediyor ve artık genelde Super Bowl’dan sonraya kadar kolejle hiç alakası olmayan Amerikan spor dünyasının büyük bir kesimine bu sene erken çift mesaiye başlattı. Arkadaş ortamlarında genelde Şubat sonu veya Mart başına kadar “bana şu çocuğu tanıtsana” sorularıyla karşılaşmayan kolej severler, daha yeni yıla girmeden “Oklahoma’da oynayan şu küçük çocuğu anlat” soruları bombardımanına tutulmaya başladı. Young herkesin birbirine bağırdığı ESPN’in tartışma programlarının bir konusu olmaya çoktan başladı.

Rakamlar ve videolar gerçekten çok etkileyici ancak Young’ın kolej basketboluna yaptığı en büyük etki şu ana kadar kimsenin dikkatini çekmedi.

2016’da Final Four’da yer aldıktan sonra Oklahoma geçtiğimiz yıl dünyaya geri dönüp konferansında 5 maç kazanmış, Big 12’de sondan 2. olmuş ve 11-20’lik dereceyle sezonu kapatmıştı. Young takıma katılsa da Oklahoma’nın 2017-18 kadrosunda o kadar başka bir şey yoktu ki, uzmanlar yetenekli bir ilk yıl oyuncusunun iyi istatistikler yaptığı bir takımdan ileri gidemeyeceklerini düşünüp 10 takımlı Big 12’de 6. sırada bitireceklerini öngörmüştü.

Young’ın harika istatistikleri sadece kendisini değil tüm takımını yükseltti. Sooners şu anda 11-1’lik dereceye sahip, en iyi 25 takım olarak görülen takımların bazılarıyla yaptıkları maçlarda 3 galibiyet aldılar ve son AP anketinde en iyi 7. takım olarak seçildiler. Bunların hepsi genç oyun kurucuyu ve takımını Mart Çılgınlığı zamanı gelip çattığında da birden çok kez numaralarını yaparken görme imkanı bulacağımıza dair ip uçları oluyor.

Turnuvaya katılmak muhtemelen Oklahoma’nın sezonunun sonu anlamına gelecek. Ondan sonrası ise tam anlamıyla Trae Young’ın yılı olacak.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!