Başka Bir Michael Jordan Çıkamaz, Çünkü…

09/Oca/18 15:13 Ocak 9, 2018

Aris Barkas

09/Oca/18 15:13

Eurohoops.net

NBA her gün değişiyor. 23 numaralı formayı giyen genç yetenekler değişmiyor. Ama artık kimse “Yeni Jordan’dan” bahsetmiyor. MJ’in modası mı geçti, yoksa hayalet artık kimseyi korkutmuyor mu?

by Howard Beck / Çeviri: Mehmet Bahadır Akgün

Bu yazı ilk olarak 26 Nisan 2017 tarihinde B/R Mag’de yayınlanmıştır.

KOBE GÖRDÜĞÜNE YEMİN EDİYOR – Michael Jordan’ın hayaleti, iki ay önce değil, Madison Square Garden parkesinde görmüş Kobe!

DeMar DeRozan’ın şekline bürünmüş, Knick karşısında orta mesafe büyüsü üzerinde çalışıyordu. Hele o dirsekten çıkan fadeaway şut… Maçı kazandıran şut… Sinsi gülmeler… Tıpkı Mike gibi, kusursuzdu ve sonra… Tık, gitmişti.

Bryant, B/R Mag’e şöyle söyledi: “Michael’dan öğrendiğim durup pivot ayağımla dönerek yaptığım atışın karbon kopyasıydı. Yani, bunu görmek muhteşemdi.”

Artık gerçek söylenebilir: Evet, Kobe Bryant söylüyor, Jordan’dan kopya çekmişti. “Neredeyse tekniğin %100’ünü kopya çektim.” diyor. “Neredeyse %100’ünü.” Ve Bryant genç meslektaşları için yaşayan bir örnek, NBA tarihinin en iyi oyuncusu ile yeni yıldızlar neslinin arasında bir köprü oldu.

Dikkatli bakar, ligde bir şekilde görev alan yeterince insanla, 20’lerindeki ve 40’larındaki oyuncularla, koçlarla, işverenlerle, yıldız oyuncu yaratanlarla, saman alevi gibi parlayanlarla, sahte peygamberlerle konuşursanız; MJ’in DNA’sının her yere bulaştığını görürsünüz.

“Bugün için Jordan kadar hırslı olmaya en yakın şey, muhtemelen Russell Westbrook gibi biridir. Artık sahada böyle tavırlar görmüyoruz.” – Paul Pierce

“Artık oyunculara bakıyorsunuz, Kawhi Leonard’ın yaptığı şey, aynı ayak hareketleri. Bu epey iyi.” – Kobe Bryant

“Draymond, Jordan’ın DUYGUSAL BASKINLIĞINA sahip bir bakıma. Yaptığı atışmalar, o arsızlık ve güvenin getirdiği o fiziksel gösteri.” – Steve Kerr

Kafanızı kaldırdığınızda, Jordan’ın 23 numarasını LeBron James’in göğsünde görüyorsunuz, bu çağın mutlak yıldızı, tüm zamanların en iyisine selam çakıyor.

Çeviriyorsunuz kafanızı, Jordan’ın siluetini o ‘zıplayan adam’ logosunda, Jimmy Butler’ın, Chris Paul’ün ve Blake Griffin’in, Jordan Markası’nı giyen herkesin ayaklarında görüyorsunuz.

Ruhu hâlâ buralarda, ama bu durum daha büyük bir gerçeği örtüyor: Jordan Çağı, en azından bizim bildiğimiz kadarıyla, bitti. Ve bu, nasıl diyelim, Jordan Çağı başladığından bu yana, NBA’in başına gelmiş en güzel şey olabilir.

Neredeyse 30 yıldır, NBA yıldızlar imkansız bir ideale karşı mücadele verdi, MJ’in, tüm zamanların en iyisinin kendisine karşı çıktılar. Eğer, Jerry Stackhouse gibi yükseğe sıçrar, Harold Miner gibi güçlü smaçlar vurur, Tracy McGrady gibi 50 sayı atar veya Grant Hill gibi, her şeyi yüzünüzde bir gülümseme ile yaparsanız, etiketi direkt yapıştırıyorlardı: “Yeni Michael Jordan.”

“Ben yeni Michael Jordan olmak istemiyorum.” diyordu Vince Carter B/R’a, herkesin diline pelesenk olmuş o sözleri anımsatarak. “Benim üzerime bunu yüklemeyin.”

Ama yeni yıldızlar çağı, oyunun hızlı gelişimi ve zaman geçmesi sayesinde, çiçek açtı ve bayat karşılaştırmaların vurduğu zincirini kırdı. Russ Westbrook, artık sadece Russ Westbrook; Steph sadece Steph ve nihayet, MJ’i diriltme görevi son buldu.

Şöyle diyor Bryant B/R’a: “Artık oyunculara baktığınız zaman, ‘Peki, yeni bir Michael Jordan yok.’ diyorsunuz. Görünüşle alakalı değil bu. Asıl mesele, oyunun kendisine MJ gibi yaklaşıp yaklaşmadıkları. (…) Michael Jordan olmak bu anlama geliyor, Kobe olmak. Aradığımız şey bu olmalı.”

DeRozan’a 1990’larda ve 2000’li yıllarda, büyüdüğü zamanlarda, Compton, California’da kim olmak istediğini sorun. Cevap çok basit: “Kobe’nin, Jordan’ın yaptığı her şeyi tek tek izledim ve taklit etmeye çalıştım.” diyor B/R Mag’e.

MJ’in ruhu içinde dönüyor olabilir, fakat, DeRozan’a günümüz oyuncularında MJ’den bir şeyler kalıp kalmadığını sorarsanız; “Sanmıyorum.” şeklinde yanıtlıyor.

United Center’da geçtiğimiz günlerde oynanan bir Bulls maçında iki seyircinin büyük bir görüntüyü takdirle karşıladığı an salonda yankılandı.

“Vay be! Şuna bak! Orijinal Jordan giyiyor adam!” diyordu ilk seyirci.

İkinci seyirci şöyle karşılık verdi: “Abi, Michael Jordan o!”

Olayı canlı aktaran, Jordan’ın Bulls’tan eski takım arkadaşı, yeni yorumcu Bill Wennington kafasını sallayıp; “Sanki, tamam ayakkabıları biliyorlar, ama kim olduğunu bilmiyorlar gibiydi.” dedi.

Günümüzde, bütün bir nesil, ‘Ağlayan Jordan’ı’ gerçek Michael Jordan’dan daha iyi tanıyor.

NBA soyunma odalarında bile, kurumsal hatıra çok çabuk kaybolup gidiyor. Yalnızca 17 aktif oyuncu, son saha içi isabetini 14 yıl önce kaydetmiş, eski formundan uzak, Wizards model Jordan ile karşı karşıya oynadı.

Lakers’ın çaylak oyuncusu Brandon Ingram; Jordan, Utah’lı Bryon Russel’ın üzerinden ikonik atışını yaparak altıncı şampiyonluk yüzüğünü parmağına takarken henüz dokuz aylıktı.

Bugün 29 yaşında, tecrübeli bir lider ve idol olan Steph Curry, 10 yaşındaydı.

“İzlediğim şeyin kıymetini bilmiyordum.” diyor Steph Curry B/R Mag’e.

Curry’nin genç bir izleyici olarak hatırladığı en net hatıralar; Bryant, Tim Duncan ve Allen Iverson’a dair olanlar ve arkadaşlarının Bryant’ın fadeaway şutlarını taklit edişleri. (“Ben daha ziyade Steve Nash tipi biriydim.” diyor Curry.)

Bununla birlikte, Steph’in Nesli, temel olarak MJ’in yarattığı bir dünyada oynuyor. Sporcu içeceği onayları, imza ayakkabılar, markalaştırma, marka olma fikrinin kendisi… Hepsi Jordan örneğinin ürünleri. Ve onun etkisi, her yerde.

Grant Hill, “Sporunun sınırlarını aşan, piyasaya açılan, ticarete açılan büyük oyuncu şablonu ondan çıktı.” şeklinde konuşuyor. “Bunun dışında, tüm bunları bu seviyede yapan başka bir sporcu yoktu.”