By Dave McMenamin / Çeviri: Yılmazcem Özardıç
Bu yazı ilk olarak 2 Ocak 2018’de ESPN’de yayınlanmıştır.
Koby Altman her yer ‘SON DAKİKA: All-Star oyun kurucu Kyrie Irving takasını istedi’ haberleriyle çalkalandığında 24 saatten az bir süre önce işe başlamıştı.
Bu haber, Cleveland Cavaliers‘ın çalkantılı yazında yaşanan olaylara ve soru işaretlerine eklenen son halkaydı. Üst üste 3 NBA Finali ve bir şampiyonluktan sonra Cavs darmaduman olmaya yüz tutmuş bir kulüp konumuna düşmüştü.
Bu dramanın ortasında kalan adam ise Brooklyn’deki Barclays Center’ın birkaç blok ötesinde hayalinde hep NBA GM’i olmakla büyümüş ve daha sözleşmeye attığı imzanın mürekkebi kurumayan Koby Altman’dan başkası değildi.
Ancak Altman’ın geçmişi çoğu NBA genel manejerinkine benzemiyordu. Division 3 ekiplerinden Middlebury College’da üç yıl ilk beş başlayan bir oyun kurucu olarak aktif basketbol kariyerinin yanı sıra bir süre bir emlak şirketinde çalışmış sonrasında basketbol camiasına geri dönmüştü. Jose Calderon, Kyle Korver ve Dwyane Wade gibi kendisinden yaşça büyük oyuncuların Genel Menajerliği’ni yapmak için Cavs organizasyonunun başına geçtiğinde ise sadece beş yıllık bir yönetim tecrübesi vardı.
Görevimiz Tehlike
Çocukluk hayalini gerçekleştirmeyi başaran Altman’ın şimdi yapması gereken ise belliydi. Takım tarihinin en iyisi ve basketbol tarihinin de en iyi oyuncularından biri olan LeBron James’in sonraki yaz takımdan ayrılmasına engel olmak için bu yaz yapacağı hamleler konusunda yanlış yapmamak.
Basit, değil mi?
“Benim elime kimse üstünde ‘Üç kere üst üste finale kalmış bir takımın başına geçip dünyanın en iyi oyuncusunu takımda tutmayı ve bu sürede aynı sportif başarıyı tekrarlamayı nasıl başarırsın?’ yazılı bir kitapçık tutuşturmadı” diyor Altman. “Böyle bir kitapçık da yok zaten. Bunu başarmanın çok zor olduğunu söyleyebilirim, bence hepsi ayrı ayrı zor şeyler. Her iş zordur.”
Ancak ne kadar zor bir meydan okumayla karşı karşıya olursa olsun Altman basketbol camiasında bulunduğu belli bir dönemde şimdiki konuma gelebilmek için ‘pis işleri’ yapmaktan çekinmediğini kendisine hatırlatıyor.
“Bu yaz kaoslu ve zordu. Bazen de acı vericiydi” diyor. “Sanki üstünde kara bulutlar dolaşıyordu. Şimdi antrenmanlara döndüğümüzde fark ediyorum ki, vaov bu gerçekten eğlenceli bir iş. Bu yüzden bu işi yapıyorum.”
Amherst College’da iki kere şampiyonluk yaşayan koç David Hixon, bundan 10 yıl önce Koby Altman’ı ilk kez görüşünü hatırlıyor.
“Takım elbisesi Division 1 koçu takım elbisesiydi” diyor Hixon. “Division 3’te çalışacak bir çocuk değildi. İyi bir takım elbiseydi.”
“Ofisime geldiğinde onun içinde bir şeyler olduğunu görebiliyordum. İçinde rekabetçi bir ruh olduğunu fark etmiştim. Bu huyunu beğenmiştim. Tabii onu uzun süre elimizde tutamayacağımızı da fark etmiştim..”
Emlak endüstrisinden ayrıldıktan sonra Altman Amherst’te Hixon’ın ekibine bir yardımcı koç olarak katıldı. Ekipte çalıştığı iki yıl boyunca Altman, ABD Erkek Milli Takımı direktörü Sean Ford’la tanışıp bir bağ kurdu. Ford aynı zamanda UMass Spor Yönetimi programından mezundu.
Ford, Altman’ı 2009’da U-19 seviyesinde şampiyon olan ABD milli takımında bir işe soktu. Bu iş o dönem takımda oynayan ve gelecekte NBA All-Star’ı olacak Klay Thompson ve Gordon Hayward’ın çamaşırlarını yıkamayı da içeriyordu.
“Her zaman iyi seçimler yaptı ve 19 yaşındaki çocukların etrafında bulunmasını isteyeceğimiz bir kişiydi” diyor o zaman 26 yaşında olan Altman hakkında. “Koby’i tanıyıp geçmişini, nereden geldiğini ve ne prensipleri olduğunu öğrendiğimde iyi karakterli biri olduğunu hissetmiştim. Güvenilecek bir insan olduğunu hissetmiştim. Çok dürüsttü. Aynı şekilde onunla alakalı beğendiğim bir diğer özellik bilmediklerimi bilmesiydi. Çok akıllı olduğunu veya bir şeyi bildiğini kanıtlamaya çalışmıyordu.”
Üstüne bir de o dönem dünyanın en iyi oyuncusuyla çok benzer bir isme sahip olarak hiç tanınmayan ancak her şeyi bilen biri olmak oldukça zordu zaten. (Koby ve Kobe neredeyse aynı şekilde okunuyor)
“İsmini her hecelediğimde yanlış yapıyordum” ifadesini kullanıyor Ford. “Ona her mail atışımda K-O-B-E yazıyordum ve yanlış Kobe karşıma çıkıyordu. Bu da komik bir detaydı.”
“Çok farklı bir isimdi. Hele hele basketbol dünyasında. Çünkü basketbol dünyasında sadece bir tane Kobe vardı ve sanki Koby aralardan bir yerlerden girip ‘belki de iki tanesini aynı dünyaya sıkıştırabiliriz’ demeye çalışıyordu. Kim bilir?”
Altman asla bir maçta 81 sayı atamayacak veya aynı takım tarafından iki numarasını emekli ettiremeyecekti ancak Hixon onun kendi imzasını kendi yolunda atabileceğini biliyordu.
“Bir sonraki gün ofisimdeki herkes kıkır kıkır gülüyordu” sözlerini kullanıyor Hixon. “Golf oynamaya hazırlanıyorduk ve birisi çıkıp, ‘Koç hatırlıyor musun bilmem ama bundan 10 yıl önce Koby’nin 10 yıl içinde bir GM olacağını bize söylemiştin’ dedi. O tahmini nasıl yaptığımı hatırlamıyorum ancak Koby ne istediğini gerçekten bilen adamlardan biriydi.”
NBA’in Genel Menajer dünyasında sadece 30 adam var ve Altman onların arasında sanki Iman Shumpert saçı gibi öne çıkıyor. 35 yaşındaki Altman Bucks GM’i Jon Horst’tan sonra en genç ikinci GM. Oyuncularının %70’inin siyahi olduğu bir ligin sadece 4 siyahi GM’inden ve Judaizm’e inanan birkaç GM’den biri.
“İşin büyüklüğünü ve sonrasında kimlere ulaşabildiğini işi alana kadar fark edemiyorsunuz” diyor. “Afrika-Amerikalı gençler için benim bu konumda olmamın ne kadar anlamlı bir şey olduğunu söylemek için beni arayan çok fazla kişi oldu. Kendi arkadaşlarım bile bana dönüp ‘Dinle, bu gerçekten çok büyük bir olay’ diyorlardı.”
Cavs‘te kıdemli danışmanlık görevini sürdüren Afrika-Amerikalı Bernie Bickerstaff, 1968’den bu yana asistan veya baş antrenör olarak ya da yönetimde bir pozisyonda, bir şekilde ligin içinde bulundu. 70’lerin başında Wayne Embry lig tarihinin ilk siyahi GM’i olduğunda koç olarak görev yapan Bickerstaff, Altman’ın ne kadar büyük bir iş yaptığının farkında. Embry daha sonra Mark Price, Craigh Ehlo ve Brad Daughery’li Cavs‘in de başına geçmişti. Ancak Bickerstaff, Altman’ın ırkının lig genelinde nasıl görüleceğini belirlememesi gerektiğini düşünüyor.
“Bu çocuk sürekli düzenli” sözleriyle konuşmaya başlıyor Bickerstaff. “İnsanlarla ilişki kurma yeteneği de çok iyi. Tabii ki bunun yanında çok iyi bir basketbol zekası da var. Sanki gökten düşmüş gibi takılan bir kişi değil. Onun gibi genç bir adam için bu çok iyi bir imkan diye düşünüyorum. Genç ve siyahi bir adam için değil, genç bir yönetici için. O yaşta bile aynı karakterini koruması gerek. ‘Kendime kapılar açmak için bir şeyler yapmalıyım’ diye endişelenmekten çok daha fazla baskı var üstünde. Çünkü o açılacak kapıların sonuncusunu da açmış ve istediği işe kavuşmuş durumda. Önemli olan tek şey de bu.”
Cavs pivotu Tristan Thompson Altman’ın aynı kendisinin menajeri 36 yaşındaki Rich Paul’un olduğu gibi NBA’in yararlanacağı yeni ve genç bir jenerasyonu temsil ettiğini söylüyor.
“Basketbol her alanda gençleşmeye devam etmek zorunda” diyor Thompson. “Bence özellikle koç ve yönetimsel bazda bu gençleşme yaşanmalı. NBA’in siyahi ve genç adamlara şans vermeye başlaması bana göre çok büyük ve güzel bir olay.”
Altman NBA’in yönetimsel bazda gençleşme hareketini temsil etse de eski jenerasyona tavsiyeler için başvurmaktan çekinmiyor.
Friedman-Both Gayrimenkul adlı şirketteki patronu Joel Radmin’in iş dünyasındaki en önemli dersi ona öğrettiğini söylüyor.
“Çok para kazanıyor” diyor Altman. “25 yıldır emlakçılık işinde. İlk yılından sonra her şeyi çözdüğünü düşünmüş ve o zaman çevreyi araştırmaya başlamış. Her şeyi bildiğini düşünüyormuş. İkinci yılından sonra hiçbir şey bilmediğini anlamış. Üçüncü yılından sonra bir daha bazı şeyleri anlamaya başladığını düşünmüş ve kendi kendine ‘Bu sefer çözdüm. Yeniden her şeyi biliyorum’ demiş. Beşinci yılından sonra yine hiçbir şey bilmediğine karar vermiş.”
Muhtemelen Altman’ı emlakçılıktan basketbola yeniden yönlendiren şeylerden biri de bu. Sonuçta kariyerinin başında başarılı olması her şeyi çözdüğü anlamına gelmiyordu.
“Sanırım 21 yaşında ilk olarak buraya gelmişti” sözleriyle başlıyor konuşmaya Radmin. “Bir buçuk yıl sonra 5.sokakta kendine iyi bir daire almıştı ve iyi gidiyordu. 20 milyon dolarlık anlaşmaların içindeydi. Başarılı bir kariyeri erken sonlandırdı. Ona saygı duyuyordum ama aynı zamanda kesinlikle bir manyak olduğunu düşünüyordum. Çok çok çok mutluyum ki beni çok yanlış çıkardı.”
Komisyonları cebe indirirken Manhattan’daki Xavier Lisesinin koçu Joe McGrane’e ulaşmış. Emlak dünyasında çok fazla boş zamanı olan Altman, 8.sınıfta bir basketbolcu olarak katıldığı McGrane’in basketbol yaz kampına gönüllü asistan olarak katılıp sezon içinde kendisine teknik ekipte bir yer kapmak için çalışmak istemiş. Basketler kazandığı paradan daha önemli olmaya başlıyormuş.
“Bence başarısında geri planda kalan önemli etkenlerden biri Brooklyn sokaklarında büyümüş olması. Onu kolay kolay kazıklayıp kandıramazsınız” diyor McGrane. “Hayatı boyunca bir şeylerin pazarlığını yapmış bir adam. Ne istediğini çok iyi biliyor ve her zaman onu nasıl alacağına dair bir planı oluyor.”