By Kevin Arnovitz / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 20 Aralık 2017 tarihinde ESPN’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Haziran ayındaki draftta Lakers‘ın ikinci sıradan Lonzo Ball’u almasının ertesi günü ilginin odağında Lakers başkanı Magic Johnson var. Yeni bir oyuncuyu basınla tanıştırdığınız, sıradan basın toplantısı. Ancak bu sefer farklı bir durum var. Johnson, ilk kez Lakers’ın yeni altın çağının “çar”ı olarak basın karşısında bu kez.
Organizasyon, takımın eski antrenman tesisindeki antrenman sahasında yapılıyor, Kobe Bryant döneminden yadigar son yerde yani. Johnson, tam da orada diyor ki Lonzo’ya: “Tam da şu an senin omuzlarına baskıyı atacağım.” Magic, kendisinin de aralarında olduğu Lakers efsanelerinin asılı olduğu salonu gösteriyor o ara. “Bir gün Ball formasının orada asılmasını bekliyoruz,” diyor.
Bir bakıma rehine, bir bakıma da bölüm birincisi öğrenci gibi gözüküyor Ball ve Johnson ile Lakers genel menajeri Rob Pelinka’nın arasında oturuyor. Rob Pelinka da bir önceki gece “üstün yetenek” olarak tanımlamıştı Ball’u. Ball ise geleneksel dar takım elbiseyi tercih etmemiş. Onun yerine üzerinde Big Baller marka bir kapüşonlu var. Kolları bağlı, övgüleri dinliyor. Serinkanlı ama saygıyla dinliyor olan biteni. Sanki bir iş toplantısında gibi.
“Pekala,” diyor Ball, yüzünde solgun bir gülümsemeyle.
Johnson, Ball’u basına tanıtmak için orada. Ancak bir şeyleri asla değerinden az gösterme konusunda hataya düşmeyen Magic, Lakers’ın gerçek beklentilerini dile getiriyor aslında. Lonzo Ball, bir süper yıldız, Lakers’nı Hall of Fame yeteneklerinin bir parçası olacak. Kobe Bryant’ın gerçek bir varisi olacak. Johnson da aslında üstü kapalı biçimde D’Angelo Russell’ın o beklenen varis olmadığını söylüyor.
NBA camiasında Ball’un basketbola olan yaklaşımıyla ilgili neredeyse sevgi dolu bir güven var. Ball, hayattaki öncelikli motivasyonu takım arkadaşlarının skor üretmesi için fırsat yaratmak olan 20 yaşındaki bir oyuncu. Ancak muhabirlere “Ball, Lakers’ın beklentilerini karşılayabilir mi?” sorusu sorulduğunda cevaplarında olumsuz bir ifade dolaşıyor. Ball, asla üretken bir skorere dönüşmezse, artık neredeyse nesli tükenen bir türe evrilmesi gerekecek: Sayı atmayı son plana atan ve saha görüşüne güvenen bir All-Star. Ball, ne bir saf şutör ne de günümüz NBA’inde hüküm süren patlayıcı, pick-and-roll oynatan oyun kuruculardan biri.
Her ne kadar Ball’un cömertliği takdire şayan olsa da bir zamanlar oyun kurucular için hoşgörülen ancak artık genellikle kötüye işaret sayılan defoları var.
Lonzo Ball’un yeteneklerine dair gerçek bir fikir edinmek için yapmanız gereken şu: Canlı bir NBA maçı esnasında sahada dikilin, mümkünse tam potanın altında ve gerçek zamanlı, 360 dereceli bir bakış açısı edinin kendinizi. Sonra da en güzeli, etrafınızda dönüp duran 20 kol ve bacağın arasında kalmamaya çalışın.
Kasım ayında Lakers ile Grizzlies arasında Staples Center’da oynanan bir maçta benim tanık olduğum şey buydu. Ya da en azından durum sanal olarak böyleydi. Kafama bağlı bir VR seti var. Öyle bir ağır ki namussuz, sanki kafamda ikinci bir kafatası var. Ancak salonun dışındaki NextVR aracında yerimden 15 cm’den fazla oynamasam bile etkisi kafamın içine işliyor.
O set kafamdayken sahada Brook Lopez ya da Mike Conley kadar varım. Kafamı sağa çeviriyorum, Luke Walton hemen bir adım uzağımda, hakem James Capers’a itiraz ediyor. Arkama dönüyorum, Marc Gasol sanki onun alanına girecekmişim gibi bana doğru geliyor. İşin aslı, sahadaki davetsiz misafir Lonzo Ball. Gözleri sürekli etrafı tarıyor, bulacağı alanları arıyor ve rakibin bir boşluk yaratacak ince hareketlerini izliyor.
Herkes, Lonzo’nun görüş alanında. Grizzlies pivotu Brandon Wright da öyle. Lonzo, Julius Randle’ın perdesinden çıkıyor ilk çeyrekte, Wright da geri adımlamaya başlıyor. Grizzlies’in yardıma gelecek savunmacıları da aynı şeyi yapıyorlar. Kalabalığa dalan Lonzo’nun yapacaklarını engellemeye çalışıyorlar sendeleyerek. Bir şekilde Lonzo üç oyuncuyu da izliyor ve tam zamanında dönüp vücudu üzerinden çift elle bir pas çıkarıyor. O pas, smaçlanmak üzere Randle’ın elleriyle buluşuyor.
Ball’un oyun görüşünün yüksek etkisi bu. Bu tip hücumlarda içeriye kat ettiği her pozisyon görsel bir şölen. Birkaç saatliğine bunu burnunuzun dibinde hissetmek ise size onun yeteneklerinin, iki gözü olan bir insanın hakkaniyetle sahip olmaması gereken bir görüş açısının, ne kadar cezbedici olduğunu ilk elden anlamak için bir fırsat sunuyor. Bir anlamda, o bir pas alimi. Ancak mesele şu: Bir pasör, ancak bitiricisi kadar iyidir.