By Andrew Sharp / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 18 Ocak 2018 tarihinde SI’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Açılış gecesinde, NBA takımlarının kadrosunda 42 farklı ülke ve bölgeden 108 uluslararası oyuncu bulunuyordu. Ligdeki her takımın kadrosunda, ABD dışında doğmuş en az bir oyuncu vardı ve her yıl da evlerinden binlerce kilometre uzakta yeni kariyerlerine başlamaya hazır yeni uluslararası oyuncular lige geliyor. Bu artık bir rutin hâlini aldı. Peki bu rutinin ardından ne geliyor? O uluslararası oyuncuların lige uyum sağlamasına kim yardımcı oluyor? Yıllar içinde bu geçiş nasıl değişti ve NBA’i nasıl değiştirdi?
Neredeyse her akşam ligin küreselleşen gerçekliğine dair bir kanıt yaşanıyor. Letonyalı Kristaps Porzingis, Knicks krallığının mirasını devraldı ve New York’lu taraftarlara yeni umutlar verdi. Fin Lauri Markkanen de Chicago’da aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Yunan ve Nijerya kökenlerien sahip Giannis Antetokounmpo, artık bir MVP adayı ve All-Star oylamalarının zirvesinde yer alıyor. Joel Embiid, Kamerun’dan gelip Philadelphia’da bir halk kahramanı oldu. Avustralyalı Ben Simmons, ligin 10 yıldır gördüğü en dominant çaylaklardan biri. Hepsi de 2017-2018 sezonunun ilk yarısında lige yeni bir yaşam şekli kattılar.
“Buraya çok sayıda oyuncu geliyor ve üst düzeyde, dünyanın en iyi liginde oynuyorlar,” diyor Porzingis. “Bunları görmek güzel. Demek ki basketbol sistemi olarak bir şeyleri doğru yapıyoruz.”
Antetokounmpo ise konuyla ilgili, “Dirk Nowitzki, Pau Gasol, Tony Parker, Manu Ginobili gibi adamlar sayesinde böyle bu durum. Daha da eskiye gidecek olursak Drazen Petrovic… Onlar bize bir yol açtı.”
NBA, yaklaşık 30 yıldır uluslararası oyuncularla çalışıyor ve taraftarların bugün sahip olduğu çağı inşa ediyor. Bu hikaye aslına bakılırsa 1988 Olimpiyatları’nda Sovyetler Birliği ile başladı ve oradan farklı aşamalarla devam etti. Oyuncuların ve ligin birlikte inşa ettikleri şeyi ve bugün oynanan oyunu nasıl değiştirdiğini görmek için The Crossover, bu süreçte bulunan kişilerle konuştu.
IV. NBA’in Geleceğe Yatırımı
“Sürekli üzerine koymak.”
Kim Bohuny’nin Turner Sports için Atlanta ile Sovyetler Birliği arasında gidip geldiği dönemde Batılıların Sovyetler ile otellerde veya Sovyet evlerinde görüşmesini yasaklayan kanunlar vardı Başka bir deyişle, eğlenmek için yapılabilecek çok bir şey yoktu. Bu sebeple akşamları Bohuny, Moskova’daki Central Army stadyumundaki basketbol maçlarını izlemeye gidiyordu. Sarunas Marciulionis, Alexander Volkov, Arvydas Sabonis ve Sovyet takımının diğer yıldızları ile de orada tanıştı. 30 yıl sonra, NBA Uluslararası Basketbol Operasyonları başkan vekili olarak ilişkileri, patronunun tarafında jeopolitik sınırları aşmaya devam ediyor.
“Çok şanslı hissediyorum,” diyor Bohuny bugün bakınca. “Çok sayıda harika insanla çalışıyoruz. Emekli olduklarında bile eski oyuncularımızın çoğu federasyonlarının başına geçiyor. Rusya’da Kirilenko, Litvanya’da Sabonis, Slovenya’da Nesterovic, İspanya’da Jorge Garbajosa göreve geldi. Yao Ming, Çin’de çok şey yapıyor. Bu ilişkimiz var ve devam ediyor. Ülkelerindeki basketbolu geliştirmek için bize geri dönüyorlar. Bunu birlikte yapıyoruz. Benim için bu beklenmedik bir durum ancak çok mutluyum olan biten dolayısıyla.”
NBA’in uluslararası basketbola yaptığı yatırım, muhteşem mali stratejiyi ikiye katlayan bir sosyal sorumluluk meselesi olan ve dünya genelinde elit genç oyuncuların NBA yıldızları ve koçlarından eğitim almasını öngören gelişim kampları projesi Sınır Tanımayan Basketbol programını tanımlamak için de iyi bir yol.
Vlade Divac
Sınır Tanımayan Basketbol programını yalnızca sporda değil, bazı çocukların hayatlarında fark yaratan bir proje olarak görüyorum. Sanki benim çocuğum gibi.
Kim Bohuny
2001’de bu iş ilk başladığında Vlade, bir pazar günü ligin yönetim ofisindeydi. Birleşmiş Milletler için Balkanlar’daki uyuşturucu kullanımı ile ilgili bir çekim yapıyorduk. Çekim bitti, BM temsilcisi “Bir konuda konuşabilir miyiz? Sorun yaşadığımız bir konu var. Balkanlardaki altı ülkeyi bir araya getirmek için her yolu denedik. Müziği denedik, futbolu denedik. Olmadı. Aralarındaki kin çok derin,” dedi. Sonra da ekledi: “Belki basketboldur doğru çözüm. Sizce yapabileceğimiz bir şey var mı?”
Alexander Wolff
1990’larda Yugoslavya’daki savaş çıktığında saçma bir dönem oldu. Divac, Radja, Kukoc, Petrovic vardı… Yugoslav basketbolu onları çıkarmıştı. Onlar da televizyonda, Belgrad ya da Zagreb’de bir süre sonra artık düşman haline gelen biriyle bir zamanlar gülüp eğlendikleri fotoğrafların çıkmasından ve bu sebeple yargılanmaktan çekiniyorlardı. Sürekli bir sonraki gün ne olup biteceğinin beklendiği bir dönem vardı 90’larda. Can yakıyordu.
Vlade Divac
Yugoslavya büyük bir ülkeydi ama o ülkede farklı kültürler, farklı dinler vardı ve bu yüzden o savaş çıktı. Ama aynı zamanda tüm bu etnik gruplardan oyuncular vardı NBA’de. Biz arkadaştık.
Kim Bohuny
Vlade bana, “Toni Kukoc’u ara, bu işe dahil et,” dedi. Çünkü Vlade Sırp, Toni de Hırvat. Toni’yi aradım, daha lafımı bitirmeden “Varım, bunu yapmamız lazım,” dedi.