By Jonathan Tjarks / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 9 Ocak 2018 tarihinde Ringer’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA draftının en parlak iki yıldızı, geçmiş yıllardaki ilk sıra seçimlerine benzemiyor. İnanılmaz atletik oyuncular ya da fiziksel olarak devasa boyutlara sahip yıldızlar değiller. Ancak basketbolu geleceğin yıldızları gibi oynuyorlar ve 2018 draftının en zorlu sorusunu soruyorlar: Yeni Steph Curry’yi mi istersiniz yoksa yeni “Unicorn”u mu?
NBA, oyuncuları yalnızca istatistiklerine göre seçiyor olsa Luka Doncic ve Trae Young, bu yılın draftında ilk iki sıra seçimleri olurlardı. İki genç yıldız, kendi yaşlarındaki oyuncuların daha önce hiç yapmadığı şeyler yapıyorlar. Doncic, EuroLeague’i domine ediyor; Young ise NCAA’de rekor kitaplarını baştan yazıyor. Şu an yaptıkları şeyden bile daha görülmedik olan şey ise bunları yapma şekilleri.
Doncic ve Young, kendi bulundukları platformlarda klasik biçimde sırf rakiplerinden daha iyi fiziğe sahip ve daha hızlı oldukları için bir hegemonya kurmuyorlar. Birkaç yıl önce duyulmadık üçlük yüzdeleri ile kendilerini savunulmaz kılan ortalama sporcular. Steph Curry’yi izleyerek büyüyen nesildeki oyuncuların ilk grubu onlar ve Curry’nin bıraktığı izleri farklı doğrultularda takip ediyorlar. Draftın tepesindeki takımların, Curry ve Curry’nin etkilerinin draft değerlendirmesinde ölçüt olup olmadığını ya da Curry’nin kendisinin bu kuralı kanıtlayan istisnaya daha yakın olup olmadığını anlamaları gerekiyor.
Doncic, yıllardır NBA yönetimlerinde tartışılıyor. 16 yaşından beri Avrupa’daki en iyi takımlardan Real Madrid‘in rotasyonunda süre alıyor. Üç yıllık bu süreç içerisinde Doncic, yaşından bağımsız kıtadaki en iyi oyunculardan biri olarak olgunlaştı. 1,98 boyunda, 99 kilodaki Doncic, yetişkin bir bireyin vücuduna sahip bir genç. Başka hiçbir Avrupalı yeteneğin böyle bir geçmişi olmadı. Goran Dragic ile birlikte bu yaz Slovenya’yı EuroBasket şampiyonluğuna taşıdı, bu sezon EuroLeague’in tüm olumlu istatistiklerinde tepelerde adı geçiyor. Doncic, toplam sayı istatistiklerinde ikinci, asist adedinde sekizinci, ribaundlarda ise 11. sırada bulunuyor.
Diğer yandan Young’ın adı ise, birkaç ay içinde dillere pelesenk oldu. Okuluyla katıldığı turnuvada en iyi Amerika takımına seçilmişti ancak lisede ligdeki en iyi yetenekler arasında görülmüyordu. 1,88’lik genç yıldız, bir NBA guardı için ortalama bir fiziğe ve hıza sahip ve kendi pozisyonunda Collin Sexton ile Trevon Duval gibi elit sporcuların gölgesinde kaldı. Bu durum, Oklahoma’da sahaya çıkar çıkmaz değişti ve Young, hem skor (%46,2 şut isabet oranı ile 29,4 sayı ortalama) hem de asist (10,2 asist ortalaması) kategorilerinde ABD lideri konumunda bulunuyor. Daha önce Young’ın top kullanma oranı ve verimlilik kombinasyonuna ulaşan çok sayıda kolej oyuncusu olmadı. Kolejde ilk yılını geçiren oyuncular arasında ise bu oran daha da düşüyor.
Doncic ve Young, her zaman potaya hücum etmenin yollarını arayan agresif oyuncular ve üç sayı çizgisinin gerisinden de kaldırıp atmaktan çekinmiyorlar. Doncic, Young kadar temiz bir şuta sahip değil ancak bu onun şut atmasını engellemiyor. Şut tehdidi, o şutun sokulduğu oranda önemli. Zira, o şutların sokulması savunmanın dengesini tamamen bozuyor. İki oyuncu, dripling üzerinden o kadar çok üçlük atıyorlar ki savunmacılar onlara nefes aldırma riskini alamıyor. Bu da, iki yıldızın temas alarak serbest atış çizgisine gelmesini kolaylaştırıyor. Hem Doncic hem de Young, inanılmaz yüksek bir yüzde ile üçlük atıyor. Bu da aslında aşağıdaki şut istatistiklerinin iyi bir göstergesi:
40 dakika başına Young, 12,1 üçlük deniyor. %38,8 ile isabet sağlıyor. 12 serbest atış kullanan Young, çizgiden de %85,4 ile isabet kaydediyor.
Doncic ise aynı sürede 9 üçlük denerken %34,7 isabet oranı; 9,2 serbest atış kullanırken de %85,6 isabet oranı buluyor.
Elbette sınırsız bir şut menzili, NBA’de yıldız olmayı garanti etmiyor. Jimmer Fredette, Doug McDermott ve Buddy Hield’a sorabilirsiniz inanmazsanız. Bu oyuncular aşağı yukarı Curry gibi oynamalarına rağmen NBA’de ilk 5 başlayacak bir performansı asla sürdüremediler. Young ile Doncic’i o oyunculardan ayıran şey ise hücumdaki çok yönlülükleri. Topu yere vurabiliyor ve potaya hücum ederek bitirebiliyorlar. Savunma onların üzerine çöktüğü zaman boştaki takım arkadaşlarını da bulabiliyorlar. Onlara şut attırmamak için diğer oyuncuları boş bırakmak, onların ekmeğine yağ sürüyor. En iyi NBA savunmacılarının arasında tek boyutlu oyuncular olabiliyor. O tek boyutta ne kadar yetenekli oldukları da fark etmiyor. Önemli olan, diğer her şeyi kurmak için o yeteneği kullanmak.
Üç sayılık atış yeteneği, oyunun kalanında kilidi açan anahtar. Rakip, ne kadar alanı savunmak zorunda kalıyorsa hücumda manevra yapacak o kadar alanınız oluyor. Doncic ve Young, top ellerindeyken topsuz koşularından daha hızlı oyuncular çünkü savunmacılar, onların şutlarını riske edemiyor. Ortalama bir sporcu, savunmacı hemen arkasında iken iki kat hızlı olabilir. Young, maçın başında genelde 9-10 metreden üçlükler gönderiyor ki rakip bunları yapabildiğini hatırlasın. Savunma ise bu noktada çaresiz kalıyor: Onu boş bırakamazlar ama potadan o kadar uzakta da önünde duramazlar.
Young ve Doncic, toplu oyunda o kadar dinamik oyuncular ki koçları hücumda kontrolü tamamen onlara bırakıyor. İşleri karmaşıklaştırmaya gerek yok. Elit bir şutör ve pasöre tepede perde yaparsanız iyi şeyler olur. İki oyuncu da perdeden çıktıkları zaman savunmanın dikkatinin kendilerinin üzerinde olmasını istiyor ve o savunma onlara yöneldiğinde kurtulmayı biliyorlar. Bu sezon pick-and-roll hücumları sonrası yakaladıkları istatistikler inanılmaz:
Doncic, topu yönlendirdiği 299 pick-and-roll hücumunda, pozisyon başına 1,258 sayı çıkardı. Trae Young ise 280 hücumda pozisyon başına 1,084 sayı kazandırdı takımına.
Onların yeteneklerine sahip bir oyuncunun topu sürekli elinde tutması da gerekmiyor. Doncic, EuroBasket’te Dragic’in yanında ışıldadı. Topsuz oyunda perdelerden çıkıp savunmanın dikkatini üzerine çekebildi. Slovenya da bunun sonucu olarak savunmada bir açık bulana kadar farklı pick-and-roll hücumları denedi. Slovenya’nın rotasyonundaki neredeyse her pozisyonda NBA oyuncuları bulunan Fransa ve İspanya kadar güçlü bir kadrosu yoktu ancak hücumu o kadar verimliydi ki bu durum hiçbir şeyi değiştirmedi.
Young ya da Doncic’in bir sonraki seviyede çuvallaması hayli güç gözüküyor. Fazla yetenekliler ve kabiliyetleri de günümüzdeki basketbol tarzı düşünüldüğünde fazlasıyla değerli. Dripling üzerinden hücum yönetebilen şutörler, geniş bir pick-and-roll hücumunda ilk aranan şey ve ligdeki neredeyse her takım da bunu kullanıyor. NBA kariyerlerine mevcut rollerinden daha küçük hücum rollerinde başlasalar bile topsuz oyunda savunmaları tehdit edebilecek yetenekleri var. Bilakis, yanlarında hücumda daha çok tehdit oluşturan oyuncuların bulunması onların da hayatlarını kolaylaştıracaktır. İki oyuncu da mevcut rollerinde çok fazla boş şut bulamıyorlar.
İki Yıldıza Dair Kuşkular
NBA yönetimlerindeki şüphecilerin duyduğu sıkıntı ise, özellikle draftın tepesinde olacak olan hiperatletik oyuncularla kıyaslandığında daha ziyade iki yıldızın tavanlarıyla ilgili. Deandre Ayton’ın ayakları hem Doncic hem de Young’dan daha hızlı ve Ayton daha patlayıcı bir oyuncu. Ayrıca boyu da 2,16. Savunma, her iki oyuncu için de büyük bir soru işareti olacak. Ortalama bir savunmacı olmak için gerekli fiziksel yetilerden fazlasına sahip değilseniz, elit oyuncu olmaya giden yolda Ayton gibi bir oyuncunun sahip olduğu kadar fırsatınız olmaz. Hücumdaki dominantlıkları bir noktada dönüşmek zorunda ve NBA’deki elit uzunluk ve atletizm seviyesine karşı nasıl mücadele edeceklerine dair de haklı kuşkular var.
Doncic, bu sezon bire bir hücumlarda çok da iyi gözükmedi. Bire bir hücumlarda skorer olarak uluslararası oyuncular arasında 39. yüzdelik dilimde bulunuyor. Her perdeyi değişecek kadroya sahip NBA takımları, dış savunma yapamayan daha yavaş uzunlara sahip Avrupa takımlarından daha iyi düzeyde kısıtlayabilir Doncic’i. Doncic, daha hızlı savunmacılara karşı bir ayrım yaratmak konusunda bazen sıkıntı çekebiliyor:
Young, rakiplerinin onun basketbol tarzına aşina olacağı kadar uzun süredir kolej basketbolunda oynamıyor. Oklahoma’nın konferans takvimi yeni başladı ve kolej takımları, konferans dışındaki rakipleri için pek de maç hazırlığı yapmıyorlar. Young, NCAA kariyerindeki en kötü maçlarından birini çıkardı ve bütün maç kendisine tam saha baskı yapan West Virginia savunmasının ağırlığı altında ezildi. Buna rağmen 29 sayı attı ancak o sayıları atmak için 22 şut kullanması gerekti. Bu maçta Young, 8 top kaybı yaparken yalnızca 5 asist üretebildi.
Doncic ve Young, en iyi genç oyuncuların klasik gelişim sürecini komple değiştirdiler. Eski 1 numara seçimleri Karl Anthony-Towns, Ben Simmons ve Markelle Fultz’un NBA’de kendi pozisyonları için elit bir fizikleri ve hızları vardı. Ayrıca onlara yönelik tahminler de 20’li yaşlarında istikrarlı biçimde gelişecekleri şeklindeydi. Doncic ve Young’ın kendilerini o kadar geliştirecek payları olmayabilir. Zira zaten inanılmaz yeteneklere sahipler. Bir sonraki seviyede ortaya koyacakları kariyer, iki ilişkili cevaba bağlı olabilir. Yaşları ilerledikçe daha ne kadar yetenekli olabilirler? Bir de basketbol oyuncularının ne kadar daha yetenekli olmalarını bekleyebiliriz?
Elit fiziksel yapısı olmayan oyuncular için altın standart Curry. İstisnai bir hızı yok. Ancak daha uzun ve daha atletik savunmacılar yine de onu savunamıyor. Buna rağmen, NBA takımlarının eşsiz efsanelerin kendi versiyonlarını bulmaya yönelik çabalarında yaşadıkları başarısızlıkları yazsak da buradan Amerika’ya yol olur. 15 yıldır, 2 metrenin üzerinde olup şut atabilen her Avrupalı, Dirk Nowitzki ile karşılaştırıldı. Kimse, ona yaklaşamadı bile. Dirk’ün yaptıklarını kopyalamak öylesine zordu ki, zaten bütün çabalar başta çuvalladı.
Sırf Curry en imkansız şutları kolay gösteriyor diye, bu başkalarının da aynısını yapabileceği anlamına gelmiyor. Profesyonel bir basketbolcunun ne kadar isabetli ve ne kadar uzaktan şut atabileceğinin sınırlarını bilmenin bir yolu yok. Roger Bannister, 1954 yılında 1,6 kilometrelik mesafeyi dört dakikadan kısa bir sürede tamamlandığında birçokları bu rekorun kırılmasının imkansız olduğunu düşündü ve ancak bu rekor, baraj kapaklarını açtı. 16 ayrı koşucu daha sonraki üç yıl içinde aynı mesafeyi dört dakikanın altında koştu. Diğer yandan, Bob Beamon’ın 1968 yılında uzun atlama dalında kırdığı rekoru zorlayabilecek biri hâlâ çıkmadı.
Curry, koca bir neslin zihninde mümkün olan şeylerin tanımını yeniden yaptı ve dünya genelinde basketbol takımlarının hayal güçlerini değiştirdi. Curry, çaylak sezonunda bulduğu 36 dakika başına 4,7 üçlük denedi. Bu sezon bu sayı 11,1 düzeyinde. Doncic, 18 yaşındaki bir oyuncu olarak neredeyse bir o kadar üçlük deniyor. Young, daha da çok atıyor. NBA takımlarının maç başına denedikleri üçlük sayısı, son 20 yılda iki katından fazla arttı. Ne kadar üçlük deneyebileceklerine dair bir üst limit var mı? Ya da o limite yaklaşmaya yakın mıyız? Yoksa oyuncuların yeteneklerinin değişen doğası, o limiti her yıl yukarı mı çekiyor?
Çok büyük bir ihtimalle, 2018 yılında draft edilen oyuncuların en azından 2027’ye kadar kendilerini draft eden takımlarla sözleşmesi olacak. 2009 yılında Curry draft edildiğinde lig, 2018’de göründüğünden çok daha farklıydı. Draft ile ilgili en zor kısım, bir oyuncunun önümüzdeki 10 yıl içerisinde ne kadar değişeceğini tahmin etmek değil ligin ne kadar değişeceğini tahmin etmek. Dünyadaki en iyi oyuncular, bu süre içerisinde maç başına 15 üçlük mü atacak? Eğer 10-15 yıl içerisinde NBA’in rekor kitaplarını yeniden yazan oyuncular olacaksa, bu işi yapmak için en önemli adaylar da şu an daha düşük seviyelerde rekor kitaplarını baştan yazan bu oyuncular.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!