NBA Gündemindeki 9 İsme 9 Çılgın Senaryo

13/Şub/18 11:46 Şubat 24, 2018

Bugra Uzar

13/Şub/18 11:46

Eurohoops.net

NBA artık yılın neredeyse 365 günü devam eden tam ve duraksız bir çılgınlık. Eurohoops Fırın dokuz çılgın senaryoyla olayı bir üst seviyeye taşıdı, lig dünyasında ismi sürekli dönen takımlara ve isimlere olmayacak gelecek senaryoları yakıştırdı. Ama siz yine de “Olmaz olmaz” demeyin!

By Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net

Bundan birkaç hafta önce Blake Griffin’in Detroit Pistons oyuncusu olacağını söylesem, inanır mıydınız?

Ya da Cleveland Cavaliers, Kevin Durant’li Golden State Warriors‘a 2017 NBA Finali’ni kaybettikten sonraki aylarda Kyrie Irving’i en büyük rakibi Boston Celtics‘e göndermeyi kabul edecek desem, inanır mıydınız?

Veya Kevin Durant, OKC Thunder 2016 playoff’larında Warriors‘ı elemenin bir maçla eşiğinden döndükten sonra Golden State oyuncusu olacak deseydim, bu satırları okuyan okuyuculardan hangisi bana inanırdı?

Gordon Hayward’ın Utah Jazz‘la kurduğu güçlü bağları arkasında bırakıp Boston Celtics‘i seçmesi de, Chris Paul’ün Los Angeles Clippers‘la köprüleri atıp Houston Rockets‘a, hem de James Harden’la bir ikili olmak için, NBA tarihinin en kalabalık takasına sebep olması da tam anlamıyla çılgınlıktı.

Ama bugünlerde, NBA böyle. Yılın neredeyse 365 günü devam eden, top sahadayken performanslarla, skorlarla, unutulmaz seriler ve anlarla… Top sahada değilse takaslar, imzalar, kararlarla… Tam ve duraksız bir çılgınlık.

Birazdan okuyacağınız delice hayaller, kabul ediyorum ki ne okuyana ne yazana gerçekçi gelecek cinsten değil. Ama yukarıda yaşanan gerçeklerden hangisi ilk okuduğunuzda size gerçekçi gelmişti ki?

Şimdi değil ama bir gün: NBA Komisyoneri LaVar Ball

Ball Ailesi’nin en medyatik bireyi LaVar Ball birçoklarının kabul ettiği üzere çok iyi bir pazarlamacı ve oldukça akıllı bir yönetici. Junior Ball Assosiation yani JBA isimli yeni fikri NBA’e gitmeye niyetli ama NCAA’e bedavaya oynamaya niyeti olmayan oyuncuları toplamayı hedefliyor.

NBA’in modern dünyasında ligi gerçekten yönetenlerin kim olduğunu herkes biliyor. Oyuncular saha dışından saha içine perde arkasından sahne önüne ipleri elinde tutuyor. JBA’le NBA’in yeni nesil yıldızlarını toplayıp etkilemeyi başarırsa Baba Ball’un gelecekte sahip olabileceği gücü hayal dahi etmek zor.

Ligin geleceğinin yıldızlarının saygı duyduğu ve güvendiği yönetici  ilk olmayı başarır, JBA’le NBA öncesine anlamlı ve profesyonel bir alternatif oluşturabilirse LaVar’ın Adam Silver’a halef olmayacağını kim söyleyebilir ki?

Cleveland bu hikayeyi biliyor: Kyrie eve dönüyor!

Kyrie Irving, Cleveland Cavaliers yönetimine, LeBron’a ve sahibine kızgın bir şekilde takımdan ayrılık için gemileri yaktı. Ama NBA’in son döneminde olaylı ayrılıklar kadar olaylı geri dönüşler de normalleşmiş durumda.

Uncle Drew gibi kariyerinin her noktasında ilginç kararlar almasıyla bilinen bir adamın Celtics‘le (ya da gitmek isteyebileceği bir başka takımla) başarıya ulaştıktan sonra macerasına başladığı yere dönmek istemesi çok da garip olmaz.

Irving’in şimdiye kadar hep yeni şeylerin peşinde koşmasıyla tanındığını biliyorum. Ama yeni şeylerin peşinde koşarak başarıya ulaştığı bir kariyerin sonlarına doğru verilebilecek en acayip karar en başa dönmek olmaz mı?

Siz siz olun, Instagram’dan gördüğü bir videoyla dünyanın düz olduğunu iddia edebilen bir zihnin neyi yapmayacağı konusunda emin olmayın.

LeBron’un ilacı Yavru LeBron: Giannis’le James güçlerini birleştirirse…

Gözlerinizi kapatın ve hayal edin: 1 numarada hayallerinizdeki oyun kurucu, 2 numarada genç, enerjik ve zeki bir combo-guard, yanlarında skorer, atletik ve genç bir forvet; uzun, atletik, kalıplı, genç bir kadro; yeni koçuna karar verebileceğiniz bir organizasyon…

Ve, en önemlisi veliahtınız olarak görülen korkunç, muhteşem, gencecik bir basketbol canavarı.

Siz, LeBron James olsanız Bucks‘a gitmek istemez miydiniz yani?

NBA’in en korkunç ikilisini oluşturabilecek karar, Golden State‘le James’in bile adı yan yana gelirken neden Milwaukee tarafından hiç gündeme getirilmiyor? Açıkçası, ben pek anlayamıyorum.

Ama 2018 yazı yaklaşırken Bucks maaş bütçesinde yer açmak için biraz uğraşsa LeBron’la Giannis Antetokounmpo’nun ligdeki en korkunç ikiliyi oluşturması, en azından kağıt üstünde, mümkün olabilirdi. Şu beşi bir düşünün: Bledsoe, Brogdon, Middleton, Antetokounmpo ve LeBron James.

Ben, Milwaukee’de yönetici olsam 2017 yazından bu yana bu deliliği gerçeğe dönüştürmek için çalışıyor olurdum. Tabii ne yazık ki Bucks’ta çaycı bile değilim…

 

İmkansız bir buluşma: Oklahoma State Warriors

Uslanmaz bir realist olduğunu düşünen bütün okurlarımıza bir uyarım var: Bu maddede okuyacağınız her şey gerçek anlamda çılgın bir rüyadır.

Steph Curry maksimum sözleşmesinin sonunda Golden State Warriors’la yapması gereken her şeyi yaptığına ve takımına mümkün olan her şeyi verdiğine karar verir…

Yeni hedefi memleketinin takımı Charlotte Hornets’i eski şanlı günlerine geri döndürmektir ve doğduğu şehrin takımına imza atar.

Artık Warriors’a yeni bir lider, yeni bir oyun kurucu gerekmektedir. Golden State’in çılgın yönetimi her zamanki gibi en çılgın ihtimali gerçeğe dönüştürür.

Oklahoma City’de beraberken başaramayıp ayrı düşen Kevin Durant’le Russell Westbrook, Golden State’de ikinci bir şans için bir araya gelir.

Bir düşünün. Gerçekten ancak NBA’de gerçek olabilecek kadar inanılmaz olmaz mı?

Kawhi, Warriors’ı yenmeye gidiyor: Super-Rockets!

Diyelim ki dedikodular doğru ve Kawhi Leonard’la San Antonio Spurs arasındaki ilişki gerçekten kopmuş ve geri dönülmez bir noktada.

Batı’da nereye gitmesi akla yatıyor? Kawhi gerçekten Spurs kadrosunun kalitesinden memnun değil ve Warriors’ı yenebileceği bir noktada olmadığını düşünüyorsa gidebileceği çok seçenek yok.

Ve hangisinin en cazip taraf olduğu belli: Houston Rockets.

Şu an dahi Warriors’ın dişlilerini kırabilen Rockets, Kawhi gibi savunmacı, çok yönlü ve verimli bir hücumcu için gerekirse ilk beşi dışındaki herkesi verebilir.

Chris Paul takası için attıkları taklalardan sonra kimse Daryl Morey’e imkansızdan bahsetmesin.

Warriors’ı yenmek için beş süperstarı 48 dakika oynatması gerekiyorsa onu dahi yapacaktır. Yeter ki Leonard tüm gemileri yakıp her türlü yükü çekmeye razı olsun!

Yenilmez Armada’ya bir Türk lejyoner: Cenk Akyol

Bu maddeyle bir istisna yapacağız ve geleceğe değil, geçmişe doğru çılgın hayaller kuracağız. Nasıl desem… Geleceğe döneceğiz gibi düşünün.

Ve diğer maddelerin aksine bu bir senaryo bile sayılmaz. Sadece Türk bir basketbolsever olarak bir hayal kuruyorum:

Mehmet Okur’la Hidayet Türkoğlu’nun NBA’de olduğu yıllarda iki temsilcimiz de ligin hep yenilikçi, bilinenlerin tersine giden, bir şekilde aykırı takımlarda oldular.

Hidayet’in oynadığı Sacramento Kings göze de hitap eden, pasa, beceriye, yeteneğe dayalı oynayan, sahadaki beş oyuncusu da basketbolun en temel üç hücum tehdidinde mahir oyuncuları sahaya sürüyordu.

O günlerde tartışıldılar, eleştirildiler ama bugün sahada olsalar ideal basketbol takımı olurlardı.

Keza San Antonio Spurs’ten geçtiği yıllarda Spurs organizasyonu 2000’lerin başında uluslar arası yeteneklere en çok yer açan, şans veren ekipti. NBA herkesten çok onları örnek alarak bugünkü çok milletli atmosferini yaygınlaştırdı.

Keza Mehmet Okur’un Pistons’ı o yıllarda NBA’in en radikal savunma takımıydı. Kendilerinden önce de sonra da yakın tarihte öyle bir takım bulmak zor.

Sonrasında Okur’u “modern uzun” tanımına çok uygun şekilde kullanan Utah Jazz… Koç Sloan yenilikçi bir antrenör değildi ama yıldızımızın yeteneklerini All-Star’a çıkaracak kadar yeniliği kabullenmeyi başarmıştı.

Spacing’i, dört kısalı beşleri, point-forward’ı Hidayet’le Orlando Magic de ligin bugünkü modern trendlerinin öncülerindendi.

Warriors tüm bu takımların müjdelediği yenilikleri parça parça örnek alıp Phoenix Suns’ın hızlı ve şutör doğasıyla birleştirdi. Ama bizim için bir eksik var: İçinde hiç bizim bir temsilcimiz olmadı.

Kariyerinin en verimli sezonlarından birkaçında Cenk Akyol, Golden State’in ceza şutörü olsa… Yakışmaz mıydı yani?

Kral’ın veliahtı oğlu olursa: LeBron ve LeBron Jr. NBA’de buluşuyor

LeBron James’in oğlu LeBron James Jr.’ın gün gelip NBA’de oynayacağından neredeyse kimsenin şüphesi yok.

2004 doğumlu Junior henüz 13 yaşında. Artık lige gelen çaylak yeteneklerin yaşlarının 19-20 olması sıradan bir şey haline geldi. Ve zaman geçse de yaşlanmak nedir bilmeyen babası “henüz” 33 yaşında.

Buradan sonrasını senaryolaştırmak için matematik bilmek yeterli: Çok uzun bir kariyer hedefi olduğu bilinen LeBron’un 40 yaşına kadar basketbol oynaması herhalde kimseyi şaşırtmaz. Bu da oğlu LeBron Jr.’un NBA’e gelebileceği günlerde hala ligde parkede olması anlamına geliyor.

O gün geldiğinde LeBron hala oynuyor olur mu, hangi takımda olur ya da LeBron Jr. gerçekten NBA takımlarının ilgisini çekebilecek kadar gelişir mi?

Bütün bu soruların yanıtı şu an belirsiz. Zaten hayalin çılgınlığı da burada.

Ama Kral’la büyük oğlu biri kariyerinin sonunda, diğeri en başındayken basketbolun zirvesinde buluşsalar… Kim şaşırır ki?

Uluslararası Spurs’den Amerikalı devrimi

San Antonio Spurs’ün uluslararası oyuncu tercihleriyle NBA’in Amerika dışındaki basketbola bakış açısını değiştirdiği herkesin malumu. Peki olayı bir üst seviyeye, radikal bir globalizme taşımaya karar verirlerse?

Zaten kadrosunun ve rotasyonunun yarısı uluslararası isimlerden oluşan Spurs, Koç Popovich’in kariyerinin son demlerinde tüm Amerika’ya ve özellikle Başkan Trump ve destekçilerine mesaj göndermek için tamamı Amerikalı olmayan oyunculardan kurulu bir takım kurmayı denediğini hayal edin.

Pop’ın Amerika da dahil milliyetleri önemsemeyen bakış açısı ve sadece basketbolun kendisine odaklı felsefesi muhtemelen böyle bir deneye mani olacaktır.

Ama fikrin tüm çılgınlığına rağmen okuyucularımızın bir şeyi kabul edeceğini düşünüyoruz: Ligde böyle radikal bir çokkültürlülük deneyi yapabilecek tek takım olabilir.

Onun adı da San Antonio Spurs.

Tags NBA