By Bill Simmons / Çeviri: Yılmazcem Özardıç
Bu yazı ilk olarak 23 Şubat 2018 tarihinde The Ringer’da yayınlanmıştır.
Roy Hobbs’ın The Natural’ı tüm ampülleri patlatan bir şekilde bitirdiği zamanı hatırlıyor musunuz? Michael Jordan bunu neredeyse gerçek hayatta yaptı. Utah deplasmanında 7.maçın eşiğine gelinmiş ve takımı 41.9 saniye kala 3 sayı takımı gerideydi. Jordan üç Jazz oyuncusunun yanından geçip giderek bir turnike bıraktı, Karl Malone’dan topu çaldı ve Bryon Russell’ın üstünden attığı efsane şutla 1998 Finallerine noktayı koydu. Başka bir Bulls oyuncusu topa dokunmadı.
Tekrar ediyorum: Başka bir Bulls oyuncusu topa dokunmadı.
Jordan’ın zaten en iyisi olduğunu düşünüyorduk… sonrasında bir de BUNU mu yaptı? Delta Center’ın ışıkları sönmese de o 41.9 saniyenin yeri başka bir gezegende (aynı Tiger’ın Torrey Pines’ta diz sakatlığına rağmen kazandığı, Ali’nin Foreman’ı Zaire’de 8.raunt esnasında atladığı gibi). Bu şöyle oluyor: birisinin zaten çok çok iyi, gerçekten farklı ve özel olduğunu düşünüyorsunuz ve sonra saçma sapan bir şeyler yapıyorlar. Bu yaşandığında herkesin tüyleri ürperiyor. Çünkü her şeyin en yüksek seviyesi o an oluyor.
6.maçı bir Boston barında izledim ve hepimiz “Larry Michael’dan daha iyiydi” iddialarımızı sonunda beyaz bayrak sallayarak çöpe atmak zorunda kaldık. 1998 yılında Jordan 1980 Amerika erkek hokey takımının tek vücut bulmuş haline, bizim jenerasyonumuzun Beatles’ı ve Ali’sine dönüşmüştü. Jordan ile LeBron’ın baştan sona kariyerlerini tartışmakta çok büyük bir sıkıntı yok ancak özel bir ana ulaşmazsa LeBron asla Jordan’ı geçemeyecek. Son 50 yılda sadece Jordan, Ali ve Tiger, herkesin zirve dönemlerinde onlar için başarı istediği seviyeye çıktı. Onlar “herkesin tasvip ettiği” sporcular oldular.
LeBron’a saygı duyuyoruz. Jordan’a saygı gösterdik. Utah’taki 6.maçtan 7 ay sonra emekli olduğunda Roy Hobbs’un salak oğlu ile mısır tarlasında ‘yakala’ oynadığı andaki kadar sıcak kalpli hissettik. Ne gidiş ama. BÜYÜK SON.
(30 for 30 anlatıcı sesi geliyor…)
Ancak… Ya size Jordan’ın geri dönmek istemesine rağmen takım bulamadığını söylesem? 30 for 30’dan bir eser daha… Takımsız Tarihin En İyisi, yöneten Jason Hehir.
1997’ye geri dönelim. Chicago o dönemler iki drama ile çalkalanıyordu: ER’in 4.sezonu ve Jordan’ın Bulls’la son yılı. Jordan, Chicago’nun paranoyak GM’i Jerry Krause’dan nefret ediyordu (Krause, Jordan, Pippen ve Phil Jackson’ı elinden geldiğince çabuk yollamak istiyordu) Krause’un problemi ise gazeteci Phil Rosenthal’a göre basitti: Krause, hak ettiğinden daha az övülüyordu ancak hak ettiğinden de fazla övgü istiyordu.
HBO’nun başkanının David Chase ile Jamos Gandolfini’ye The Sopranos için çok fazla övgü aldığını söylediğini ve sonra 7.sezonu yeni bir yönetmen ve yıldız arayarak geçirdiğini düşünün. Bu daha da kötüydü. Krause sürekli Bulls hanedanlığındaki yeri nedeniyle az övgü aldığından bahsetti, alamayınca da çözümü bu hanedanlığı çökertmekte buldu. Belki de geçen yaz Hall of Fame’e girerken aldığı plakete bunu yazmalılardı.
Diğer problem: Bulls sahibi Jerry Reinsdorf, ‘ana yemeği’ Jordan’a rekor bir para ödemişti ancak Jordan, Jackson ve Pippen’a minnettarlığını göstermiyordu. Her durumda fırsatçılığını konuşturan Jackson o sezona ‘Son Dans’ lakabını takmış ve oyuncularını buna göre motive etmişti. Son zamanlarda tüm Jordan kitaplarını okudum ve şu çok net: 20 yıl sonra bile Krause ile Reinsdorf, Jackson’ın Jordan ile bağlantısını çok hafife almış. Daha da kötüsü, herkes Krause’un Phil’ı Tim Floyd adında bir kolej koçuyla değiştirmek istediğini biliyordu. Yani tabii, ne zaman Phil Jackson’ı gönderip yerine Tim Floyd’u getirme şansınız varsa bunu yaparsınız.
Aynı zamanda Pippen da çok ucuza imzaladığı kontratının son sezonuna giriyordu ve para kazanmak konusunda kararlıydı. Bu parayı Chicago’dan da kazanamayacağı açıktı çünkü bir değil iki kere Bulls kulübü ona oyunlar oynayarak ucuza imza attırmıştı. Scottie, Son Dans’a ligin en iyi 10 oyuncusundan biri, geleceğin Hall of Fame üyesi ve ligin en çok para kazanan 122. oyuncusu olarak girdi. Jackson’ın en ince Zen Ustası teknikleri bile Scottie’nin öfkesini dindiremezdi. Bir de takımın üçüncü tekerleği Dennis Rodman ligi terk etmek üzereydi. Bitiş çizgisi görülüyordu.
Eagles’ı anlatan belgeselin ilk kısmının sonunda ekibin üyeleri yavaş yavaş birbirini küçümsüyor, herkes patlama anını bekliyor ve 1980’de Long Beach’te Glenn Frey ile Don Felder’ın sahnede kavganın eşiğine dönmesi her şeyin sonu anlamına geliyordu. Bulls‘un böyle bir Long Beach anı olmadı ancak son sezonları ‘güle güle’ turuna dönüştü. 8-7 ile başladılar ve herkes ‘Chicago bitti mi?’ sorularını sorarken Bulls sezonun kalanını her zamanki gibi Jordan’ın önderliğinde 51-10’luk dereceyle geçip tüm sorulara net bir cevap verdi.
Jordan’ın tarihin en iyisi olduğuna dair argümanlarının altı yüzük, Rüya Takım, 93 Finalleri ve Roy Hobbs maçıyla başladığını biliyorum. Ancak bana göre Jordan’ın en büyük özelliği New Jersey’de, Charlotte’da ya da Sacramento’da, herhangi sıkıcı bir gecede bir şeye kızıp (bir taraftar, kötü bir faul düdüğü, rakibin herhangi bir şeyi, ne olursa) bu siniri basketbolun John Wick’ine dönüşmek için kullanmasıydı. Herkes kazanmak istiyordu ancak Jordan çok başka bir şey istiyordu. 90’ların ortasında koçlar oyuncularına onunla kötü konuşmamalarını, göz devirmemelerini ve hiçbir şekilde provoke etmemelerini tembihliyordu.
Kafanı aşağı eğ, çeneni kapa, başlaması için ona bir neden verme.
O MJ gecelerinde League Pass’imiz yoktu, sadece Sports Center (ve Stu Scott’ın saat 11’de özet görüntüler eşliğinde ‘MJ’in devrede 12 sayısı vardı ancak üçüncü çeyrekte Jayson Williams ona sert bir faul yaptı ve adamım MJ bunu BEĞENMEDİ’ sözleri) ile sabahki istatistikler (gazetenin 4.sayfasını açıp kendinize ‘Vay canına MJ Clippers‘a 49 mu atmış? Acaba kim kızdırdı?’ diye sorardınız) vardı. Her gece o inatçı adam rakibini darmadağın etmek için bir neden bulurdu. Bulamadığı zaman da uydururdu. 35 yaşındaki bir efsanenin son Bulls sezonunda ona karşı neler neler yaptılar ama fark etmedi. 62 galibiyet, 20 mağlubiyet.
Jackson playofflardan önce oyuncuları, koçları ve antrenörleri özel bir toplantıya çağırdı ve herkesten son sezonun onlar için ne anlam ifade ettiğini yazmasını istedi. Bir şiir, cümle, şarkı, ne olursa. 50 kelimeden az olmak zorundaydı. Herkes bir şeyler yazdı. Herkes herkesin mesajlarını okudu ve bittiğinde Jackson bir kahve tenekesinde her şeyi yaktı. Tüm kaos ve uyuşmazlık o kağıtlarla uçup gitti. Sekiz hafta boyunca birlikte oldular ve birçok nedenden dolayı yine başardılar ancak en öne çıkan sebep belliydi: Tarihin en iyisine sahiplerdi.
Jordan Bulls kariyerini üst üste üç şampiyonlukla bitirdi, 304 maçın 304’ünde de oynadı ve 11786 dakika parkede kaldı. Bu da ‘Artık vücudu yoruldu’ iddiaları peşinde getirdi. Jordan Kuralları kitabının sahini Sam Smith daha sonrasında Jordan’ın ‘Pippen’la oynamaya daha fazla katlanamadığını’, ‘1993’te olduğu gibi yorgun ve bitmiş halde olduğunu’ yazdı. Krause’ye nefretini de işin içine kattığınızda Jordan’ın altıncı şampiyonluktan sonra neden bıraktığını görebiliyorsunuz.
Ya da bu sadece hep bizim inandığımız hikayeydi.
Bu bazen olur, bir söylenti başlar ve yürür ancak gerçek çok daha karışıktır. Eagles’ın ayrılma nedeni birbirlerinden nefret etmeleriydi. Bunu anlamak kolay. Jordan ligin en iyi oyuncusuyken ikinci kez emekli oldu çünkü gidecek başka yeri yoktu. Bu biraz karmaşık ve kafa bulandırıcı.
Jordan’ın eski takım arkadaşı B.J. Armstrong, Jordan’ın 93’te hem fiziksel hem de mental açıdan tamamen bitmiş durumda olduğu için bıraktığını bana söyledi. 17 ay sonra ise dramatik bir şekilde geri dönmüştü. Jordan birkaç şampiyonluk daha alabileceğini fark etmişti. Armstrong ona inanmıştı. İkinci three peat onu bir kere daha bitirmişti. Armstrong’a Jordan’ın ikinci emekliliği hakkında bir soru sorun ve şu cevabı alacaksınız: “BİTMİŞTİ! VÜCUDU BİTMİŞTİ!”
Jordan’ın etrafındaki kişiler ise hafifletici nedenlerin daha büyük bir rol oynadığına inanıyorlar. 98 Finalleri’nden sonra gelen lokavtla takım sahipleri kötü durumdaki maaş dağıtımını ve genç yıldızlara verilen büyük güçleri değiştirmek istiyordu. Latrell Sprewell’in koçunu boğazlaması, iki kötü Rüya takım çakmaları, Iverson/ hip hop jenerasyonunun kutuplaştırıcı etkisi ve birçok gencin yüksek paralar aldıktan sonra yeteneklerini harcaması sonrası özellikle yaşlı taraftarlar sahada gördükleri davranışları ve yükselen bilet fiyatlarını protesto etti. “Jordan’dan sonraki hayat” basketboldaki en korkutucu üç kelime oldu. TV reytinglerini %25-30 kadar yukarı çıkarmış, diğer tüm süper yıldızlarının toplamından daha çok dikkat ve hayranlık görmüş bir adamdı. Jordan olmadan ligin piyasa modeli çökerdi.
David Stern bunu biliyordu. Başkan sonraki yedi ayı ligin zedelenmiş imajını düzeltmeye çalışmakla geçirdi. Dr. Richard Kimble sakalı uzattı, durumu biraz hafifletti, muhabirlere en hafif ses tonuyla konuştu ancak 94’teki beyzbol lokavtının korkusunu da alttan alttan göstermeyi ihmal etmedi. Beyzbolun yaptığı gibi bir sezonu çöpe atmak üzereyiz… inanmıyorsanız sakalıma bir bakın. Lokavt, tatilden sonra da devam edince herkes ona inanmaya başladı.
O dönemde ne olmadı biliyor musunuz? Michael Jordan hiç emekli olmadı.
Neden Jordan’ın hiç emekli olmadığını biliyor musunuz? (Dramatik bir sessizlik) Hiçbir zaman emekli olmak İSTEMEDİ. Sadece kendine takım bulamadı.
Yıllar ve aylar geçti, bunun gibi bir hikayeye inanmaya başladık (Jordan bir ara öhöm… beyzbol… öhöm… da oynadı). Jordan 13 Ocak 1999’da Stern’ün tehditkar sözleri sonrası basketbolu bıraktı. Jordan sanki son ana kadar beklemiş gibi görünüyordu, çünkü evet, öyle yaptı. 800 muhabiri United Center’a toplatıp “Mental olarak tükenmiş durumdayım, önümde bir meydan okuma yok diye hissediyorum. Fiziksel olarak iyi durumdayım. Bu basketboldan ayrılmak için harika bir zaman ve bu konuda bir sıkıntım yok” dedi.
Kısacası: En manyak rekabetçi basketbolu bir değil iki kere gücünün zirvesinde terk etti.
(NE????)
Unutmayın, her MJ anısı onun diğerlerini yenmek için sürekli büyük ya da küçük çılgınlıklarını anlatır. Bunlardan bazıları “Hadi antrenmandan sonra HORSE oynayalım”dan, “Bahse girerim ki bavulum seninkinden önce gelecek”e kadar sıralanır. Bu adam rekabetten besleniyordu. Bunu öyle kapatıp gidemezsiniz. Musluk falan değil bu. 35 yaşında Jordan’ın şeyi bulduğuna mı inanmamız lazımdı… sükuneti?
Gizemli bir başka olay ise o hafta Jordan’ın puro makası ile sağ parmaklarından birini kesmesiydi. Jordan iki ay boyunca basketbol oynayamayacağını açıkladı ancak sonraki hafta sonu Barkley ile golf oynadı. Kasım ayında Skip Bayless, Jordan’ın parmak sakatlığı hakkında bir şeyler yazdı ve yedek bir söylenti ortaya çıktı: Eğer parmağını kesmese belki de geri dönebilirdi.
Hayır. Jordan’ın en yakın arkadaşlarından biri bana son günlerde Bulls‘un Jackson’ı 98’den sonra takımda tutması durumunda Joradn’ın kesinlikle kalacağını söyledi. İşte bu kadar Jackson’a saygı gösteriyordu. Krause ile Reinsdorf’un Jackson’ı yolladığı ortaya çıkınca Jordan’ın tavrı da değişti ve Phil’e saygısı ve başka biriyle yeniden başlama konusundaki isteksizliği nedeniyle Chicago’dan ayrılmak zorunda kaldı. Krause MJ-Phil bağlantısını bu kadar hafife alarak Chicago’nun geleceği ve NBA tarihine çok büyük zarar verdi. Ligin 70 yıllık tarihinde bundan daha kötü hamle bulmak zordur. Tamamen savunulacak hiçbir yanı olmayan bir şeydi çünkü.
Maalesef o dönemde hiçbir takım “Jordan takım değiştirmeye kalkarsa diye maaş bütçesi boşaltalım!” diye düşünmüyordu. Bu fikri kim yarattı? 1999-2000 sezonundan sonra Tracy McGrady, Grant Hill VE Tim Duncan’ı almak için yer açan Orlando Magic. Maalesef 97-98 yıllarında kimse bunu düşünmemişti.
Lokavt bittiğinde yeni CBA takımlara kendi serbest oyuncularını tutma konusunda öncelik verdi ve bu tabii ki tarihin en sersem kontlarından bazılarına neden oldu. 96 Draftının Kobe Bryant, Allen Iverson ve Ray Allen 70.9 milyon dolar değerinde maksimum kontratlar imzaladılar. Ancak maalesef Shareef Abdur-Rahim ve Zydrunas Ilgauskas da aynı kontratları aldılar. Nets Jayson Williams’ı tutmak için 86 milyon dolardan vazgeçti. Atlanta ve Golden State, Alan Henderson iel Jason Caffey’i tutmak için toplamda 80 milyon dolar ödemeyi göze aldı. Knicks ise Charlie Ward ile Chris Dudley’i tutmak için 56 milyon dolar harcadı ve sonrasında bu kontratlar Charlie Ward ile Chris Dudley’in biten kontratları olarak anılmaya başlandı.
Belki de ligin yüzde %25’i gerçek maaş bütçesine sahipti. Kings boşluğunu 6 yıl için Vlade Divac’a 62.5 milyon dolar vermek için kullandı. Altı takım ise pahalı ve kaliteli olarak görülen ancak bekleneni veremeyen oyunculara şu kötü kontratları verdi: Phoenix (Tom Gugliotta: $58.5 milyon), Denver (Antonio McDyess: $67.5 milyon), Charlotte (Derrick Coleman: $40 milyon), Philly (Matt Geiger: $51 milyon), Chicago (Brent Barry: $27 million) ve Detroit (Loy Vaught: $23 milyon). Donald Sterling’in Clippers‘ı maaş boşluğunu oyuncular için kullanmadı, belki başka yerde harcamıştır Sterling o parayı.
O lokavtlı sezondaki 7 şampiyonluk adayımız ise şu şekildeydi:San Antonio, Portland, New York, Indiana, Houston, Utah ve Lakers. Sadece Rockets‘ın maaş boşluğu vardı ve onlar da Pippen’ı 67.2 milyon dolar karşılığında kadrosuna kattı. Kimse rekor olan 33 milyon dolar maaş almış Jordan’a büyük bir indirim yapması durumunda ödeme yapacak halde değildi.
Bir daha soruyorum… Michael ne yaptı?
Pippen, Barkley ve Hakeem’le Houston’da ‘yaşlı kurtlar takımı’ mı kurmak?
Tim Duncan ve Robinson’la birleşip… San Antonio’da mı yaşamak?
Portland, Utah veya Indiana gibi küçük bir markette yedinci şampiyonluğu mu kovalamak?
Yoksa Kobe ve Shaq’la birlikte oynamak için (ıhım) Magic’in takımında mı forma giymek?
Lütfen. Sadece New York bir ihtimaldi; hatırlarsanız Knicks Chriss Mills ile John Starks ve Terry Cummings’in kontratlarını MJ emekli olduktan sekiz gün sonra Golden State‘e Sprewell için takas etti. O pakete yakın bir şeyi Michael için bir sign and trade’de kullanabilirler miydi? Krause Jordan’ın Chicago’daki mirasını dandik bir paket ve birkaç draft hakkı için takas eder miydi? Lakers‘ın Jackson’ı göreve getirmesinin dışında tek şansı buydu Jordan’ın… Maalesef ki Lakers-Jackson birlikteliği altı ay sonra başladı.
Lig yanlışlıkla tarihin en iyi oyuncusunu şah mat mı etmişti? Aslında, evet! Olan buydu. Jordan bu şekilde kendine ait ilginç rekoru da genişletmiş oldu: Tarihin en iyisinin NBA Finalleri MVP’si olarak en çok emekli oluşu: İki.
Lokavt sezonunu atladı ve Ocak 2000’de Washington’ın küçük sahibi ve Basketbol Operasyonları Başkanı olarak geri döndü. Ekim 2001’de Wizards‘ta basketbol oynayacağını açıklayarak herkesi şaşırttı. Roy Hobbs maçından 39 ay geçmişti ve dünyada çok fazla şey değişmişti.
Jordan dönüşünü 11 Eylül’den iki hafta sonra açıklamış ve sonrasında maaşını kurbanların ailelerine bağışlayacağını ifade etmişti. Üke sersem haldeydi. Yaşananların hiçbiri sanki doğru gibi gelmiyordu. İki Wizards sezonu sanki efsanenin yeniden bir konser turnesi yapması gibiydi, zirve günleri çoktan geride kalsa da kimsenin umrunda değildi. Sadece en iyi hitleri çal, Michael. Çoğu gece bunu yapamıyordu. Birkaç gece ise inanılmaz bir şekilde yapabiliyordu. Jordan’ın harap vücudu dayanamıyordu. Geri dönmek için çok beklemişti. Aslında hiç ayrılmamalıydı.
20 yıl sonra LeBron James’in aynı ‘takımsız adam’ durumuna doğru gidişini izliyoruz. 2017-18 Cavaliers‘ı Jordan’ın son Bulls sezonu kadar drama yarattı ve soyunma odasında yaşananlara dair 7/24’lük haber akışı sanki tüm programı kaplıyordu. NBA Twitter’ı döneminde bir takım böyle bozulduğunda her şeyi anında öğrenebiliyorsunuz. Cleveland LeBron’ın ilk kez maç içinde bazen kendini kapattığını gördüğümüz beş haftalık süreçte dağıldı.
Uh-oh. Son güne kadar takas makinasını neredeyse çökerttik ve Woj Bombaları son günde patladı: Cleveland yaptığı takaslarla dört yeni rotasyon parçası aldı, takım sahibi Dan Gilbert bir ilk tur hakkını feda etti, iki korkunç maaşı daha üstüne aldı ve bir sonraki sezon vergilerle birlikte 300 milyon dolar ödemeyi gözüne kestirdi. Önümüzdeki sezonun Cavs‘i Black Panther 2’den daha pahalı olabilir. 2018 Brooklyn hakkı dışında her şeyi yolladılar ve bu hak yazın Kyrie takasından elde kalan tek değer. Bu hak aynı şekilde bu yaz gitme-kalma kararı öncesinde tek kozlarıydı.
Hey LeBron, kalmaya söz verirsen bu hakkı daha çok yardım getirmek için takas edeceğiz. Ancak şimdiden söz vermen gerekiyor.
Bu takaslar LeBron’ı uyandırdı ve uyanış, Cleveland’ın takaslar sonrası aldığı her şeyden daha da iyi bir sonuç oldu onlar için. Belki zirve dönemi öncesi LeBron (2009), zirve LeBron (2013), zirve sonrası LeBron (2016) gelip geçti ancak 2018 LeBron da kafayı verdiğinde ligin en iyi hücumcusu olmayı sürdürüyor. Bu 15 yıldan sonra LeBron hakkında bildiklerimizin tamamı burada…
1. 2014’te Cleveland’a 50 yıldır ilk şampiyonluğunu kazandırmaya söz verdi. İki yıl sonra da başardı. Artık Cleveland’da ölümsüz. Decision programına dair tüm bedeller ödendi.
2. Bu isterse bir daha ayrılabileceği anlamına geliyor.
3. Cleveland’la ikinci döneminde kısa süreli kontratlar imzalayarak takım sahibi Dan Gilbert’a ‘şimdi kazanmalısın’ mottosunu oturttu. Böylece daha fazla vergi, daha çok gönderilen draft hakkı, Kevin Love’a verilen büyük kontrat ve Tristan Thompson, J.R. Smith ile Iman Shumpert gibi rol oyuncularına komik derecede yüksek kontratlar ortaya çıktı. Bu ayın başında Cleveland bir İLK TUR HAKKINDAN VAZGEÇEREK ve DAHA ÇOK PARAYI üstüne alarak takımı geliştirebildi. Bu sarhoş bir adamı Jenga oynarken izlemeye benziyor. Bu bir takım inşa etmek değil, takımı bir şekilde ayakta tutmak. Sürdürülebilir bir şey değil. (Bu düşünceyi aklınızda tutun)
4. En banko 2018 tahminimiz: LeBron Süpermen pelerinini takar ve Cleveland’ı Finallere taşır ancak Warriors ya da Rockets tarafından yok edilir. Sonrası? LeBron 2010 ve 2014’te benzer durumlarla karşılaştı ve ikisinde de daha ilgi çekici yerlere giderek Reset tuşuna bastı. 2010’da Wade ile Bosh diğer alternatiflerin önüne çıktı. 2014’te Kyrie ile Love’ın yanında Gilbert’ın açık çeki yaşlanan Wade ile Bosh’ın yanındaki dolu maaş bütçesinin önündeydi. 2018’de… (Bu düşünceyi aklınızda tutun)
5. Geçen yaz (LeBron biliyor ya da bilmiyordu) Cleveland Irving ile Love’ı iki çok kötü kontratla paketleyip karşılığında George, Melo ve Bledsoe’yu takıma getirecek bir takas görüşmesinde bulundu. Kyrie olanları öğrendi ve kalanı zaten tarih. Yapılan takastan kalan tek değer olan 2018 Brooklyn 1.tur hakkı LeBron’ın istediği herhangi birine Draft aracılığıyla dönüşmeyecek. Onlar Anthony Davis veya Damian Lillard gibi (buraya muhtemelen alamayacakları herhangi birini yazabilirsiniz) oyuncuları almak için bu hakkı göndermeyi deneyebilirler. Ancak bir problem var: Phoenix, Boston, Denver ve Lakers‘ın elinde büyük bir takas için daha iyi parçalar var. Tabii hak güzel. Ancak bu hakkın önümüzdeki yıllarda LeBron’a yardımcı olabileceği bir senaryo göremiyorum. (Bu düşünceyi aklınızda tutun)
6. Eğer LeBron Jordan’dan tarihin en iyisi ünvanını almak istiyorsa (tabii ki istiyor) bunu yüzükler ve matematik yardımıyla yapabilir. Çoktan Jordan’ın oynadığı maç sayısını ve çıktığı Final sayısını geçti. İstikrarın ve eğlencenin adresi oldu ve Jordan’ın tersine zirve döneminde hiç yok olmadı. 2003’te ortaya çıktı ve her gece ama her gece, Grey’s Anatomy’den bir yıl fazla süreyle şovunu sürdürdü.
Sakatlık olmazsa LeBron tarihte en çok sayı atan oyuncu ve 40-10-10 bin (sayı-ribaunt-asist) kulübünün ilk üyesi olarak emekli olabilir. Bu ihtimal 15 yıl önce alnının ortasından bir kol daha çıkarmasıyla neredeyse aynı gibi görülebilirdi. ‘Jordan’ın zirvesi, LeBron’ın kariyeri daha iyiydi’ argümanını yaratıyor. Evet olabilir. Bu matematikle kazanıyor. (Ve bunu biliyor)
7. Jordan veya Magic’in tersine LeBron en gelişmiş antrenmanlar, diyetler, ekipmanlar, kondisyon ve iyileşme teknolojilerine sahipti. Brady ve Federer’le birlikte atletik ‘zirve’nin parametrelerini yıktı geçti. Federer geçen yaz Wimbledon’ı 35, bu Ocak’ta Avustralya Açık’ı 36 yaşında kazandı. Brady tarihin en iyi NFL geri dönüşünü 39’da yaptı ve Super Bowld’da 505 yardlık atışları 40 yaşında attı. Brady’nin 45 yaşına kadar oynamak istediğini biliyorsunuz? Ben de LeBron’ın en az 40’ına kadar oynamak istediğini duyuyorum ve oğluyla aynı zamanda ligde oynamak onun rüyası. Bu da 7 yıl daha manasına geliyor. (Bu düşünceyi aklınızda tutun)
8. LeBron’ın basketbol durumu en önemli olan ancak ancak büyük resimde hikayeleri de çok seviyor. Cleveland’daki ilk yıllarında geleneksel basketbol piyasası tabularını yıkıp lise arkadaşlarıyla bir şeyler inşa etti. 2010’daki serbest oyuncu turunu yeni başlangıçlar ve birlikteliklerle sonuçlandırmak istedi. Decision programı çok eleştirildi ancak tek amacı Wade ve Bosh ile güçlerini birleştirirken kariyerinin zirvesini Güney Sahillerinde geçirmekti.
2011’de LeBron’ın piyasa partneri Maverick Carter hakkında ilk kez bir şeyler duyduk ve o sıralar bir medya stratejisti işe aldı, birçok multimedya planlarını başlattığı yönünde büyük övgülere sebep oldu. 2012’de Rich Paul’un yeni şirketi için CAA menajerlik şirketini bıraktı. Böylelikle geleneksel piyasa dünyasında özerkliğini ilan eden ilk modern süper yıldız oldu. 2014’teki harika planlanmış ‘Eve dönüyorum!’ planı, iki büyük gerçeğin kapatılmasını sağladı: 1-Miami’nin gerçekten şampiyonluk şansı neredeyse hiç kalmamıştı; 2-Cleveland şampiyonluk için ona daha iyi bir fırsat veriyordu.
Tekrarlıyorum: LeBron hikayeleri seviyor.
Ve bu da 2018 yazını çok kafa karıştırıcı yapıyor. Basit olan Cleveland’da kalmak olacaktır. Üst üste üçüncü Finalini kaybetmekten öteye gidemeyeceği Cleveland’a. Gilbert’la ilişkisinin ‘kırılmış’ veya ‘tamamen yok olmuş’ olarak tanımlandığı Cleveland’a. Hiçbir borcunun kalmadığı, Jamison-Shaq döneminden bu yana en güçsüz yardımcı kadroya sahip olduğu Celeveland’a. Sadece bir başka şampiyonluk veya NBA’in lotaryayı yeniden Cleveland için düzeltmesi LeBron’ın kalmasını sağlar (şaka yapıyorum)
Aynı zamanda Golden State ya da Houston’a minimum bir kontratla gitmek LeBron’ı çok güçsüz ve umutsuz gösterir, hele hele bir de Durant’in Warriors‘a gittikten sonra gördüğü tepkinin farkında olmadığını düşünüyorsanız çılgınsınız. New York için, Knicks‘in maaş boşluğu yok. Miami bir şey ifade etmiyor. San Antonio, Leonard; Bill Walton’ın Portland kariyerini tekrarlamaya başlamadan önce olabilirdi. Boston, Toronto ya da Washington olamaz. Şampiyonluk adayları bitiyor.
Son zamanlarda dillendirilmeye başlanan LeBron-Philly birlikteliği dedikodularının dört nedeni var: Sixers‘ın LeBron’ın yanı sıra örneğin, PAUL GEORGE’u getirecek maaş boşluğu ve takas parçaları var. Simmons ve Embiid ligin en iyi 25 yaş altı oyuncularından ikisi (Genç bacaklar!). Klutch LeBron ve Simmons’ı temsil ediyor (hmmmm) ve NBA muhabirleri son dönemde Kasın’dan beri Philly-LeBron bağlantısına dair bir şeyler duyduklarını belirtiyorlar. Kaliteli bir hikaye ister misiniz? Şuna ne dersiniz:
2018’de LeBron James Philadelphia’yla Embiid ve Simmons’la birlikte küçük bir hanedan yaratmak için sözleşme imzalamış. 7 yıl daha oynayıp 40 yaşında bırakmak istiyor ve burasını son durağı olarak görüyor. Önemli bir nokta daha, New York’a yakın olmak ve ilk aktif milyarder atlet ünvanıyla tarihe geçmek istiyor. Tabii iş kısmındaki krallığını büyütüp bir gün NBA takımı sahibi olma hayali var.
Kötü değil. Ancak LeBron olsanız, kariyerinizin son demlerinde, tarihin en iyisi ünvanını alabilmek için son şansınızda Embiid’in yetenekli ama bir o kadar da kırılgan vücuduna güvenir miydiniz? Şuna bir bakın.
A Oyuncusu: 76 maç, 2201 dakika
B Oyuncusu: 57 maç, 2109 dakika
İlk oyuncu? Joel Embiid’in ilk dört yılı.
İkinci oyuncu? LeBron James’in… bu yılı.
All-Star maçında Embiid gecenin en gecenin benim adıma en büyük keşfiydi diyebilirim. Belki en kritik anda sahada 11 oyuncu olmayı hak etti; Embiid de kesinlikle bunlardan biriydi. Çok fevkalade. Ancak Philly’e geçiş tüm sakatlıktan çok çeken pivotları bir anda unutmamız anlamına gelebilir. Bill Walton, Arvydas Sabonis, Rik Smits, Yao Ming, Shawn Bradley, Zydrunas Ilgauskas, Greg Oden… Korkutucu liste uzar gider. Embiid’in potansiyeli tüm risklerden daha değerli mi? Embiid şu ana kadar oynayabileceği 302 NBA maçından 226 tanesini kaçırdı. Bu da %75’i eder. Sixers‘a gitmek LeBron’ın kariyerinin en büyük kumarı anlamına gelir.
Tabii ki bu senaryoda aylardır Los Angeles’a çıkan ekmek kırıntıları izlerini takip etmemiş oluyoruz. Geçen yılın Finallerinden beri süren ve hiç dinmeyen dedikodular. Lakers Russell ve Clarkson takaslarıyla iki maksimum kontratlık maaş boşluğu açtı. Brentwood’da ikinci kez 20 milyon dolar değerinde ev aldı. Medya şirketi Hollywood ve Burbank’la çalışıyor ve Space Jam 2 gibi projelere kapı açıyor.
Ve bir de? Evet, Lakers.
İnanın bana, bunu itiraf etmekten nefret ediyorum ama Lakers, Yankees ve Cowboys daimi olarak en önde olan üç Amerikan spor takımı. Kazansalar da kaybetseler de hep büyük olay oluyorlar. Son 20 yılın en büyük yıldızı, NBA’in en büyük kulübüne gidiyor. Bu bir şeyler ifade ediyor. Güzel bir hikaye ister misiniz? Bunu deneyin.
İnsanlar Cleveland’dan yine ayrıldığımı söyleyecekler. Ben ise böyle bakmıyorum. Kalbim hep oraya ait olacak. 52 yıl sonra oraya ilk şampiyonluğunu getirdik. Akron ve Cleveland’da inanılmaz sayıda gönüllülük işleri yaptık. Cleveland her daim benim bir parçam olarak kalacak. Ancak sadece sporla hatırlanmak istemiyorum. Basketbol kariyerimin son döneminde, 7 yıl daha oynamak ve sporun en iyi kulübünün bir parçası olmak, aynı zamanda dünyanın eğlence merkezinde milyar dolarlık bir piyasa yaratmak hedefindeyim. Tüm hayatım beni buraya getirdi. Mikan, Baylor, West, Wilt, Kareem, Magic, Shaq ve Kobe’den bayrağı devralmak istiyorum. Magic Johnson’dan öğrenmek, Afro-Amerikalı basketbol figürünün ayak izlerinden gitmek istiyorum. Bu platformu sporcuların sadece susup top sektirmesinden fazla şeyler yapmaları gerektiğini söylemek için kullanmak istiyorum. Kariyerimde yeni bir sayfa açma, Los Angeles’a taşınıp Lakers’ta oynama zamanı.
‘Los Angeles’a geliyorum’ başlıklı yazıda LeBron takımın maaş boşluğu ve gençlerin içinde kullanıldığı satranç oyunundan bahsetmeyecek. Aynı zamanda Wigginsvari bir Lonzo takasını da söylemeyecek (daha da önemlisi Ball ailesini başından kovacak). Basketbol açısından baktığımızda 2018-19 sezonu LeBron, PG, Ingram, Kuzma, Lonzo takasından gelecek oyuncu ve iki akıllı bench anlaşması, Cleveland’daki kadrodan çok da iyi değil. Ancak rekabetçi. Bu şu anlama geliyor: Tarihin en iyi 3 oyuncusundan biri basketbol açısından en iyi takımı bulamayınca en iyi yaşam şansını buldu.
Ve tahmin edin ne. Bu seçim Jordan’ın 20 yıl önce aldığı karardan çok daha iyi. Jordan’ın döneminde çok fazla temas ve çok ilkel oyuncu seçimleri vardı. LeBron’ın döneminde karşı konulamayacak avantajlar var: daha iyi bilim, daha iyi antrenmanlar, kasti fauller, hand-check’e getirilen kısıtlamalar, gelişmiş istatistikler, daha kısa kontratlar, piyasa tarafında daha güçlü oyuncular, daha ileriyi düşünen kulüpler. LeBron bir durumdan ayrılmak istediğinde çantalarını toplayıp daha iyisini arayabiliyor. Jordan’ın bu lüksü hiç olmadı. Chicago yönetimi işi batırsa da Jordan o Roy Hobbs maçında ışık halkasını alıp gökyüzüne uçmuştu.
İnsanlar o günden beri onu kovalıyor. LeBron tarihin en iyisi argümanını matematik, ün, 40-10-10 kulübü, Finaller, yüzükler/ödüller/kupalar, sosyal medya üzerindeki etki, iş dünyasındaki krallığı, büyük sakatlık ve fiziksel düşüş yaşamadan 20 yıl boyunca mücadele etme gibi özellikler üzerinden geliştirebilir. LeBron’ın kariyerinin toplamı Jordan’ın sonsuza kadar sürecek gibi duran zirvesi kadar inanılmaz olabilir. Ancak bu da tartışılamaz bir argüman değil. Sürekli her argümanda boşluklar bulabiliriz.
Eğer LeBron tarihin en iyisi ünvanını almak istiyorsa Finallere gitmeyi sürdürmeli ve bir ya da iki yüzük daha almalı. Kendi Roy Hobbs anını (Oakland’daki blok bile sayılmaz) yakalamalı. Şanslı olmalı ve 2.19’luk bir canavarın bir şekilde sağlıklı kalmasını beklemeli. Klutch’taki favori müşteri dostuyla birleşmeli, ona bildiği her şeyi öğretmeli ve fiziğini aynada aynı şekilde olacak şekilde benzetmesini sağlamalı. İşlerini Manhattan’a taşımalı. Paul George seviyesinde bir oyuncuyu ikna etmeli. Şansını Philadelphia’da denemeli.
En güzel ikinci hikaye bu ancak en yüksek potansiyel burada. Ve ne biliyor musunuz? Gülmeyin ama… Michael Jordan’ı germe ihtimali olan hamle bu. Devam edecek…
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!