By Nathaniel Friedman / Çeviri: Yılmazcem Özardıç
Bu yazı ilk olarak 14 Şubat 2018 tarihinde GQ’da yayınlanmıştır.
LeBron James her şeyi kurtarabilir. En azından buradan şimdilik öyle görünüyor. Takasın son gününe kadar Cavs dağılmış, sakatlıklar ve savaşma eksiğinden çok çeken bir takımdı. Son 20 maçında %50 galibiyet yüzdesi civarında devam eden Cavaliers‘ı LeBron’ın sırtına alıp yine Finallere kadar çıkarması çok uzak bir ihtimal gibi görünmüyordu.
Ama bu, LeBron’ın Cleveland’ı kurtarmak istediği anlamına gelmiyordu. Cavs’in ‘batan geminin malları’ mantığıyla yaptığı hamlelerde LeBron’ın parmağı veya haberi olduğuna dair kesin bir bilgi yok. Ancak bu hamleler Cavs’i sadece daha genç, daha atletik ve daha çok yönlü yapmadı. Bu hem basketbol hem de kişiler arası ilişki açısından işe yarayan hamlelerdi. Cleveland sadece parkede birbirinden ayrık değildi, soyunma odasından da kötü kokular geliyordu. LeBron James için bile spor bir iştir. Her gün gelip insan üstü bir basketbol oynaması her zaman o kadar da iyi hissettiği anlamına gelmiyordu.
Takaslardan beri Cavaliers Doğu’nun lideri Celtics ve yıldızlarla dolu Thunder‘a karşı yeni oyuncuları George Hill, Jordan Clarkson, Larry Nance, Jr., ve Rodney Hood’dan güçlü katkılar alarak rahat galibiyetler elde etti. Yılın en beklenmeyecek şeylerinden biri oldu ve J.R. Smith vahşi tarafından sıyrılıp takıma katkı yapan bir oyuncuya dönüştü. Ancak gerçekten öne çıkan şey LeBron’ın performansıydı. Hatta ne yaptığı değil, nasıl yaptığıydı. James tüm sezon boyunca harika istatistikler ortaya koyup her zamanki gibi takımın hücumunu organize etmişti. LeBron’ın varlığından başka hiçbir şey Cleveland’da iyi gitmiyordu, o yüzden o işleri iyi götürmüştü.
İyilik konusunda koyduğumuz beklentiler vardır: çok kötü bir takımı az biraz zirveye oynayan bir takıma dönüştürmeleri yeterli olmalıdır. LeBron ise kariyeri boyunca çok fazla şey için suçlanan ve çok az hakkı verilen bir oyuncudur. Ondan beklenen şey çok açık: ne durumda olsun çok iyi oynamalılar ve yollarına ne kadar büyük ve çok taş koyulursa konulsun bunları aşmalılar. Bu ‘meydan okuma’nın kötü huylu mantığıdır. Çok başarılı olan sporcular ellerine verilen malzemenin ederinden fazlasını parkeye koyamazlarsa yetersiz bulunurlar. İşte burada LeBron James’in kafasında ‘diğerlerini kurtarmak yerine, kurtarılmaya ihtiyacı olan ben olabilirim’ düşüncesi oluşabilir.
Bu LeBron’ın yapması gerekenleri yapmadığını veya yeni Cavs’in ondan daha az enerji ve efor sarf etmesini sağladığı anlamına gelmiyor. Ancak son maçlarda farklı bir oyuncuymuş gibi gözüktü. Hem daha rahat ve ekonomik oynuyor, hem de sanki hayatta kalmak için değil de saldırmak için oynuyor gibi gözüküyor. James’in artık hiçbir şeyden bir şey üretmesi beklenmiyor, takım arkadaşlarının rekabetçiliği ve sağlam takım yapısı üzerinden oyununu oynuyor. Basketbol sporundaki en korkutucu silah yeniden ateşlenmeye hazır: nereye, nasıl, ne şekilde ateş etmek isterse öyle eden, durdurulamaz bir silah. Cavs ve James adeta akıyor.