By Yılmazcem Özardıç/ info@eurohoops.net
NBA’de normal sezonun sonuna yaklaşık 5 haftalık bir süreç kaldı. Her takım normal sezonun sonunu farklı amaçlar ve bu amaçlar doğrultusunda yapacakları hamlelerle geçirecek.
Takasın son gününün ardından All-Star arası da geçti ve herkes hedeflerine yoğunlaştı. NBA’deki her takımın hedefini zirve adayları, playoff mücadelesindekiler ve ligin dibinde yer alan takımlar olarak belirlemiştik…
Şimdi bu hedefe giden yolda en önemli oyuncuları seçiyoruz.
Toronto Raptors: Kyle Lowry
Lowry’nin ne kadar değerli ve iyi bir oyuncu olduğunu kimseye tekrar tekrar anlatmaya gerek yok. All-Star kalibresindeki bir guard olarak yıllardır takımı Toronto konferansın en üst sıralarında yer alıyor, bu bile onun takımı için önemini gösteriyor. Toronto bu sezon oyun anlayışı olarak iki kısası Lowry ve DeRozan’ın birebirleri ve bireysel yetenekleri üzerinden giden bir takım olmaktan çıktı ve daha çok topu paylaşan, birlikte oynayan ve hızlı tempoyu üçlüklerle birleştiren bir takım oldu.
Bu doğrultuda aslında kime sorulursa sorulsun bu değişimin DeRozan’a değil de Lowry’e yarayacağı söylenirdi. Lowry hem topsuz oyunda hem de top elindeyken yaratıcılık olarak etrafında şutörler ve hızlı tempoyla ivmesini yukarıya çıkarabilecek bir isimdi ancak bu gerçekleşmedi. Geçtiğimiz senelere göre ilginç şekilde daha kötü kararlar veriyor ve bu da tabii ki onun verimliliğini düşürüyor. Toparlanması ve yeni oyun anlayışına bireysel olarak daha çok uyum sağlaması, Raptors‘ın playoff’ta nerelere kadar gidebileceğini belirleyecek.
Boston Celtics: Jayson Tatum
Jayson Tatum, Gordon Hayward’ın şok sakatlığı sonrası Celtics‘in ilk beşinde çok önemli bir yere sahip oldu ve her geçen gün daha da olgun, daha da verimli, daha da bilerek oynayarak harika şut yüzdelerini daha da anlamlı hale getirdi. Kimse ondan böyle bir lige giriş beklemiyordu çünkü Duke’ta tamamen birebir üzerinden oynayan, Carmelo’nun hareketlerine benzeyen bir oyun yapına sahip olan bir oyuncuydu. Sezonun ilk yarısında tarihin görmediği şut ve üçlük yüzdeleriyle oynasa da sonrasında çaylak duvarına çarptı.
Tatum’ın rakamları ve istatistikleri geriledi ancak yine de çok değerli katkılar yapıyor. Celtics’in aynı seviyede takımları yenmesi için bir numaralı x faktör o olabilir hatta. Onun getirdiği şut meziyeti, kritik anlarda Kyrie Irving’e bir numaralı yardımcı olması (evet, o yeni 20 yaşına girdi!) ve takıma Jaylen Brown’la birlikte getirdiği gençlik aşısı gözüktüğünden daha büyük etki yapıyor. Raptors’ta olduğu gibi Celtics de Finallere gitmek istiyorsa Tatum’dan şu anda aldığından fazlasını almak zorunda.
Cleveland Cavaliers: LeBron James
Gelelim Dünyanın en karışık takımına. Cavs takaslardan sonra bir süre toparlanmış olarak gözükse de tekrar aşağıya doğru giden bir grafik çizdi. Onların aslında bir savunma kimliğine hatta mini bir antrenman kampına ihtiyaçları var ancak oyuncu bazında baktığımızda en önemli oyuncu, en her şeyi değiştirecek oyuncu Love’ın dönüşüyle birçok şey daha farklı olacak olsa bile yeni yine yeniden LeBron James.
Kral’ın oyun konsantrasyonunu ve savunma farkındalığını playoff’lar gelince artıracağı bir gerçek. Ancak takım arkadaşlarını daha çok tanıma ve geçtiğimiz senelere göre daha tecrübesiz bir kadroyla yine playoff’larda Finallere kadar çıkma gibi zorunlulukları var bu yıl. Kafa olarak biraz daha düzeldiğini vücut dilinden çok rahat görebiliyoruz. Şimdi sıra konsantrasyonunu tam olarak toplayıp yine takımın çıkışa geçmesini sağlamakta.
Washington Wizards: John Wall
Wall sakatlandı Wizards yükselişe geçti. Wall’la Gortat aralarındaki ‘takım’ polemiğini çözmek için birlikte yemek yedi. Washington bu manşetlerle günlerdir çalkalanıyor ve John Wall’un performansı ile verimliliğine dair büyük soru işaretleri oluştu. Wall imzaladığı süper maksimum kontrat daha başlamadan bir daha dizlerinden ameliyat oldu ve ligdeki oyun kurucular arasındaki sıralaması her geçen gün daha fazla sorgulanıyor.
Şu ana kadar bu sezon çok üst düzey bir oyun oynamayan Wall’un takımın lideri olduğunu bir daha herkese göstermesi ve parkelere geri döndüğünde en verimli oyununu oynaması gerekiyor. Onun gibi topu domine eden bir guard olmayınca bazı oyuncuların ihtiyaç duydukları birtakım saha içi hücum özgürlüklerini daha rahat alabildikleri açık ama iyi bir Wall takımının seviyesini bir değil iki kademe yukarı çekebilen bir oyuncu. Onun durumu NBA’in en büyük pembe dizisi de olabilir, sezon içi başarı hikayesi de.
Indiana Pacers: Myles Turner
Pacers bu sezonun Doğu’daki en büyük sürprizi oldu ve kimsenin beklemediği bir playoff sırasında kendilerini buldular. Bunu Oladipo’nun liderliği altında yaptılar ancak takımdaki herkes oyunu bir hatta iki kademe yukarı çıkartırken en büyük patlamayı yapması beklenen Myles Turner pek de çıkış yapamadı. Beyin sarsıntısı ve küçük sakatlıklar nedeniyle çok maç kaçırması ve bir türlü ritmini bulamaması buna bir neden olabilir.
Çünkü başka bir şey bulamıyorum. Pacers ona uygun tempoda ve düzende bir basketbol oynuyor ve işin savunma kısmında da birebirde kolay kolay geçilmeyen üstüne çok da özverili savunmacılardan kurulu bir takım. Bu Myles Turner gibi blok peşinde çok koşan ve bazen bu yüzden hatalar yapabilen, üstüne ikili oyunda nerede durmasını gerektiğini tam olarak bilmeyen bir oyuncu için pozitif özellikler. Turner’ın hala çıkış yapması ve Pacers’a büyük bir katkı vermesi için geç değil.
Philadelphia 76ers: Ersan İlyasova
76ers için buraya Joel Embiid veya Ben Simmons’ı çok rahat şekilde yazabilirdim ancak sezon ortasında takıma katılan Ersan İlyasova ve onun az ama öz dakikalarda vereceği katkının playoff’larda çok kritik olacağını düşünüyorum. Ersan, Saric’i yedekleyecek ve playoff’larda belli başlı eşleşmelerde Richaun Holmes’un yedek pivot dakikalarını dahi çalabilir. Onun gibi bir tecrübenin 76ers gibi genç bir kadroya önemli bir ekleme olduğu aşikar.
Parkeye dönersek, Ersan’ın şut tehditi Ben Simmons gibi lise sondan bu yana toplamda 1 tane üçlük atabilmiş bir oyuncuya alan açmak açısından çok değerli. Uzun rotasyonunda tecrübe olarak bir oyuncuya ihtiyaçları vardı, kısalar arasında Redick, Bayless gibi öyle ya da böyle veteranlar vardı zaten. Ersan’ın playoff’larda artacak dakikalarında daha önceden de tanıdığı Embiid ve Saric’le birlikte oynayacak olması bir avantaj.
Milwaukee Bucks: Jabari Parker
Giannis Antetokounmpo Bucks‘ın her şeyi. Khris Middleton da takımın açıklarını kapatan çok verimli en iyi ikinci oyuncusu. Ama Bucks bu sezon playoff’larda bir sürpriz yapacaksa bu Jabari Parker’ın geçen sezon All-Star arasından önceki formuna dönmesi durumunda olacak. Parker her şeyiyle komple bir hücum gücü ve patlayıcılığından bazı şeyler kaybetmiş olsa bile Bucks’ın ona çok ihtiyacı var.
Çapraz bağ sakatlığından çok da kötü dönmedi ve playoff’lara kadar form tutması için yeterli süre var. Bucks onu Middleton-Giannis-Bledsoe-Maker beşiyle ne kadar fazla kullanırsa o kadar iyi. Çünkü eksiklerini kapatacak bir beş olur bu Parker’ın. Giannis’e tam da Parker gibi bir yardımcı lazım. Geçen sezonun başındaki gibi All-Star seviyesine yakın bir performans gösterebilirse Bucks çok ama çok korkutucu bir takıma dönüşecektir.
Miami Heat: Dwyane Wade
“Kalbim hala seninle, eski dost düşman olmaz” diyerek Cavs‘ten kaçarak geri döndüğü Miami’de tabii ki krallar gibi karşılandı Dwyane Wade. Her şeyden biraz biraz yapan ancak hiçbir şeyi tam yapamayan bir Miami kadrosu içinde çok özel bir görevle çok değerli katkılar verme ihtimali de son derece yüksek. Bu takımın hem saha dışında onun gibi bir figüre ve abiye, hem de saha içinde onun gibi spesifik hücum görevleri alabilecek bir oyuncuya ihtiyacı vardı.
Wade geldikten sonra birkaç maçta iyi katkı verdi ancak şu sıralar takım biraz da küçük sakatlıkların etkisiyle dağınık halde gibi duruyor. Wade playoff öncesi saha içinden çok saha dışındaki bu dağınıklığı çözebilirse Miami oynaması rahatsızlık veren bir takım olabilir. Efsane belki de son kez Heat‘i playoff’larda taşıyacak güce sahip mi, biraz değil bayağı büyük bir soru işareti. Cevabı da direkt olarak kendisinde yatıyor.
Detroit Pistons: Blake Griffin
Detroit Pistons için artık çok büyük bir mucize olmazsa playoff treni kaçtı bile. Sezon ortasında Blake Griffin takasını yapmış bulundular ve ellerindeki kontratın ne kadar büyük bir kazık olduğunun yeni farkına varıyorlar. Blake şu anda kesinlikle kötü oynamıyor hatta takımın en iyisi bile denilebilir. Reggie Jackson’ın sakat olduğu, kısaların Avrupa’nın orta sınıf liglerine gelmeleri durumunda çok dikkat çekmeyecekleri bir takımdan bahsediyoruz.
Blake topla birlikte yaratabildiği için şu ana kadar iyi gözüküyor. Drummond’la da DeAndre ile olana benzer bir ikili oluşturabilir önümüzdeki sezon. Ancak bu takımın temel yapısal problemlerini çözmesi imkansız. Onu yollayamayacakları da kesin olduğuna göre Detroit Jackson ile Drummond’dan vazgeçebilir. Hatayı sürdürmenin manası yok diye düşünüyorum, o çekirdeğin bir yere gitmeyeceği bariz. Griffin önderliğinde yeniden başlayabilirler.
Charlotte Hornets: Malik Monk
Malik Monk’un Jordan’ın Draft öncesi ıslak rüyası olduğu birçok kişi tarafından söyleniyordu ki nitekim Charlotte çok istediği Kentucky’li skoreri aldı. Ancak Monk çaylak sezonunda şu ana kadar beklentilerin yakınından bile geçemedi. Aslında çoğu kişi Mitchell’ın oynadığı oyunun bir kademe altını ondan bekliyordu ama oyun ona çok hızlı geliyor şu anda bu çok belli. Onu kolejde özel yapan ikincil top yönlendirici özelliğinden de hiçbir şey göremedik.
Durum böyle olunca Hornets adına Monk’un geleceğin bir parçası olup olmadığı bir soru işareti. Bu soruyu nasıl ortadan kaldırabilirler? Tabii ki Monk’a bol bol süre verip onun neler yapabileceğini parkede görerek. Charlotte’un elindeki kadroyu dağıtmak istediğini artık sağır sultan biliyor ve Monk yeniden yapılanma sürecinde ellerinde tutmak isteyecekleri tipten bir oyuncu. Onun gibi değerli bir skorer potansiyelini iyi halde izleme şansımız umarım olur.