by Mirin Fader / Çeviri: Anıl Can Sedef
Bu yazı ilk olarak 28 Şubat 28 Şubat 2018 tarihinde B/R Mag’de yayınlanmış, uyarlanarak çevrilmiştir.
Kapılar ardına kadar açılıyor. Kıvır kıvır sarı bukleli çocuk Prienai Arena’ya giriyor. Bir grup Litvanyalı genç hava atışından bir saat önce gelmiş, onu daha yakından görmek için koşuşuyorlar. Ama çocuk onları görmezden geliyor. Kendi dünyasına kitlenmiş durumda. Kulağında iki siyah dev kulaklık, üzerinde Big Baller Brand marka eşofman, Bruno Mars ve Cardi B’den Finesse çalarken gülümsüyor.
Bu onun zamanı.
16 yaşındaki LaMelo Ball omuzlarını bir sağa bir sola atıp soyunma odasının orada bekleyen iki güvenlik görevlisini de topla geçiyor.
Birkaç saniye sonra hayranlar LaMelo’yu bırakıp bir başka adama, onun gülümsemesini aldığı adama gidiyorlar. LaVar Ball.
Göğsü dışarıda, LaVar bir sol bir sağ yaparak enerjik bir yürüyüşle geliyor. Bütün gözler onda. Ailesinin hayatını Facebok’taki bir reality show için çeken üç kameraman neredeyse her hareketini izliyor.
Bu da onun zamanı.
23 Ocak günü. LaVar, Prienai Vytautas’ın teknik ekibine yardımcı koç olarak katılacak. Rakipleri bir üçüncülük ekibi, Alyataus Dzukija isimli bir takım olacak.
LaVar yüzünde bir gülümseme seyircilerle selfie’ler çektiriyor, büyük oğlu Lonzo’nun Lakers’la oynadığı maçlardaymış gibi davranıyor. Ama burada ne dev ekran var ne tünel ne VIP locası ne de satış stantları. Sadece gıcırdayan parkeler ve eskimiş, gri koltuklar. 1500 adet. Baltık bölgesindeki bu salon ıssız bir yolun kenarında öylece duruyor. Melo’nun Amerikalı en genç profesyonel basketbolcu olduğu yer burası. Sadece amatör seviyede koçluk yapmış, hiçbir kolej ya da profesyonel basketbol koçluğu tecrübesi olmayan bir babanın ilk maçı için mükemmel bir ortam.
Bundan saatler önce Big Baller Brand takımın resmi sponsoru oldu, bir anda sahadan hakemlere ve formalara her şeyi BBB logosu kapladı. Maç, Facebook’tan canlı yayınlanıyor. Karşılaşmanın MVP’sine Lonzo imzalı BBB ayakkabılar verilecek.
Maç başlıyor, Melo kolayca topla tepeden içeri dalıyor. Rakibin sanki savunmaya alerjisi var. Bakmadan paslar atıyor, kolay turnikeler buluyor. Maç bir anda “Kim en boş üçlüğü atacak” yarışmasına dönüyor.
Takımın koçu Seskus kenardan alaycı yorumlar yapıyor. Ama LaVar bench’ten kalkıp bağırdığında ne kadar ikinci planda olduğu anlaşılıyor.
“10 numara, oyuna gir” dediğinde altı maç ve iki haftadır takımın çevresinde olmasına rağmen takımın guard’ı Paulius Ivanauskas’ın ismini bilmediğini anlıyorum. Ivanauskas gözlerini deviriyor. Belli ki bu LaVar’ın takıma ilk koçluk yapma denemesi değil.
Melo üst üste beş üçlük atıp maç biterken kimsenin kendisini savunmadığı karşılaşmada 43 sayı buluyor. Vytautas maçı bilgisayar oyunu misali bir skorla147-142 kazanıyor. Melo çevresine boş boş, yorgun ve sanki vazgeçmiş gibi bakıyor. LaVar’ın ise gözlerinden ateş çıkıyor, reality show’u artık gerçek hayata dönüşmüş durumda.
“Bu mükemmel… Burası mükemmel bir ortam. Şu heyecana bak!” LaVar, Ocak ayında bana böyle diyordu. Ball ailesinin Litvanya gelişinden üç gün sonra bir otelin lobisindeydik. “Heyecan yaratacağın küçük bir yere gitmek, başka 20 şeyin döndüğü yerde olmaktan iyidir. Büyük denizdeki küçük olmayacaksın.”
Melo’yla ilgili heyecan Aralık ayında LaVar çocuğunun Litvanya’da profesyonel olacağını duyurmasıyla başladı. Karar en hafif ifadeyle garipti. Gidecekleri ülke bir basketbol devi sayılmazdı, sadece Zalgiris Kaunas ve Lietuvos Rytas, EuroLeague seviyesindeki iki takımdı. Ama LaVar zaten oğlunu Vytautas’a küçük bir kasabada, kimsenin olmadığı bir kasabada yıldız olmaya götürdü.
Melo, Prienai’a geldiğinde yeni takımı onu sahada zorlamaya uğraşmadı bile. Ne kendisi ne takım arkadaşları sert idmanlar yapmıyordu. Kaçırılan turnikeler ya da savunma hataları ceza idmanı getirmiyordu. Rakipleri kendilerine göre zayıf isimlerden seçiliyordu.
Melo önündeki tüm engeller temizlenirken nasıl yükselecekti?
LaVar bana verdiği 56 dakikalık röportajda gururla oğlunun keşfedilmemiş bir yerde bir macerada olduğunu söylemişti. Ama gördüğüm tam tersiydi. Litvanya tecrübesinin her anı önceden belli, her şey LaVar’ın kendisi tarafından sahnelenen bir oyundu. Ocak ayı biterken baş antrenör olacak, takımı ve turnuvayı oğlunun lehine manipüle edecekti.
Melo, Alytaus maçından sonra yıldızsız bir geceye doğru adımlarını atarken merak ediyordum. Kendisine tanıdık olan her şeye binlerce kilometre uzakta, böylesine yetenekli bir çocuk, hiç zorlanmazsa kendisinin ya da babasının hayallerindeki NBA yıldızına nasıl dönüşecek?
Gökyüzü kara. Hava dondurucu soğuk. Ellerimizi yakıyor, ayaklarımız donuyor. Prienai Arena’dan çıkarken burnumu hissetmiyorum. Arabalar igloya dönmüş durumda. Herhalde Ocak ayında Prienai’la Los Angeles kadar farklı iki yer bulamazsınız.
Ay yok. Sokak ışıkları yok. Karların arasında iki şeritli yolu ayıran işaretler kaybolmuş.
İngilizce konuşan çok az insan var. Vytautas Mineral SPA Hotel’de yemekler domuz eti, lahana ve patatesten ibaret. Sinema yok, alışveriş merkezi yok, farklı restoranlar yok. Melo’nun 16. yaş günü için aldığı siyah Lamborghini kasabada türünün tek örneği.
Toyota Corolla’mdaki buzu temizlemek 10 dakika alıyor.
Salonda antrenman başlarken Melo ortama yabancı gibi gözüküyor. Takım arkadaşları turnikeyle başlıyorlar, o üçlükle. Onlar pek bir şey söylemiyor, Melo şutlarından sonra “FACETIME!” diye bağırıp kardeşi Gelo’nun üzerinden smaç yapar gibi zıplıyor. Takım koniler arasından dikkatle top sürme idmanı yapıyor, Melo hepsinin arasından kolaylıkla uçarken araya kendi hamlelerini ekliyor.
Melo buradaki herhangi biri gözükmüyor, hareket etmiyor ya da konuşmuyor. Denys Lukashov’un aksine antrenmana 10 şınav, 10 squat yapmadan başlamamak gibi bir huyu yok. Edvinas Seskus gibi 30 dakika fazlan şut idmanı da yapmıyor.
Sadece oynamak istiyor. Gece ve gündüz. Her gün.
Melo hala gelişiyor ama takımı bir sonraki hareket için hazırlanırken koçunun ona Litvanyaca dilinde ne söylediğini bilmiyor bile.
Takım arkadaşlarına bakarken görüyorum onu. Çoğu ondan 10 yaş büyük isimlere yardım istercesine gözünü dikmiş. Koçunun ellerine bakıp Seskus’un hareketlerinden istediği şeyin manasını çözmeye çalışıyor.
Peki bir önemi var mı? Melo, Melo gibi davranacak. O lisedeki ikinci yılında rakibine orta sahadan üçlük atacağını söyleyip deliksiz gönderen çocuk. O 11 yaşında 17 yaşındaki rakiplere karşı oynayıp dalaşmalara yine üçlükle cevap veren çocuk.
Ama şimdi Litvanya’da. Ne kolejde oynayabilir ne lise takımında yola devam edebilir.
Ball Ailesi geldikten kısa süre sonra Vytautas, Baltık Basketbol Ligi’nden çıkıp Big Baller Brand Chanllege’ı kurdu. Takımın sportif direktörü bu kararı aile geldikten bir gün sonra aldıklarını söylüyor.
Peki neden ismini Big Baller Brand koyduklarını soruyorum. Gülerek cevap veriyor: “Odak noktası neresi biliyorsun.” Herkes neden burada olduğumuzun farkında.
BBB Challenge ikinci sınıf takımlara, (ikisi amatör seviyedeki) beş rakibe karşı Melo ve Gelo’ya süre vermek için düzenlenen bir turnuva.
Litvanya Ligi LKL’de süre alamayan iki oyuncu için sahaya çıksınlar diye. LKL’yi kuran isimlerden Steponas Kairys bu ligin “bir şaka, bir şov” olduğunu söylüyor. Hele de iki kardeşi oynatmanın zorunlu olduğu düşünülürse: “Gerçek bir şey değil, dürüst değil.”
Vytautas ve BBB çoktan anlamış durumda. LaVar, Seskus’a gülerek şöyle diyor: “Sen Litvanya’da bana sahip çık, ben sana L.A’de sahip çıkarım!” İkisi reality show programın kameraları karşısında el sıkışıyor.
Takımın medya sorumlusu Pijus Mykolaitis hayranlıkla izliyor: “Bu son 10 yılda Litvanya’nın başına gelmiş en güzel şey. O kadar muhteşem olacak ki.”
Beş gün sonra Melo, LKL’de Lietkabelis’e karşı ilk maçına çıkıyor. Takım ve Melo’nun durumu muhteşemden çok uzakta. Sıralaması ve profesyonel rakipleri olan bir lig bu. Karşılarındaki takım geçen yıl ikinci olmuş. Melo, Zalgiris Kaunas’ın amatör takımına yaptığı gibi rakiplerin yanından uçup gidemiyor.
Panezevys deplasmanında Melo’nun rakipleri, karşısında birer dev misali gözüküyor.
Ama o büyüklere karşı oynamaya alışık. En azından öyle olması gerekiyor.
Yine de Lietkabelis’e karşı zorlanıyor.Karşısına tecrübeli ve kalıplı forvet Zanis Peiners çıkınca rakip ona adeta şöyle diyor: “Belki kendi ayakkabın ve TV programın var ama bu yetişkinlerin oyunu çocuk!” Lietkabelis ideal Avrupa basketbolunu oynayarak bir ara farkı 18’e çıkartıyor. Rakibin gösteriden, şaşadan uzak ve etkili oyununa karşılık Melo’nun yaptığı her şey gösterişle dolu. İki kötü üçlük deniyor, sonra içeri girip savunmaya karşı zor bir turnike. Ama Melo hep böyle. Cesur, hızlı, havalı. LaVar “Melo hep şovmen olmuştur” diyor.
Lisede dahi hep hem hızlı hem aceleciydi. Akıllı ama düşüncesizce oynardı. Hücumda dört saniye geçmişken kötü bir şut atıp endişelendirir, sonra topu çalıp harika bir pas atardı. Heyecanlandırır, bıktırır ve şaşırtırdı.
Başka bir deyişle 16 yaşında basketbol kusurları olan bütün gençler gibiydi.
Ama burada o genç gibi davranmasına izin yok, öyle de muamele görmüyor zaten. Burada Lietkabelis’li yetişkinlere karşı sınav veriyor. Oyunun kendisine gelmesini beklemeyip sayı atmak için şutları zorluyor.
Takım arkadaşı Miniotas’a göre durum şöyle: “Çok yetenekli. Belki kararları çok aceleci ve çaresizce alıyor, bilmiyorum. Ama hep böyle oynamış, hemen değişmesi zor. Büyük bir potansiyeli var yine de.”
Melo savunmada yaptığı baskıyla kendine geliyor ama bir türlü hücum ritmini bulamıyor. Sadece beş dakika oynayıp sayı atmadan kenara geliyor. Bench’e oturup bacaklarını büküyor. Etrafa üzgün değil şaşkın bakıyor. Nasıl bu kadar iyi olduğu bir şeyde bu kadar kötü oynayabildi ki?
Otele giden yol uzadıkça uzuyor sanki. Sürekli karşıdaki farlara bakıyorum. Açık restoran yok. Otelin restoranı bile şu an kapalı. Aklımda LaVar’ın sözleri yankılanıyor: “Burası mükemmel. Şu heyecana bak!” Ama reality show’un kameraları şu anki görüntüleri çekmiyor ki.
Bu, gerçek hayat. Gösteriş değil yalnızca belirsizlik var. Melo’yla arkadaşları arasında bir 10 saatlik fark var.
Melo’yu ailesinin kiralık arabasının arka koltuğunda pencereden dışarı bakarken hayal ediyorum. Bütün bu manzaradaki yerini bulmaya çalışıyor. Gökyüzündeki tek yıldız olmak zor olsa gerek.