By Kevin O’Connor / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 8 Mart 2018 tarihinde Ringer’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Spurs, NBA’de standardın temsilcisi. Geçtiğimiz 20 yılda final oynamadıkları tek bir sezon yok. Altı kez final serisi oynadılar. Beş kez şampiyon oldular. Her sezon maçlarının en az %60’ını kazandılar. Organizasyon, adeta bir istikrar timsali oldu. Nesiller arası geçişlerde bile, post temelli bir hücum düzeninden top hareketliliğine, David Robinson’dan Tim Duncan’a, ondan Kawhi Leonard’a geçişi harika yaptılar.
Ancak Spurs, draftta Duncan’ı seçebilmek için dibe vurduğu 1996-97’den beri en kötü sezonunu geçiriyor. 12 Aralık’tan bu yana 37 maçta aldıkları 18 galibiyet ile ortalama bir takım Spurs ve son 10 maçta da yalnızca 2 galibiyet alarak daha da kötü bir duruma geldiler. Spurs, en son 1996-97 sezonunun son 10 maçında bu kadar kötü bir seri geçirmişti. Bundan sonra da işler kolaylaşmayacak. NBA’de kalan haftalarda en zorlu fikstür Spurs’ün fikstürü. Warriors, Thunder, Rockets, Pelicans ve Wizards ile ikişer kez oynayacaklar. Ayrıca sıralamaları da Batı Konferansı’nın dişli playoff mücadelesinde çok iyi durumda değil.
Maçlarının yarısından fazlasını kazanan 18 takım arasında yalnızca Bucks ve Clippers‘ın maçlarının yarısından fazlasını kazanan takımlara karşı galibiyet oranı Spurs’ten kötü. Spurs, maçlarının yarısından azını kazanan takımlara karşı 100 pozisyon başına 8.6 sayı fark atıyor ancak fazlasını kazanan takımlar da Spurs’e 1.8 sayı fark atıyor. Yalnızca Knicks, Bulls ve Clippers‘ın bu anlamda rakibe göre yaşadığı düşüş daha fazla. Bunu söylemek kutsal değerlere büyük bir saygısızlık gibi gözüküyor ancak Spurs, playofflara kalamama tehlikesi yaşıyor.
Tüm bunlardan bahsetmişken takımın o kadar da kötü durumda olmadığını söylemek lazım. Spurs, NBA’de en iyi ikinci savunma verimliliğine sahip takım. İki kez yılın savunmacısı seçilen Leonard’ın yalnızca 9 maç oynadığı düşünülürse bu büyük bir başarı. NBA’de akış hızlı oluyor. Gelin yalnızca bir yıl önce Leonard’ın ligdeki en iyi oyunculardan biri olduğunu şöyle hatırlatalım:
Kawhi olsun olmasın, Spurs ligin en iyileriyle aşık atabiliyor. Leonard sahaya son çıktığında, 13 Ocak günü Spurs, Nuggets‘ı 32 sayı farkla yendi. O yokken 25 Şubat’ta Cavs‘i 16 sayı farkla mağlup ettiler. Ancak her ne kadar istikrarlı büyüklüklerinin izleri hâlâ zaman zaman gözükse de mevcut düzen, hiç olmadığı kadar belirsiz bir gelecek ile karşı karşıya.
Leonard, geçtiğimiz Çarşamba günü basın mensuplarına “yakında” sahalara dönmeyi umduğunu söyledi. Bu açıklama, haftalar süren huzursuzluk iddialarının ardından geldi. ESPN’den Jalen Rose, Leonard’ın “ayrılmak istediğini” yazmış; Gregg Popovich ise Leonard’ın bu sezon sahalara dönmeme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmişti. Leonard dönse bile aylarca basketbolla asgari düzeyde ilişki kurduktan sonra tekrar kadroya kusursuz biçimde dahil olmasını beklemek mantıksız. Leonard, bu sezon geri döndüğü dönemde bile arka arkaya maçlarda oynamıyordu. Dahası, önceki sezonlarda oynadığı gibi aynı süper yıldız seviyesinde de değildi.
Leonard, her zaman kusursuz bir Spurs oyuncusu gibi gözüktü. Duncan’ın şeklini alan sessiz bir bitirici. Hatta Popovich’in kusursuzluk üzerine programladığı bir robot gibi bile resmediliyor. Ancak çıkan son haberler, onun Jordan Brand tarafından azami düzeyde ödeme isteyen hoşnutsuz bir yıldız gibi gözükmesine neden oluyor. Duyduğumuz iddialar, onun için zihinlerimizde kurduğumuz karaktere oturmuyor. Belki daha da önemlisi bunlar Kawhi’ın, Duncan’ın San Antonio’da çizdiği yoldan farklı bir yolu istiyor olabileceğinin ilk gerçek işaretleridir. Her ne olursa olsun Leonard’a Çarşamba günü kariyerini Spurs’te bitirmek isteyip istemediği soruldu. “Evet,” dedi Leonard, “elbette.” Leonard ile ilgili son günlerde çıkan dedikodular bir hiç olabilir ancak bu dedikoduların çıkması bile ilginç.