By Zach Lowe / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 5 Nisan 2018 tarihinde ESPN’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Luke Walton, yalnızca bir rakamdan ibaretti: Los Angeles Lakers‘ın 2012 yılında Ramon Sessions’ı alabilmek için Cleveland Cavaliers‘a gönderdiği sakat ve maaş bütçesini dolduran bir rakam. Walton o sezon L.A.’de yalnızca 65 dakika oynadı ve sırt sakatlıkları önceki iki sezonun büyük bölümünde onu sahaların uzağında bırakmıştı.
Bitikti.
Sonra birden bire Washington kendisini serbest bıraktıktan sonra Cleveland’ın hamle yaptığı bir başka sorunlu beden Shaun Livingston ile birlikte Cavaliers‘ta benchten gelip büyülü işler yaptı. Antrenmanlarda öyle bir verkaç sinerjisi yakaladılar ki LeBron sonrası dönemde zavallı Cavs’in koçu olan Byron Scott, onların üzerinden set oynamaya başladı.
“O günlere dair sımsıcak anılarım var,” diyor Walton. “Onca sırt ağrısından sonra kariyerimi bitirmek için harika bir yol oldu. Hala hepimiz gülüyoruz o günlere. Basketbol yine keyifli hale gelmişti.”
İşte böylece Luke Walton All-Starları etkinliği hayat buldu. Her yıl, beklenmedik biçimde parıldayan lig gezginleri ve rol oyuncularından oluşan bir kadro belirliyoruz. 1-2 oyuncu Walton statüsü kazanmaktan büyük rahatsızlık duydu ama aslında bu bir övgü. Herkes yıldız olamaz. Bir Walton, oyununu belli bir takımın kapsamına uyarlayan, şekil değiştirebilen ve angarya işlerden keyif alan kişidir. Herkesin hayatını kolaylaştırır.
“Bana o yazıyı ilk gönderdiklerinde bunun bir hakaret olduğunu düşünmüştüm: Neden Luke Walton All-Starları var diye düşünüyordum,” diyor Walton. “Ancak bana açıklandığı zaman hoşuma gitti. Tutkal oyuncu olmaktan kurur duydum. Bu oyunu çok seviyorum. Belli bir şekilde oynandığı zaman herkes için keyifli olabiliyor. Takımlar da böylece daha başarılı olabiliyor.”
Emekli kaptanımızın bu bilge sözleriyle birlikte huzurlarınızda yedinci geleneksel Luke Walton All-Star ödülleri…
İLK 5
Spencer Dinwiddie, Brooklyn Nets
Detroit ve Chicago’da Dinwiddie, bir ihtimal kariyerini bitirebilecek, çenesi düşük, her haltı bilen biri gibi bir itibar edinmişti. “İkinci turdan draft edildiğiniz zaman sesinizin çıkmasına izin vermediklerini öğrendim,” diyor Dinwiddie. “Detroit’te sanki bu yıkılmayan bir tabu gibiydi.”
Nets ise onun söz hakkını hak ettiğini fark etti. “En başta harika değildi,” diyor takımın koçu Kenny Atkinson. “‘Bu adamın her şeye bir cevabı var,’ diyorduk.”
Dinwiddie, önünde Jeremy Lin ve D’Angelo Russell varken fazla süre bulmayı beklemiyordu. Ancak Lin’in sezonu Brooklyn’in ilk maçında bitti. Russell da Şükran Günü öncesi diz sakatlığı ile sahalardan uzak kaldı. Birdenbire Nets, Dinwiddie’nin takımı oldu. O da bu durumu en iyi şekilde kullandı ve 2-3 aylık bir dönemde Brooklyn’in en iyi oyuncusu olarak göze çarptı. Brooklyn, Russell sahada değilken Dinwiddie’nin tek oyun kurucu olarak oynadığı dönemde açık ara farkla en iyi oyununu oynadı.
Dinwiddie, (en azından bir süredir) güvenilir bir üçlük tehdidi olan hünerli bir oyun kurucu olduğunu kanıtladı. 25 yaşındaki oyuncu, yavaş ve büyük driplingler ile oynuyor. Savunmacılar dripling yapıp yapmayacağını anlayamıyor. Dinwiddie de onların kararsızlığından fayda sağlıyor. Savunma ters ayakta kaldığı zaman bunu fark ediyor.
Perde değişmeler sonrası uzunların üzerine hücum ederken keyif alıyor, topla dans ediyor ve sonra hedefine doğru ilerliyor. “Hiçbir guardın beni savunabileceğini düşünmüyorum,” diyor Dinwiddie. “Uzunların da savunmayacağı konusunda emin oluyorum kendimden bu yüzden.”
Dinwiddie, oyun kurmak ve skor üretmek arasında hoş bir denge kurdu. Pick-and-roll sonrası merkezdeki iki savunmacıyı geçiyor, yardım savunmasının gelmesini bekliyor. O ölümcül hatanın gelmesi üzerine de Dinwiddie, büyüsünü yapıp topu bekleyen bir şutöre gönderiyor. O sırada da yardım savunmacısı yanlış tarafa gidiyor oluyor…
Sabırlı yönlendirmesi, bazen de Atkinson’ın çabuk hücum inançlarına ters düşüyor: Brooklyn, Dinwiddie direksiyondayken en düşük hızına ulaşıyor. “Daha hızlı oynamamı istiyorlar ama bilmiyorum,” diyor o. “Her şeyi görmek istiyorum. Her şeyi gördüğüm zaman ne olacağını biliyorum. Nadiren yanılıyorum.”
Hep içinde “her şeyi bilen” bir yan olacak. Oynadığı dönemde bu durumu biraz bastırdı ancak hâlâ bir yığın fikir veriyor. Atkinson da bunu sorun etmiyor. Geçtiğimiz haftalarda oynanan bir maçtaki mola sırasında Atkinson, rakip takımın pota savunmacısını potadan uzaklaştıracak bir pick-and-roll oynanmasını istedi. Dinwiddie ise perde değişip o oyuncu ile hücum sırasında karşılaşmasını önerdi. Önce orada, sonra da potada Dinwiddie haklılığını kanıtladı.
“Bazen,” diyor Atkinson, “‘Has… Mantıklı be!’ diyorsunuz.”
Üzerindeki bu yük onu olumsuz etkiledi. Dinwiddie’in şut yüzdeleri düştü: saha içinden %39, üç sayı çizgisinin gerisinden %33 ile attı. Kendisini hayal ettiğinden %5 daha az atletik olabilir. Bazı uzunlar perde değişmelerinde onunla karşı karşıya kalabiliyor ve pota civarında %57 ile isabet kaydediyor.
Dinwiddie, kafasını verdiği zaman her iki guard pozisyonunda da üst düzey bir savunmacı olabiliyor. Kafasını vermediği zaman ise perdeye takılıp savunmada aksıyor.
İki hafta önce Atkinson, Dinwiddie’e ilk 5’teki yerini kaybettiğini söyledi. Dinwiddie de bunu kabul etti. “Çıldıracak bir konumda değilim gerçekten,” diyor Dinwiddie. Eski Dinwiddie olsa itiraz ederdi. “Ben çok daha fazla karşı çıkmasını bekliyordum,” diyor Atkinson ise. “Harikaydı.”
Kenardan gelmek Dinwiddie’nin tutkusunu azaltmıyor. “Bir ilk 5 oyuncusu gibi hissediyor ve bir gün bir takımı şampiyonluğa taşımak istiyor muyum?” diye soruyor Dinwiddie ve yine kendisi yanıtlıyor: “Elbette. Bu durum engel olmayacak, tıpkı iki kez kadro dışında kalmamın engel olmadığı gibi.”
Mike Scott, Washington Wizards
Pes etmek kolaydı. Polis, Scott’ı uyuşturucu suçlamalarıyla tutuklamış, daha sonra olayın ırksal temelde bir yargı olduğu ortaya çıkmış ve serbest bırakılmıştı. Tutuklanma olayı baş gösterince Scott’ın önce aldığı süreler azaldı, sonra Hawks onu para karşılığında Phoenix’e gönderdi. Suns da kendisini serbest bıraktı.
Ligin dışında kalan Scott çalışmayı ve doğru beslenmeyi bıraktı. Birden balon gibi şişti, neredeyse 130 kilograma geldi. “Tembeldim,” diyor şimdilerde. Gittiği yol belliydi: NBA’in dışı. “Aklımdan geçmedi desem yalan olur.”
Serbest oyuncu dönemi yaklaşınca mücadele etmeye karar verdi. Yaklaşık 19-20 kilo verdi ve takımlara hazır olduğunu gösterdi. Eline yalnızca iki tane minimum teklif geçti. Washington ise herhangi bir çalışma yapmadan onu alacağını söyledi. “O yıl,” diyor Scott, “bu durum beni gerçekten şaşırttı.”
Scott, NBA konusundaki asıl niyetini üzerine basa basa vurguladı. Bu sezon üç sayı çizgisinin gerisinden %41, iki sayılık atışlarda ise %59 ile isabet kaydediyor. Hatta Aralık ayında bir dönem sanki hiç kaçırmadı.
“Mike Budenholzer’ın takımında olduğunuz zaman pas vermeyi öğrenmek zorundasınız,” diyor Scott. “Şimdi gerçekten çok doğal geliyor.”
Birden boş kalacak olursa da orta mesafeden şutla veya potaya uzanarak isabet bulabiliyor. Hatta bazen Dirkvari tek ayakla fadeaway de atabiliyor.
Savunması konusunda ise daha çok çalışıyor. “Daha iyi bir savunmacıyım demem ama artık daha çok enerji sarf ediyorum,” diyor. Scott Brooks, Mike Scott’ı ekstra kısa bir forvet olarak bile denedi. Rastgele sonuçlar alındı. (Scott-Markieff Morris ikilisi felaket bir ikili oldu. Scott da guardlarla kaldığında ya adam kaçırdı, ya faul yaptı.)
Scott, en azından bir ilk 5 oyuncusuyla birlikte oynadığında Wiz iyi işler yaptı. Akıl almaz bir şut performansıyla playofflarda bir maçta rüzgarı değiştirecek.
Royce O’Neale, Utah Jazz
Gordon Hayward’ın ayrıldığı dönemde serbest oyuncu piyasasının tam ortasında Utah genel menajeri Dennis Lindsey, koç Quin Snyder’i Yaz Ligi’nde Las Vegas’ta Pelicans forması giyen ve gelecek vaat eden bir ismi izlemeye gönderdi. O isim O’Neale idi. Ve yalnızca 4 sayı attı. Jazz ekibi korkmuştu: Bu Snyder’i nasıl etkilesin?
Ama Snyder, yurtdışında iki yıl forma giyen O’Neale’ın sert bir oyuncu olduğunu biliyordu zaten. O’Neale, Utah’ın yaz ligi takımında bir hafta kadar önce gayriresmi bir konuk olarak antrenman yapmıştı ve ilk antrenmanında savunmacı, O’Neale’ın dişlerinden birini kırmıştı. O’Neale oynamaya devam etti. Dudağının patlamış olacağını düşünüyordu. Utah’ta yardımcı koçluk yapan Alex Jensen maçı durdurdu: “Yerde diş var!”
Utah onu hastaneye gönderdi ve O’Neale o akşam oynamaya hazır biçimde geri döndü.
Sertlik, NBA’de bir takımda kendinize yer bulmaya yetmiyor. Snyder, onda bir şey daha görmüştü: Topla hızlı kararlar alabilen bencilliğe uzak bir oyuncu. Snyder, kararlılıktan hoşlanan bir koç. Onu bzulan savunmanın tekrar yerleşmesini sağlayan amaçsız dripling kadar rahatsız eden çok az şey var.
O’Neale, bir savunmacının kendisine doğru geldiğini gördüğü zaman, pump fake ile vakit kaybetmiyor. Direkt hücum ediyor. Hareket hâlindeyken de savunmacıların bir adım önünde olma konusunda özel bir yeteneği var. Özellikle de dip çizgiden hareketlendiğinde kendisini iyi hissediyor ve dışarıya pas çıkarıyor. Bu basketbol sanatını Ricky Rubio’dan öğrendiğini söylüyor O’Neale.
“Ricky’nin yaptığı bazı şeyler oluyor,” diyor O’Neale. “‘Orayı nasıl görüyor yahu?’ diye düşünüyorsunuz.
Snyder, O’Neale’ın pick-and-roll’de topu yönlendirmesine bile müsaade ediyor.
O’Neale, formanızın içine kadar girecek, ateşli, adam değişebilen bir savunmacı. Jazz oyuncuları faulden kaçınmak konusundaki marifetleriyle övünüyorlar ancak geçen yıl dış savunmaları, pamuk kıvamına gelmişti. O’Neale, Rubio ve Jae Crowder varken bu sorun değil.
O’Neale, NBA’deki hayatından keyif alıyor. Uçaktaki Uno oyunlarında garanti yerini alıyor, takım arkadaşları da O’Neale ve Donovan Mitchell’ın yeni Supreme marka takıntısı konusunda onlarla dalga geçiyor.
Onu bekleyen daha zorlu sınavlar var. O’Neale, üç sayı çizgisinin gerisinden %33.6 ile şut atıyor. Playofflarda savunmalar ona daha fazla boşluk verecek. Dengeli savunmaları geçmek için yeterince hızlı değil. Top kaybı konusunda biraz sorunlu ve iyi zıplayan oyuncular karşısında sapıtabiliyor.
Ancak NBA’de kanat rotasyonunun bir parçası gibi gözüküyor.
Trey Burke, New York Knicks
Burke, New York’lu Walton kontenjanında Jarrett Jack’i burun farkıyla geçti ve Çin’e gidiyor gibi gözüken bir kariyeri yeniden canlandırdı. Mike Vorkunov’un Athletic’te yazdığı gibi, değişimin Burke’ün saha dışındaki hayatını temizlemesiyle başlaması gerekiyordu. Onun yeteneklerinden etkilenen takımlar, işin içine girdikleri zaman geri çekiliyorlardı. Burke olgunlaştı.
Sonuçlar ise mantıklı bir insanın hayal edebileceğinin bile ötesinde oldu. New York’taki Burke, sabit bir yıldız profiline sahip. Sahanın her yerinden iyi şut atıyor: Üç sayı çizgisinin gerisinden %39, orta mesafeden hatrı sayılır deneme yapıp Nowitzki ölçüsünde isabet buluyor ve hatta pota civarında %73 ile bitiriyor. Ortalama atletizme sahip ve pozisyonuna göre kısa bir oyuncu için bir zamanlar orası girilmeyecek bölgeydi.
Burke, skor avcılığı yapmakla da kalmıyor. Sahada olduğunda New York’un sayılarının neredeyse %40’ında asist yaptı. Bu oran, ilk beşe girecek kadar yüksek bir oran. Son yılların Walton All-Starlarının kaptanı Michael Beasley ile güzel bir pick-and-roll kimyası yakaladı. New York, Burke-Beasley pick-and-roll hücumlarından pozisyon başına 1.28 sayı üretiyor. Bu da ligde en az 150 pick-and-roll oynayan ikili arasında en iyi dördüncü istatistik.
Son iki sezonda yalnızca altı oyuncu böylesi büyük bir payla şut ve asist oranında buluştu: LeBron, Russell Westbrook, John Wall, James Harden, Dennis Schröder ve D’Angelo Russell.
Bu oyuncuların birçoğu yıldız isimler. Burke ise bir All-Star olma yolunda yıldızını parlatıyor. Knicks dahil neredeyse her takım, bugün bile Burke’ün iyi bir yan parça olduğunu düşünüyor. Hepsi, Burke’ün bu mesajı nasıl algılayacağını merak ediyor.
Bazı şut istatistikleri savunulacak gibi değil. Asla üst düzey bir savunmacı olmayacak. Ancak düzenli bir hayatı var ve NBA’deki savunmacıların üstün atletizmine uyum sağladı. Bunu da pick-and-roll hücumuna perde öncesi fake atarak savunmacıların düzenini bozmak, hız değiştirerek dripling yapmak ve diğer hamleler yapmak suretiyle başardı.
Burke, topsuz oynayabilen ve iyi düzeyde orta mesafe isabeti bulabilen iyi bir şutör. Gelecek sezon da devam eden kontratının ötesine geçecektir.
Aron Baynes, Boston Celtics
Geçenlerdeki bir antrenmanda Brad Stevens, şut atan Baynes’ın yanından geçti ve bir sonraki maçta Baynes’ı kenardan ilk 5’e çekebileceğini belirtti. Baynes, “Ne gerekirse,” deyip antrenman ritmini bozmadan devam etti.
Baynes’i herkes sever. Bencillikten uzak, pis işleri yapmayı savan, neşeli bir isim. Boston’ın ısınma çalışmalarını kazanmaya çalışıyor ve diz hizasındaki çorapları ile uzun adımlarıyla sahayı geçerken sonsuz trash talk’una devam ediyor. Manyak düzeydeki hırsından değil, sırf insanları onca çabanın içinde güldürmeye devam etmek için yapıyor bunu. “Bulunduğu her yerdeki enerji seviyesini yukarıya çekiyor,” diyor Stevens.
Boston’ın bir maçına denk geldiğinizde savunmada Baynes’in kollarına dikkat edin. Her zaman uzuyor o kollar. (Kol uzatma konusunda ligin kralı onunla Taj Gibson olsa gerek.) Bu da enerji istiyor ve o enerji önemli.
Baynes, onun gibi bir devden daha hızlı ayaklara sahip. Stevens, zaman zaman onun tepede pick-and-roll kovalamasına izin veriyor. Postta kimse onu kımıldatamıyor ve orada da faul yapmıyor. Yalnızca yedi oyuncu daha çok faul aldı. Baynes – Al Horford ikilisi sahadayken Boston’ın zirvedeki savunması, en iyi hâlini alıyor.
“Elit bir savunmacı,” diyor Stevens.
Sezon öncesi Boston, Baynes-Horford ikilisini ilk 5’te başlatmak konusunda titiz davranıyor ve spacing sıkıntısı yaşanacağını düşünüyordu. Baynes’in performansıyla bu ikili iyi performans gösterdi. Baynes, perde sonrası oyuncu değişebiliyor ve handoff setlerinde de usta bir pasör.
Stevens’ın hücum yapısı, Baynes’i uzak ikilik atışlarda kariyer rekoru kırmaya itti ve Baynes de bu atışların neredeyse yarısını sayıya çevirdi. Eğer böyle devam ederse en iyi eski moda pivotların oynamasının zorlaştığı playoff savunmalarına karşı savunmada kalabilir.
Yedekler
Shabazz Napier, Portland Trail Blazers
Portland’ın sezonu bittikten iki gün sonra Napier, Anaheim’a vardı ve farklı oyuncuları çalıştıran Paul Fabritz ile haftada altı gün çalışmaya hazırdı. Portland, Napier’in Heat ve Magic sonrası üçüncü takımıydı ve o artık süre almak için Damian Lillard ve CJ McCollum maç başına toplam 75 dakikaya yakın oynuyorken yeni bir seviyeye çıkması gerektiğini anlamıştı.
Fabritz, Napier’i güç tablaları üzerinde zıplatarak çalıştırdı ve kas zayıflıklarını tespit etmek için özel ekipman kullandı. Napier’in bileklerinde yeterince enerji üretemediğini fark ettiler ve değişikliğe gittiler.
Napier, haftada iki kez Manhattan sahilinde kum tepeleri üzerinde koştu. Artık 40 saniyede yaklaşık 45 metre koşabiliyor. Ortalama bir NBA oyuncusundan 20 saniye daha hızlı olduğunu söylüyor Fabritz. (Birçok oyuncu son birkaç metreyi yürüdüğü için.) Fabritz, birlikte çalıştığı birçok ismi haftada ancak bir kez kum tepesi koşmaya ikna edebiliyor. “Shabazz, haftada iki kez koşmak için yalvardı,” diyor.
Napier’in Portland’da çalışmalarına devam ettiği Ağustos ortasına kadar birlikte çaba sarf ettiler. Napier, sıçrama kabiliyetini geliştirdi ve yatay hız testlerinde de çok daha hızlandı.
Hata payı olmayan küçük oyuncular için ufak kazanımlar çok anlamlı oluyor. Dördüncü yılını geçiren Napier, artık başlangıç hareketlerinde çok daha akıllı davranıyor ve savunmacısını yanlış yöne gönderebiliyor. Boyunu da devlerin uzanabileceği mesafenin altına eğilip kaçış noktaları arayarak kullanmak suretiyle bir avantaj olarak kullanmayı öğrendi.
Napier, patlayıcılığı olmayan her kısa guardın yaşayabileceği sorunları yaşıyor. Pota çevresinde yalnızca %55 ile isabet kaydediyor ve perde değişmeleri sonrası görece hızlı uzunlarla benzer bir çabukluğa sahip.
Lillard ya da McCollum’un en azından biriyle oynaması, Napier’ın rakibin kötü savunmacısı ile karşı karşıya geleceği anlamına geliyor. Ancak bu onu aynı zamanda hileli bir role sokuyor: Klasik bir bench şutörünün gördüğü kadar kabul görmeyen, oyun kurucu vücuduna sahip bir combo guard.
Napier bu rolde başarılı oldu. Hatta hem McCollum, hem de Lillard’ın sahada olduğu ve rakiplere 100 pozisyon başına neredeyse 25 sayı fark atan üç guardlı dizilişte de iyi sonuçlar aldı Trail Blazers. NBA.com’un istatistiklerine göre 250 dakikadan fazla birlikte oynayan 1.400’den fazla üçlü arasında en iyi beşinci fark ortalaması bu 25 sayılık fark.
Terry Stotts da Portland’ı sezon ortasındaki kötü gidişattan kurtarmaya çalışırken yaptığı denemelerde bu üçlüyü kullandı. İstediğini aldı ve Maurice Harkless’ın sakatlığında bu üçlüye daha çok ihtiyaç duyacak. “Shabazz bize ihtiyacımız varken hayat verdi,” diyor Stotts.
Daniel Theis, Boston Celtics
Theis, NBA rüyasını gerçekleştirmek için Avrupa’dan gelen daha yüklü teklifleri reddetti. Lige geldiğinde ise bilinmeyen bir isimdi: 25 yaşında, Almanya Ligi’nden gelen ve bazı şeyleri biraz iyi yapan bir uzun. Bu yetenekleri burada işe yarayacak mı?
Yalnızca bir tanesi gerçekten işe yaradı ancak bazı şeylerde ortalamavari yeteneklere sahip olması, Theis’ı farklı dizilişlere uygun oynayabilen bir uzuna dönüştürdü. Tabii bunların hepsi, sezonu kapatmasına neden olan diz sakatlığından önce yaşandı.
Theis, perdelerden sıyrılıp potaya doğru fırlamayı seviyor. Daha sonra da panikleyen savunmacıların ardından boyalı bölgeye güçlü giriyor.
“En iyi devrilen oyuncumuz o,” diyor Stevens. “Gerçekten yokluğunu hissediyoruz.”
Theis, zeki bir pasör ve usta bir perdeci. Stevens hücumunda bir uzun için bunlar olmazsa olmaz. Ancak patlayıcı bir bitirici değil ve savunmaları açmak için yeterince iyi şut atamıyor. Eğer şut yüzdesi gelişmeyecek olursa Theis, iyi bir dördüncü veya beşinci uzun olur.
Raymond Felton, Oklahoma City Thunder
Penguen, klasik bir seyyah yedek oyun kurucu oldu. Gittiği her yerde de sevildi: Düşük maaş, başladığı her pozisyonu bitirmesi, boş adamı bulması ve iyi savunma yapması yeterli oldu.
Daha iyi bir şey üretemeyen bench dizilişleri için şutu da yeterliydi son dönemlerde. Ayrıca savunmaların riske edemeyeceği kadar üçlük atıyor ve Russell Westbrook ile birlikte sabit şutör olarak oynayabiliyor: Oklahoma City, onların sahada olduğu 369 dakikada 100 pozisyon başına rakiplerine 6 sayı fark atıyor.
Thunder‘a eski tip oyun tarzı ve bir caka kattı. Patlayıcılığıyla savunmacıları geçemediği için minik driplingler ve tüm vücuduyla yaptığı fakeler ile geçiyor.
Felton bir boşluk bulduğu zaman da inisiyatif alıp şahane paslar bırakabiliyor.
Bir uzun Felton ile kaldığı zaman geri çekiliyor, hamleye hazırlanan boğa gibi kafasını eğiyor. Felton rakiplerini sandığı kadar kolay geçemese bile keyifli oluyor bunları izlemek.
Tüm bunlar, Westbrook kenardayken geçen sezon daha rahat süre geçiren bir Thunder takımı için faydalı işler oldu. Westbrook, Paul George ve Carmelo Anthony yokken Felton oyunda olduğu zaman Oklahoma City, rakiplerine iki sayı fark atıyor. Son zamanlarda tamamen benche dayalı bu dizilişi daha az görüyoruz.
Reggie Bullock, Detroit Pistons
Genç yeteneğe aç iki takım, Suns ve Clippers, Bullock’tan vazgeçti. Detroit’teki ilk iki sezonunda toplam 1.000 dakika oynamadı ve lig de ona geçtiğimiz Haziran ayında yasaklı madde kullanımı nedeniyle beş maçlık bir ceza verdi.
Ancak Detroit, iki yıllık 5 milyon dolar değerinde ucuz bir anlaşma ile Bullock’un sözleşmesini uzatma kararı aldı. Gelecek sezon kontratı garanti değil. O da işini çok daha fazla ciddiye almaya başladı. Blake Griffin takası sonrasında Detroit’in en iyi çok yönlü kanat oyuncusu olarak göze çarptı. Dahası makul bir 3-and-D (üçlük atıp savunma yapabilen isim) olarak kendini gösterdi.