NBA’in Yürek Burkan Hikayeleri: Leandro Barbosa

30/Nis/18 18:49 Eylül 14, 2020

Semih Tuna

30/Nis/18 18:49

Eurohoops.net

NBA’in yıldızlarının çoğu şu anda yaşadıkları etkileyici hayata en diplerden başlayarak geldiler… NBA’in Yürek Burkan Hikayeleri yazı dizimizin bugünkü konuğu Leandro Barbosa!

by Yılmazcem Özardıç / info@eurohoops.net

Bu yazıda The Players’ Tribune, New York Times ve NBC Sports‘taki yazılar kaynak olarak kullanılmıştır.

Barbosa kendi hikayesinin başlangıcını kendi kaleminden anlatıyor.

“Brazilya’nın Sao Paulo kentinde bir gecekondu mahallesinde büyüdüm. Eğer benim mahalleme birini tanımadan gelirseniz, oradan çıkamazdınız.

Gündüzleri annemle birlikte meyve sebze satıyor, akşamları basketbol oynuyordum. Evimizde yerde uyuyordum. 8 yaşımda bir arkadaşımın televizyonunda Michael Jordan’ı gördüğümü hatırlıyorum. O andan itibaren kendime ne olursa olsun NBA’e girmem gerektiğini söyleyip duruyordum. Jordan’ın liginde oynamak istiyordum. Daha da önemlisi, ailemi o evden çıkarma şansına sahip olacaktım.

Eğer başaramazsam, eninde sonunda birisi orada ölecekti.

Basketbol benim için bir oyundu. Ama aynı zamanda o mahalleden çıkış yoluydu. Bizim çıkış yolumuzdu.”

Barbosa’nın hikayesi çoğu Brezilyalı futbolcuya benziyor aslında. Gecekondular ağaçtan yapılmış, neredeyse birbiriyle iç içe geçecek kadar yakın konumlanmış evler. Yarıklar, döküntüler vardı. Tuvalet çoğu zaman çalışmıyordu. Ve bir de suç kol geziyordu.

“Caddeler çok küçük” diyor Barbosa, “Yolda yürürken yanınızdan biri birine silahla ateş ederek ya da alev alev yakarak geçebilir. Bu yüzden sadece önüme bakmak zorundaydım. Kimseye, polislere dahi haber veremezdim çünkü bu durumda bir sonraki öldürülen kişi ben olurdum.”

“Okuldayken evime sapasağlam dönüp dönemeyeceğimi bilmiyordum, veya evimden canlı ayrılabileceğimin garantisi yoktu çünkü durmadan birileri diğerine ateş açıyordu” diyor Barbosa, “Benim için üst üste birkaç kez hiçbir şeyin olmaması ilginç geliyordu. Herhangi bir zamanda olabilirdi.”

Beş kardeşin en küçüğü Leandro, ebeveynleri ve kendisinden büyük dört kardeşinin yanında büyüdü. Yedi aile üyesi, yatak odası demeye bin şahit isteyen bir odada birlikte kalıyorlarmış.

“Yatacak yatağımız yoktu” diyor Barbosa, “sadece battaniyelerimiz vardı ve yerde uyurduk.”

Her sabah aile, akşam masada yemek olup olmayacağına dair bir fikri olmadan kalkıyordu. Annesi Ivete kıyafet dikiyor, babası Vicente hastanede bir teknisyen olarak çalışıyordu. 3 yaşındayken Barbosa annesi ve kardeşleriyle birlikte para kazanmak için pazara gidiyormuş. Leandro yaşlı kadınların poşetlerini taşırken diğer aile üyeleri meyve satıp akşama yemek almak için yeterli parayı bulmaya çalışıyordu.

“Bazen yemeğimiz vardı, bazen yoktu” diyor Barbosa, “Ben hep yiyordum çünkü en küçük kardeştim. Abilerim ve ablalarım benim için yemek bulmakta sıkıntı yaşasak bile hep bir şeyler saklıyordu. Şanslı olan bendim ve bunun için çok müteşekkir oluyordum.”

Barbosa’nın ebeveynleri çocukları için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlardı. Spor yapması için destek oluyorlar ancak aynı zamanda eğitim ile çok çalışmanın önemini vurguluyorlardı. 4 yaşındayken futbol oynamaya başladı ancak ayakkabıya yetecek paraları olmadığı için genelde yalın ayak oynuyormuş. “Bu yüzden ayaklarım çok çirkin” diyor Barbosa.

Barbosa basketbolla 5 yaşında tanışmış ancak Brezilya dışında oynandığından haberi yokmuş.

Barbosa’nın annesi oğlunun basketbola olan ilgisini 8 yaşındayken anladı ve onunla çok olgun bir konuşma için karşı karşıya oturdu.

“Annem bana, ‘Ya okula gider, ya işçi, ya da suçlu olursun. Hangisi olacağına sen karar ver ve bana kararını bildir’ dedi” diyor Barbosa, “Sonra en son basketbolu önüme koydu ve ben basketbolu seçtim. O zaman hayatımda birisi olabilmek için çok çalışmam gerektiğini anladım. Ben basketbol diyebilir ve başka şeyler de yapabilirdim ancak bunu yapmadım ve benden büyük gurur duydu. Bu rüyayı gerçeğe dönüştürüyordum, o zaman yaşımdan büyük biri gibi düşünmem gerektiğini anladım. Durumumuzu değiştirmek için büyük düşünmem gerekiyordu. Çok zordu. Ya gidiyordum ya da gitmiyordum. Sonra her şeyi değiştirmeye başladım.”

Tabii sporla alakalı masraflar da, örneğin spor ayakkabıları vardı. Barbosa takım arkadaşlarından çalma imkanının birkaç kez önüne geldiğini ancak ailesinin ona verdiği eğitimin bunu yendiğini söylüyor.

“Bunu yapmadığım için çok mutluyum” diyor Barbosa, “Eğer bir şeyi çok istiyorsam onun uğrunda çok çalışmam gerektiğini ve bu yolda ne yaşayacaksam yaşamamın lazım olduğunu öğrenmiştim. Kolay değil, zor, ama hiçbir şey imkansız değildir. Her şeyin mümkünatı vardır.”

Barbosa’nın takım arkadaşları birkaç kez ona ayakkabı vermişler ancak kendisininkini alması gerektiği zaman abilerinden biri çıkıp, garajın en derinliklerinden soda kutularını alıp satıyormuş.

“Çoğu kez benim için bunu yapıyordu” diyor Barbosa.

Basketbol dışındaki negatif unsurlara sırtını dönen Leandro, önündeki yollara bakıyor ancak hiçbiri NBA’i göstermiyordu.

“Sanırım basketbol olmadan ölürdüm. Gerçekçi konuşuyorum” diyor Barbosa, “İyi bir insan olarak yetiştirildim. Burada olamazdım onlar olmasa. Uyuşturucuya, hırsızlığa, silahlı çetelere, böyle şeylere başlama şansım çok oldu. Çoğu arkadaşım öldü ya da hapiste. Ailem bu konuda bana çok büyük bir örnek oldu.”

2003 NBA Draftı’nda 28.sıradan Spurs‘ün seçip Phoenix’e takasladığı Barbosa, oradaki yeni yaşamına hazırlanırken annesi Brezilya’ya dönmüş ancak orada annesini koruyacak birisi yokmuş.

“Annem kaçırıldı” diyor Barbosa, “Draft edildiğimde bu ülkemde büyük olay oldu. Annem geri döndüğünde üç günlüğüne kaçırıldı.”

Avrupa’da büyük transferler yapan futbolcuların çok yaşadığı bu durumu Barbosa NBA’e gidince yaşamış ancak ailesi bunu ondan saklamış. Brezilya Ordusu’nda görev yapan abisi Arturo, ona haber vermeden annesini kurtarmaya çalışmış.

“Çok, çok zor bir durumdaydım” diyor Barbosa, “Bir para ödemedim ancak annemi bulmak çok zordu ve ödemek üzere hale gelmiştim. Ancak abim bir şekilde onu buldu ve geri aldı. Onu bulduklarını olayın son gününde söylediler. Benden saklamaya çalıştılar çünkü endişelenmemi istemiyorlardı. Öğrendiğimde şoka girdim.”

Barbosa, bu olanlardan habersiz Phoenix’e takas olduktan sonra geldiği ilk günü hatırlıyor ve kendi kaleminden okuyoruz.

“Arizona’ya geldim. Hava limanından direkt olarak salona geçtim. Birkaç takım görevlisi beni soyunma odasına götürdü ve dolabımı gösterdi, ismim, formam ve ayakkabılarım vardı.

Dolabımı… üzerinde ismim yazan dolabımı… görünce bir başka oldum.

Onlara tercümanım aracılığıyla otele dönmeyeceğimi, orada uyumak istediğimi söyledim.

‘Ancak burada uyuyamazsın. Burada yatak yok. Burası sadece…. yer.’ dediler.

Onlara Brezilya’daki evimden çok daha iyi koşullar olduğunu söyledim. Eğer Sao Paulo’da yaşadığım evi bilselerdi anlayacaklarını söyledim.

İnanamadılar. Ancak önemsemedim, o gece orada yatmak istedim.

Büyük bir televizyon vardı, bir buzdolabı, arkamdaki dolapta ismim yazıyor. Daha ne isteyeyim ki?

Tüm gece soyunma odasının halısının üstünde uyudum. Hayatımın en iyi uykularımdan biriydi.”

Brezilya’dan gelen kötü haberler maalesef ki bitmiyordu. 2005’te babasını kanser yüzünden kaybetti. Birkaç yıl sonra annesi kansere yakalandı… ancak kanseri yendi.

Ancak kanseri yenen annesi, 2008 sezonunun başlangıcında zatürre nedeniyle hayata gözlerini yumdu.

“Annemi kaybettiğimde sanki bacaklarımı kaybetmişim gibi hissettim. Sanki onsuz hiçbir şey yapamayacak gibi hissediyordum” diyor Barbosa, “O benim her şeyimdi. Her maç öncesi konuşurduk. Basketbol sahasında iyi şeyler yapmam için bana çok büyük bir güç verirdi, şimdi bu güç arkamda yok. Çok zor bir şey. Şimdi abimi annem gibi kullanmaya çalışıyorum ama aynı şey değil. Sesi aynı değil. Ruhu aynı değil. Ancak şu an her neredeyse güvende olduğunu biliyorum. Şimdi daha iyi bir yerde.”