Dario Saric: Kukoc Kadar Uzun, Petrovic Kadar Yetenekli

14/May/18 00:02 Mayıs 19, 2018

Semih Tuna

14/May/18 00:02

Eurohoops.net

Philadelphia 76ers forması giyen Dario Saric’in NBA’e gelişi büyük bir hikaye oldu ama Hırvat oyuncu Sixers’a bekleneni veriyor. Eurohoops Çeviri, Saric’in hikayesini anlatıyor!

by Jordan Ritter Conn / Çeviri: Yılmazcem Özardıç

Bu yazı ilk olarak 30 Nisan 2018 tarihinde The Ringer’da yayınlanmıştır.

NBA salonlarındaki deplasman soyunma odaları genelde eğlenceden uzak alanlar olurlar. Muhabirler ter dolu havluların üstüne basarak genelde kaybeden oyuncular adına maçtaki sıkıntıları dinlemek üzere toplanırlar. Hareket edecek yer olmaz.

Ancak 21 Nisan’da Philadelphia 76ers, Miami deplasmanında 4.maçı kazandığında soyunma odası son derece şen şakraktı. Çaylak oyun kurucu Ben Simmons gülmüyordu ve düşüncelerinde kaybolmuş gibiydi. All-Star pivot Joel Embiid birçok soruya daha üstünü değiştirmeden cevap veriyor, Marco Belinelli ise Embiid’in etrafındaki kalabalığın dağılıp dolabına ulaşmak için tek başına bekliyordu.

Dario Saric ise oda boşalmaya başlarken çıktığı duşundan sonra hazırlanıp eve dönecek gibi duruyordu. Saric sezon içinde Embiid ve Simmons’ın yanında tamamlayıcı bir skorer ve yaratıcı olarak kendine uyan bir role oturdu ve playoff’larda çıktıkları 5 maçın 3 tanesinde 20 sayı üstü attı.

“O’nu seviyorum” diyor McConnell, “Bunun bir nedeni gerçekten ama gerçekten kazanmayı sevmesi. Kazanmayı çok seven birçok oyuncunun etrafında bulundum ama Dario sadece galibiyeti umursuyor, bu çok nadir gördüğünüz bir şey.” Saric hazırlanıyor ve bir ses duyuyor.

“Hey, Dario!”

Odanın diğer tarafında bir takım malzemecisi montunu çıkarıp T-shirtünü gösteriyor. Son iki maçta Miami’nin salonunda olsa da “Trust the Process”, “Philly vs.Everybody”, “Hinkie Died for Our Sins” gibi tshirtler çokça görüldü ancak malzemecinin üstündeki farklı. Tişörtte “The Homie Dario” yazıyor ve altında Saric’in yüzü var.

“Has..tir” diyor Dario ve gülüyor, “Bunlar pahalı be”

Aslında bedava. Sixers geçen Nisan’da bir maçtan önce 2500 tanesini dağıttı. Sonrasında da Saric’le iş birliği yapan bir şirket bunlar çoğalttı. Supreme logolu bir Homie, Hırvat bayraklı bir Homie, takım elbiseli bir Homie, Süper Dario, Kardeş Dario, 8 piksel Dario gibi birçok şekli var bu tshirtlerin. Saric son zamanlarda büyük başarılar yaşayan Philadelphia şehrinde oynayan, iyi üçlük atan, postta yetenekli, çok iyi bir pasör ve iyi bir ribauntçu, aynı zamanda da korkusuz bir savunmacı, genç bir basketbolcu.

9 yıllık profesyonel kariyerinde Saric Hırvatistan’da kurtarıcı, Philly’de bilinmezlik, rahatsız edici bir isim, bir kahraman ve bir dalga geçilme malzemesi oldu. Bu ay NBA playofflarında ilk kez mücadele etti. Miami karşısında gösterdiği skor yeteneği ve büyük anlarda öne çıkması, takımının Boston’ın karşısına çıkmasında önemli rol oynadı.

Şimdi ilk olarak Hırvatların, sonra Philadelphia’lıların fark edip sevdiği özellikleri tüm Amerika görüyor: galibiyette büyük rol oynayan, dizginlenemeyen bir Avrupalı. Sahada hilekarlıktan uzak, ancak zaman zaman sersemlik yapan bir Avrupalı. Röportajlar sırasında “S..eyim” demesi, serbest atışlarda şarkı söyleyip dans etmesiyle meşhur. Molalara giderken iki eli de açık, beşlik almak için hedefini bekliyor oluyor. Rakipler için ise sinir bozucu olabiliyor. Cavs‘i farklı yendikleri maçın sonunda yaptığı smaçtan sonra Cavs‘li Clarkson arkasından top fırlatmıştı. Çok genç bir takım için mükemmel bir genç tamamlayıcı parça.

Şu sıralar Saric’in motivasyonu basit, “Basketbol oynamaya devam etmek istiyorum” diyor Saric, “Basketbol oynamayı, antrenman yapmayı çok seviyorum. Her gün birbirimizle rekabet etmek takım olarak büyümemizi sağlıyor. Herkes benim yaptığımı yapabilse, bu kadar şanslı olsa keşke.”

NBA’deki ikinci yılında Saric yetenekleri için mükemmel rolü bulmuş gibi duruyor. Pozisyonel farklara bağlı kalmadan oynayan bir takımda çok yönlü, hem boyalı alandan hem de yayın gerisinden oynayabilen bir uzun. Üçlük atabiliyor ve kat yapan arkadaşlarını bulabiliyor (%39 üçlük, 2.6 asist ortalamaları var). Embiid’e posta topu geçirebiliyor ya da kendi başına oradan sayı bulabiliyor. Embiid’e göre saha içinde her yere gidebiliyor. Simmons ile de iyi bir uyum sağladı. Simmons’ın her 5 asistinin 1’inden fazlasını sayıya dönüştüren isim olan Saric, bu alanda takımda birinci.

Sixers uzun vadede şampiyonluk adayı olarak öne çıkıyor ve Saric potansiyel MVP’lerin yanında topsuz oynayabilecek kritik bir parça olması sebebiyle çok değerli. Miami’ye karşı üçüncü maçta yeteneklerini gösterdi: akıllı katlar, gözyaşı damlaları, etkileyici paslar ve önemli ribauntlar.

Bu seri Philly için bir faciaya dönebilirdi. Miami hızlı ve fiziksel, işini sessizden yapan, adeta tecrübesiz bir takımı bir anda dağıtmak için kurulan bir takım. Heat seri boyunca dirsek atmaktan çekinmedi, bir anda farkları kapatıp kontrolü eline alır gibi oldu ancak her defasında Sixers cevap verdi. Çoğunda da Saric bu cevapta en büyük rolü oynayan oyunculardandı. Üçüncü maçta Johnson şutunu bloklamasına rağmen topu tekrardan kazanıp Simmons’a yolladı ve smaç geldi. Johnson bir hızlı hücumda sert bir müdahalede bulunsa da turnikeyi bırakmayı başardı. Savunmacılar onu birkaç kere yalnız bıraktı ve 7’de 4 üçlük attı. 21 sayı 7 ribaunt 4 asistle maçı tamamladı ve belki de 7 maça gidebilecek serinin gidişatını değiştirdi. Takım Saric’in enerjisi, basketlerden sonra sıktığı ve gösterdiği yumruğu ve düdüklerden sonra gelen çığlıklarından beslendi.

“İçinde bulunduğu an onu etkilemiyor” diyor Sixers koçu Brett Brown, “Bu akşam sertlik ve yeteneklerin kapışması vardı. Sahada gösterdiği tutkuyu yüz ifadelerinden ve vücut dilinden görebiliyordunuz. Bence bugün mükemmeldi.

Sixers taraftarları için Saric ve yetenekleri uzun süre bir dedikodu olarak kaldı çünkü günün birinde uçağa binip Amerika’ya gelip gelmeyeceğini bir türlü öğrenemiyorlardı. Takım Saric, Anadolu Efes ile üç yıllık bir kontrat imzaladıktan birkaç gün sonra 2014 Draftı’nda NBA haklarını eline aldı. Sixers sonraki iki sezonu NBA’in dibinde geçirirken Saric de aynı zamanı Boğaz’da EuroLeague Çeyrek Finali’nde mücadele etmekle harcadı.

Sixers taraftarları onun hünerlerini Youtube videolarından izliyorlardı. Saric ülkemizde Anadolu Efes ile geçirdiği yıllara bir yenisini daha ekleseydi NBA’deki kurallar gereği çaylak kontratı değil de daha yüksek bir kontrat alma şansına sahip olacaktı. Ancak ülkemizde daha fazla kalmayı hiç düşünmemiş.

“Her zaman Amerika’da olmak istedim” diyor Saric, “Burası NBA. Dünya’daki en iyi oyuncular burada. Tabii ki bu benim rüyamdı. Küçük bir çocukken bile.”

Basketbol işi olmadan önce bile Saric’i sakinleştirecek bir araçtı. Küçük bir çocukken topu ilk kez eline aldığı günlerde ‘rahatsız edici’ ve ‘hiperaktif’ bir karakter olduğunu söylüyor Hırvat oyuncu. Annesi Veselinka öğleden sonraları arkadaşlarıyla bir kahve içmek için toplandığında da hep aynı problemle karşı karşıya kalıyordu: Dario susmuyormuş. “Annem bir arkadaşının evine giderdi ve ‘Hadi seni basketbol sahasına götürelim’ derdi” sözleriyle hatırlıyor Saric o günleri, “Tüm enerjisini atsın ve basketbol bittiğinde yorgun, sakin şekilde geri dönsün.”

Saric 1994’te basketbolla yatıp kalkan Sibenik’te doğdu. Uzun süre savaş alanı olan yerde büyüyen Saric’in ebeveynleri basketbolcularmış. Petrovic ve Divac gibi yetenekleri yetiştiren Yugoslavya, 1980’de altın madalya kazanmıştı. “Orada büyüyorsunuz” diyor Saric, “Tabii duyduğunuz şeyler o takımlar ve ne kadar iyi oldukları oluyor.”

1991’de Hırvatistan Yugoslavya’nın dağılmasına neden olan olayların başlangıcında bağımsızlığını ilan etti. 94’te Saric doğduğunda ise savaş bitmek üzereydi.

Saric barış içindeki Hırvatistan’da büyümüş ve günlerini Drazen Petrovic’in ismini taşıyan basketbol akademisinde geçirmiş. 15 yaşında profesyonel oldu ve Petrovic’e benzetiliyordu. Petrovic uluslararası basketbolda çok büyük tabuları kıran, çok büyük bir rekabetçiydi. 2002’de Petrovic hayatını kaybetmiş olsa bile Şöhretler Müzesi’ne alındı. 2009’da Hırvatistan’da yayın yapan tirajlı bir dergi Saric’i “Toni Kukoc kadar uzun ve Drazen Petrovic kadar yetenekli yaratıcı bir oyuncu” olarak yazıyordu.

Basketbolla yatıp kalkan Hırvatlar, Petrovic’in izinden gidebilecek birine ihtiyaç duyuyordu. Petrovic, Kukoc ve Dino Radja’dan beri, biraz da 80’lerde doğan oyuncuların savaş nedeniyle gelişimlerinin sekteye uğraması nedeniyle Hırvatlar istikrarlı bir NBA oyuncusu çıkaramamıştı. 90’ların başında doğum oranı patlaması yaşandı ve Saric ile Magic’li Mario Hezonja gibi barış geldikten sonra doğan oyuncular Hırvat basketbolunu yine Dünya’da söz sahibi bir yere getirebilir.

Saric hiçbir zaman Petrovic’e yapılan karşılaştırmaları pek kabul etmemiş. “Medyanın bu karşılaştırmaları bence adil değildi” diyor genç oyuncu, “O başka bir oyuncuydu, farklı bir oyun tarzı vardı. Bir kere bir efsane. Hırvatistan’da onu herkes biliyor.”

Saric’in babası ise bu kıyaslamalara katılıyormuş. Dergiye, “Dario’mun Drazen gibi olacağını söyleyebilirim. Hatta Drazen’den bile daha yetenekli” demiş. Aralarındaki farkı ise şöyle açıklamış:

“Drazen hiç göremeyeceğiniz kadar inanılmaz çalışırdı. Dario ise günde 3-4 saat çalışıyor. O’na sürekli daha erken kalkıp çalışmasını söylüyorum ancak o her zaman buna uymuyor. Basitçe söylemek gerekirse yeterince aç değil.”

Bu sözler absürt görünebilir çünkü şu anda en yüksek seviyedeki takım arkadaşları ile koçları Saric’in çalışma etiği, tutkusu ve oyunu hakkında övgülerde bulunuyor. Ancak bu sözler Saric’in anıları ile örtüşüyor. Babası profesyonel bir basketbolcu olmasına rağmen hiçbir zaman en üst seviyeye çıkamamış, oğlunda o ışığı gördüğünde ise çok spesifik fikirlerle potansiyelini gerçeğe dönüştürmek istemiş.

“Bana çok sert davranıyordu” diyor Saric. Babası Predrag sürekli Dario’nun kararlarını sorgularken 2012’de Cibona’ya gitmesini net şekilde eleştirmişti. Draft edilmeden birkaç ay önce de çocuğunun NBA’e hazırlığı konusunda ilginç ifadeler kullanmıştı.

Konuştuklarında kavga ediyorlarmış. Aylarca konuşmamışlar. Babası yerel gazetecilere hayal kırıklığını anlatırken Dario kendi başının çaresine bakmaya çalışıyordu. 2014’te bir gün NBA Draftı’na katılacağını açıkladıktan sonra annesi aramış ve babasıyla birlikte mutfak masasında oturmuşlar. “Ne yapıyorsunuz?” diye sormuş annesi, “Basketbol yüzünden kavga ediyorsunuz. 20 yıldır aileyiz ve baba oğul olarak nerede oynayacağı konusunda farklı görüşleriniz olduğu için küssünüz!”

Saric şimdi o günlerdeki kavgalarını hatırlayınca gülüyor. “Biz aynıyız” diyor, “Nasıl söylenir tam bilmiyorum, ikimizin de kafasında bir şeyler oluyor ve bu asla değişmiyor. Nasıl ingilizcede bunu açıklarım bilemiyorum.”

“İnatçı mı?”

“İnatçı!”

Saric 2014’te NBA Draftı’na girdiğinde iki yıldır zaten lotarya seçimi olarak görülüyordu. “Babam eski kafalıdır” diyor Saric, “Basketbolun kendi zamanlarında daha iyi olduğunu düşünüyor. Bu yüzden Kukoc, Petrovic gibi oyuncuların NBA’de Avrupa’dan hazır olarak gittikleri için başarılı olduğunu söylüyordu.”

Durumu böyle olunca Saric iki yıl Efes formasıyla ülkemizde kaldı. O zamanların, İstanbul’un NBA’e geçişini kolaylaştırdığını düşünüyor Hırvat. “Yeni bir ülkede, daha rekabetçi bir ortamda yeni çocuk olmayı ilk orada yaşadım” diyor Saric, “NBA’e gelmeden önce bunu İstanbul’da yaşadım. Sonunda, 2016’da hazır olduğunu açıkladı ve uçağa atlayıp Philadelphia’ya gelerek 22 yaşında Sixers macerasına start verdi.

Yıllardır çoğu kişi Avrupa basketbolunda gençlerin profesyonelliğe geçişi, idmanların sıklığı, atletizm yerine yeteneğe yapılan yatırıma dair konuları övüyor. Sonuçta Avrupa NBA’e Arvydas Sabonis’in pasörlüğü, Nowitzki’nin şutu, Petrovic’in skorerliği ve Amerikalılardan çok daha önce şut atabilen uzunları gönderen kıta. Saric ülkesinde ve ülkemizdeki zamanlarından müteşekkir ancak bunun doğru olduğunu düşünmüyor.

Saric, Avrupa’daki oyun anlayışının ve diğer faktörlerin oyuncu gelişimine sekte vurduğunu düşünüyor. NBA’deki iki sezonunda Anadolu Efes‘le iki EuroLeague sezonunda yakaladığı 10 ve 12 sayı ortalamalarından fazla sayı ortalaması yakalayan Hırvat oyuncu, durumu şöyle anlatıyor:

“Orada gelişim göstermek çok zor. Bir hata yapıyorsunuz, topu kaybediyorsunuz, oyundan alınıyorsunuz. Avrupa’daki çoğu koç böyle. Oradaki oyuncuların karar verme yeteneği çok düşük. Her şey ikili oyun, ikili oyun, ikili oyun ya da tamamen hazır setler. Kendi oyununuzu birebir üzerinden oynama özgürlüğünü size vermiyorlar. Dürüst olmak gerekirse, eğer orada kalsaydım şu anda olduğum kadar iyi bir oyuncu olamazdım diye düşünüyorum. Buraya gelmem gerekiyordu.”

NBA ile Avrupa arasındaki farkı sezon başında yaşadığı omuz sakatlığıyla uzun süre parkelerden uzak kalan takım arkadaşı Markelle Fultz’u örnek gösteriyor. Fultz’un problemleri fizikselden çok mental olarak görülüyordu.

“Markelle’e bir bakın” dedi Saric ve ekledi, “İnanılmaz bir potansiyeli var. İnanılmaz. Eğer Avrupa’da olsa potansiyelini gerçeğe dönüştüremezlerdi. Özel bir yetenek ancak orada gelişecek bir imkan yok. Burası onun için çok iyi. Destek görüyor, idman yapıyor, her şeyi var. Potansiyelini gerçeğe dönüştürmek için gelişiyor.”

Saric, Avrupa’da olsa fiziği nedeniyle diğer takım arkadaşı Ben Simmons’ın da şu andaki gibi oyun kurucu oynayamayacağını söylüyor.

“Başka seçeneği olmazdı. Ya uzun forvet ya da pivot oynamak zorunda kalırdı. 2.10’luk bir oyun kurucu mu? İmkanı yok. O inanılmaz. Ancak oradaki koçlar risk almaktan çok korkuyor. Bu da oyuncuların gelişimine engel oluyor, sekteye uğratıyor.”

Üçüncü maçtan sonra Brown Saric’in gelişim yoluna övgüler yağdırmıştı. “FIBA’da 17 yıl koçluk yaptım” dedi kariyerinin önemli bir bölümünü Avustralya’da geçiren Brown, “FIBA’da nasıl bir çevrede oynadığını biliyorum. EuroLeague üst seviye bir basketbola ev sahipliği yapıyor. Olimpiyatlarda, Avrupa’nın zirvesinde, Dünya Şampiyonaları’nda oynamak üst seviyede oynamaktır. 14 yaşından beri oynuyor, bir basketbol ailesinden geliyor. Playoff’larda buralarda böyle oynamasına bu saydıklarımın önemli katkısı var.”

Doğru. NBA’e gelmeden önce 2016 Olimpiyatları’nda Saric çoktan Manu Ginobili’ye karşı bir double-d0uble yapmış ve İspanya’ya karşı galibiyeti getiren bloğu Pau Gasol’e yapmıştı. Ancak Saric’e böyle anları oynamış olmanın Amerikalı gençlere oranla ona avantaj verip vermediği sorulduğunda Hırvat oyuncu omuzlarını silkiyor.

“Yani olabilir, Avrupa’da her maçın, her anın önemi var. Belki böyle bir tecrübem olmuştur. EuroLeague’de ölüm kalım maçlarına çıktım. Ancak burada kolej turnuvası da öyle değil mi? Bilmiyorum yani.” Saric kendi yolu hakkında bir pişmanlığı olmadığını söylüyor ancak Avrupa sisteminin Amerikalılardan çok daha iyi olduğuna katılmıyor. O günden sonra babasıyla ilişkisini de düzeltmiş. “Bir konuda anlaşamasak bile birçok oyuncunun imkanı olmayan bir şey yapıyor bana, ondan oyunu öğrenebiliyor. Bu yüzden onun yanımda olmasından dolayı çok müteşekkirim” diyor.

Bakın nerelere kadar geldi. Şimdi gözleri antrenman sahasına bakıyor, akşam maça çıkıp tüm dünyanın onu izleyeceğini biliyor ve “Hiçbir şey NBA playoffları gibi değil” diyor.

İyi hissediyor. Mutlu hissediyor. “Şu anda rahatım, memnunum” diyor Saric, “Kendi oyunumu oynamayı öğreniyorum.” Sürekli böyle olmamış. Saric ilk Philadelphia’ya geldiğinde her şeyi böyle görmüyormuş. “NBA’i anlamıyordu henüz” diyor McConnell, “Ortalama bir maç çıkardığında dünyanın sonunun geldiğini düşünüyordu. Bir sonraki gün veya sonraki gün maçımız olduğunu fark edemiyordu. Evine dönmeyi ve sonraki maça odaklanmayı beceremiyordu. Dünyanın en iyi oyuncuları burada. Öyle günler oluyor.”

Ocak sonunda bir gece Sixers Brooklyn’le karşılaşmış. Saric 13’te 5’le 18 sayı 5 ribaunt yapsa da o gece her şeyin farklılaştığını söylüyor. “Zorlanıyordum” diyor Saric, “Ancak o gece oyunun bana gelmesini öğrendim. Artık oyunu zorlamıyorum. Basit şeyler yapıyorum, savunma yapıyorum, turnike bulmaya, serbest atış atmaya bakıyorum. Sahaya çıktığımda ilk dakikalarımda tüm enerjimi harcamamayı öğrendim.”

“Sürekli boşlukları doldurmaya, şut denemeye ve oyununu oynamaya devam etti” diyor McConnell, “Onun her gün gelişimi görebiliyordunuz.”

Saric’in Simmons ve Embiid’le nasıl uyuşacağına dair soru işaretleri vardı ki Fultz’un sakatlığına kadar da benchten geldi. Ancak sonrasında ilk beşe yerleşti ve bu takım için çok önemli olan pozisyonel geçişleri sağlayan oyuncuların başında geldi.

İçindeki gerilimi nasıl tutması gerektiğini öğrendi. Yine yumruğunu sıkıyor, yine rakiplere iyi davranmıyor, yine (Heat dördüncü maçında olduğu gibi) küfür ediyor. Annesinin zamanında şikayet ettiği hiperaktiflik şimdi NBA salonlarında maç değiştiriyor. Babasıyla aylar boyunca küs kalmasına neden olan inatçılığı şimdilerde takımı için her şeyi yapmasına neden oluyor.

“Playofflar gibi bir şey yok bu dünyada” diyor Saric, “Enerji, taraftarlar, oyuncular, her şey farklı. Bunun durmasını istemiyorum.”

“Hiç.”

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!-