by Sarunas Jasikevicius / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak To Win is Not Enough: My Life, My Basketball isimli kitapta yayımlanmıştır ve oradan alınarak çevrilmiştir.
Genelde düşünülenler, gerçeklikten daha büyüktür gerçi ama parti delisi gibi bilindiğimin farkındayım. Dahası, uyumadan, yemeden, doğru şekilde çalışmadan yıllarca üst düzeyde oynayamazsınız. Maccabi‘deki ikinci sezonumun ardından hayatımın belki de en umursamaz dönemini geçirdim. Son yıllarda basketbol beni bu kadar içine çektikten sonra buna ihtiyacım vardı. Her oyuncunun hayalini kuracağı üç yıllık bir rüyadan uyanmıştım. Düşündüğünüz zaman çok acayipti. EuroLeague’de üç kez bulundum, Milli Takım ile Avrupa şampiyonu oldum, Maccabi ve Barcelona ile kupalar ve şampiyonluklar kazandım.
Çok güzel. Çok güzel. Ama bana yetmişti.
Bu yüzden küçük bir program ile Avrupa’dan, beni bir oyuncu olarak tanıdıkları yerlerden uzaklaştım, seyahat ettim. Sarunas olmaya, rahatlamaya ve başardıklarımın tadını çıkarmaya ihtiyacım vardı. Bir modelden, Lihi’den de ayrılmıştım.
2005 yazında serbest kaldım ve Avrupa’daki her takımdan her şeyi isteyebileceğim hâlde artık aklımda yalnızca üç harf vardı: NBA. Maurizio Balducci ve ABD’deki ortağı Doug Neustadt, bana somut teklifler olacağını ve bu tekliflerin lafta kalmadığını söylediler. Amerikalı organizasyonların ilgi odağı olmak harikaydı. Uluslararası düzeydi kendime büyük bir isim yapmıştım, saygı duydukları bir isim.
Temaslar, telefon görüşmeleri ve toplu görüşmeler ile geçen yoğun haftalar yaşandı. Oyun kurucu pozisyonunu Deron Williams ismindeki bir genç ile Utah Jazz‘de paylaşmamı isteyen Jerry Sloan güzel bir konuşma yapmıştı. Portland da ilgileniyordu. Nate McMillan beni ne kadar istediğini açıkça söylemişti. Ayrıca büyük bir maaş boşlukları vardı ve hatta bana beş yıllık kontrat da verdiler.