Sınıfta Soruyu İlk Bilene İki Basket Hakkı!

2018-10-25T14:11:47+00:00 2018-10-25T14:11:47+00:00.

Aris Barkas

25/Eki/18 14:11

Eurohoops.net

Şükrü Yemenicioğlu İlkokulu sınıf öğretmeni Elvan Ürer Sağgelen, eğitim ile basketbol sevgisini harmanlıyor.

by Eurohoops Team / info@eurohoops.net

Şükrü Yemenicioğlu İlkokulu sınıf öğretmeni Elvan Ürer Sağgelen, eğitim ile basketbolu iç içe geçirmeyi harika bir şekilde başarmış. Öyle ki Sağgelen, sınıfında sorduğu sorulara ilk cevap veren öğrenciye sınıftaki basketbol potasına iki atış atma hakkı tanıyor!

Hürriyet Gazetesi‘nden Fatih Sabovic, Elvan Ürer Sağgelen ile güzel bir röportaj gerçekleştirdi:

-Kısaca öğretmenlikteki geçmişinizden bahsedebilir misiniz?

“2007 yılının şubat ayında Sarıyer Rumeli Feneri İlkokulu’nda öğretmenliğe başladım. 6 yıl orada görev yaptım. Şimdi de Gaziosmanpaşa Şükrü Yemenicioğlu İlkokulu’ndayım. 2013 yılından beri görevimi burada sürdürüyorum.”

“SIKI BİR NBA TAKİPÇİSİYİM”

-Peki basketbolla tanışmanız nasıl oldu?

“Basketbol bende kendimi bildim bileli bir tutku… Anadolu lisesi mezunuyum. Okulun ve çevremin verdiği bir artıydı bana… 10 yaşındaydım. Sürekli NBA maçlarıyla iç içeydim. Oradan mezun olunca 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim fakültesi Basketbol Takımı’nda forma giydim. 4 numara olarak oynuyordum. Ara sıra da pivota dönüyordum. İçimde bu oyun derin bir tutku olsa da, ailemin o zamanki yaklaşımı sebebiyle pek ilerleyemedim. Ailem, spor ve dersin bir arada gidebileceğine pek inanmıyordu. Bu nedenle basketbol içimde bir ukde olarak kaldı.”

-Hayranlık duyduğunuz oyuncular veya takımlar var mıydı?

“Michael Jordan, Scottie Pippen ve Dennis Rodman hayranıydım. Çok koyu bir Chicago Bulls taraftarıydım… John Stockton ve Karl Malone ikilisini de severdim. basketbol programlarını hiç kaçırmadan izlerdim.”

-Eğitim ve sporu birbirine entegre etme fikri aklınıza nasıl ve ne zaman geldi?

“Hep aklımdaydı böyle bir uyarlama yapmak… Rumeli Feneri’nde köy okulu nüfusumuz 17-18’di. Özellikle kızlarla beden eğitimi dersinde basketbol oynuyordum. Basketbol adına yaptığım her hamle beni inanılmaz mutlu ediyordu. Şu anki okulumuzun bahçesinde pota ya da saha yok maalesef. Geçen sene 1. Sınıf okutuyordum. Hem okula adaptasyon hem okuma yazmaya teşvik etmek için Birçok etkinlik yaptık. Bunlardan biri de sınıfımıza minik bir pota almak oldu. Okuma ve yazma için çok heveslendiler çünkü her okuduklarında basket atıyorlar ve çok mutlu olup bunu tekrar tekrar yapmak istiyorlardı.”

 

-Okuldaki miniklerin potaya tepkisi nasıl oldu?

“Hepsi çok mutlular, basket atmak için yarışıyorlar. Bir tanesi, “Ben atmayayım” diyor. 40 öğrencim var. Muhtemelen tam başaramadığı için arkaşlarından utanıyordur. Ama onu da alıştıracağız. “Senin yerine ben gideyim, atayım” diyorum. “Olur” diyor. Benim için çocuklarımın hepsinin mutluluğu çok önemli… Bazen son derslerimiz boş oluyor, onlarda da ara ara yarışlar yapıyoruz.”

-Spor ve eğitimi bir arada götürmenin, çocukların geleceğine nasıl yansıyacağına inanıyorsunuz?

“İlkokul öğretmeni çok örnek alınan bir karakter. O yüzden onlar da, “Biz basketçiyiz” diyorlar. Mahalledeki kulüplere gidiyorlar. Semtte küçük kulüpler var, oralarda oynamaya başlayanlar var. İster istemez bir farklılık oluşuyor.”

-Türkiye’deki insanlara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

“Velilerime ve herkese şunu söylemeye çalışıyorum; “Bir çocuğun hayatında mutlaka spor ya da sanat her dönemde, her anında olmalı. Dışarıda oyun oynayabilecekleri yerler yok. Çocuklarımızın enerjilerini boşaltıp, onu olumlu yöne çevirebileceği şeylere ihtiyaçları var. Çocuklara, “Tatil dönemlerinde şu derse çalışın, şu konuya çok önem verin” diyemiyorum inanın… “Oynayın, bütün yaz boyunca oyna, oyna, oyna” yazıyorum karnelere… Çocukları yarış atı gibi yetiştirmenin, koşturmanın anlamı yok. Küçücük çocuğa bile, “Doktor ol, avukat ol” diyoruz. Herkes mi doktor ya da avukat olacak bu memlekette? “Birinizin sanatla ilgisi olur inşallah, bir diğerinizin de sporla” diyorum…”

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!