by Can Bedel / info@eurohoops.net
Galatasaray’da 2 sezon forma giyen ve gösterdiği performansla sarı-kırmızılı taraftarların sevdiği isimlerden biri haline gelen Manuchar Markoishvili, Galatasaray’da geçirdiği günleri anlattı.
2012-13 sezonunda transfer olduğun Galatasaray ligde çok uzun bir aradan sonra (28 yıl) şampiyon oldu. Sende bu tarihi başarının bir parçası olmuştun ve hatta final serisinde Banvit karşısında müthiş bir performans sergileyerek şampiyonluk yolunda büyük bir galibiyet elde edilmişti. Düşüncelerini alabilir miyim?
– 28 yıl sonra şampiyonluk geldi bazı şeyleri asla unutamayacağım. Sezon ortası takıma katıldım böyle güzel insanların ve oyuncuların saha içinde ve saha dışında yanında olmak benim için çok önemli bir şanstı. Koç Ergin Ataman ve yardımcıları bizi bütün sezon içinde motivasyon olarak hep yukarıda tutarak büyük iş başardı. Takım içerisinde her antrenmanda doğal olarak mükemmel bir rekabet vardı. Her geçen gün yarış halindeydik ve bazen resmi maçlar antrenman maçlarımızdan daha kolay geçiyordu. Bu takımın içinde olmaktan gerçekten çok zevk aldım.
Final serisinde yaşanan saha içi ve saha dışı olaylar sonrasında kulüp son maça çıkmama kararı almıştı. O günü hatırlıyor musun? Bütün sezonun emeğine karşılık neler hissettin?
– Evet her dakikasını hatırlıyorum, şampiyonluğun böyle bir sonla bitmesi gerçekten çok üzücüydü. Otelde yönetimin alacağı kararı bekliyorduk. Ve sonra oteldeyken televizyonda Fenerbahçe’nin kupayı aldığı haberini izledik. Eğer o maçı oynasaydık inanıyorum ki şampiyonluğu kazanmak için büyük bir şansımız vardı. Genel anlamda ise ligde ve EuroLeague’de başarılı bir sezon geçirdik.
Galatasaray’da iki yıl boyunca Ergin Ataman ile çalıştın. Koç geçen sene EuroLeague’de büyük bir sükse yaptı ve final oynadı. Bu sene de şampiyonluğun en büyük adaylarından birisi. Ataman hakkında neler düşünüyorsun? Oyuncular üzerindeki etkisinden bahsetmek ister misin?
– Ergin Ataman takım ve organizasyon için gerçekten tam bir lider. Takımdaki rekabeti nasıl inşa edeceğini ve sezon içerisinde nasıl bir rehberlik edeceğini çok iyi biliyor. İlk başlarda benim için onun sistemine adapte olmak çok zordu fakat onun isteklerini anladıktan sonra her şey çok kolay ve eğlenceli oldu. O büyük oyuncuların antrenörüdür ve saha içerisinde mükemmel bir özgürlük alanı sunar.
CSKA Moskova’ya gittiğin dönemde Galatasaray’da seni takımda tutmak istiyordu ancak olmadı. O süreci anlatabilir misin? Galatasaray’dan neden ayrıldın ve bugün geriye dönüp baktığında hatalı bir karar verdiğini düşünüyor musun?
– CSKA benim en sevdiğim takımlardan biriydi. Uzun yıllar orada oynamayı hayal etmiştim. Bana iki yıllık bir kontrat vereceklerini beklemiyordum ve bu şansı çöpe atamazdım. CSKA her yıl EuroLeague şampiyonluğu için rekabet eden bir takım. Hayallerimdeki bu kupaya sahip olma şansımın olması oraya gitmemdeki en büyük sebep olarak söyleyebilirim. Galatasaray’dan ayrılma kararı almam da kesinlikle kolay olmadı. Hatalar yapsam da kariyerimle alakalı hiç bir şey hakkında pişmanlık duymuyorum.
Galatasaray’da başarılı geçen 2 yılın ardından Rusya günleri pek istediğin gibi olmadı sanırım. Bundan bahsetmek ister misin? Devam eden süreçte 2015 yılında bir kez daha Türkiye’ye döndün. Daçka’da geçirdiğin yıllarda da seni pek etkili görememiştik. CSKA ve Daçka günlerini anlatmak ister misin?
– Daha önce de söylediğim gibi geçmişle alakalı keşkelerim yok. Nerelerde hata yaptım ya da nasıl daha iyi oynayabilirdim gibi şikayetlerim yok.
15 yaşında EuroLeague’de ilk maçına çıkmıştın. Organizasyon tarihinin herhalde en genç oyuncularından birisin. O günü unutamadığını düşünüyorum. Bir de senden dinlemek isterim.
– Evet kesinlikle hayatımda unutamayacağım en önemli anlardan biriydi. Saha içinde iken içinde bulunduğun durumun büyüklüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. En büyük hayalim geriden gelip maçı kazanmaktı. Ne yazık ki bunu yapamadık. Ne kadar şanslı olduğumu bilmek için çok gençtim. Çok iyi bir takıma ve teknik ekibe sahiptik.
Basketbol için genç bir yaş sayılabilecek bir yaşta (32 yaş) emeklilik kararını açıkladın. Özel bir sebebi var mıydı?
– Kariyerim içinde yaşadım sakatlıklar yüzünden basketbol oynamayı erken bıraktım, Bu kolay bir karar değildi ama dizlerimden bir ameliyat daha olmaya ve Bir sezon daha oynamamaya hazır değildim.
Emeklilik hayatı nasıl geçiyor? Basketbolsuz hayat nasıl? Geleceğe dair neler düşünüyorsun?
– Ailemle birlikte Gürcistan’a geri döndüm ve anne, babama yakın bir yerde oturuyorum. Şu an Gürcistan milli takımı yardımcı antrenörlerinden biriyim. Elimden geldiği kadar basketbol içinde kalmaya çalışıyorum kesin olarak oyunculuk yaşamı daha zevkliydi.
Galatasaray’da oynadığın en iyi 5 oyuncudan (yerli ve yabancı) oluşan bir takım kurar mısın?
– Takım arkadaşlarım arasından seçim yapmak benim için çok zor ama Türkler ve yabancılar olarak ayırmaya ihtiyaç duyacağım.
Yabancılar: Arroyo, Jamont Gordon, Zoran Erceg, Pops Mensah-Bonsu, Boniface N’dong
Yerliler: Ender Arslan, Sinan Güler, Cenk Akyol, Engin Atsür, Göksenin Köksal
Galatasaray taraftarının sana karşı özel bir sevgisi vardı ve hatta sana “Marko Paşa” lakabını takmışlardı. Taraftarlar ve özellikle birçok tarihi galibiyete imza attığınız Abdi İpekçi atmosferi hakkında ne söylemek istersin?
– İnanılmaz bir taraftara sahiptik eminim ki Türkçe konuşabilsem onlarla biraz daha fazla sohbet ederdik, fakat bizi destekleme biçimleri gerçekten inanılmazdı. Abdi İpekçi atmosferini çok özlüyorum.
Galatasaray’da unutamadığın bir maç var mı?
– İlk olarak aklıma gelen yıllar sonra şampiyon olmamız. Daha sonra bir sonraki sene Banvit’le oynadığımız yarı final serisinin 4.maçı diyebilirim.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!