By Buğra Uzar / info@eurohoops.net
Beşiktaş‘ın genç yıldızı Şehmus Hazer, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.
Kariyer hedefleri, takımının ING Basketbol Süper Ligi’ndeki gidişatı, karantinada yaşadıkları ve çok daha fazlası hakkında çok samimi açıklamalarda bulundu.
Huzurlarınızda Şehmus Hazer ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…
– Öncelikle coronavirüs konusundan bahsetmek lazım. Kaçınılmaz bir durum şu anda. Bu sebepten ötürü çok alışılmışın dışında bir sezon oluyor. Senin gibi sporcular için de gerçekten çok farklı bir durum var. Seyahat ediyorsunuz, farklı kısıtlamalar ile karşılaşıyorsunuz. Bu, zihinsel olarak de herkes için çok zorlayıcı bir dönem. Sen bu kısımla nasıl baş ediyorsun? Bu zihinsel baskı ile nasıl baş ediyorsun?
– Bu sadece sporcular özelinde değil, tüm dünya genelinde zor bir durum. Herkesin buna adapte olması biraz daha zor oluyor. Bir şekilde alıştık. Salgının ülkemize gelmesinin, dünyanın bu salgını fark etmesinin üzerinden 7-8 ay geçti. Ben nasıl yapıyorum? İlk zamanlar zaten bildiğiniz üzere ligler ertelendi ve herkesin aklında sezonun devam edip etmeyeceğine, ederse nasıl devam edeceğine dair soru işaretleri vardı. Şu an çok şükür devam edebiliyoruz, ligimiz başladı, maçlarımızı oynayabiliyoruz. Ben nasıl başa çıktım? Hem mental hem de fiziksel açıdan biraz daha zor oldu. Bu yeni sezona başlamak, pandemiden dolayı biraz zorlayıcı oldu tabii ki. Böyle 6-7 ay basketbol oynamadan, daha doğrusu hiçbir şey yapmadan tekrar sahalara dönmenin dezavantajları oluyor tabii. Sakatlık riski arttı, daha fazla sakatlık görüyoruz bu dönemde. Ben elimden geldiğince kendimi hazır tutmaya çalıştım. Sezona bunun bilincinde olarak yaz antrenmanları ile hazırlandım ve öyle başladım. Normalde başladığımız sezonlar gibi bir sezon değildi. Biraz bizi zorlayacaktı ve başladığında da öyle oldu. Her açıdan bizi zorladı. Yemek konusunda bile istediğimiz şekilde yemeklerimizi yiyemiyorduk. Aşçılığa başladım ve çabuk bitti çünkü ilk zamanlar tabii hoş, evimizde vakit geçiriyorduk ve normalde doğal olarak antrenmanlar, deplasmanlar, milli takım kamplarından dolayı evde pek vakit geçiremiyoruz. O yüzden ilk dönemlerde eğlenceli ve güzeldi ama bir yerden sonra her şeyin fazlası zarar. Biraz uzun sürdüğü için sıktı bizi. Herkes için aynısı geçerli. Şu an bile zor. Her yerde sıkıntılı bir şekilde devam ediyoruz hayatımıza.
– Yaz döneminde kariyerin açısından bir farklılık yaşadın. Kulüp değişikliği yaşayarak takım arkadaşlarınla birlikte Beşiktaş ile anlaştın. Aslında Bandırma’dan da biraz bahsetmek istiyorum. Çünkü senin yetiştiğin, seni Türk basketboluna kazandıran kulüp. Onlar farklı bir yola giderek A Takım düzeyinde faaliyetlerini durdurdular. Hem Bandırma organizasyonu hakkında neler söylemek istersin, hem de onların kapanmış olması sana nasıl hissettiriyor?
– Bandırma basketbolunun kapanması tabii ki ülke bazında üzücü. Bizim açımızdan kötü bir şey çünkü bu ülkeye epey oyuncu veren, yatırım yapan bir kulüptü. Basketbolu, Bandırma’ya sevdiren bir kulüptü; daha doğrusu o şehrin takımıydı. Böyle köklü bir altyapı takımının, altyapılara önem veren bir kulübün kapanması tabii ki üzücü. Hem kendi adıma hem de Türkiye basketbolu adına üzücü. İnşallah ilerleyen zamanlarda tekrar Bandırma şehrini bir basketbol şehri olarak hem ligimizde hem de ülkemizde duymaya başlayabiliriz. Benim açımdan ben açıkçası beklemiyordum böyle bir şey. Tabii her sene bütçe düşüyordu. A Takım’da oynadığım ilk sene ile son senem arasındaki bütçe farklıydı. Bütçe düştükten sonra Türk oyunculara daha fazla önem vermeye başladı kulüp ve bunun faydasını da gördü. Bu sezon yine kulübün düşük bütçe ile, bir şekilde devam edeceğini düşünüyordum. Tabii devam edemedi. Biz de bu nedenle Beşiktaş’a geldik. Bizim için de farklı bir fırsat oldu diyebilirim.
– Beşiktaş demişken buraya da birçok takım arkadaşınla birlikte geldin ve Beşiktaş gibi çok köklü, tarihi bir kulübün formasını giymeye başladınız. Çok da güzel ve değişik bir proje var. Daha önce Türk basketbolunda rastlamadığımız türden, bir büyük kulübün yapmadığı türden bir proje. Burada, böyle önemli bir projenin parçası olmak sana neler hissettiriyor?
– Yani buraya gelmeden önce Beşiktaş’ın nasıl büyük bir kulüp olduğunu biliyordum, bunu tüm Türkiye biliyor. Bunun bilincinde olarak buraya geldik ve Beşiktaş kulübü, sadece genç oyunculara değil aynı zamanda Türk basketboluna da yatırım yaptı diyebiliriz bu konu hakkında. Bu yatırım sürecinde Başkan Ahmet Nur Çebi ile yönetimimiz kötü gittiğimiz zamanlarda da bize hep destek oldu. Lige çok kötü başladık. Tabii çok genç bir takım olduğumuz için alışma sürecimiz oldu ve bu süreç biraz uzun sürdü. Beklemediğimiz mağlubiyetler aldık ve onlar bizden desteklerini hiç esirgemediler, daha çok destek verdiler. Bundan dolayı iyi gitti diyebilirim. Yaptıkları yatırımın sonucu şu an iyi gidiyor gibi gözüküyor. Önümüzdeki aylarda, yıllarda neler olacağını bilemem çünkü bu 1-2 aylık bir süreç değil; 2-3 yıllık bir süreç. Ne olacağını hep beraber göreceğiz.
– Başkan ve yönetimin desteğinden bahsettin. Ben de onu soracaktım. Başkan neredeyse tüm maçlara gitmeye gayret ediyor. Yönetimden yine birçok ismin orada olduğunu görüyoruz. Hatta sporculardan da sizin maçlarınıza gelenler oluyor. Bu camiadan böylesine bir destek almak, sana nasıl hissettiriyor?
– Yani bu gerçekten gurur verici bir şey benim açımdan. Böyle büyük bir kulüpte başkanın hiç maç kaçırmadan, imkan buldukça gelmeye çalışması güzel ve mutluluk verici. Kenarda seni sahiplenen, sana destek veren insanların olması; ister istemez hem saha içinde hem de saha dışında seni motive ediyor. Bu da performansıma da yansıyor, insan ilişkilerine yansıyor. Birçok şeye yansıyor.