by Uygar Karaca / info@eurohoops.net
Gaziantep Basketbol’un Basketbol Süper Ligi geçmişi çok da gerilere gitmiyor ancak Güneydoğu ekibi basamakları hızlı ve sağlam adımlarla çıkmayı sürdürüyor.
Geçtiğimiz yıl Türkiye Kupası’na katılan ve sezon sonu da playoff başarısının ardından ligin flaş takımı Darüşşafaka’ya 3. maçta mağlup olan ekipte, yeni sezondan beklentileri baş antrenörlük kariyerine gayet etkileyici bir giriş yapan Tutku Açık’la konuştuk.
Koç, geçen yılki takımın neredeyse tamamının değiştiği bir ortamda, sıfırdan başlamak durumunda kaldınız. Bolu’dan kamptan sonra hazırlık maçlarına başladınız ve şu ana kadar Beşiktaş ve Darüşşafaka galibiyetlerinin yanı sıra, Cevat Soydaş turnuvasında Galatasaray ve Fenerbahçe’ye karşı alınan yenilgilerde takımı test etme şansını buldunuz. Genel olarak hazırlık süreciniz nasıl gitti?
Öncelikle şunu söylemek lazım ki yepyeni bir takımız, geçen seneden kalan bir tek Koray Çekici ve Leon (Harun Apaydın) kaldı. Benim için yaz dönemleri hep önemlidir ama yeni kurulan bir takım olduğumuz için, oyuncuların hem fiziksel hem de teknik bakımdan bana alışmaları ve sisteme ayak uydurabilmeleri açısından bu yaz daha da bir önemliydi.
Doğrusu bu minvalde işimizin zor olduğu hazırlık dönemimiz biraz inişlı çıkışlı geçti. Damyean Dotson’ı sakatlığı sebebiyle 1 hafta 10 gün kadar dinlendirmek zorunda kaldık. 3-4 gün de Leyton Hammons’ın da problemi vardı, faydalanamadık. Onun dışında Muhsin Yaşar milli takımdan oldukça geç döndü.
Fakat bunlara karşın oyuncuların hazırlık dönemi çalışma ve beni anlama isteğinden, maçlardaki mücadelelerinden çok memnunum. Biraz daha takımın birbirini tanımasını sağlamamız lazım.
Yapabildiğimizin idmanların kalitesi çok yüksekti ama bir türlü ekibi tam takım toplayamadık. Biraz daha fazla idmana ihtiyacımız var. Bir taraftan da maç ritmini yakalayabilmek için hazırlık maçları oynamamız lazım. Zor bir periyoda girdik. Geçen hafta 9 günde 5 maç yapmak zorunda kaldık.
Geçen seneki kadrodan ligin sayı kralı Jarmar Gulley, çok önemli diğer bir skorer QJ Peterson gibi oyuncular da Çin’e gitti. Onun dışında Japonya’dan kontratlar da ligimizden oyuncuları cezbetti. Bu konu ara ara daha görünür oluyor ama Uzakdoğu ligleri, Avrupa’da daha küçük bütçeli kulüpleri zor durumda bırakmaya devam ediyor diyebilir miyiz?”
Kesinlikle katılıyorum. Çok zor bir durum. Geçen yıl mütevazı bütçelerle mücadele ettik. Geçen seneki oyuncularımıza mutlaka bir teklifte bulunduk ve aslında önceki kontratlarına göre daha yüksek bedeller önerdik. Burada Boray Dai’ye teşekkür ediyorum, oyuncuları takımda tutmak için elinden geleni yaptı. Ama Çin gibi ülkelerle baş etmek gerçekten çok zor. Çok uçuk rakamlara kontrat önerileri veriliyor. Geçen seneki kontratların 6-7 katı kazanılacak paralardan bahsediyoruz. Buralarda mali olarak mücadele etmek sadece bizim için değil, pek çok Avrupa takımı için geçerli.
Öte yandan Alpha Kaba da uzun rotasyonunda takımın önemli bir parçasıydı ve ligin de en fazla konuşulan oyuncularından biri haline gelmişti. Fakat EuroCup’ta oynamaya hazırlanan Buducnost’u tercih etti?
O tercihin sebebini bilmiyorum doğrusu. Alpha bizimle konuşmasında ilk tercihin Gaziantep olacağını söyledi. Biz onu çok bekledik açıkçası. Çok takımdan teklif geldi. Şahsen beni arayan 2-3 Euroleague takımı vardı. Türkiye’den de takımlar vardı ama bunlar tabi Efes ya da Fenerbahçe değildi, onu belirteyim. EuroCup’un bir faktör olduğunu sanmıyorum. Bir noktada, bizim de Alpha’yı bekleyecek süremiz kalmadı çünkü piyasadaki oyuncular da yavaş yavaş imzaları atıyorlardı. Rakamlar da çok yüksek olduğu için kulübü mali açıdan zora sokmamak adına verilen karar böyle oldu.
Ama bizim yabancı oyuncularla diyalogumuz daima iyi olmuştur. Örneğin Ryan Luther; hem pozisyonu itibarıyla, hem karakteri hem de saha içinde verdiği katkılar, enerjisi, mücadelesi ve 4 numaradan bulduğu üçlüklerle çok önemli bir oyuncumuzdu. Fakat sezon sonuna gelmeden önce çok iyi bir teklif aldı ve öncelikle benimle iletişime geçti. Gitmek istediğini belirtti ve karşılıklı anlaştık.
Gidenler fazla ama gelenler de gayet ilginç oyuncular. Zenit’ten Connor Frankamp, eski Knicksli ve son olarak da G-League’de Austin Spurs formasıyla izlediğimiz Damyean Dotson, Avrupa’nın top çalma uzmanlarından Codi Miller-McIntryre tercihleri epey cesur görünüyor, sizin özellikle istediğiniz oyuncular mıydı yoksa şartlar mı böyle gelişti?
Benim tercihim sahada çift point guard özelliği olan 5ler. Aslında bunlar takip ettiğimiz oyunculardı ve şartlar da iyi oluştu. Bu oyuncuları Gaziantep’e getirmek önemli diye düşünüyorum, bu tercihi yapmalarını sağlamak çok kolay olmuyor. Boray’ın tecrübesi sayesinde bunu sağlayabiliyoruz. Benimle birlikte tüm koç ekibimiz ciddi bir scouting faaliyeti içerisindeyiz aynı zamanda. Ben son 4-5 senede bu işe çok kafa yordum, oyuncu tarama ağım çok geniş. İstediğiniz her oyuncuyu da alamıyorsunuz. Biz daha ziyade üç tane yabancı kısanın topla kreatif oynayabilmesine dikkat ettik. Tabi bu arada 3 numaradan topla oynayabilecek ama beden olarak da bizi yukarıda tutacak bir oyuncu olarak Damyean Dotson’ı tercih ettik.
Dotson meselesine gelelim, ilginç bir konu. Çoğu zaman önceden Avrupa tecrübesi bulunmayan NBA oyuncularının adapte olmakta zorlandıklarını görüyoruz. Geçen sene Emmanuel Mudiay örneğiyle, hatta her ne kadar sezonu Olimpija’da daha iyi bitirse de Yogi Ferrell örneğinde de bu yine karşımıza çıktı.
Damyean bırakın Avrupa’da bir takımda oynamayı, Avrupa’ya ilk seyahatini bizimle ediyor. Ama çalışma etiği çok iyi ve sürekli burada oynanan basketbolu anlamaya çalışıyor. Elbette NBA’de gelen bazı alışkanlıkları var, kas hafızasından gelen refleksleri var. Örneğin kasti faul mevzusu, ya da mola alma işleri. Bunlar da öyle komplike dertler değil. İlk görünümü çok olumlu gözüküyor. Önceki örneklerdeki olumsuzluklar başımıza gelir mi diye hiç düşünmüyorum. Sanki yıllardır Avrupa’daymış gibi ilgili, bizi dinliyor, söylediklerimizi de harfiyen yerine getirmeye çalışıyor. NBA’dekinin aksine, burada düzen bazlı bir oyunumuz var ve ona ayak uydurmaya çalışıyor, adapte oldu. Rakipleri ve takım arkadaşlarını biraz tanıması lazım.
Gençlerde şampiyon olan bir Gaziantep Basketbol ve U18-U20 Avrupa Şampiyonaları’nda iyi işler çıkaran oyuncularınız var. Özellikle BGL en değerli oyuncusu Emir Arda Sivas, İzmir’deki U18 Avrupa Şampiyonası’nda finale çıkan Türkiye’nin önemli isimleri arasındaydı. Bu sene A takımda oynama süresi bulabilir mi?
Emir şu anda bizimle antrenmanlara yeni başlıyor ve kadromuzda bulunan bir oyuncu. Milli takım yorgunluğu sebebiyle bir 10-15 gün izin verdik. A takımla antrenmanlara devam edecek. Bu lige hazır olması için biraz daha fazla uzun süre antrenmanlarda bulunması lazım. Bu ortamı bir yaşaması lazım. Bu seviyelerdeki sertlik ve tempoya aşina olması lazım. O da yaşayıp görülecek bir şey sadece. Burada her şey çok farklı, sağında solundaki önemli oyuncuları oynatmayı öğrenmeli. Müdafaada eksilmeden ayakta kalmayı öğrenmeli, tempoyu ayarlamayı öğrenmeli. Bunlar için yaşı çok genç gözüküyor ama bu olgunlukta bir oyuncu.
Ana hatlarıyla Tutku Açık basketbolundan görebileceğimiz şeyler az çok şekillenmeye başlıyor. Pozisyon başına istatistiklerde, sezonun en iyi savunması olarak gözüküyorsunuz örneğin. (100 topta 91 sayı) Siz oynatmaya çalıştığınız basketbol nasıl tarif edersiniz?
Benim felsefemde savunma, hücumla başlıyor. Doğru şut seçimini yaptığınız anda her şey şekilleniyor. Hücum ribaunduna kimler girecek, geriye koşup geçiş savunmasına yerleşecek oyuncular netleşiyor. Agresif defans benim için olmazsa olmaz. Tam saha baskılar, birebirde top aldırmamalara çok önem veriyorum. Hücumda top paylaşımı çok önemli. Günümüz basketbolunda kolay sayı bulmak çok zor, çünkü bedenler çok büyüdü ama atletizmleri çok arttı. Uzunlar ikili oyunlarda çok farklı savunmalar yapabiliyorlar, switch vs…
Ben hücumda tempoyu yüksek tutmayı tercih ediyorum. Geçen yıl ligin en sert takımlarından biriydik. Şunu unutmamak lazım: Biz çok az rotasyonla oynadık ve buna rağmen, savunmayı tam sahaya yaymaktan asla geri kalmadık. Tabi belli bir süre sonra 30 dakika ve üstü oynayan oyuncuları yıpratıyor. Yorgunluktan sebep bazı hatalar gelebiliyor ve bu üçlük yüzdesine, top kayıplarına, kısacası bir bütün olarak hücuma da yansıyabiliyor. Dışarıdan böyle gözükmeyebilir ama işin iç yüzü biraz böyle. Bu şartlarda haftada üç maç yapmamız gerçekten zorlaşıyordu. Playoff’ta 3. maçı geriden gelirken kenardan görebildiğimiz, bacakların ne kadar zorlanmaya başladığı olmuştu.
Son olarak: Geçen sene kısıtlı imkanlarla yakalanan başarılardan sonra, bu seneki hedefler nelerdir? Bahçeşehir’in FIBA Europe Cup’ı almasıyla burada oynayan sizin gibi diğer takımlarımızdan da benzer başarılar beklenebilir mi?
10 yıllık tarihimizde ligin en düşük bütçeli 3-4 takımından biri olarak bazı rekorlara ve büyük başarılara imza attık. Geçen seneki takımı yad ediyorum ama şartların gerektirdiği şekilde, bu sene yeni bir takımız. Yine geçen seneki gibi, her maçı kazanmaya oynamak istediğimizi söyleyebilirim. İleriye dönük bir şey söylemek istemiyorum, benim antrenör olduğum takımlar her maçı kazanmaya çıkar. İşimiz daha zor olacak. Avrupa kupası oynarken iş oradaki rakiplerle bitmiyor sadece, bir de yol ve yorgunluk kısmı var. Antep’ten yolculuk kısmının nasıl olacağını ben de tecrübe edeceğim. Buradan direk uçuşlar bulunmuyor. Fiziksel olarak yorgunluklarımızı da hesap ederek geniş bir kadro kurmaya çalıştık. Sakatlıklardan sorun yaşamazsak, daha büyük bir rotasyonla yorgunluk açığımızı kapatmaya çalışabiliriz. Bekleyip göreceğiz.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!