by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Eurohoops’un Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi Podcast programı olan Weakside’ın yedinci bölümünde Bahçeşehir Koleji’nin eski koçu Sinan Atalay, Semih Tuna’nın konuğu oldu.
Programda konuşulan konular arasında Sinan Atalay’ın Bahçeşehir Koleji’nden niye ayrıldığı, Beşiktaş Emlakjet ile Bahçeşehir Koleji’nin birleşeceği yönündeki iddialar, Bahçeşehir Koleji oyuncularının bu iddialara yönelik reaksiyonu, Sinan Atalay’ın bundan sonrası için kariyer hedefleri ve Basketbol Süper Ligi gündemi yer aldı.
Eurohoops: Bahçeşehir Koleji’nde koçun değişeceği haberleri ilk olarak Sırp basınına düşmüştü. Bizim için de sürpriz bir gelişme olmuştu açıkçası, siz nasıl öğrendiniz bu gelişmeyi?
“Açıkçası bana da sürpriz oldu, çok beklediğim bir durum değildi. Zaten bu duruma karşı hazırlıklı da değildik. İdmandaydık, idmandan çıktım ve sosyal medyada bazı haberleri gördüm. Sonrasında bu haberlerle alakalı yönetimle görüşmek istedim, akşamında yönetimle görüştüm. Zaten bazı şeyler netleşmişti, onların hedeflerinin benimle olmayacağımı anladık. Daha yüksek hedefleri vardı, bu yüzden de takımın başına bir EuroLeague koçunu getirmek istiyorlardı. Aslında ‘Bahçeşehir Koleji kapanıyor, Bahçeşehir Koleji birleşiyor’ haberleri çok sık çıktığı için bu koç değişimi işlemini biraz hızlandırmak istediler. Bana söylenen bu hamlenin bir mesaj vermek amacıyla yapıldığı.”
EH: Aslında yollar ayrılmadan önce kötü bir gidişat yoktu. Son 10 maçta 8 galibiyet almıştınız ve kaybettiğiniz maçlar da çok büyük olay yaratacak türden maçlar değildi. FIBA Europe Cup’ta da iyi gidiyordunuz. Kulüp içerisinde hiç ayrılık gibi bir ihtimal konuşulmuş muydu?
“Açıkçası hiç böyle bir şey konuşulmadı. Yine de şöyle bir şey var, her ne kadar kulübün içerisinden gelmiş olsam da tabiri caizse ‘çaylak’ bir antrenördüm. En ufak bir olumsuzlukta, maç kaybetmede, çok sayı yemede veya kötü oynamada maalesef bu yüzden oklar bana dönüyordu. Bu durum zaten sezon başından beri benim kendi içimde hissettiğim ve yaşadığım bir şeydi. Oyuncu grubunda da, yönetim tarafında da en zayıf halka bendim. Evet, bana güveniliyordu. Zaten güvenildiği için bu iş bana verilmişti. Ancak en ufak bir olumsuzlukta hep ‘acaba?’ soru işaretleri oluştu. Sezon başında yaşadığımız sakatlıklardan sonra bu durum hep vardı. Sonrasında gerçekten beklediğimden çok ama çok daha iyi toparladık ve takım, açıkçası benim bıraktığım noktada daha yüzde 50’sindeydi. Ayrıca yukarı doğru ivmelenmişti, bunu aldığımız galibiyetlerle gösteriyorduk. 10 maçta 8 galibiyet kısmında ise zaten aldığımız mağlubiyetlerin biri Beşiktaş deplasmanıydı. Onu da son saniyede verdiğimiz bir ribaund yüzünden kaybettik. Bu ligde Beşiktaş deplasmanı her zaman zordur, ilk dört içerisinde bir takımdan bahsediyoruz. Bu nedenle oradan gelecek bir mağlubiyet kabul edilebilirdi. Bir diğer mağlubiyet ise Karşıyaka’ya karşı iç sahadaydı. Yanlış hatırlamıyorsam maçı inişli çıkışlı oynadık, iyi oynadığımız ve kötü oynadığımız dönemler oldu ve kaybettik. Bu da bence planlar doğrultusunda olabilecek bir şey. Yani hem idman temposu istediğimiz seviyelere çıkıyordu, hem de maçlarda istediklerimizi yapmaya başlamıştık. Tam böyle işin keyif alma noktasına doğru giderken bunun olması beklediğimiz bir durum değildi.
EH: Şimdi Bahçeşehir Koleji’nin yeni bir başkanı var. Sizce kulübün eski başkanı Hüseyin Yücel devam ediyor olsa böyle bir ayrılık yaşanır mıydı?
“Bunu bilemeyiz, açıkçası bu soruya ne cevap versem çok net olmaz. Bizim Hüseyin beyle iletişimimiz farklıydı, Begüm hanımla farklıydı. Elbette Begüm hanım kulübün başına geçti, hedef yükseltmek istiyor. Hedef yükseltmek için ne yapılması gerekiyorsa dışarıdan destek alıp veya kendi içerisinde konuşarak yapıyor. Saygı duyuyorum, Hüseyin beyin kararlarına da saygı duyuyorum. Yola Hüseyin bey ile başlamıştık, yani kaldığı takdirde devam edip etmeyeceğimizi bilmiyorum ama en azından kendi adıma düşüncem şu: Kötü gidişat olduğunda ayrılabilirdim belki de.”
EH: Beşiktaş Başkanı Hasan Arat, adaylık sürecinde Bahçeşehir Koleji ile birleşme olacağını açıkladı. Haliyle oyuncular da bu gelişmeleri okuyorlar. Açıkçası süreç kamuoyuyla çok detaylı bir şekilde paylaşılmadı ve herkes Bahçeşehir Koleji’nin gelecek sezon kapanacağını düşündü. Sizin olduğunuz dönemde bu açıklamaları gören oyuncuların modları nasıldı? Bir motivasyon düşüklüğü var mıydı?
“Bu haberler ilk çıktığında biz idari ekip ve teknik ekiple beraber bu durumun takım üzerinde olumsuz etki yaratabileceğini, bu durumu oyunculara anlatmamız gerektiğini konuştuk. Açıkçası bize kısa vadede kulübün kapanması gibi bir durumun söz konusu olmadığı söylendi, zaten bu haberler çıkmadan önce yönetim tarafı bize bilgi vermişti. Genel Menajerimiz Alparslan bey takımımızla kısa bir toplantı yaptı, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, ileride neler olacağını bilmediğini ama en azından gelecek sezon da dahil olmak üzere kısa vadede böyle bir şeyin olmayacağını söyledi. Bunun üzerine Beşiktaş’ta başkanlık seçimleri yapıldı, başkanımız Hüseyin Yücel Beşiktaş’ın ikinci başkanı oldu. Daha sonra Begüm Yücel ile Hüseyin Yücel idmana geldi ve aynı şekilde böyle bir durumun söz konusu olmadığını, hatta üzerine koyarak devam edeceğimizi oyunculara, basına ve altyapı antrenörlerine anlatmaya çalıştılar. Buna rağmen bu haberler sürekli olarak çıkmaya devam etti, yani ilk günden beri birleşme için değil ama kapanma gibi bir durumun söz konusu olmayacağını söylediler. Birleşme olursa bu nasıl olur? Buradaki takımın ismi değişir, Beşiktaş’ın adı Beşiktaş Bahçeşehir olur. Bu kulübün adı da örnek vermek gerekirse Uğur Okulları veya Bahçeşehir Üniversitesi gibi bir şey olur diye konuşuldu. Tabii bu da net bir şey değil. Yine de Basketbol Süper Ligi’nde mücadele eden bir takımın asla kapanmayacağını Hüseyin Yücel açık açık söyledi. ‘Bu kulüp benim evladım sayılır, ben evladımı kapatıp gitmem’ dedi. Açıkçası oyuncuların üzerinde çok inanılmaz bir şey olmadı çünkü hemen hızlıca bir yol aldık orada. Sonrasında Hüseyin bey ve Begüm hanım da gelip konuşunca işler tam oturdu.”
EH: Bundan sonraki planınız ne olacak? Farklı takım yöneticilerinden koçluk görevi için size ulaşanlar oldu mu?
“Henüz resmi bir durum olmadı. İki, üç tane, hatta bir tanesi de yarım sayılır, iki buçuk tane kulüple görüştüm diyebilirim. Bunların akabinde ileriki dönemler için benimle alakalı düşünceleri olduğunu söylediler, hedeflerle ve neler olabileceğine dair fikir alışverişi yaptık. Şu an için söylüyorum bunu. Gelecekle alakalı ise elbette başantrenörlük yapmaya devam etmek istiyorum, bunu üst seviyelerde yapmak istiyorum. Süper Lig veya TBL gibi. Benim için doğru organizasyon olduğu sürece sıkıntı yok. Bir de insanların bana çok sordukları bir soru var, ‘asistan koçluk yapmayacak mısın artık?’ diye soruyorlar. Bununla alakalı ise benim illa başantrenör olacağım diye bir tutumum yok, sonuçta yaşım daha 36-37. Doğru bir organizasyon ve doğru bir koçla neden olmasın? Yani illa başantrenör olacağım diye bir düşüncede değilim, bundan iki yıl sonra belki farklı bir düşünce yapısında olabilirim ama şu an için doğru koçun yanında neden olmasın?”
EH: Bazı koçlar takımlarından ayrıldıktan sonra farklı takımların idmanlarına misafir oluyorlar, aklıma ilk gelen örnek Dusan Alimpijevic. Kızılyıldız’dan ayrıldıktan sonra Fenerbahçe’nin idmanlarını takip etmişti. Sizin öyle bir planınız var mı?
“Şu an için planlanmış bir şey yok ama yıllardır boşluk bulduğumda bunu yapmak istiyorum. Birkaç tane iletişime geçeceğim insan var, EuroLeague veya EuroCup kulüplerinin idmanlarını yakından takip etmeye çalışacağım. Özellikle Paris Basketball’u çok merak ediyorum, yakından takip ettiğim bir takım. Belki oralara gidebilirim.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!