McCollum’un röportajından satırbaşları şu şekilde;
“EUROCUP KARİYERİMİN ZİRVE NOKTASIYDI”
Eurocup şampiyonluğu çok özel bir andı… Kesinlikle benim basketbol hayatımın zirve noktası. Harika isimlerden oluşan yetenekli bir ekibimiz vardı. Koç Ergin Ataman da takımı kurarken inanılmaz bir iş yapmıştı. Hepimizin aynı hedef doğrultusunda ilerlememizi sağladı. Aslında bu görüldüğünden çok daha zor bir iş. Yetenekli oyuncuları ekip içinde eritip bir takım haline getirmeniz gerekiyor. Bir makine gibi düşünürseniz boşlukları doldurmanız lazım. Bu konuda harika bir iş çıkardı. Herkesin birbiriyle anlaştığı, takım için mücadele ettiği bir ekip olunca özel bir şeyler başaracağınızı hissediyorsunuz. Uzun süre hatırlayacağım çok özel bir sezondu.
“GALATASARAY’A DÖNMEK İÇİN İŞLERİ HIZLANDIRDIM”
Fenerbahçe derbisinde sahada olmak istiyordum. O atmosferin bir parçası olmak istiyordum. Buraya ne kadar çabuk gelebilirsem ayarlamaları da o kadar hızlı yapacağımı biliyordum. Takıma adapte olmanız gerekiyor. Bu yeni oyunculardan kurulu yeni bir takım… Bu nedenle de tekrar sisteme uymanız gerekiyor. Hızlı bir şekilde kadroya dahil olup tekrar üst seviyede basketbol oynamak ve takıma yardımcı olmak istiyordum. Bu nedenle de işleri hızlandırdım. Ne mutlu ki şimdi buradayım. Tekrar takıma kaynaşıp iyi bir kimya yakalamalı, yüksek seviyede basketbol oynamalıyız.
“BURADAKİ ATMOSFERİ VİDEOLARI GÖSTERİP ANLATTIM”
Abdi İpekçi’de oynamayı özledim… Burası çok özel bir ortam. Burası size her zaman sevecen davranan bir yer. Evdeyken Youtube’a girip arkadaşlarıma burada oynadığımız maçları gösteriyorum. Nasıl bir atmosfer olduğunu anlatıyorum. Çünkü ben söyleyince inanmıyorlar! NBA’de maçları izlerken atmosferi görünce “Bu hiçbir şey” diyorum. Kardeşime ve arkadaşlarına videoları göstermek zorunda kalıyorum. Atmosferi izleyince anlıyorlar. Her zaman sizin yanınızda rakibin ise üstünde baskı kuruyorlar. İçinizdeki enerjiyi arttırıyor. Rakibi de korkutuyor. Bizim için çok önemli… Savaşmamıza yardımcı oluyor. Bazen yorgun ya da tükenmiş hissedebiliyorsunuz. Hem Euroleague hem de ligde oynarken bu da normal. Fakat tribünde bağırıp sizin için savaşan birilerini görünce siz de sahada aynısını yapmak zorunda hissediyorsunuz. Taraftarların sizin için her şeyi verdiğini gördüğünüzde siz de her şeyi vermek için çabalıyorsunuz.
“SERBEST ATIŞ KULLANMAYI SEVİYORUM”
Faul almayı genel olarak kolejde oynarken geliştirdim diyebilirim. Lisede de kullanıyordum ama bu kadar sık değil… Profesyonel olduğumda ise tamamen öğrenmiştim. Bütün bu faul alma olayının önemli parçası iyi pozisyon almak. Kurnaz biriyim… Sahada olmak istediğim yere gitmekte zorluk çekmiyorum. Savunmayı da dengesiz yakalıyorum. Çoğu zaman bir kumar oynamak zorunda kalıyorlar. Şut bulmamam için ellerini uzatıyorlar ama faul oluyor. Benim için sıkıntı yok çünkü serbest atış kullanmayı seviyorum. Çok kolaylar…
“YETENEKLERİNİZİ MAKSİMUMDA KULLANMALISINIZ”
Tamamen bitmeden bu oyunu bırakmayacağım. İnsanlar “Üst seviyede oynayamamaya başlayınca bırakacağım” diyor… Bu bana göre değil. Ben olabileceğimin en iyisi olmaya çalışıyorum. Herkese Tanrı tarafından bir yetenek ve lütuf verildiğini düşünüyorum. Bunlardan avantaj sağlamak sizin elinizde. Bu yeteneklerinizi maksimum oranında kullanmanız gerekiyor. Bana bu yeteneği verdi ben de götürebileceğim en üst seviye taşımak istiyorum. Umarım bu yolculukta insanları pozitif anlamda etkileyebilirim. Hem saha içinde hem de saha dışında bir değişiklik katmak istiyorum. Bunları yaparken de kazanmak gerekiyor. Basketbolu Tanrı’yı yüceltmek için bir araç olarak görüyorum. Ayrıca Galatasaray’ı, taraftarları ve ailemi de onurlandırmalıyım.