Meija: “Büyük Hedef TOFAŞ’a O Şampiyonluğu Getirmek”

by Semih Tuna / info@eurohoops.net

Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nin namağlup lideri TOFAŞ’ın Amerikalı veteranı Sammy Meija, Eurohoops’a konuştu.

Türkiye’de kök salan kariyeri, TOFAŞ’ın yenilmezlik serisi, daha önce oynadığı Banvit’le TOFAŞ arasındaki benzerlikler, EuroLeague’de oynamamış olması, artık vazgeçtiği NBA hayalleri, hedefleri, oyun tarzı ve TOFAŞ’ın genç yetenekleri…

Tecrübeli basketbolcu yönelttiğimiz her konu başlığında sorularımızı açık yüreklilikle yanıtladı. Lafı daha fazla uzatmadan sizi yeşil-mavili oyuncunun açıklamalarıyla baş başa bırakalım:

– Öncelikle, Türkiye’deki altıncı yılın. Bu kadar zamandan sonra nasıl hissediyorsun?

Türkiye artık evim gibi. Burada hayatımı kurdum, ailem ve ben çok mutluyuz. Kızım burada okula gidiyor. Burası artık Amerika’dan daha çok benim ülkem gibi geliyor. Çünkü düzenim burada.

– TOFAŞ ligde hala yenilmedi. EuroCup’ta yalnızca iki mağlubiyeti var. Bu başarının ardındaki neden nedir? Böyle bir başlangıç hayal etmiş miydin?

Başarımızın arkasındaki neden insanların görmediği küçük detaylarda saklı. Mesele oyuncuların kalitesi ya da performanslar değil. Her şeye bir takım gibi bakıyoruz ve kulübümüz doğru organizasyonla çok iyi bir atmosfer yaratıyor. Arkadaş, takım arkadaşı ve basketbolcu olarak beraberiz. Takımı her zaman basketbolda yaptıklarımızın önüne koyuyoruz. Sezon uzun, başarılı olmak istiyorsak işimizi sevmeli ve beraberinde gelen zorlukları kabullenmeliyiz. Beraber hareket etmeliyiz. Bence bu noktaya kadar bu prensipleri iyi uyguladık ve oyunumuzun kaderini belirlemesine izin verdik. Görülüyor zaten, beraber oynuyoruz. Sonuna kadar savaşıyoruz. Şimdiye kadar birçok sert maçı kazandık. Takım beraberce oynamıyorsa böyle maçları kazanmak zordur. Umarım böyle devam edebiliriz. Ben kendi adıma geleceği çok düşünmem. Her gün en iyisini yapmaya çalışırım. Yarına günü geldiğinde bakmak lazım. İşlerine ne kadar değişebileceğinin farkındayız. Odağımızı korumaya ve olabildiğince ileri bakmaya çalışacağız.

– TOFAŞ organizasyonu konusunda ne düşünüyorsun?

TOFAŞ sadece Türkiye’deki değil Avrupa’daki en iyi organizasyonlardan. Profesyonellik anlamında çok iyi, aynı zamanda bir aile ortamı var. Oyunculara saygı duyuluyor, parkede başarılı olmamız için mümkün olan en iyi şartlar sağlanıyor. Şu ana kadar oyuncuların burada olmaktan keyif almasının en önemli sebeplerinden biri bu. Bu atmosfer, şartlar, kültür… Organizasyonumuz başkandan antrenör ekibine oyuncuları rahatlatacak o atmosferi yaratıyor. Durumun diğer bazı başka kulüplerde ne kadar farklı olduğunun, nasıl zorluklar yaşandığının farkındayız. Kulübümüz bence mükemmel. Burayı seviyorum. Büyük bir tarihi olduğu için de burayı seçtim.

– TOFAŞ’la Banvit arasında nasıl benzerlikler var sence?

Banvit de profesyonel ortama sahip bir kulüp. Hem profesyonel hem bir aile gibi. Oradaki deneyimimden hiçbir şikayetim yok. Şu an bakınca pek çok açıdan benzer olduklarını söyleyebilirim. Ama bence buradaki atmosfer burayı özel yapıyor. En tepeden en alta o atmosfer hissediliyor. Oyuncular, yönetim ve teknik ekip arasında bir ayrım hissedilmiyor. Deplasmanda beraber zaman geçiriyoruz, sahadan yemek yediğimiz restorana her yerde beraberiz. Pek çok kulüpte yönetimle oyuncular arasında bir ayrım vardır. TOFAŞ’ta hep beraber kalmaya çalışıyoruz.

– Üst düzey bir oyuncusun. Kariyerinin bu noktasında EuroLeague’de oynamış olabilirdin. Neden, Avrupa’nın zirve basketbol liginde oynamadın?

Avrupa’da oynayan yabancı bir oyuncu olarak birçok zorluğu aşmak gerek. Birçok insan bu tür şeyleri anlamıyor. Onlara göre bizler sadece basketbolcuyuz. Bu işin kişisel yönü konusunda pek bir şey bilmiyorlar. Biz başka şeylere de değer veriyoruz. Sadece en üst seviyede oynamak, en çok parayı kazanmak değil mesele. Ben şahsen inandığım bir şeyin parçası olmak istiyorum. Avrupa basketbolunda her zaman gerekli olan bir kültürün parçası olmak istiyorum. Avrupa’da çok farklı kültürler var, sürekli baskı ve beklenti var. Ya kazan ya eve git diyorlar. Kariyerimin bu noktasında oyuncuların umursandığı, organizasyon ve atmosferin iyi olduğu bir takımda olmak istiyorum. Bu nedenle buraya geldim. Orhun Ene’yle yaşadığım Banvit tecrübesi benim için referans oldu. Banvit’te de başarılı olmuştuk, onun yeteneğine ve felsefine inanıyorum. Avrupa basketbolunda kültüre bakış değişiyor. Ben de bunun bir parçası olmak istedim. Buraya geldiğimde benim için mesele sadece işti. Ama insanlara iyi, dürüst bir insanın da başarılı olabileceğini; insanların umursamadığı çoğu şeyin önemsenebileceğini göstermek istedim. İşin sonunda herkes aynı şeyi ister: Oyuncular da koçlar da… Kazanmak isterler. Ama kazanma şekli de sonucun kendisi kadar önemli. Bazen insanlar sadece sonuca bakıyor. Tamam, şampiyonluk istiyoruz. Ama bir şeyi kazanmanın keyfi sanki artık hissedilmiyor. Ben yaptığım işten keyif almak da istiyorum. Buraya bundan dolayı geldim. Burada önümüzde çok önemli bir fırsat var: İnsanlara işini severek yaparken, rahat bir ortamda çalışırken de başarılı olunabileceğini gösterebiliriz. Ben Avrupa’da bu anlamda bir değişimin parçası olmak istiyorum. Umarım söylemek istediğimi anlatabiliyorumdur. İşinden nefret edip sonunda başarılı olmak yerine bunu tercih ederim. Diğer yoldan gitmek de bence mümkün. Sabahları kalktığında çalışmaya mecbur olduğunu düşünmeden, sevdiğin insanların etrafında sevdiğin şekilde çalışarak da başarılı olmak mümkün.

– Türkiye’de verdiğin ilk röportajlardan birinde hayalinin NBA olduğunu söylemiştin. Yakın zamanda ise Türkiye’de kalacağını söyledin. Bu hayalden vaz mı geçtin? Vazgeçtiysen ne zaman bu kararı verdin?

Yani, evet, dediğim gibi kariyerimin bu noktasında ailemin ve kariyerimin durumuna bakınca bulunduğum yerden memnunuö. Çoğu oyuncu benim bulunduğum noktada NBA’de şans bulamıyor. Bazıları oradan oraya gidiyorlar ve bunda bir sıkıntı görmüyor. Ben kariyerimin özel bir noktasında olduğumu düşünüyorum. İşime aşığım. Kariyerimin bu noktasında basketbolu bu kadar sevmeyi beklemiyordum. TOFAŞ’taki ortamdan çok memnunum. Ailem rahat. Kızım okulda çok başarılı. Buraya geldiğim anda NBA hayallerim de aklımdan çıktı diyebilirim. Çünkü hem takımımı hem işimi hem de bulunduğum yeri ne kadar çok sevdiğimin farkındayım. Çoğu insan sadece basketbolda değil başka alanlarda da bunu bulamıyor. Bence çok şanslıyım. Benim için durumu değiştiren faktörler bunlar oldu.

– Boyuna ve cüssene rağmen hep topu yönlendirebilen kontrol edebilen bir oyuncu oldun. Bunun sebebi doğuştan gelen bir yetenek mi, yoksa çok çalışarak mı başardın?

Bir yaz bir anda 10 cm boy attım. Ondan önce bir oyun kurucuydum, point guard oynuyordum. Boyum uzamasına rağmen top sürme becerim aynıydı. Çünkü basketbol oynadığım süre boyunca hep böyle oynamıştım. Ama boyumun uzaması sayesinde birden birden çok pozisyon oynayabilir duruma geldim. Dolayısıyla hem bir yeteneğim ve şansım hem de çok çalıştım diyebiliriz.

– Parkede birçok farklı şey yapabiliyorsun. Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nin verimlilik puanı liderisin. Sence bu basketbolunu tarif eden bir istatistik mi?

Bunu bilmiyordum, senden öğreniyorum. Oyunu iyi ve çok yönlü bir şekilde oynamak gurur duyduğum şeylerden biri. Avrupa’da, Amerika’daki en iyi takımlar iyi basketbol oynuyor. Golden State, mesela… Bambaşka bir seviyede. Ben de kendi basketbolumda iyi olmaya çalışıyorum. Takım arkadaşlarım için oynamaya çalışıyorum, bazen iyi bir şutu daha iyisi için atmıyorum. Maçlar böyle kazanılıyor, herkes mutlu ve işin içinde olunca. Sistemimize, yaptığım işe güveniyorum, sonucu ise iyi basketbola bırakıyorum.

– TOFAŞ’ın iyi bir altyapısı var, senin gibi oyuncuların oradan çıkan gençlere harika bir örnek olduğunu düşünüyorum. Senin onlara tavsiyelerin neler? Potansiyelleri konusunda görüşün nedir?

Türkiye’de altyapılar konusunda pek bir şey bilmiyorum. Ama kısıtlı tecrübem çerçevesinde gördüğüm en iyi altyapı programının burada olduğunu söyleyebilirim. Gençlere en önemli tavsiyem, fırsatları değerlendirmeleri. 12, 13, 14 yaşındayken ben böyle salonlarda, fitness salonlarında çalışamıyordum, böyle koçlarım yoktu. Uyanır, sahaya gider, diğer çocukları beklerdim. Günlerim böyle geçerdi. Onlara eve gidince, ben de girdim. Burada koçlar onları bekliyor, sırf onları çalıştırmak için oradalar. Biz onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Burada yemeklerini yiyor, antrenman yapıyor, profesyonellerin çalışmalarını izleyebiliyorlar. Bunlar öyle sıradan şeyler değil. Böyle ortamlar, fırsatlar sıradan şeyler değil. Oyuncuların buranın özel bir yer olduğunu bildiğinin de farkındayız. Buradaki genç yeteneklerin özel işler başarabileceğini düşünüyorum. Umarım onlar da buradaki atmosferin sadece kariyerlerini değil hayatlarını nasıl değiştirebileceğinin farkındadır.

– Buradaki kişisel hedefin nedir? Kulübe nasıl bir hedef biçiyorsun?

Çok güzel bir soru… Herhalde şöyle diyebilirim: İnsanlara basketbolun değiştiğini, oyuncularla iletişim kurmanın önemli olduğunu, takımlar hakkındaki o mitler olmadan doğru iletişimle de başarının mümkün olduğunu göstermek istiyorum. Avrupa’da böyle  bir geçmiş var. Bütün takımların deli koçları olduğu düşünülüyor. Avrupa’ya gidiyorsan karşında sana sürekli bağıran sert bir koç olacağını düşünüyor buraya gelen birçok yabancı oyuncu. Benim hedefim insanlara bunun illa ve her zaman böyle olmak zorunda olmadığını göstermek. İkincisi de bu sert zihniyet olmadan da kazanılabileceğini ispatlamak. Avrupa’ya geldiğim günlerde durum farklıydı. Buradaki basketbol da gelen yeni oyuncularla değişiyor. Bu değişimin parçası olma şansları var. Orhun Ene benim gördüğüm en iyi iletişim kuran koçlardan biri. Oyuncularıyla konuşurken onlarla bağ kurmayı başarıyor. Onlara büyük resmi gösterebiliyor, daha iyi insanlar, bireyler olmalarını sağlayabiliyor. Bunun sahada ve deplasman yolculuklarında bir araya gelişi çok önemli. Galiba en büyük hedefim şu: Bu güzel ortamla başarıyı bir araya getirmek. Bursa’ya uzun zamandır beklenen o şampiyonluğu getirmek. Umarım bu hedef yolunda birkaç adım atmayı başaracağız.

Related Post