By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde bir normal sezonu daha geride bıraktık.
30 haftalık bu uzun serüvende pek çok farklı beklenmedik durumla karşılaştık. Sezon öncesi playoff yarışında olur denilen takımlar, ligi domine ederken yıllardır zirvelerde yer alan bazı takımlar ise hayal kırıklığı yaşattı.
Sadece playoff için konuşmuyorum. Sezon başında playoff yapacak denilen Gaziantep, ilk yarı sonunda kendini kesin düşecek denilen bir konumda bulurken sezon sonunda yine herkesi şaşırtarak ligde kaldı.
Şimdi ise yanlışları ve doğrularıyla bütün bu serüveni ödüllendirme zamanı geldi! Hazırsanız, başlayalım!
MVP: Sammy Mejia (TOFAŞ)
Yaşı: 35
İstatistikleri: 13.5 sayı, 5.3 ribaund, 3.5 asist, 18.6 verimlilik puanı
2012’den beri aralıksız Türkiye’de izlediğimiz Sammy Mejia, ikinci baharında kariyerinin en iyi performansını göstermeyi başardı.
Sezon öncesi kimsenin beklemediği bir şekilde TOFAŞ, ligin en iyi takımlarından biri olurken Mejia, bu takımın ana oyuncusu oldu. Özellikle sezon başında hücumda Barış ile birlikte ana yaratıcı oyuncu olan Mejia, TOFAŞ’ın tarihinin en iyi başlangıcını yapmasını sağladı.
İlerleyen yaşı sebebiyle Mejia, sezon ortasında biraz düşüşe geçse de takımı ona ne zaman ihtiyaç duysa sahne aldı ve TOFAŞ’ın yıllar sonra ligi ilk ikide tamamlamasını sağladı.
18.3 verimlilik puanıyla oynayarak ligi ilk beşte tamamlayan Mejia, %61.8 ikilik yüzdesiyle oynarken üç sayı çizgisinin arkasından %41.8’lik bir yüzde tutturdu.
Her şeyden önemlisi onun bu takıma yaptığı liderlikti ve onun önderliğinde TOFAŞ, ligi 2. sırada tamamladı. Tebrikler MVP!
Yılın Takımı: TOFAŞ
Bu sezon pek çok sürpriz takım izledik. En basitinden kimse Eskişehir ve Sakarya’nın ilk senelerinden playoff yapma başarısı göstereceğini tahmin etmiyordu. Fakat bütün bu performanslar arasında en özeli kesinlikle TOFAŞ’a ait.
Bir zamanlar ligi domine eden bu Bursa ekibi, 2000’de kulübe kepenk vurduktan sonra yıllardır ligin asansör takımlarından biri olmuştu fakat Orhun Ene’yle başlayan yeni yapılanma onları kulüp kaderini değiştirdi.
Yapılanma deyince bizim ülkemizde sadece saha içerisi gelir fakat TOFAŞ’ı anlatırken sadece bundan bahsetmiyorum. Onlar bir organizasyon olarak her anlamda bu konuda proje ürettiler. Mesela sosyal ağları en iyi kullanan ve taraftarına en iyi ulaşan takımların başında onlar geliyor. Bunlar bizim ülkemizde çok takdir görmez ama en az saha içi sonuçlar kadar değerli.
Saha içerisinde de bir yandan genç oyuncuları kullanıp diğer yandan şehre ve kulüp politikasına uygun oyuncuları bir araya getirdiler. Bu çok önemli. 3 genç oyuncunun sezon başında eğitim projesi olarak Amerika’ya götürülmesini hatırlıyor musunuz? TOFAŞ’ın başarısı aslında buralardan çıktı.
Her şeyin çok çabuk değiştiği bizim ülkemizde TOFAŞ, yıl yıl, hafta hafta, gün gün her şeyi planlayarak yukarıya doğru adım attı. Bunun yanında saha içerisinde en doğru oyunu oynayarak ligin Fenerbahçe‘den sonra en iyi takımı olmayı başardılar.
Bu yüzden de hem organizasyon hem de oynadıkları oyun açısından yılın takımı ödülü kesinlikle onların hakkı!
Yılın Koçu: Saso Filipovski (Banvit)
Bu ödülün pek çok adayı vardı. Takımı sadece 3 yenilgi alan Zeljko Obradovic, TOFAŞ’ta doğru yapılanmanın başında gelen Orhun Ene, düşecek denilen kadroya playoff yaptıran Selçuk Ernak! Fakat ben hepsinden daha farklı bir seçeneğe gideceğim çünkü bazen yanlış bir karardan dönmek ve her şeyi düzeltmek de büyük bir başarıdır.
Basketbolda sürekli doğru kadroyu kurmak, sürekli doğru oyuncuları tercih etmek çok kolay değil. Hele de Banvit gibi düşük bütçeyle mücadele eden bir takımsanız. Sezon başında Theodore gibi dominant bir kısa sonrası Banvit, onun rolünü birden çok oyuncuya dağıtmayı planladı. Fakat işler istenildiği gibi gitmedi.
Jake Odum-Tony Taylor uyumu saha içerisinde beklenen seviyeye çıkmadı. Durumu hemen fark eden Banvit, transferle değişikliğe gitti ve Andy Rautins’i getirdi. Fakat bu da dertlerine çare olmadı ve ilk 10 haftada sadece 4 galibiyet alabildiler. Üstelik önlerinde zorlu bir fikstür de vardı ve birçokları onların playoff’a bile kalamayacağını düşündü.
Filipovski ise bu çözümsüzlüğü çözdü. Üstelik transfer ile değil, kendi içlerinden oyuncu çıkartarak bunu başardı. Önce kimsenin bu seviyelerde oynayacağını düşünmediği Rıdvan’ı takımın önemli parçalarından biri haline getirdi. Sonra ise 1999’lü Şehmus’u takımın bir parçası haline getirdi. Böylece Banvit, ön alanda daha enerjik ve üretken bir takım haline geldi.
Bunun sayesinde de ayağa kalkarken ligin sonuna kadar 20 maçta 14 galibiyet aldılar ve ligi 5. sırada tamamladılar. Filipovski’nin Banvit’i geçen sezon gibi belki kupa kazanmadı ya da Avrupa’da final oynamadı ama sorunu kendi içlerinden gelen kaynaklarla çözmeyi başardılar. Diğer pek çok, burada gençlere güvenmektense işini garanti almak için yabancıyı tercih ederdi ama o, riski aldı ve sonunda Banvit, yarı finale yükselen bir takım haline gelmeyi başardı.
Bu yüzden yılın koçu, ödülü ona gidiyor!