by Semih Tuna / stuna@eurohoops.net
Aslında bu onun ilk Avrupa tecrübesi değil.
Darüşşafaka‘nın bu sezonki yeni transferlerinden Markel Brown, 2 sezon önce de Avrupa’ya gelmiş, buradaki ilk deneyimini Rusya’nın soğuğunda, Moskova’da yaşamıştı.
İşler orada istediği gibi gitmese de ertesi sezon Houston Rockets kadrosunda yer buldu, play-off’taki o yolculuğa tanıklık etme fırsatı yakaladı.
Eurohoops, EuroLeague medya gününde Darüşşafaka‘nın Amerikalı oyuncusu Markel Brown ile oturdu ve gelecek sezon hakkında sohbet etti.
-Yaz döneminde neden Darüşşafaka sözleşme imzalamayı seçtin?
Koç Ahmet Çakı ile, daha önce burada oynamış oyuncularla konuşma fırsatı buldum. Takıma gelme ihtimali olan oyuncularla da konuştum. Onların tavsiyelerini dinledim, Darüşşafaka’nın sahip olduğu geleneği öğrendim… İstanbul, her oyuncunun gelmek isteyeceği harika bir şehir. Tüm bunları bir araya kattım ve şimdi de buradayım.
-Adaptasyon süreci nasıl geçiyor şimdilik?
Şu ana kadar gördüklerimden etkilendim diyebilirim. Hala takım arkadaşlarımı tanıma aşamasındayım. Hepsi çok arkadaş canlısı. İstanbul’u tanımaya çalışıyorum hala. Şu ana kadar her şey yolunda gidiyor. Sezon öncesi hazırlıklarımızı bitirdik gibi, önümüzdeki sezona hazırız.
-Sence Darüşşafaka için bu sezonki başarı kriteri ne?
Sanırım sahaya çıkıp elimizden geldiğince sert bir basketbol oynamak. Senin dediğin gibi bir çok yeni oyuncumuz var ama hepsi tecrübeli ve bu seviyede nasıl oynadıklarını göstermiş oyuncular. Şüphem yok: Sahaya çıkacağız ve her maçta ne kadar sert bir takım olduğumuzu göstereceğiz.
-Geçtiğimiz sezon Houston Rockets kadrosundaydın. Chris Paul ve James Harden gibi iki büyük oyuncuyla oynamak nasıl bir tecrübeydi senin için?
İnanılmaz bir tecrübeydi. Hall of Fame’e girecek oyuncularla aynı havayı solumak… Onlarla konuşabilmek, Houston Rockets seviyesinde olmak… Batı Finali yolculuğunda onlarla birlikte buna eşlik etmek, oluşan atmosferi görmek. Onlardan çok şey öğrendim. Benim için çok büyük bir olaydı.
-NBA’de oynamış bir oyuncu olarak Avrupa’ya tekrar gelmek senin için ne kadar zordu?
İlk seferde olduğu kadar zor değildi. İlk geldiğimde Avrupa basketbolundan neler beklemem gerektiğini hiç bilmiyordum. Avrupa pazarında neler olup bittiğini bilmiyordum. Oyuncular, takımlar… Dediğim gibi ilk seferde olduğu kadar zor değildi ama tahmin edersin ki evinizden ayrılmak hiç kolay değil. Hiç ama… Bu kısmı zordu. Ancak buraya sevdiğim işi yapmaya geldim o yüzden karar biraz daha kolay bir karar oldu.
-NBA’in temposu Avrupa’dan elbette daha yüksek fakat normal sezondaki bazı maçlar ise sertlikten uzak geçiyor ve önem derecesi düşüyor. Avrupa’da ise durum tam tersi. Sen daha önce Avrupa’da oynadın fakat bu duruma adapte olmak için biraz daha zamana ihtiyacın olduğunu söyleyebilir miyiz?
-Evet, biraz daha zamana ihtiyacım olabilir. Çünkü öğrenmeye her zaman açık olmalısınız. Avrupa’da daha önce oynadım fakat EuroCup seviyesindeydim. Bu benim EuroLeague’deki ilk sezonum olacak. Bulunduğunuz her yeni ortama adapte olmak için biraz süre gerekir. Takım, lig, kıta değiştirmek… Şimdilik sadece sahaya çıkmak, sahada yapabildiğim şeyleri ve daha fazlasını yapmak… Benden yapmamı beklenilen şeyleri takım arkadaşlarıma ve koçuma göstermek, çıktığım her maçtan sonra başım dik bir şekilde sahadan ayrılmak, koçumu dinlemek, takım arkadaşlarıma yardımcı olmak ve sezon öncesi yaptığımız çalışmaların karşılığını almak istiyorum.
-Gelmeden önce Türkiye Ligi hakkında neler biliyordun?
Buraya gelmeden önce Türkiye Ligi’nin çok sert bir lig olduğunu biliyordum. NBA’deki ilk hazırlık maçım Brooklyn Nets ile birlikte Fenerbahçe‘ye karşıydı. Ligin seviyesinin ne kadar yüksek olduğunu, burada oynayan eski NBA oyuncuları olduğunu biliyorum.
-Türkiye gibi kalitenin yüksek olduğu yerel bir ligde oynamak, form seviyeni yukarıda tutmak için senin için ne kadar avantajlı?
Kesinlikle benim için çok büyük bir avantaj. Her maçta seviyenin bu derece yüksek olduğu rakiplere karşı oynamak sizi elbette daha diri tutacak, mental açıdan da düşmenizi engelleyecek. Heyecanlıyım.