by Semih Tuna / stuna@eurohoops.net
Ömer Uğurata, Türk basketbolunun ‘altın jenerasyonu’ denilen ’96 jenerasyonuna önderlik yapmış, geleceğin en önemli Türk başantrenör adaylarından birisi. Onu izlediğiniz ilk andan itibaren ‘başantrenör kumaşına’ sahip olduğunu rahatlıkla görüyorsunuz.
Bu sezon Basketbol Süper Ligi’nde başantrenörlük kariyerine başlayabilirdi fakat işler yolunda gitmedi. Bunun da en büyük kazananı Galatasaray oldu.
David Blatt ile Darüşşafaka’da başarılı bir dönem geçiren Ömer Uğurata, artık Sarı Kırmızılılar’da Ertuğrul Erdoğan’ın birinci yardımcısı olacak.
Galatasaray’ın medya gününde koç Uğurata ile bir araya geldik ve bu sezonki takım hakkında konuşma fırsatı yakaladık.
Darüşşafaka’dan ayrıldıktan sonra Basketbol Süper Ligi’ndeki bazı takımlarla da temasınız olmuştu. Siz Galatasaray kararını nasıl verdiniz?
Yardımcı antrenör olarak birkaç teklif almıştım. Başantrenör olarak ise bir yer ile bayağı ilerlemiştik. Ekonomik nedenlerden dolayı olmadı… Kulüp kapandı (Eskişehir) hatta, biliyorsunuz sizde. O dönemde 3-4 hafta bir boşluk oldu, ben de Milli Takım kampındaydım. Ardından Ertuğrul Erdoğan’ın anlaşmasının ardından bir telefon aldım. Ertuğrul abi ve Genel Menajerimiz Ömer Yalçınkaya’nın isteği ve arzusuyla buraya geldim.
Altyapı Milli Takımları’nda başantrenörlük yaptınız. Türk basketbolunun geleceği en parlak koç adaylarından biri olarak da görünüyorsunuz şimdiye kadarki CV’niz ile birlikte. Siz kendinize nasıl bir kariyer rotası çizdiniz?
Öncelikle çok teşekkürler. Aynı jenarasyondan olan 4-5 arkadaşımızla birlikte bizim sıramız yavaş yavaş geliyor. Fakat Türkiye’nin basketbolda hem genel hem de ekonomik anlamdaki durumlarından ötürü bu gidişat bize çok fazla fırsat yaratmadı açıkçası. Eminim diğer arkadaşlar da benim gibi başantrenör olmak istiyorlar. Benim tabii ki böyle bir planım var. Bu sene de olabilirdi, kısmet olmadı. Şu anda burada asistan koç olarak çalışıyorum. İyi bir ekibimiz var. Beraber çalışmaktan zevk alıyoruz. Genç arkadaşlarımız var, sürekli onlarla ekstra çalışma şansı yakalıyoruz çünkü enerjileri yüksek. Bu sene onları ileriye götürmek için uğraşlarımız olacak.
Büyük bir camia… Taraftarımızın da gücünü arkamızda hissederek burada iyi şeyler yapmak istiyoruz. Şu andaki konsantrasyonumuz sadece Galatasaray.
Bunu size ilk soran ben olmayacağım, muhtemelen son soran da. Darüşşafaka’da koç David Blatt ile çalıştınız. Onun size kattığı farklı bakış açıları nelerdi?
David Blatt öncelikle çok değerli bir insan. Benim çalıştığım insanlarla aile ortamını yakalamak isteyen bir karakterdeyim. Çünkü bu ortam olmazsa, ortada çekinceler olursa kimse %100’ünü veremez.
David Blatt ile de öyle bir ortamımız vardı. Bunu sağladığı için kendisine de buradan teşekkür ederim. Takım kimyası ve bu kadar çok yabancı oyuncunun olduğu bir ortamda… Aslında Türk halkı olarak olaylara olan tepkilerimiz daha farklı. Bu anlamda hem NBA’in getirdiği hem Amerikalı olup da Avrupa basketbolunun içinde olmasının tecrübesiyle ilişkiler anlamında çok fazla şey öğrendiğimi söyleyebilirim.
Basketbol anlamında öğrendiğim şeyleri konuşmaya zaten gerek yok. Avrupa’daki en değerli 2-3 antrenörden bir tanesi David. NBA terminolojisiyle ilgili çok fazla şey öğrendim. Bu da tabii ki yabancı oyuncularımla iletişimimi kolaylaştırdı.
Ayberk ve Ege ile yıllarca Milli Takım’da beraber çalıştınız, şimdi Galatasaray’da birlikte çalışacaksınız. Ayberk bu sene sahada çok farklı gözüküyor. Sadece fiziksel değil, özgüven olarak da üzerine çok koymuş vaziyette. Siz onların gelişimi için neler düşünüyorsunuz?
Ayberk A Milli Takım kampına gitmeden 6-8 hafta bireysel çalışma yaptı. Zaten bunun geri dönüşünü alıyor yavaş yavaş. İşin diğer tarafına bakarsak ’96 doğumlu iki oyuncudan bahsediyoruz. Uzun oyuncular için genelde 23-24 yaşından sonra oturacakları, daha iyi yerlere gelecekleri söylenir. Sonuçta bu çocuklar henüz daha 22 yaşında. Patlama yaşları yeni geliyor. Biz bu tip konularda biraz sabırsız davranıyoruz. NCAA’den Avrupa’ya gelen bir çaylak oyuncu zaten bu çocukların yaşında oluyor. Biz bu çocuklar 18-19 yaşında sahaya çıkınca hemen istikrarlı katkı vermelerini, onlar gibi oynamalarını bekliyoruz.
Bunu yapabilen oyuncular var ama bilhassa uzunlarda daha nadir oluyor. Bence ikisi de A Milli Takım’a ve Galatasaray’a katkılar yapacaklar uzun yıllar. Dediğiniz gibi Ayberk bu sene mental olarak da çok farklı. Daha fazla konsantre. Her şeyi %100’üyle yapmaya çalışıyor. Süreç onlar adına hala devam ediyor. Biraz zaman alacak. Bizim ikisinden de beklentimiz yüksek. A Takım rotasyonunda olan iki oyuncu sonuçta.
Yabancı sayısının 5’e düşmesi de onların lehine bir gelişme…
Tabii ki etkileyecek. Şu an ilk 4 ve 5 numara bu 96 doğumlu iki oyuncu. Beraber oynamayı da çok seviyorlar, arkadaşlık ilişkileri de kuvvetli. Ertuğrul abiyle iyi bağ yakaladılar. Benle de iyi bir bağları var. Teknik ekipteki herkes onlara dokunabiliyor, yardımcı oluyor. Daha da iyi olacaklar.
Ayberk’i hazırlık maçlarında genelde 4, Ege’i 5 numarada gördük. Ayberk fiziksel olarak evet daha iyi durumda, bu bir gerçek. Fakat onu daha çok 4 numarada tercih etmek, boyalı bölgedeki fiziksellikten onu korumak adına mı?
Yetenek olarak her iki pozisyonda oynayabilecek oyuncu Ayberk. Dikine sıçraması var. İkili oyun oynadığı zaman çok çabuk devrilip çemberin üzerinde bitirebiliyor. İkili oyun savunmasında adam değişip rakibinin üzerinde kalabilecek mobil bir oyuncu. Dışarıdan şutu da olduğu için koç da onu orada kullanmak istiyor. Benim fikrimi soruyorsanız, ileride bir NBA oyuncusu olacaksa kariyerinin 4 numarada olacağını görüyor.
Tabii ki koç onu yeri geldiğinde 5 olarak kullanacaktır. Gerektiğinde Nigel Hayes’i short-ball’a dönüp 5 olarak da kullanacaktır ama şu an rotasyonda görünen yeri 4. Rakip takımlara, farklı match-up’lara göre onu 5’te de kullanacağız tabii ki.
Altyapı Milli Takımlarında Marko Arapovic size en fazla sıkıntı çıkaran oyunculardan bir tanesiydi. Onun transferi sizden mi çıktı?
O tamamen koç Ertuğrul Erdoğan’ın transferi. Ben Marko’yu çok iyi tanıdığım için kesinlikle Marko’yu denemeye değeceğini söyledim. Çünkü Marko saha içinde olduğu gibi saha dışında da elit bir insan. Çok iyi karakter. Rakip takım oyuncusu olmasına rağmen ve benim Milli Takım antrenörü olmama rağmen benim Ege ve Ayberk ile olan ilişkim Ayberk ile de vardı. Özel bir çocuk.
Çok büyük zorluklar çekti. 15-16 ay basketbol oynamadı. Büyük potansiyel. Sağlıklı devam ederse sezon içindeki Milli Takım maçlarında Hırvat Milli Takım’ında yer alabileceğini düşünüyorum. 15-16 yaşında EuroLeague’de süre almış bir oyuncu.
Kadroya baktığımızda Nigel ve Aaron Avrupa’ya yeni adım atmış çaylaklar. Tai henüz 2. senesinde. Auguste’nin hala üstüne düşülmesi gerek. Ayberk, Ege ve Marko yine genç isimler. Coaching anlamında ciddi uğraş isteyen bir takım…
Çok genç bir takımız. Tam net bilmemekle birlikte Türkiye’nin en genç takımlarından biri olabiliriz. 30 yaşın üzerinde sadece 2 oyuncumuz var. Bizim teknik kadro olarak işimiz bu oyuncuları daha iyi duruma getirmek. Bu oyuncular ne kadar gelişirse, sadece basketbol değil fiziksel ve mental anlamda da, hem onların hem takımın performansına yansıyacak. Antrenmanlarımızı buna göre yapıyoruz. İyi bir teknik kadromuz var. Tolga Başer, Tutku Açık, diğer yardımcımız Gökhan… 4 asistan koç. Genç bir kondisyonerimiz var, Göksel. Semih (Eroğlu) Abi bize altyapı olmasına rağmen bize sürekli destek oluyor. Aile ortamı oluştu ve çok iş yapabilecek bir ekip var. Hatalarımızdan öğreneceğiz. Umuyorum oyuncularımız sadece kendi hatalarından değil takım arkadaşlarının hatalarından da öğrenirse o zaman işlerimiz kolaylaşacak.
Hazırlık maçlarında takımı nasıl bulabildiniz? Skorlara bakınca tatmin edici bir kamp dönemi geçmiş gibi duruyor… Sizin beklentiniz ölçüsünde işler nasıl gidiyor?
Hangi antrenöre sorarsanız sorun, herkes daha fazlasını ister diye düşünüyorum. Savunma anlamında daha fazla yol almamız gerekiyor. Savunmada yol almamız gerek. Bu takım iyi bir savunma takımı olabilecek bir materyale sahip. Çaylak oyunculara sahip olduğumuz için bazıları hala NBA kurallarıyla savunma yapıyor. Onların adaptasyonu ilerledikçe, ribauntları alıp oyun kontrol ettikçe oyun bizim lehimize ilerleyecek. Açık sahada etkili olabilecek bir takımız. Bütün uzunlar açık sahayı çok iyi koşuyor. O yüzden rakibi eksik adamla yakalayıp kolay sayı bulma şansımız var. Zaten hızlı bir basketbol oynuyoruz. Hücum sayılarını inceleme fırsatı bulduysan bu da görülüyor zaten. 80 sayı üstü attığımız her maçı kazanabiliriz belki ama koç şunu istiyor: 70 sayının altında tuttuğumuz her maçı kazanalım. Bu yüzden savunmaya öncelik veriyoruz. Hücumla ilgili çok derdimiz yok, yetenekli bir takımız. Kolay sayılar buluyoruz.
Bu takım daha çok geçiş hücumu olarak kurulmuş bir takım izlenimi de veriyor. Tabii oyun bolca sete de kalacak ama öncelik daha çok hızlı tempo mu?
Açık sahayı iyi koşan uzunlar elinizde olduğu zaman bu tarz bir basketbol oynamamak zaten basketbolun kendisine ihanet olur. Rakipler buna göre elbette önlemini alacak. Bu sebepten yarı saha hücumunda da oyunumuzu geliştirmemiz lazım.