by Alonzo Warond, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 12 Kasım 2016 tarihinde FadeawayWorld’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Kobe Bryant’ın özel bir oyuncu olduğunun farkına varılması biraz zaman almıştı… Lakers’a gelir gelmez ilk beşe yerleşmeyen oyuncu aldığı her dakika için herkesten daha fazla çalıştı.
Kobe’nin inanılmaz çalışma etiğinin ve düşünce tarzınının hem parkede hem de saha dışında onu bir ikon haline getirdiğini söylemeye gerek yok. Genç sporcuların her zaman örnek aldığı bir mentor haline geldi.
Doğal olarak Kobe’nin rekabetçiliğini, sezona hazırlıklarını ve hayatı boyunca nasıl çalıştığını anlatan birçok hikaye var. Kobe’nin trajik vefatının ardından onu anmanın en güzel yollarından birinin bu hikayeleri derlemek olduğuna karar verdik.
Kobe Bryant ve Efsaneleşen Bisiklet Gezisi:
ESPN’den Ramona Shelburne’ün Blake Griffin hakkında yazdığı bir yazıda enteresan bir Kobe Bryant hikayesi vardı. Blake Griffin, bu hikayeyi ilk duyduğu andan itibaren gerçek olup olmadığını deli gibi merak etmeye başlamış.
Griffin duyduklarını şöyle anlatıyor: “Milli takım kampı için Las Vegas’a geldiğimiz gece Kobe’nin gece vakti çölde 65 kilometrelik bir bisiklet yolculuğuna çıktığını duymuştum. 65 kilometre? Gece vakti? Çölde?? Böyle bir şey gerçek olabilir mi? Bisiklet yolculuğunu duyduğum anda Kobe’ye bir sonraki sefer ben de gelebilir miyim diye sormayı düşünmeye başlamıştım.”
Kobe Bryant hakkındaki en güzel şeylerden birisi bu. Böyle bir hikayeyi duyduğunuz anda inanıyorsunuz. Çölde 65 kilomtre? Kobe Bryant’tan bahsediyoruz tabii ki de yapmıştır.
Griffin’in bir süre konuştuğu tek konu Kobe Bryant’ın Temmuz ayında gece vakti çölde bisiklet sürüp sürmediği olmuştu. Griffin hayranlığını “Böyle hikayelere bayılıyorum” diyerek dile getiriyor.
Bir süre sonra Griffin’in duyduğu hikayenin doğru olduğu ortaya çıktı. Bryant, uzun süredir beraber çalıştığı antrenörüne yazın yaptığı kondisyon antrenmanlarına bisikleti de katmak istediğini söylemiş. Las Vegas civarlarında bir parkur bulan antrenörü de üç tane bisiklet kiralamış. (Kobe, Antrenörü ve Koruması için) Kampın ilk antrenmanından önceki gece hep beraber bisiklet yolculuğuna çıkmışlar.
O günü hatırlayan Kobe’nin antrenörü Tim Grover, “Gece 2 civarı bisiklet gezintisini bitirmiştik. Sabah 07.30’da da spor salonuna gidip antrenmana başladık.” diyor.
Blake Griffin ve NBA’de mücadele eden çoğu kişi için bunlar anlatması güzel hikayeler, Kobe Bryant için ise sıradan bir Salı gecesi.
Caron Butler, Los Angeles’ta geçirdiği bir yıl boyunca Kobe Bryant’ın takım arkadaşı ve antrenman partneriydi. Tecrübeli oyuncu Lakers’ta geçirdiği sezonu şu şekilde anlatıyor:
“Kariyerim boyunca başıma gelen en iyi şey o günlerdi. Böyle bir oyuncunun yanında oynayınca nasıl hazırlandığını, o seviyeye çıkmak için nasıl fedakarlıklar yaptığını daha yakından gördüm. Washington’da geçirdiğim dönemde gösterdiğim iyi performansın sebebi tamamen Kobe’den öğrendiklerimdi” şeklinde anlatıyor.
Butler, Lakers’ta geçirdiği 2004-05 sezonunda 15.5 sayı, 5.8 ribaund ortalamalarıyla o güne kadarki kariyerinin en iyi ortalamalarını yakalamıştı. Kobe’nin oyununa etkisini anlatmak için Butler, “Kobe’nin inanılmaz bir iş ahlakı vardı. Her sabah tesislere 06.30 – 07.00 gibi gelerek şut antrenmanı yapardı. Daha sonra ağırlık idmanı yapar maç kaseti izlemeye başlardı. Onunla çalışma fırsatı yakaladığım dönemde çok şey öğrendim” ifadelerini kullanıyor.
Lakers’tan ayrıldıktan sonra da düzenli olarak telefonda konuştuklarını söyleyen Butler, “Dallas’a takas olduğumu öğrenir öğrenmez beni aradı. Benim için mutlu olduğunu ve şampiyonluk için mücadele edebileceğim bir takıma gitmemin benim için çok güzel olduğunu söyledi” diyor.
Kobe Bryant’ın iş ahlakını öven tek kişi Caron Butler değil. Milli takımda Kobe ile beraber forma giyme şansı yakalayan Kevin Durant ise Kobe’nin iş ahlakıyla alakalı şunları söylüyor:
“İzin günlerimizden birisinde Jeff Green ile salona gidip şut antrenmanı yapmak istedik. Salona gitmek için otobüse bindiğimizde Kobe’yi gördük. Otobüste tek başına oturuyordu. O dönemde Dünya üzerindeki en iyi basketbolcuydu ve her fırsatta oyununun üstüne çalışıyordu. Bu bana ve Jeff’e çok büyük ilham verdi. Bir saat boyunca tek başına şut çalıştı ve üzerine çalıştığı her detayda daha iyi hale geldiğini gözle görebiliyorduk. Gerçekten ilham vericiydi” diyerek efsane oyuncunun nasıl bir iş ahlakına sahip olduğunu anlatıyor.
Kobe’nin eski takım arkadaşı John Celestand, Kobe’nin sahip olduğu basketbol aşkını şöyle anlatıyor:
“Kobe her gün tesislere en erken gelen oyuncu olurdu. Bu sinirimi çok bozardı çünkü hep antrenmanlara ilk giden ben olmak istemişimdir. Benim evim tesislere sadece 10 dakika mesafede, Kobe’nin ise 35 dakikalık bir mesafede oturduğunu söylemem gerekiyor.
Wizards ile oynadığımız bir sezon öncesi maçında Kobe sağ el bileğini kırmıştı. Bunu bu şekilde söylemeye utanıyorum ama ertesi gün tesislere gittiğimde ilk varan kişi olacağımı düşünerek mutlu olmuştum. Kobe’nin sakatlandıktan bir gün sonra antrenmana ilk gelen kişi olmasının imkanı yoktu.
Salona doğru yaklaştıkça parkede seken topun sesini duymaya başladım. Bu gerçekten yaşanıyor olamazdı. Ancak salona girdiğimde sağ kolunda alçı takılı halde sol eliyle şut çalışan Kobe’yi gördüm”
2005 yılında Kwame Brown ile birlikte Los Angeles Lakers’a takaslanan Laron Profit ise Kobe’nin gerçek yüzünü gördüğü anları şöyle anlatıyor:
“2005 yazında Lakers’a takaslandıktan sonra bir gün antrenmanda 3’e 3 oynuyorduk ve maç sayısı gelmişti. Top Kobe’deydi fakat Kwame Brown topu çelmeyi başardı. Top orta sahaya doğru yuvarlanırken Kobe, Kwame’nin bacaklarına doğru 2-3 metre uçtu ve topu aldı. Daha sonra harika bir hareketle savunmacısını geçip maçı kazandıran basketi attı. O gün sahadan çıktıktan sonra annemi aradım ve Michael Jordan’dan sonraki en iyi basketbolcuyla beraber oynadığımı söyledim.
Kobe’yle biraz daha zaman geçirdikten sonra başardığı hiçbir şeyin şans eseri olmadığını anladım. Gerçekten saatlerce antrenman yapıyordu. Bir playoff ya da final maçında bir durumla karşı karşıya kaldığında çok daha önceden bunun üzerine saatlerce çalışmış oluyordu. Kendine bu kadar güvenmesinin sebebi de bu.
Kötü oynadığı bir maçın devre arasında kendini nasıl hissettiğini sordum. Bana verdiği cevap ‘harika hissediyorum. Bunun için çok çalışıyorum, o şutlar bir yerden sonra girmeye başlayacak. Milyonlarca şut attım’ dedi.
Şartlar ne olursa olsun kendine her zaman güveniyordu. Bazı insanlar bunu kibir olarak algılıyor ancak bu tamamen çalışkanlığı ile alakalı. Sahaya çıktığı andan itibaren başarılı olacağına sonuna kadar inanıyor. Kobe’den aldığım en büyük ders buydu. Kendinize olan inancınızı çalışmanızla ve özgüveninizle desteklemeniz gerekiyor”
Kobe’nin iş ahlakına ve çalışma etiğine en yakından şahit olanlar da tabii ki antrenörleri. Amerika Milli Takımında beraber çalıştığı antrenörü, Kobe ile yaşadığı bir anısını şöyle paylaşıyor:
“Takım halinde yapacağımız ilk antrenmandan önceki geceydi. Otel odamda Casablanca’yı izliyordum. Saat 03.30 civarı telefonum çaldı arayan Kobe’ydi. Bir şey mi oldu acaba diye korkarak telefonu açtım.
O saatte beni arayıp kondisyon antrenmanı için yardımcı olup olamayacağımı sordu. Saat neredeyse sabahın 4’üydü. Ama hayır diyemedim ve tesislere gittim.
Tesise gittiğimde Kobe’yi üstü başı ter içinde buldum. Saat neredeyse 05.00’e geliyordu. Sonraki 1 saat 15 dakika boyunca kondisyon antrenmanı yaptık. Daha sonra beraber ağırlık odasına geçtik ve 45 dakika boyunca orada çalıştık. Daha sonra Kobe şut atmak için sahaya geçti ve ben de otel odama dönüp yattım.
Ertesi gün sabah 11’de tekrar salonda olmam gerekiyordu. Uykusuz ve yorgun bir şekilde uyandım, ufak bir kahvaltı yaptım ve salona geçtim. Salona gittiğimde gördüğüm şeyleri çok net şekilde hatırlıyorum.
Takımdaki bütün oyuncular ilk antrenman için toplanmıştı. LeBron bir köşede Carmelo ile sohbet ediyordu. Diğer tarafta Koç Krzyzewksi, Kevin Durant’e bir şeyler anlatıyordu. Sahanın diğer tarafında Kobe tek başına şut atıyordu. Yanına gidip sabaha karşı iyi bir antrenman yaptığını söyledim. Yardımcı olduğum için bana teşekkür edince antrenmanını ne zaman bitirdiğini sordum.
İlk başta ne sorduğumu anlamadı, sorumu tekrarlayınca ‘Daha yeni bitiriyorum, 800 isabetli şut atmadan bitirmek istemedim’ dedi.
Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Nasıl o kadar verimli bir basketbolcu olduğunu o an anlamıştım. Daha önce Kobe’nin çalışma azmi ve adanmışlığıyla alakalı duyduğum her şey birden tekrar aklıma geldi. O günden itibaren kendinden 10 yaş genç oyuncuların üzerinden smaç vurduğunda da sayı kralı olduğunda da asla şaşırmadım.