by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
“Farazi konuştuk, hayal ettik. Hangi takımın nerede eksiği var ve hangi oyuncu o takıma ‘cuk’ oturur, bunun yanıtını aradık.”
Eurohoops Fırın’ın geleneksel “Make EuroLeague Great Again” yazısına hoş geldiniz!
Normal dünyada mükemmel basketbol takımı diye bir şey yoktur. Elinizde birçok yıldız olabilir ya da çok geniş bir rotasyona sahip olabilirsiniz fakat her zaman bir takımın aşil tendonu vardır.
Takımlar kurulurken sürekli bir tercihte bulunur. Bazıları daha iyi şutörleri seçer… Bazıları daha agresif olmayı, bazıları daha akıllı oyuncuyu. Bütün seçimlerin sonucunda bir takım ortaya çıkar. Fakat hangi yoldan giderseniz gidin ortada hep bir eksik olacaktır. Zaten iyi takımları belirleyen de çeşitlilik ve eksik yanlarını kapatma becerisidir.
Bu eksikleri kapatmanın en kolay yolu genelde transferdir. Bu sebepten Eurohoops Fırın, paralel bir evren yaratmaya karar verdi.
Turkish Airlines EuroLeague’de oynayan oyuncular arasında 12 takıma birer ekleme yaptık ve yeni bir dünya oluşturduk. Bakalım bu yeni dünyayı daha çok sevecek misiniz?
Not: En iyi takımlardan sürekli oyuncu seçmemek adına her takımdan sadece bir oyuncu ayrılabiliyor.
Olimpia Milano: Anthony Gill
İstatistikleri: 23 maç 9.0 sayı, 4.7 ribaund, 1.2 asist, 11.4 EFF
Olimpia Milano‘nun Luis Scola hamlesi romantizm açıcısından çok güzeldi ama sahadaki gerçekler açısından işler pek öyle gitmedi.
39 yaşındaki efsane her ne kadar yazın Dünya Kupası’nda görkemli bir performans sergilese de uzun sezon içerisinde fiziksel olarak yıprandı ve Milano‘nun başına – özellikle de savunmada – dert olmaya başladı. İtalyan ekibi, onun sahada olduğu bölümlerde rakiplerinden 77 sayı fark yedi ve takım içerisinde bu konuda en kötü isim o. Buna bir de Aaron White’in kötü performansı eklenince koç Ettore Messina’nın kanatlarda gül gibi bir problemi olmaya başladı.
İtalyan koç, Drew Crawford’un transferinden beri bu problemi genellikle 4 kısayla oynayarak çözmeye çalışıyor ama son 4 maçlarını kaybettiklerini düşünürsek, bunun bir çare olmadığını söyleyebiliriz. Bu sebeple onlara verimli olabilecek ve savunmada da takımına yardımcı olabilecek bir 4 numara lazım.
İkinci söylediğim önemli çünkü sadece hücumu düşünseydik, Milano’ya hemen Anthony Randolph yahut Tornike Shengelia’yi alabilirdik. Fakat bize savunmada da Messina’nın prensiplerine uyacak birisi lazım. Anthony Gill ise bu iş için biçilmiş kaftan!
EuroLeague’in hakkı yeterince verilmeyen oyuncularının başında gelen Amerikalı forvet, oyunun her iki tarafını da elit bir şekilde oynayabiliyor. Gill, işin savunma tarafında Milano’nun ihtiyacı olan o atletizm, enerji ve savunma aklını getirebilir. İşin hücum tarafında ise Rusya’da da alışkın olduğu gibi topa çok fazla dokunmadan yüksek bir yüzdeyle İtalyan ekibi için sayılar üretebilir.
Açıkçası bu tarz bir hamle Milano için çok hoş olur ama Gill’e sanırım bir özür borçluyum. Khimki gibi dağınık bir organizasyondan sonra onu keşke Milano gibi başka bir dağınık organizasyona getirmek zorunda kalmasaydım…
Olympiakos: Scottie Wilbekin
İstatistikleri: 24 maç 16.1 sayı, 3.3 asist, 2.0 ribaund, 15.7 EFF
Olympiakos, EuroLeague’in dev takımları arasında kesinlikle en problemli rotasyona sahip takım!
Georgios Bartzokas geldiği günden beri en azından işin savunma tarafını yoluna soksa da Pire ekibi, 2000’lerin bir bölümünde olduğu gibi 3. sınıf Amerikalı oyuncularla bir mucize yaratmaya çalışıyor. Bu sebeple aslında onlara herhangi bir pozisyon için transfer yapabiliriz. Belki Printezis – Milutinov ikilisi sebebiyle uzun rotasyonunu dışarıda bırakabiliriz.
Fakat nereye, ne kadar kaliteli transfer yaparsak yapalım, onların her problemini çözemeyiz. Bize takımın çehresi değiştirebilecek, yeni bir lider lazım! Zaten yıllardır Olympiakos da bunu yapmaya çalışmıyor mu? Zalgiris serisinden beri Pire ekibi, artık yaşlanan Spanoulis yerine yeni bir lider arıyor ama bunu çaylak isimlerle yapmaya çalışıyor. Biz ise kendini bu konuda ispatlamış birisine gideceğiz: Scottie Wilbekin!
Evet, Birleşik Amerika asıllı yıldız, oyununda belli başlı bazı defolar olan birisi ama takımı ona göre kurguladığınız zaman sizi birkaç seviye üste çıkartabilecek bir lider. Bunu en iyi İsrail macerasında gördük. İlk yıl felaket bir performans sergiledikten sonra ona göre Sfairopoulos, ona göre bir takım kurgulayınca hem onun performansı arttı hem de Maccabi ligin iddialı takımlarından biri haline geldi.
Aynısı neden Pire’de olmasın? En kötü ihtimalle takıma ihtiyacı olan o kaliteyi biraz getirir!
Hem belki de Maccabi koçu Sfariopoulos’un “Wilbekin, benim buradaki Spanoulis’im” olacak açıklamasının başka bir anlamı vardır… Kim bilir?
Zalgiris Kaunas: Lorenzo Brown
İstatistikleri: 25 maç 12.6 sayı, 4.5 asist, 3.3 ribaund, 13.3 EFF
Avrupa’da kendisi için transfer yapması en zor koç herhalde Sarunas Jasikevicius! Özellikle yapılması gereken bir oyun kurucu transferinden bahsediyorsak…
Yıllardır Kaunas’ta istikrarlı bir peri masalı yazan Litvanyalı koç, spesifik bir oyun kurgusunda kendi planlarında ısrar edecek bir takım üzerinden ilerliyor. Bu da ortaya onlar için daha dar bir havuz çıkmasına sebep oluyor.
Hoş, o havuzdan buldukları oyuncuları bile Saras, belli bir süre sonra çok daha farklı bir oyuncu haline getiriyor. Bu değişimin etkileri de özellikle son 2 sezonda geriden gelmelerinde görebiliyoruz. Bu sezonun başında oyun kurucu rotasyonunda yaşadıkları problemle birlikte Marius Grigonis de sakatlanınca Zalgiris büyük bir krize girdi ve bir ara playoff yarışının çok uzağına düştü. Fakat Walkup’ın bu role alışması, Lekavicius’un da formunun artmasıyla birlikte geri döndüler.
Fakat ne olursa olsun, bu takımın hala bir sürükleyici kısaya ihtiyacı var. Walkup bu konuda son dönemde iyi bir iş çıkartsa da tam anlamıyla skoru sürükleyen, kritik anlarda beklentilerin üstüne çıkabilen bir oyuncu değil.
Kızılyıldız’ın yıldızı Lorenzo Brown ise tam olarak öyle bir isim. Öyle ki onun sezon içerisinde gösterdiği performans sayesinde o Kızılyıldız kadrosu uzun bir süre playoff için ümitlendi. Üstelik buralara adapte olma açısından da bence çoğu kişiyi şaşırtan bir performans ortaya koydu.
Genellikle onun yaşında bir Amerikalı guard, Avrupa’ya ilk kez geldiğinde ne kadar yetenekli olursa olsun dağılır. Fakat Brown, ilk beş haftanın ardından ipleri eline aldı ve harika bir liderlik ortaya koydu. Saras için bir oyuncu alıyorsak bu çok önemli çünkü ona gelen kısanın onun kurallarına adapte olması gerekiyor.
Brown ise ilk yılında şu ana kadar bunu yapabileceğini gösterdi. Kritik anlarda sorumluluk alarak Zalgiris‘in ihtiyacı olan o liderliği verebilir.
Valencia Basket: Nando De Colo
,
İstatistikleri: 22 maç 16.5 sayı, 3.1 ribaund, 3.0 asist, 17.1 EFF
Valencia için bu seçimimiz hiç de farazi değil çünkü İspanyol ekibi, yaz boyunca Nando De Colo’nun hayaliyle yaşadı. Hatta İspanya Ligi kuralları gereği ellerindeki hakkı sonuna kadar koruyarak yıldız ismin, Real Madrid‘e gitmesinin önüne taş koydular.
Dolayısıyla biz burada eski dostların yollarını tekrardan birleştireceğiz çünkü Valencia‘nın buna ihtiyacı var.
İlk 7 haftada aldıkları 6 yenilginin arkasından herkes onların bu sefer de EuroLeague’de yarışmacı olamayacağını düşünüyordu. Koç Jaume Ponsarnou’nun görevi bir süreliğine tehlikeye bile girdi. Fakat sonrasında Valencia, Bojan Dubljevic’in önderliğinde ayağa kalktı ve 19 haftada 11 galibiyet alarak playoff potasına kadar girdi. Bu ayağa kalkışları elbette çok değerli ama hala bir şeyler eksik çünkü tepedeki takımlarla aşağıdaki takımlara karşı performansları çok zıt!
İspanyol ekibi, playoff potasındaki takımlara karşı 12 maçta 9 yenilgi alırken Top-8 dışındaki takımlara karşı ise 14 maçta sadece 5 yenilgi aldı. Bu da onların iyi basketbol oynasalar da yetenek seviyesi olarak yukarıdan uzak olduklarını gösteriyor. Özellikle de kısa rotasyonunda…
Türkiye’de şu ana kadar dağınık bir sezon geçirse de Nando De Colo, onlara aradıkları o kaliteyi verebilir. Fransız yıldız, adapte olmakta zorlandığı bu sezonda bile 16.5 sayı ortalamasıyla ligde 5. sırada yer alıyor. Üstelik Valencia’da neredeyse 1’den 5 herkesin şut atabildiğini düşünürsek, ona daha fazla dripling alanı kalabilir.
Diğer yandan Ponsarnou’nun elinde De Colo’nun savunmadaki zaaflarına karşı daha fazla silah var. Ayrıca kendisi bol rotasyonu sevdiği için De Colo’yu daha dinç tutabilir.
Bütün bunların yanında Fransız yıldızın, Valencia’yla bir bağı var ve bu bağ ile Valencia kendisinden yukarıdaki takımlara karşı çok daha tehditkar bir hale gelebilir.
Khimki Moskova: Alexey Shved’i Atıyoruz
İstatistikleri: 24 maç 21.3 sayı, 6.3 asist, 2.8 ribaund, 19.2 EFF
Başlığı yanlış okumadınız… Evet, Shved’i gönderiyoruz çünkü birilerinin artık bunu yapması gerekiyor.
Açıkçası bu sezona kadar Rus yıldızın egosunun takıma ne kadar zarar verdiğini kabul etsem de Khimki’nin organizasyon olarak Shved’e muhtaç olduğunu düşünüyordum. Çünkü ona olan bağımlılıkları her ne kadar belirli ölçülerde problem olsa da diğer yandan da onları sürekli belirli bir seviyede tutuyordu.
Fakat bu sezon itibariyle işler değişti.
Khimki yazın tam 11 transfer yaparak çok ciddi bir kadro kurdu. Eldeki oyunculara baktığımız zaman onların playoff için çok daha güvenilir bir noktada olması gerekiyordu ancak bu olmadı çünkü Shved izin vermedi.
Takımın lideri olarak seviye atlatacağına daha çok zarar verdi ve takımı geriye itti. Sorun sadece istediği şutları atması yahut çok şut kullanması da değil. Sorun onun kazanmak isteyen bir takımın parçası olmak istememesi! Bunu özellikle de kaybettikleri ASVEL ve Olympiakos maçlarında çok iyi gördük.
Shved olmasa Khimki kaç galibiyet alabilirdi açıkçası tam olarak bilmiyorum ama bence ellerindeki kadroyla bize çok daha iyi bir basketbol izletebilirlerdi.
Panathinaikos: Gustavo Ayon
İstatistikleri: 24 maç 12.9 sayı, 5.3 ribaund, 2.2 asist, 14.8 EFF
Panathinaikos inatla o uzun transferini yapmıyor ama merak etmesinler biz onlar için yapacağız.
Geçen sezon da benzer bir problemi yaşayan Yunan devi, Rick Pitino’nun göreve gelmesinden sonra Georgios Papagiannis’in formunun artması sayesinde playoff’a kalmıştı. Fakat playoffta gördük ki, bu onlar için yeterli değildi.
Yazın Panathinaikos, Calathes’ın yanına daha doğru oyuncuları yerleştirerek diğer bazı problemlerini çözdü. Ligin en iyi hücum takımlarından biri haline geldi ancak uzun rotasyonundaki problemleri hala onları aşağıya çekiyor.
Jacob Wiley, bu seviye için bir boy küçük kaldı. Papagiannis ise geçen seneki kadar etkili değil. Pitino, çareyi Kostas Mitoglou’nu beş numarada oynatmakta buldu. Yunan oyuncu, zaman zaman özel performanslar sergilese de o da istikrarlı olamadı. Bütün bunlara rağmen Panathinaikos gidip, bir uzun almak yerine sezon ortası transferi olarak çok da kullanmadıkları Andy Rautins’ı aldı. Savunmaları o kadar problemliyken neden böyle bir şey yaptıklarını gerçekten anlamadım.
Biz ise onları bu durumdan kurtaracağız.
Açıkçası onlar için iki seçenek bulduk. Biri yukarıda da gördüğünüz Gustavo Ayon, diğeri ise ASVEL’de harika bir çaylak sezonu geçiren Tonye Jekiri…
Jekiri, bu takımın pota altı sertliğine büyük ölçüde yardımcı olabilir. Hatta geleceği de düşünürsek daha doğru hamle belki gerçekten o’dur. Fakat bu takım yıllardır Final Four göremiyor ve bize tecrübeli, şampiyonluk görmüş, dengeleri değiştirebilecek bir uzun lazım.
Aradığımız oyuncu olan Meksikalı uzun, playoff geldiği zaman hem tecrübesi hem de yetenekleriyle takımın çehresini fazlasıyla değiştirebilir. Pota altında başka bir Panathinaikos bize izletebilir. Ayrıca saha görüşü ve pas yeteneğiyle Calathes’in üzerindeki baskıyı da azaltabilir.
Bu sebepten dolayı da Ayon’u seçtik.
CSKA Moskova: Cory Higgins
İstatistikleri: 21 maç 12.2 sayı, 2.5 asist, 2.0 ribaund, 11.1 EFF
Akdeniz akşamları gerçekten bir başka oluyormuş!
CSKA Moskova’da ligin en değerli kanatlarından biriydi Cory Higgins! Moskova’da adımlarını birer birer attı. Önce bir rol oyuncusu oldu, arkasından yıldıza dönüştü. Üstelik oyunun her iki tarafında da sonuna kadar güvenebileceğiniz bir yıldıza…
Geçen yaz serbest kaldığında herhalde Avrupa’daki bütün büyük takımların taraftarları onun hayaliyle geceleri uyuyordu. Rüya gibi kadro kuran Barcelona ise diğer takımların taraftarları için o uykuları kabusa çevirdi.
Fakat Amerikalı yıldız şu ana kadar ondan beklenen performansı hiç veremedi. Bunda elbette tek suçlu o değil. Özellikle Delaney’in takım içerisindeki rolünün oturmasından sonra gerçekten o kendine takım içerisinde uygun bir rol bulamadı. Yine de ne olursa olsun, bu kadar değerli bir yeteneğin Barcelona’nın kaybettiği maçlarda bu kadar pasif kalması doğru değil.
Bu yüzden de biz onu fazlasıyla soğuk ama onu bir yıldız olarak gördüğümüz CSKA‘ya geri getirmeye karar verdik. Üstelik Rus devinin buna fazlasıyla ihtiyacı var.
Will Clyburn’ün sakatlanmasıyla birlikte Dimitris Itoudis, bütün takımı Mike James’in üzerine kurguladı. Onun yanına Daniel Hackett, Janis Strelnieks gibi dengeleyici kısalar koyarak da ortaya bence başarılı bir kurgu çıkardı ama yine de bu en büyük kupa için yeterli gözükmüyor.
An itibariyle CSKA, tehlikeli ama şampiyonluğun favorisi olan bir takım değil. James kariyerinin en iyi basketbolunu ortaya koyarak onları yarışmacı kılıyor ama daha fazlası için başka bir büyük yetenek lazım. Özellikle de maç sonları için…
Itoudis ve takımı yakından tanıdığını düşünürsek bizce bu konuda Higgins’ten daha iyisini bulamazlar!
Maccabi Tel Aviv: Krunoslav Simon
İstatistikleri: 25 maç 9.0 sayı, 4.0 ribaund, 3.0 asist, 10.9 EFF
Krunoslav Simon tercihimiz belki size ilk bakışta çok mantıklı gelmemiş olabilir ama biz aslında sadece koç Ioannis Sfairopoulos’un sezon başındaki planını devam ettirmenin peşindeyiz.
Yıllardır yaşanılan başarısızlıkların ardından geçen sezon İsrail’de ümit çiçeğinin filizlerini çıkartan Yunan koç, bu sezon ise harika planıyla o çiçeği meyve veren bir hale getirdi. İşin savunma tarafında oldukça sert, topa baskıda agresif, çemberi savunabilen bir kadro kuran Sfairopoulos, hücumda ise lideri Wilbekin’in defolarını giderebilecek oyuncu tercihleriyle Maccabi‘yi yıllar sonra ligin iddialı takımlarından birini yaptı.
Fakat bu plan, sakatlıklar sebebiyle tam olarak gerçekleştirilemedi. Yunan koç, yaz döneminde Omri Casspi’yi ülkesine yıllar sonra geri getirerek hem takıma farklı bir şekilde liderlik yapabilecek bir oyuncu bulmuş, hem de oyun aklı ve şutlarıyla maç sonlarında farklı şeyler yapabilecek başka bir yıldıza kavuşmuştu.
Sezon başında saha içerisinde Casspi bize bunu yapabileceğini fazlasıyla gösterdi ama yaşadığı sakatlık onu takımdan uzaklaştırdı. Sfairopoulos’un planını devam ettirmek istediğimiz için biz de Avrupa’da ona benzeyen başka bir isim aradık ve çok fazla düşünmemize gerek kalmadan hemen Krunoslav Simon‘u bulduk.
Biliyorsunuz, 2 yıldır Efes‘te yaptıklarıyla kariyerinin son bölümünde bambaşka bir oyuncuya dönüştü Hırvat forvet! Evet; Efes, Larkin ve Micic üzerinden kurgulanan bir takım ama Simon, takımın zeki ve tecrübeli abisi olarak sahada neyi eksik gördüyse hemen gitti onu çözdü. Yeri geldi ribaundlara katkı verdi, yeri geldi sorumluluk alarak zor şutları soktu. Onun bu performansı da Efes adına her şeyi daha da mükemmelleştirdi.
Hırvat forvet, Casspi sonrası Maccabi‘ye de aynısını verebilir.
Bu çok önemli çünkü Maccabi, tecrübe olarak zayıf bir kadroyla playoff’a gidecek ve gerçekten o seviyede daha maç oynamak, çok değerli. Simon, sakin kalarak Maccabi’yi de ayakta tutabilir.
Barcelona: Rick Pitino
İstatistikleri: 8 galibiyet – 8 yenilgi
Evet, biliyoruz ilginç bir tercih ama neden olmasın ki?
EuroLeague’de son iki sezondur çok fazla koç değişikliği oluyor ve açıkçası bunu yanlış buluyorum. Üstelik ne olursa olsun henüz yeni kurulmuş bir kadro üzerinden Svetislav Pesic’i günah keçisi olarak göstermek istemiyorum ama Barcelona çok özel bir takım ve bence çok daha farklı bir basketbol izlemek hakkımız!
Yani eğer koç değişikliği yapmazsak bu takımın gerçekten değişikliğe ihtiyacı yok. Rüya gibi bir kadro. Her pozisyonda inanılmaz yetenekleri ve çeşitlilikleri var. Belki Pesic’in artık Ante Tomic’e daha fazla süre vermemesi için başka bir pivot eklemesi yapabilirdik ama biz bunun yerine Sırp koçu göndermeye karar verdik.
Tüm Avrupa’da onun yeri için akıllara ilk gelen isimler Zeljko Obradovic ve Sarunas Jasikevicius… İki isim de kesinlikle çok değerli ve bu takımı başarıya ulaştırabilecek koçlar ama onlar da bize belirli bir ölçüde aynı şeyi izletecek ve takımlarıyla uyum sağlamaları zaman alacak. Bize ise daha farklı bir renk lazım ve renk ile koç kelimeleri yan yana geldiği zaman akıllara gelen tek isim var: Rick Pitino!
Açıkçası Amerikalı koç, Barcelona’da ne kadar başarılı olabilir çok bilmiyorum. Hatta sanırım yer yer çok eleştirilebilecek performanslar da ortaya koyacaktır ama eleştirilse de bu rüya gibi kadroya farklı bir basketbol oynatmaya çalışacağına ben eminim.
Ayrıca yapacağı “büyük” açıklamalar da pastanın üzerine krema olacak. Yani hangimiz Pitino’dan “Mirotic, gördüğüm en büyük lider” açıklamasını görmek istemez ki? Sıkıcı hayatlarımıza biraz olsun renk gelmez mi?
Her şey ama her şey harika olmak zorunda değil. Bazen farklılık, harikadan daha güzel olabilir.