By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Basketbolu kağıt üzerinde tartışmayı çok severiz.
Özellikle basketboldan uzak kaldığımız yaz dönemlerinde takımların kadrolarına bakıp “bu takım harika oldu” veya “şu takım çok da uyumlu değil” diye pek çok kehanette bulunuruz. Ancak sporun güzelliklerinden biri de insanı her zaman şaşırtabiliyor olmasıdır.
Öyle ki bazen kağıt üstünde takıma “cuk diye oturdu” dediğiniz oyuncular büyük bir hayal kırıklığına dönüşebilir ya da “birlikte oynayamaz” dediğiniz ikililer sezona damga vurabilir.
Corona virüsü sebebiyle hayatın durduğu şu günlerde Eurohoops Fırın işin olumlu kısmına baktı ve bu sezon EuroLeague’de beklentilerin üstüne çıkan isimleri yazmaya karar verdi.
Not: Yazının ahengi için her takımdan en fazla bir isim seçtik.
Not-1: Lütfen yazının en sonundaki ankete katılmayı unutmayın.
Alberto Abalde (Valencia)
Geçen sezonki istatistikleri: 23 maç 5.4 sayı, 2.0 ribaund, 1.3 asist, 5.5 EFF (EuroCup)
Bu sezonki istatistikleri: 23 maç 7.8 sayı, 4.0 ribaund, 1.7 asist, 8.9 EFF
İspanya’nın 95 jenerasyonun önemli isimlerinden olan Alberto Abalde, sonunda kendinden beklenen o adamı attı.
2017’den beri Valencia kadrosunda önemli süreler alan İspanyol forvet, bu sezon aldığı dakikaların hakkını verdi ve takımın kritik parçalarından biri olmayı başardı. Evet, belki İspanyol ekibinin playoff yarışında olmasının en büyük sebebi Bojan Dubljevic’in görkemli performanslarıydı ama Abalde de kanat rotasyonunda onu destekleyecek performanslar ortaya koydu.
Bol bol rotasyon yapmayı seven koç Ponsarnau’nun takımında Dubljevic ve Loyd’dan sonra en çok süre alan isim olan 24 yaşındaki oyuncu, izleyenlere çok yönlü bir performans sundu.
Kimi zaman ceza şutunu attı, kimi zaman ribaund aldı, kimi zaman da forvetten ikili oyun oynayarak takımının hücumunda çeşitlilik yarattı. En önemlisi ise perimetre savunması problemli olan Valencia‘nın en iyisi olmayı başardı. – savunma verimliliğinde 100.0 ile takımın en iyi kısası –
Onun rotasyondaki bu çıkışı İspanyol ekibinin beklentilerin üstünde bir sezon geçirmesinde önemli bir sebep oldu.
DeShaun Thomas (Panathinaikos)
Geçen sezonki istatistikleri: 32 maç 10.5 sayı, 3.8 ribaund, 0.6 asist, 10.0 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 28 maç 13.9 sayı, 4.4 ribaund, 1.0 asist, 13.6 EFF
İlk imaj önemlidir derler ya bu gerçekten doğru…
Özellikle Türkiye’de ilk birkaç ayda yaptıklarınız, sizin için genel geçer bir fikir ortaya koyabiliyor. Halbuki insanlar gelişebilir, değişebilir yahut basketbol özelinde iyi yaptıkları şeyleri daha iyi yapabilirler. DeShaun Thomas’ta olduğu gibi…
Türkiye’de Anadolu Efes formasıyla izlediğimiz Thomas, burada pek olumlu bir imaj çizmedi. Savunmadaki umursamazlığı, hücumda paylaşımcı olmaması onun beğenilmemesine hatta dalga geçilen bir oyuncu olmasına neden oldu.
Bu sebeple hala bir Panathinaikos maçı izlediğinizde gözlere ilk takılan hata Thomas’ın hatası oluyor. Fakat aslında Amerikalı yıldız oldukça iyi bir sezon geçiriyor.
Evet, hala savunmada pek caydırıcı bir oyuncu değil ve asist özelliği de çok gelişmedi ama daha önce iyi yaptığı şeyi, artık daha iyi yapıyor: bitiricilik!
13.9 sayı ortalamasıyla Panathinaikos‘un en skoreri olan Thomas, bu ortalamayı %56.6 ikilik ve %35.9 gibi gayet kabul edilebilir yüzdelerle tutturdu. Dahası Panathinaikos gibi hücumda devamlılığı düşük olan bir takımda 28 maçın 23’ünde çift haneli sayılara çıkarak istikrarlı bir katkı vermeyi başardı.
Onun işi bitiricilik. Thomas, EuroLeague’de sayı krallığında 10. sırada yer alıyorsa bu işi beklentilerin de üstünde yapıyor demektir.
Elijah Bryant (Maccabi Tel Aviv)
Geçen sezonki istatistikleri: 36 maç 17.5 sayı, 5.6 ribaund, 2.5 asist (İsrail Ligi)
Bu sezonki istatistikleri: 27 maç 8.4 sayı, 2.9 ribaund, 2.0 asist, 7.6 EFF
Geçen sezon ile bu sezon istatistiklerindeki farklılık belki kafanızı karıştırabilir ama durum biraz farklı!
Geçtiğimiz sezon Avrupa’da ilk sezonunu geçiren Elijah Bryant, takımdaki rolü icabı daha fazla top kullanan ve bunun karşılığında verimlilik ile çok yönlülük sunan bir isimdi. Onu biraz izlediğiniz zaman zaten sahaya koyduğu agresiflik hoşunuza gidiyor.
Onun EuroLeague’deki ilk sezonunda biraz dağılabileceğini ve Maccabi‘deki kısa oyuncu fazlalığı sebebiyle problem yaşayabileceğini düşünüyordum.
Amerikalı kısanın 3 top yada 4 top kullandığı birçok maça şahit olduk ama 24 yaşındaki oyuncu, Sfairopoulos için İsviçre çakısı olarak kendi rolünü yarattı. Agresifliği ve devamlılığıyla Maccabi‘nin oyun içindeki birçok eksiğini kapattı. Hatta Wilbekin’in olmadığı bazı maçlarda sorumluluk alarak isterse skorda da yukarılara oynayabileceğini ortaya koydu. – Özellikle Khimki maçı inanılmazdı –
Bence kendisi ligin hakkı verilmeyen yeteneklerinden biri ve Sfairopoulos’un altındaki gelişimi devam ederse gelecekte onun ismini daha da fazla duyabiliriz.
Kaleb Tarczewski (Olimpia Milano)
Geçen sezonki istatistikleri: 24 maç 6.4 sayı, 4.6 ribaund, 0.7 blok, 8.8 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 28 maç 8.1 sayı, 5.8 ribaund, 0.9 blok, 10.9 EFF
“Bana göre Milano’lu oyuncular, ne yapacağını bilmiyor. Bu durum beni şaşırttı”
Milano‘dan gönderilen Aaron White’in yaptığı bu açıklama çok tartışıldı. Bazıları takımdan gönderilmesi sebebiyle bunları söylediğini iddia etti ama bence haklıydı. En azından sahada görünen bu.
Evet, Ettore Messina’nın elinde görkemli bir kadro yok. Hatta oldukça problemli bir kadro var. Sezon başındaki iyi başlangıç biraz bu konuda gözleri boyadı. Fakat kaliteli bir kadro olmaması, oyuncuların mutlu olamayacağı ya da gelişemeyeceği anlamına gelmiyor. Bu sezonki Milano’da bu ikisini çoğu oyuncu da görmedik. Belki de Kaleb dışında kimsede göremedik…
Sezon başında Milano’nun pivot rotasyonunda öne çıkan isim doğal olarak Arturas Gudaitis’ti. Kaleb ise – her ne kadar maçlara ilk beş başlasa da – fiziğiyle Gudaitis’in yapamadığı şeyleri yapacak bir rol oyuncusuydu. Sezonun devamında işler değişti.
Litvanyalı pivot kötü bir sezon geçirirken Kaleb gelişim gösterdi, ondan daha iyi bir performans ortaya koydu.
Kendisini besleyecek bir guard olduğu zaman pota altında bir opsiyon olabileceğini gösteren 27 yaşındaki pivot, ribaundlar ve çemberi savunma konusunda da çok daha istikrarlı hale geldi.
Sonuç olarak da hem Gudaitis’i süre olarak geçti hem de takımın verimlilik puanı sıralamasında Rodriguez’in arkasında 2. oldu.
Chris Singleton (Anadolu Efes)
Geçen sezonki istatistikleri: 35 maç 8.0 sayı, 4.4 ribaund, 1.1 asist, 8.7 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 28 maç 7.8 sayı, 4.4 ribaund, 1.0 asist, 10.5 EFF
Chris Singleton’ın bu sezon sayı ortalaması geçen sezona göre düştü ama inanın bana değeri çok daha arttı.
Açık konuşmak gerekirse ben, Singleton’ın genelde gereğinden fazla övüldüğünü düşünenlerden oldum. Kuban’daki etkileyici sezonundan sonra Amerikalı pivot, vaat ettikleriyle sahaya koydukları tutmayan bir oyuncuydu. Ona baktığınız da sert bir oyuncu görüyorsunuz ama sahadaki karşılığı böyle değildi. Özellikle büyük paralarla transfer olduğu Barcelona’da bunu çok açık bir şekilde gördük.
Fakat Efes‘teki Singleton, hayal ettirdiklerini sahaya yansıtan bir rolde yer aldı. Belki hücumda çok büyük bir faktör olmadı. Hatta EuroLeague kariyerinin en düşük sayı ortalamasıyla oynuyor Amerikalı uzun… Fakat Efes‘in ihtiyacı olan da bu değil zaten.
Lacivert-beyazlıların Singleton’ın sertliğine, savunmadaki direncine ve ribaundlardaki dominantlığına ihtiyacı vardı. Kaunas’taki Zalgiris maçı bunun en iyi örneği. O gece maçı 0 sayıyla tamamladı Amerikalı oyuncu ama oyunun diğer alanlarında öyle bir katkı verdi ki maçı değiştiren isim oldu.
Üstelik sezonun ilk bölümünde sonra bu sertliği Singleton, istikrarlı bir şekilde sundu ve Efes‘in başarısında gerçekten önemli rol oynadı.
Adrien Moerman sakatlanmasa muhtemelen lacivert-beyazlılar böyle bir hamle yapmayacaktı ama gerçekten bu hamle, sezonun kaderini değiştiren noktalardan biri olarak tarihe geçti.
Mike James (CSKA Moskova)
Geçen sezonki istatistikleri: 30 maç 20.2 sayı, 3.8 ribaund, 6.4 asist, 20.2 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 28 maç 21.1 sayı, 4.3 asist, 3.3 ribaund, 20.9 EFF
Çok değil, 6-7 ay önce Mike James’in imajı felaket durumdaydı. Fakat hayatta her şey değişebiliyor.
Yıllardır EuroLeague’de izlediğimiz Amerikalı oyuncu çok yetenekli olsa da verimliliği soru işareti olan, koçlarını dinlemeyen ve kazanan bir takımın parçası olamayacak bir oyuncu görüntüsündeydi. Geçen sezon Milano playoff yarışı verirken istediği topları atamadığı için küsmesi bütün bunların kanıtıydı.
Yazın Milano‘nun başına Ettore Messina geldiğinde James’i gözden çıkarttı. O da kendini biraz kızgın bir şekilde CSKA Moskova’da buldu.
Amerikalı oyuncu doğru bir yapıda bambaşka bir görüntü çizdi.
Sadece istatistik olarak bakarsak bile bu durum ortada. Evet, James’in sayı ortalaması sadece 0.9 sayı arttı ama bu artış şut sayısında yaşadığı düşüşe rağmen oldu. Geçen sezon maç başına 17 topla 20.2 sayı atan Amerikalı oyuncu, bu sezon 14 topla bunu geçti. Üçlük yüzdesini de %42.0 gibi daha önce kariyerinde görmediğimiz bir seviyeye çıkardı.
Fakat bence istatistiklerden daha öte bir gelişim gördük onda…
Amerikalı yıldız, belki hala Avrupa basketbolunun alışkanlıklarının aksine toplar kullanabiliyor ama bence büyük resimde Itoudis’in yanında kazanan bir takımın parçası nasıl olabileceğini, ne zaman öne çıkması gerektiğini, ne zaman geride kalması gerektiğini öğrendi.
Clyburn’ün sakatlandığı ortamda rol oyuncularıyla birlikte çok iyi desteklendi ve o da bunun karşılığını CSKA‘yı ayakta tutarak verdi. En iyi reklam ajansı bile onun imajını bu kadar değiştiremezdi.
Livio Charles Jean (ASVEL)
Geçen sezonki istatistikleri: 8 maç 5.3 sayı, 2.6 ribaund, 0.4 blok, 4.3 EFF (EuroCup)
Bu sezonki istatistikleri: 27 maç 9.1 sayı, 3.7 ribaund, 0.7 blok, 8.9 EFF
Livio Jean-Charles, NBA hayaliyle yanıp tutuşmasa kendini Avrupa seviyesinde çok daha önce gösterebilirdi.
NBA’de oynamak için G-League’de geçirdiği dönemler, ardından yaşadığı ağır sakatlıklar ondan hep zamanını çaldı. Geçen sezon başladığı yere geri dönen Fransız forvet, EuroCup’ta yine beklentilerin altında kalınca – rotasyonda Amine Noua onun önündeydi – ondan ümidini kesmeye başlayanlar olmuştu.
Bu sezon o insanların yanıldığını gösterdi.
ASVEL gibi problemli bir hücum takımında oynamasına rağmen 26 yaşındaki forvet, sezonun ilk birkaç haftasından sonra öne çıktı ve takımının en skorer isimlerinden biri olmayı başardı. Özellikle ona daha fazla alan açıldığı maçlarda gerçekten heyecan verici performanslar ortaya koydu.
Livio, hala oyunun en olgun performansını göstermiyor. Özellikle dış şut ve savunma devamlılığı açısından… Fakat o üstündeki tozu attı ve bir silkindi. Yetenek paketi olarak daha fazlasını isterse 3 yıllık kontratı olmasına rağmen onu EuroLeague’de daha büyük hedefleri olan bir takımda görebiliriz.
Lorenzo Brown (Kızılyıldız)
Geçen sezonki istatistikleri: 26 maç 2.1 sayı, 1.2 ribaund, 1.0 asist (NBA)
Bu sezonki istatistikleri: 27 maç 12.3 sayı, 3.3 ribaund, 4.6 asist, 13.0 EFF
Şutu problemli, Avrupa’da daha önce hiç oynamamış olan Amerikalı guard…
Muhtemelen her yaz döneminde bu tarz 20-25 oyuncunun yolu Avrupa’ya düşüyor. Bunların bazıları adapte olmayı başarırken bazıları kısa sürede gözden düşüyor. Avrupa’ya yolu 29 yaşında düşen Brown, kıtamıza çabuk ısınmayı sağladı.
Onun yetenekli bir oyuncu olduğunu G-League’de kendisini takip edenler zaten biliyordu ama Avrupa içerisinde bu kadar iyi bir saha içi generali olacağı sürpriz oldu.
Sezon başına göre Kızılyıldız’in beklentilerin çok üstünde sezon geçirmesinde önemli rol oynayan tecrübeli guard, özellikle Zalgiris maçından itibaren ortaya enfes bir liderlik koydu.
Kritik anlarda oyunu çözdü, maç kazandıran şutu attı ve Sırp ekibinin son 8 maçta 6 galibiyet alarak ilk yarıyı playoff hattının içerisinde tamamlamasını sağladı. Kendisi de bu dönemde %52 saha içi yüzdesiyle 19.9 sayı, 5.4 asist ortalamaları yakaladı.
Brown, özellikle Kevin Punter’in transferinin ardından hücumda biraz vites düşürdü ama diğer yandan yanındaki skorerleri besleme konusunda öne çıktı.
Onun oyunundaki bu değişim transfer dönemindeki değerini daha da artıracak gibi…