By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague’de koçluk yapmak birçok Avrupalı çalıştırıcının hayali…
Fakat her hayal gibi bu da hiç kolay değil. Avrupa’nın en üst seviyesinde baskı her zaman çok yüksek ve rakipleriniz hep tehlikeli. Üstelik bir koç için bazen en büyük tehlike rakipler de değil. Takımın yöneticileri bazen daha büyük tehlike olabiliyor.
Yarım kalan bu sezonda bile tam 8 koç değişikliği oldu. Bazıları da gerçekten işlerini kaybetmenin kıyısından döndü.
Bugün kaybedenleri değil, olumlu işleri konuşacağız.
Bu önemli. Çünkü -her ne kadar çok konuşulmasa da- EuroLeague’in son yıllarda yaşadığı en büyük problemlerden biri koç kalitesinin 2000’lerin başına göre aşağıya düşmesiydi. Dolayısıyla iyi performans sergileyenlere hakkını vermemiz gerekiyor.
Yazıya geçmeden önce bir durumun altını çizmek istiyorum… Biz, ligin en iyi 5 koçunu değerlendirmedik, ligin en iyi performans gösteren 5 koçunu ele aldık.
Ayrıca sizlerin fikrini de merak ettiğimiz için yazının sonunda yine bir anket açtık. Lütfen oy kullanmayı unutmayın.
Hazırsanız başlayalım:
5- Jaume Ponsarnau
Takımının derecesi: 12-16 ile 10. sırada
Hatırlarsınız… İspanyol ekibi, sezona felaket girip ilk 7 haftada sadece 1 galibiyet alabilmişti. O dönem İspanyol koçun görevi tehlikedeydi. Hatta İspanyol medyasında Valencia yönetiminin yeni koçlarla görüştüğü haberleri bile çıktı.
Herkes Ponsarnau gidiyor derken bir anda sezonun ve haliyle İspanyol koçun kaderi değişti.
Bojan Dubljevic’in etrafında daha doğru bir şekilde oynamaya başlayan İspanyol ekibi önce üst üste 3 maç kazandı. Ardından hız kesmeyerek playoff yarışına ortak oldu. Onların bu performansının kritik bir noktası var. Ligin ilk 5 sırasında yer alan takımlara karşı hiç yüzleri gülmedi. (0-8) Fakat ilk 5 sonrasındaki takımlara karşı 12-8’lik bir performans göstererek yarışa girdiler. Hatta sakatlıklar sebebiyle son 4 maçta düşmeseler bence playoff için önemli bir adaydılar.
Bunun yeterliliğini elbette sorgulayabilirsiniz ama kulübün geçmişteki performanslarını da unutmamak lazım.
Valencia, 2010-2011 sezonu dışında EuroLeague’de hep hayal kırıklığı oldu. Güçlü bütçelerine rağmen asansör takımı olmaktan kurtulamadılar. Ponsarnau en azından taraftara EuroLeague’de yarışmacı bir sezon verdi. Taraftar bunu sevmiş olacak ki doluluk yüzdesinde bu sezon 3. sırada yer aldılar.
Kendisinin bazı tercihleri bence soru işareti… Evet, normal sezon yorucu ve uzun ama bu kadar rotasyon yapmak basketbol için bence doğru değil. Tam 11 oyuncu 15 ile 23 dakika arasında süre alıyor. Bu da keskinliklerini azaltıyor. Diğer yandan ligde rakiplerini dış atış atmasına en fazla izin veren takımlardan biri de onlar. Bazen pota altını kapatmayı çok radikal bir noktaya getiriyorlar.
Fakat Valencia kendine göre başarılı bir sezon geçirdi ve dolasıyla Ponsarnau da takdiri hak ediyor.
4- Zvezdan Mitrovic
Takımının derecesi: 10-18 ile 15. sırada
Zvezdan Mitrovic adım adım bu seviyeye geldi ve ilk sezonunda oldukça başarılı bir performans sergiledi.
Monaco’da sezonların sonunu getiremeyen Karadağlı koç, ASVEL’de ise bu soru işaretini de yendi. Geçen sezon EuroCup’ta izlemesi en zevkli takımlarından biriydi ASVEL.
Ligde ise takımın 3 yıllık şampiyonluk hasretine son verdi.
Bu sezon yıllar sonra EuroLeauge’e geri döndüler. Sezon başını hatırlarsınız, yapılan bütün tahminlerde son sıranın en büyük adayı onlardı. Karadağ’lı koçun elindeki kadroya baktığımız zaman da bu, gerçekçi bir tahmindi. Jordan Taylor ve David Lighty arka alanıyla EuroLeague seviyesinde başarılı olabilmek gerçekten çok mümkün gözükmüyordu ama Mitrovic bunu başardı.
ASVEL ligin ilk yarısında gösterdiği performansla sezona renk veren takımlardan biri oldu. Özellikle de iç saha performansları herkesin malumu…
Evlerinde Olympiakos, Panathinaikos, Baskonia, CSKA Moskova, Olimpia Milano ve Khimki Moskova gibi iddialı takımları mağlup ettiler. Yıllar sonra EuroLeague’e geri dönen ASVEL taraftarı daha ne isteyebilir ki? Bununla birlikte ilk yarıyı playoff hattının sadece 1 maç uzağında tamamladılar.
Evet, ikinci yarı dağıldılar. Deplasman maçları çoğalınca takımın kalitesi yetmemeye başladı. Buna bir de Karadağlı koçun hastalığı eklenince ASVEL giderek aşağıya düştü. Onu da belirtmek lazım… Kendisi hastalığı sebebiyle 6 maç kaçırdı. Evet, kağıt üstünde o maçların hiçbirinde favori değillerdi ama sadece sahada takımının başında olduğu maçları hesaba katarsak, Mitrovic’in bu sezonki derecesi 10-12!
Ayrıca Tony Parker’ın ondan belki en büyük 2. isteği olan gençlere önemli rolleri verme planı da bütün sezon sürdürüldü. NBA draftına hazırladıkları Maledon, maç başına 17 dakika süre alıp önemli katkılar verdi. 17 yaşındaki Strazel de 16 maçta oynadı.
Bütün bunlara bakınca Mitrovic, çaylak bir EuroLeague koçu olarak tebriği fazlasıyla hak ediyor.
3- Dimitris Itoudis
Takımının derecesi: 19-9 ile 4. sırada
Bu sezon CSKA Moskova standartlarına göre başarılı mı? Hayır. Şartlara göre başarılı mı? Kesinlikle evet.
2002’deki yapılanmadan sonra Rus devi, 2010’daki facia sezon dışında ligin zirvesinde yer alan takımlardan biri oldu. Zaten o sezon haricinde de Final Four’a isimlerini sürekli yazdırdılar. Bu açıdan baktığımızda CSKA‘nın sezonunu tatmin edici bulmak kolay değil.
Fakat şartlar bize farklı şeyleri söylüyor.
Geçen yılki EuroLeague şampiyonluğundan sonra CSKA, 3 önemli yıldızını kaybetti. Yerlerine gelen hiçbiri o seviyedeki isimler değildi. Mike James bile… Eğer CSKA, Malcolm Delaney’i alabilse James muhtemelen EuroLeague’de istenmeyen oyuncu olmaya devam edecekti.
Herkesin beklentisi, Rus devinin Will Clyburn’ün liderliğinde ilerleyen bir takım olmasıydı ama o plan da Amerikalı yıldız, sezonun 4 maçında sakatlanıp sezonu kapatınca hayal oldu. Takımın başkanı Vatutin bile Rus medyasına çıkıp ‘bu sezon yarışmacı olmamız kolay değil’ ifadelerini kullandı.
Itoudis ortaya yarışmacı bir takım çıkartmayı başardı. Bence geçen sezonki CSKA takımından izlemesi daha zevkli bir takım ortaya koydu. Yıllardır Avrupa basketbolunda eleştirilen Mike James’e liderliği verdi ama onun arkasını doğru doldurdu. Strelnieks, Hackett gibi harika görev adamlarıyla James’in defolarını mümkün olduğunca sakladı. Böylece James de kariyerinin en verimli basketbollarından birini ortaya koydu.
Evet, kadro kalitesi açısından hala ilk 3 sıradaki takımın gerisindeler ama bence playoff’ta veya Final Four’da kolay lokma olmayacaklarını kanıtladılar.
Itoudis Türkiye’de nedense pek takdir görmüyor. Sanırım bunun sebebi daha önce birlikte çalıştığı Zeljko Obradovic ile sürekli kıyaslanması… Fakat herkes Obradovic gibi koç olmak zorunda değil. Rusya kariyerine baktığımız zaman Yunan koç, genel resimde oldukça başarılı. Üstündeki baskının azaldığı bu sezonda da ne kadar iyi bir koç olduğunu bir kez daha gösterdi.
2- Ioannis Sfairopoulos
Takımının derecesi: 19-9 ile 5. sırada
Maccabi yıllar sonra geri döndüyse bu, büyük ölçüde yukarıda gördüğünüz adamdan kaynaklanıyor.
İsrail devi, 2014’te kazandığı sürpriz EuroLeague şampiyonluğu sonrası adeta gözlerimizin önünde eridi. Tüm Avrupa’ya ‘büyük bir kulüp nasıl yönetilmemeli’ dersi verdiler. Bir sezonda 6 koç değiştirdiklerini bile gördük. Bir ara bırakın EuroLeague’de başarılı olmayı yerel ligdeki hakimiyetlerini bile kaybettiler. Hatta kulübün sahipleri arasında gizliden gizliye savaş bile başladı.
Suların durulması ise geçen sezon Ioannis Sfairopoulos’un takımın başına geçmesiyle birlikte oldu. O dönem bu hamleyi yanlış bulanlar olmuştu. Sfairopoulos’un koçluk sistemiyle Maccabi‘nin oyun geleneğinin birbirinin zıt olmasından bahsedilmişti.
Yunan koç önemli olanın bu olmadığını herkese gösterdi. Takımın başına geçtikten sonra kendi kurmadığı kadroyu playoff yarışına sokan Sfairopoulos, sonunu getirememişti. Bu sezon kendi kurduğu kadroyla yarım kalanı tamamladı.
Ligin en iyi savunma takımını yaratan Yunan koç, savunma kaynaklı bulunan hızlı hücumlarla ortaya agresif ve izlenmesi çok zevkli bir takım koydu. Yarı saha hücumunda problemi, geçen sezon büyük bir hayal kırıklığı yaratan Scottie Wilbekin çözdü. Geçen sezon takımın başına geçtiğinde kendisi Wilbekin’in ‘yeni Spanoulis’i’ olacağını söylemişti. Hatta bu açıklamasına ben dahil birçokları gülmüştü.
Fakat Sfairopoulos, Wilbekin’in yanında doğru isimler konulunca ne kadar verimli olabileceğini herkese gösterdi. Amerikalı yıldızın geçen yıl ve bu yılki performansları arasında geceyle gündüz arasında bir fark ortaya çıktı.
Bu sayede de Maccabi, 2015’ten bu yana ilk kez playoff’a katılmaya hak kazandı. Eğer sezon durdurulmasaydı 4. sıra için mücadele edeceklerdi.
Üstelik bunu başarırken güllük gülistanlık bir ortamda da değildi. Takımın kadro planlamasında büyük önemi olan Tarik Black ve Omri Casspi gibi isimler sezonu kapattı. Wilbekin ve Wolters önemli sayıda maç kaçırdı.
Maccabi taraftarı da ona ne kadar güvendiğini Almanya deplasmanında bin kişilik bir çıkartma yaparak ve sezon içerisinde onun koreografisini açarak gösterdi. Kendisi bence yılın koçu ödülünü hak edecek kadar iyi bir sezon geçirdi ama ondan daha iyi olan bir koç daha var.